10//Kına Gecesi

2109 Words
Korkuyla kapadığım gözlerimi yavaşça açtığımda Yiğit 'in kolları arasındaydım. Bana korku dolu gözlerle bakarken, '' İyi misin? Bir şeyin yok ya! '' Diye sordu. Ben de o anın şokuyla sadece başımı salladım. Bütün işlevimi yitirmiştim. Bir süre öylece birbirimize baktık. Yiğit te bir an kokumu içime çekti. Gözlerim gözlerinde geziyor arada dudaklarına da iniyordu. Yiğit 'in de benden farkı yoktu. En sonunda kendime gelerek kucağından indim. Üstümü başımı düzelterek ona baktım. '' Ben, nasıl oldu anlamadım. Başım döndü sanırım... Çok özür dilerim '' ' diye kekeledim. Yiğit te bu mahçup halime güldü. Sonra da perdeye bakarak, '' İstersen ben asabilirim. Hem; daha çabuk işin biter '' ' demesiyle şok oldum. Şaşkınlıkla Yiğit 'in merdivene çıkarak, perde asmasını izledim. Evet yanlış duymadınız, şu an Yiğit benim evimde, merdiven başında perde asıyor! Kulağa şaşırtıcı geliyor değil mi? Ay eline de pek yakıştı. İleride evlenirsek eğer, evimizin perdelerini de böyle asar mı, acaba diye düşünmeye başladım. Ben hayallere dalmışken bu anı bozan, Yiğit 'in gülümseyerek' '' Bitti. ' ' demesi oldu. Çoktan merdivenden inmiş, yanıma gelmişti. Ona gülümseyerek, '' Teşekkür ederim. '' dedim. Yiğit te saate bakarak, '' Ben artık gideyim. '' dedikten sonra kapıya yöneldi. Ben de peşinden ilerledim. Kapıdan çıkarken bana dönüp, '' Çağla adına tekrar özür dilerim. '' dedi. Nişanlısının yaptıklarından dolayı, kendini suçluyordu belli! Bu aslında hoşuma da gitmişti ama yine de, '' Sizin suçunuz değildi. '' dedim. O an aklıma bir şey geldi. Yiğit 'e ' 'Bir saniye bekler misiniz? '' Diyerek içeriye gittim. Odamda masamın üzerinde duran davetiyelerden birini aldım. Geri geldiğimde Yiğit 'e uzattım. Yiğit şaşkınlıkla davetiyeye baktı. '' Ne, bu? '' Diye sordu. Bende '' Amcamın düğün davetiyesi. Haftaya düğünleri var, eğer siz de gelirseniz; Çok mutlu olurlar, '' diye cevap verdim. Yiğit te '' Mutlaka orada olacağım. '' dedi. Sonra da, '' 'Görüşürüz. '' dedikten sonra evden ayrıldı. Ben de arkasından kapıyı kapattıktan sonra duvara yaslanarak elimi kalbime götürdüm. Niye bu kadar hızlı atıyordu? O sırada annemler de eve geldiler. Bahçe kapısında Yiğit 'i görünce şok oldular. Bir eve, bir de Yiğit 'e baktıktan sonra Yiğit onlara gülümsedi. Arabasına binerek oradan uzaklaştı. Annem telaşla eve girdi. Bana bakarken, '' Bu senin kavga ettiğin patron değil mi? Hani o iş adamı olan. '' diye sordu. Ben de ona '' Evet, anne o! '' demekle yetindim. Annem de kollarını göğsünde birleştirmiş bir vaziyette bana baktı. Hah işte yine başlıyorduk. Annem '' E, ne işi varmış burada neden gelmiş? '' Diye bir sürü peş peşe soru sordu. Oflayarak anneme, '' Özür için gelmiş anne! Nişanlısı biliyorsun bize neler yaptı, mahcup olmuş adam! Suç mu? '' dedim. Annem de, sadece başını iki yana sallamakla yetindi. Bu sefer de babaannem devreye girdi. '' Yok efendim, el alelemin adamının bizim evimiz de ne işi varmış da, konu komşu görse ne dermiş de. Bir sürü şey... Usulca odama gittim. Ancak onların göz kapsama alanından böyle çıkabilirdim. Yiğit arabada giderken, hala o anı düşünüyordu. Ben dengemi kaybetmiş, onun kucağına düşmüştüm. O da şok olmuştu, kollarının arasında tir tir titremiştim. Yiğit gülümseyerek bu anı düşündükten sonra, yanında koltukta duran davetiyeye baktı. Yüzünde büyük bir gülümseme oluştu. Arabasını kenara çekerek, durdurdu. Davetiyeyi eline alıp incelemeye koyuldu. Çok güzel, zarif beyaz bir zarfın içinden üstünde; kalpli, bir beyaz gelinlikli kadın ve bir smokinli adamın bulunduğu kağıdı çıkardı. Kağıtta kocaman harflerle, '' Evleniyoruz. '' yazıyordu. Düğün tarihi ve saati yazmıştı. Düğün; 3 sonra yani Cumartesi günüydü. Akşam saat 16 : 00 da Fatih te mahallede olacaktı. İlk defa; mahalle düğününe katılacaktı. Babası duysa çok şaşırırdı. Davetiyeyi bir kenara bırakarak, yoluna devam etti. 3 gün sonra.. Bugün çok telaşlı ve bir o kadar da güzel bir gündü.. Mahalleli olarak el birliğiyle akşama hazırlık yapıyorduk. Mahallemizin ortasında bulunan kocaman, şırıl şırıl akan havuzun önünde yapacaktık. Mahalleden birçok genç de yardıma gelmişti. Sağ olsunlar! Kimi, misafirlerin oturacakları masaları, sandalyeleri yerleştiriyor, kimi de; yemek servisine yardım ediyordu. Babaannem de başlarında durmuş, onlara, '' A, onu şuraya koyun Yok olmadı,, onun yeri orası değil, çocuğum düzgün koysana şunu! '' Diye talimat veriyordu. Şimdiden çocuklara acımıştım. Babaannem çok diktatör bir kadındı, çocuklar da gık demeden o ne derse onu yapıyorlardı. O kadar çok masa değişikliği yapıldı ki, içlerinden biri, '' Yav yeter, Neriman teyze! Vallaha belim koptu. '' diye cevap verdi. Babaannem de bastonunu onun kafasına vurarak, '' Çok konuşma da işini yap! Elin çalışsın. '' diye çıkıştı. Teyzemle annem ve Ceren de mutfakta yemek servisi yapıyordu. Biz de genç kızlar olarak hep birlikte kuaföre gittik. Akşama şunun şurasında ne kalmıştı, ancak yetişirdik. Kuaföre girdiğimizde,, kuaför Selvi abla bize gülümseyerek '' Hoş geldiniz '' ' dedi. Kuaför Selvi abla, yıllardır komşumuzdu. Burada kuaför salonu açmıştı. Yanında da genç bir kız çalıştırıyordu.Selvi abla; simsiyah saçları, uzun boyu, esmer teniyle çok güzel bir kadındı. 5 senedir evliydi, iki de; çocuğu vardı . Dükkan; çok güzel, şipşirin, kocaman bir dükkandı. İçeriye girdiğimizde; kıpkırmızı koltuklar bulunuyordu. Karşısında ise; ayrı ayrı makyaj koltukları vardı. Siyah ağırlıklı renkteydi. Bir de; hemen sonunda ise kocaman, bahçesi vardı. Selvi abla hava güzel olduğunda burada oturur, çayını yudumlardı. Onun yanında ise şipşirin küçük dar bir mutfağı vardı. Selvi abla burada da; yemeğini pişirirdi. Onun karşısında küçük, şipşirin bir banyo ve Selvi ablanın özel odası vardı. Selvi abla'ya bakarak, '' Hoş bulduk Selvi abla! Bizim kına vardı ya, onun için geldik. '' dedim. Selvi abla da, '' Hadi başlayalım o zaman. '' diyerek, ilk önce beni koltuğa oturttu. Yanında ki kıza da, '' Sen de, Halime ablanı hazırlamaya başla. '' diye talimat verdi. Yengem de yan koltuğa oturdu. Selvi abla bana bakarken, '' Nasıl bir model istiyorsun? '' diye sordu. Bende biraz düşünerek, '' Şöyle arkadan güzel bir topuz yapalım. '' dedim. Selvi abla da başını sallarken, hemen işe koyuldu. Yarım saat sonra da... Nihayet saçımın yapımı bitmiş makyaja başlanmıştı. Yengeme baktığımda onun da az bir işi kalmıştı.  En sonunda Selvi abla '' Tamamdır, kalkabilirsin. '' diye cevap verdi. Ben de yerimden kalktım. Aynaya baktığımda gerçekten gözlerime inanamadım. Üstümde saks mavisi mini elbise, saçım topuz yapılmış, hafif mavi göz makyajımla bu ben miydim gerçekten! Gülümsemeyle Selvi ablaya bakarken, '' Çok güzel olmuş, ellerine sağlık. '' dedim. O da memnun olmuş bir halde '' Rica ederim canım. '' diye gülümsedi. Nihayet yengemin de işi bitmişti. Ona baktığımda gözlerime inanamadım. Yengem kırmızı boynu taşlarla süslü nişan elbisesi içinde göz kamaştırıyordu. Bu renk kesinlikle onun rengiydi. Saçına da; maşa yapılmıştı. Hafif bir de pudra tonlarında makyaj da yapılınca bambaşka biri olmuştu. O da içtenlikle gülümseyerek,, Selvi ablaya, ' ' Elinize sağlık. '' dedi kibarca. Melisa ve Cerenin de işi bitmişti. Onlar da çok güzel olmuştu. Melisa pudra tonlarında yarasa kollu bir elbise tercih etmiş, saçına da atkuyruğu yapılmıştı. Hafif pembe tonu makyaj kullanılmıştı. Ceren de sarı diz üstünde; küçük çiçekleri olan bir elbise tercih etmişti. O da; saçını açık bırakmıştı. Makyaj olarak da; mavi bir makyaj yapılmıştı.Babaannem ve annem de tercihlerini siyahtan yana kullanmışlardı.Annem fazla kilolarını gizlemek için; bu rengi tercih etmişti. Çok da yakışmıştı. Annem sıradan bir topuz yapılmasını istemişti. Babaannem de saçına dokundurmamıştı. Annem neyse de, babaannem yas tutuyor gibi bir havası vardı. Oğlu evlenecek diye üzülüyor gibi; duruyordu. Hep birlikte ödemeyi yaptıktan sonra eve geldik. Eve geldiğimizde meydan harika görünüyordu. Akşam olduğu için, bir uçtan bir uca şıkır şıkır ışıklarla donatılmıştı.Orta yere ara ara masalar, üstüne; bembeyaz örtü serilmiş, en üstüne papatyalar dizilmişti. En köşeye ise; gelinin oturacağı, kırmızı altından bir taht konulmuştu. Gelin yorulduğunda buraya oturacaktı. Babam soluk soluğa, '' Nerede kaldınız hanım? Misafirler geldi çoktan. '' dedi.  Gerçekten etraf kalabalıklaşmıştı. Herkes bu gece için özel giyinmişti. Kadınlar birbiriyle yarışır vaziyetteydi. Sanki bir güzellik yarışmasındaydı. Ve nihayet kına gecesi başladı. Babam bu geceye özel olarak orkestra getirmişti. Onlar da bir köşede yerlerini almışlardı. Müzik çalmaya başladığında herkes kendini tutamayıp piste atmıştı. Çalan şark, Ankara Misket havasıydı. Şarkıcı, '' Oy, farfara farfara. Ateş de düştü şalvara. Ağzım dilim kurudu kız sana yalvara yalvara. '' diye şarkısına devam ederken, herkes coştu. Ondan sonraki şarkı ise; Ankara'nın bağları şarkısıydı. Bu şarkıda da babamla amcam karşılıklı zeybek oynadı. Yengem de bizlerle oynamaya başladı. Sıra ikramlıklara gelmişti. Masaların üzerinde bulunan ikramlıklardan misafirler ara ara yediler. Garson onlara limonata ikramında bulundu. En sonunda, sıra kına yakmaya geldi. Yengem en önde bizde arkada, '' Kınayı getir aney! '' şarkısı eşliğinde ortaya geldik. Yengem üstünde kına elbisesiyle, sandalyelerden birine oturdu.. Amcam da onun yanına..Yengemin etrafında, hem, '' Yüksek yüksek tepelere. '' diye şarkı söylüyor, hem de dönüyorduk. Yengem de birkaç dakika sonra ağlamaya başladı. Annem de tülbenti kaldırarak, '' Ağlıyor. '' diye konuştu. Yengem dolu gözlerle ona baktı. Sonra annem, yengemin eline, kınayı yaktıktan sonra yengeme kaş göz işareti yaptı. Yengem de mesajı anlamış olacak ki elini yumruk yaptı. Annem de gülümseyerek, babaanneme, '' Anne, gelin elini açmıyor. '' diye bağırdı. Babaannem de yengemin yanına gelerek, avucuna bir adet küçük altın koydu. Yengem de gülümseyerek ona baktı. Annem yengemin elini tülbentle sardıktan sonra nihayet, amcama sıra geldi. Amcamın da eline kına yakıldı, tülbentle sarıldı.Sonra da müzik devam etti. . Yengem ortada, biz de karşısında birkaç dakika öylece oynadık. Yengemin mutluluğu gözlerinden okunuyordu.Eğlence gece yarılarına kadar sürerken ben de, anneme '' Ben bir tuvalete gidiyorum. '' dedim. Annem de başını salladı. Ben de eve çıkmak yerine pastanedeki lavaboyu kullandım.Nihayet işimi bitirdiğinde tam lavabodan çıkıyordum ki, o an bir şey oldu. Eniştemin sesiyle donakaldım. Kapıyı yavaşça aralayarak, aralıktan onu dinlemeye koyuldum. Eniştem, elindeki telefonla pastanenin ortasında biriyle, '' Ya bu gece gelemem dedim sana. Niye zırt pırt arayıp duruyorsun, ben aramadan arama diye sana kaç kere daha diyeceğim. Müsait değilim. '' diye sessizce konuştu. Bir yandan da, etrafına kimse var mı, diye baktıktan sonra tekrar, ' ' ' Tamam tamam biliyorum. Ama Nalan 'a bir şekilde anlatmam lazım. Bana biraz zaman ver, sonra da ondan boşanır boşanmaz, nereye istersen oraya gideriz. '' ' diye devam etti. Eniştem bir süre karşı tarafı dinledikten sonra da, '' Tamam yarın, mahallenin sonundaki kafeye gel. Orada buluşalım. '' diye cevap verdi. O an donakaldım. '' Enişte, sen ne yaptın? '' dedim kendi kendime. Bu adam neyin peşindeydi. Bu nasıl olurdu, eniştem teyzemi aldatıyor muydu yani? İyi de bunu teyzeme nasıl açıklayacaktım. Eniştem nihayet konuşmasını sonlandırıp pastaneden çıktı. Ben de betim benzim atmış bir halde, onun peşinden gittim. Annem beni görünce, '' Hah geldin mi kızım? '' diye sordu. Ben de başımı salladım. Aklım eniştemin söylediklerindeydi. Annem bana bakarken, '' Ne o kız? Ruh gibisin, iyi misin sen? '' Diye sordu. Ben de düşüncelerimden sıyrılarak, ''Yorgunum biraz. Ben eve çıkıp dinlensem olur mu? '' diye sordum. Annemde gülümseyerek, '' Olur, güzel kızım. Biz de birazdan geliriz, zaten bitti kına da. '' dedi. Bende '' İyi geceler. '' dedikten sonra eve yürüdüm. Eve geldiğimde, telefonuma mesaj geldiğini bildiren bir ses geldi. Açıp baktığımda mesaj Yigit'tendi. '' Nasılsın? '' diye yazmıştı. Ben de, etrafıma baktım. O an, köşede park edilmiş, siyah arabasında oturan Yiğit 'i fark ettim. O da beni görünce, gülümseyerek el salladı. '' İyiyim. '' diye yazıp gönderdim. Birkaç dakika sonra Yiğitten tekrar, '' Konuşalım mı, canın sıkkın. '' gibi diye mesaj geldi. Birine anlatmaya, akıl almaya çok ihtiyacım vardı. Oflayarak bir süre durdum. Sonra da arkama kimse var mı, diye baktıktan sonra arabaya doğru yürüdüm. Arabaya bindiğimde Yiğit bana bakarak, '' Hoş geldin. '' dedi. Ben de zoraki gülümsemeyle, '' ' Hoş bulduk dedim. Yiğit bir şey olduğunu sezmişti bana bakarak, '' Anlatmak ister misin? '' diye sordu. Ona üzgün gözlerle baktıktan sonra, derin bir iç çektim. '' Eniştem teyzemi aldatıyor. '' dedim. Yiğit şok olmuştu, bir süre tepki gelmeyince, ona baktım. 'Ben ne diyeceğimi bilmiyorum, üzüldüm.' ' dedi. Ben de omuz silktim. '' Yarın o konuştuğu kadın her kimse, onunla buluşacak. Öğlen kafede görüşürüz. '' dedi. Hani bizim şu aşağıdaki kafe var ya işte orada buluşacaklar. '' dedim. Yiğit te bir süre düşündü. '' Eniştenin başka bir ilişkisi olduğunu nereden biliyorsun, belki kadın ona saplantılı bir aşık olabilir. '' diye cevap verdi. Bende ona '' Bu da bir ihtimal ama; eniştem öyle olsa neden teyzemden boşanmak istesin ki? Kestirip atardı. '' dedim. Yiğit te bana kısa bir bakış attıktan sonra, '' Bunu öğrenmenin tek bir yolu var, o da onları takip etmek. Yarın öğlen, enişteni takip ediyoruz ve eğer doğruysa, onları suç üstünde yakalarız. '' Dedi. Bende, gülümseyerek, '' Anlaştık Yiğit bey. Yarın görüşürüz o zaman. '' dedikten sonra tam arabadan iniyordum ki, Yiğit 'in ' 'İlk önce şu bey, bayan lafını bir kaldıralım. İş dışında bana, Yiğit diyebilirsin ne de olsa, ortak sayılırız değil mi? '' diyerek göz kırptı. Bende ona, '' Tamam o zaman Yiğit be, pardon yani Yiğit. İyi geceler. '' dedikten sonra arabadan indim. O da bana, '' Yarın burada buluşuruz, kafeye gideriz. '' dedi. Ben de başımı salladıktan sonra, gülerek el salladım. O da arabayı çalıştırarak oradan ayrıldı. Yarın büyük bir gün olacaktı bizim için, inşallah alnımızın akıyla bu işten çıkardık. Bakalım eniştem yakalanınca, ne diyecekti!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD