6/Ayrılık

1749 Words
Nihayet parti bitmişti. Saate bakarak 12 'e geldiğini gördüm. Yiğit 'e bakarken,' 'Şey, ben artık; gitsem iyi olacak.' ' dedim. O da başını sallarken, '' Anıl, bırakır seni. '' diye cevap verdi. Anıl da gülümsedi. Bende şaşkınlıkla, '' Yok! Ben taksiyle giderim '' ' dedim. Anıl da, '' Saat epey geç oldu, ben seni bırakırım. Hadi gidelim. '' diyerek önden ilerledi. Ben de onlara veda ettikten sonra onun peşinden gittim. Yigit'le Çağla da arkamızdan bakakaldılar. Nihayet evin önüne geldiğimizde Anıl elindeki, anahtarla, beyaz üstü siyah camlı olan cipini açtı. O cipi görünce şok olmuştu. Anıl ilk önce binmem için benim kapımı açınca ben de kibarca gülümsedim. Sonra da Anıl yanıma geçti ve arabayı çalıştırdı. Eve giderken, yolda Anıl 'a' '' Bugün güzeldi, eğlenceli geçti. '' dedim. O da gülümseyerek, '' Sevindim. '' dedi. O iki cümleden sonra da; yol boyunca konuşmadık. Bir yarım saat sonra da nihayet evimin sokağına varmıştık. Ben Anıl 'a bakarken,' 'Neyse; ben burada ineyim. Şimdi bir gören olur, malum; laf ederler diye cevap verdim. Anıl da gülümseyerek, '' Olur, iyi geceler. '' Dedi. Ben de kapıyı açmadan, '' İyi geceler, teşekkür ederim. '' dedikten sonra arabadan indim. Eve girmeden dönüp Anıl 'a gülerek el salladım. O da el salladıktan sonra, araba gözden kayboldu. Ben de evime girdim. Annemler çoktan yatmıştı. Parmak ucunda ses çıkarmadan, odama ilerledim. Üstümü değiştirdikten sonra da , yatağa girdim. Yüzümde gülümsemeyle uykuya daldım. Anıl da eve giderken, yol boyunca düşündü. Bu kızla daha çok karşılaşacaktı . Ertesi gün.... Sabah neşe içinde yataktan fırladım. Dükkanı açtığımda, hemen pasta yapmak için işe koyuldum. Annemler de bana yardım için geldiler. Onlar bu neşeli halime anlam verememişlerdi. Bana şaşkın gözlerle bakarken, '' Size güzel bir haberim var, işi aldım.'' diye neşe içinde bağırdım. Annemler de '' Ya, gerçekten mi? '' diye sordular. Ben de evet, anlamında başımı salladım. Birbirimize sımsıkı sarıldık. Bugün hayatımızın en güzel günüydü. Yepyeni bir başlangıca yelken açıyorduk, an itibarıyla, dükkanımız gitgide büyüyecekti. Annem bana bakarken, '' Hadi o zaman bu güzel günü kutlayalım, ben çay koymuştum, yanına pasta da getiriyorum, oturun siz '' diyerek içeriye gitti. Hep birlikte dükkanın önüne oturduk. Zaten bugün müşteri de çok yoktu. İki üç müşteri de az önce gittiğinden koca dükkan bomboştu. Babamlar koyu bir sohbete dalmıştı. Melisa ve Arda da babama bir şeyler anlatıyor, o da onlara gülerek cevap veriyordu. O sırada telefonumdan bildirim sesi geldi. Şaşkınlıkla ne olduğunu anlamak için; telefona uzandım. i********:'dan bildirim gelmişti. i********:'a girerek, bildirimleri açtığımda,, biri bana arkadaşlık isteği yollamıştı. Fotoğraf tam seçilemediğinden kim olduğunu anlamak için resme tıkladım. O an dünyanın en büyük şokunu yaşadım. Arkadaşlık isteği, Yiğit Zengindendi. Evet, evet yanlış duymadınız! Koskoca iş adamı, bana arkadaşlık isteği yollamıştı. Siz de şok oldunuz değil mi, yüzümde büyük bir gülümseme oluştu. Yavaşça isteği kabul ettikten sonra babama baktım. Neyse ki anlamamıştı. Sohbete dalmış olmalıydı. Sayfasına girdiğimde 1, 000 milyon gönderi, ve o kadar da arkadaşı vardı. Çevresi kalabalık olmalıydı. Gülerek resimlerine girdim. Sıra sıra resimleri gezmeye başladım. Genellikle; çok yakışıklıydı, zaten hep öyle. Tanıdığımdan beri diye düşündüm. Fotoğraflarda ciddi bir yüz ifadesi vardı. Fotoğrafların çoğu Çağlayla olan resimleriydi. Resimlerde, çoğunlukla; tatillerde çekilmişti. İkisi beraber hem yurt dışı, hem yurt içi gezmişlerdi. Kiminde denize giriyorlardı, kiminde yürüyorlardı. Hatta bir tanesinde, Eyfel kulesinin önünde poz vermişlerdi. Çağla, arkadan Yiğit 'e sarılmış, kameraya, ağzı kulaklarında gülerek poz vermişti. Yiğit desen, halinden hiç memnun değildi. O da suratını asmış, öylece kameraya bakıyordu. Çağlayı sevmediği her halinden belliydi. Ama; kadın çok şanslıydı. Dünyanın en yakışıklı, en popüler iş adamıyla birlikteydi, daha ne olsun. Onun yerinde olmak isteyen milyonlarca kadın vardı. Dışarıdan bu halimi biri görse; bu kız röntgenci mi, derdi. Bir an kıskandığımı hissettim. Moralim bozuldu. Bana ne oluyordu böyle; kıskanmalar, filan... Hiç tarzım değildi. Hayır, sen adamla düşmansın bir kere bu tavır niye? '' Diye kendi kendime kızdım. Yoksa âşık mı oluyordum. Onları öyle mutlu görünce gözlerimi kapatarak ofladım. Annem de o sırada çayları getirdi, açık olan telefonumu şöyle bir göz ucuyla baktığında, bana, '' Kim o kızım? Arkadaşın mı, '' diye sordu. Bende telaşla '' Hiç! '' diyerek telefonu sakladım. Annem bunun üzerine üstelemedi, ne olursa olsun bana güvenirdi. Şimdiye dek hiç yanlışımı görmediler, hiç başlarını öne eğdirmedim. Aksine hep benimle gurur duydular. Annem babamlara bakarak, '' Çaylar geldi, hadi buyurun. '' dedi. Babamlar da, konuşmayı yarıda keserek, çaylarını aldılar. Hep birlikte neşe içinde çayımızı içtik. Yiğit te dün geceden beri partide görgü kızı düşünüyordu. Gece yattığında o kızın güzel yüzü gelmişti aklına... Kocaman gülümsedi, ne olduğunu bilmiyordu. Âşık mı oluyordu yoksa bu kıza... İçinde bir şeylerin kıpırdadığını hissetti. Oysaki Çağlaya hiç böyle hissetmemişti. Ne yapacağını düşünürken , aklına sosyal medya geldi. Acaba , hesabı var mıydı, diye düşündü. Telefonunu eline alarak hemen İnstagrama girdi. Adını boş olan kutucuğa, '' Rüya, Dönmez. '' diye yazdığında bir süre bekledi. Heyecandan eli, ayağı birbirine dolaştı. Kalbi onu düşününce birden sıkıştı. Âşık mı oluyordu yoksa; '' Saçmalama. '' diye içinden geçirerek kafasını iki yana salladı. Kızla, kedi köpek gibiydiler. Kız bir kere keçi gibi inatçıydı, ama; hoşuna da gitmişti. O şirketini bastığı gün daha etkilenmişti ondan. Peki; bunu Çağlaya nasıl açıklayacaktı? Çağla duysa; bütün dünyayı ayağa kaldırırdı, başının etini yerdi. Zaten araları iyi değildi, bir küs bir barışık bu ilişki yürüyüp gidiyordu. Nihayet kişi hesapları gözünün önünde belirdiğinde hemen düşüncelerinden sıyrıldı, kendine çeki düzen verdi. Heyecanla, çıkan ilk isme baktığında şok oldu. Oradaydı işte! İlk başta... Fotoğrafta, dükkanın önünde, elinde pasta tutmuş, üstünde; pembe önlüğüyle, yukarıdan topladığı kumral saçlarıyla kameraya kocaman gülümsüyordu. Saçına da bandana takmıştı, çok yakışmış, diye içinden geçirdi. Hafif bir de makyaj yapmıştı . Bir gün o dükkana gidip onu ziyaret etmeyi düşündü. Yüzünde gülümsemeyle kızın fotoğraflarına bakmaya başladı. Çoğu fotoğrafından hep ailesiyle vardı. Bazılarında; kendi... Hiç arkadaşı yok herhalde, diye içinden geçirdi. Görünüşe bakılırsa; sosyal hayatı pek aktif değildi. Çoğunlukla o şipşirin dükkanı önünde, içinde, poz vermişti. Çok doğal bir kızdı. Diğerlerine benzemiyordu. Belki de kıza aşık olmasının en büyük etkisi buydu. Kızda onu kendine çeken bir şey vardı, sebebini bilmiyordu. Pek parayla pulla işi yok gibi duruyordu. Gayet; sade, samimi bir hayatı vardı. Yiğit heyecanla daha da fotoğrafları inceledi. Bazı fotoğraflarında; sapsarı lüle saçları olan, masmavi gözleriyle, bembeyaz teniyle, ablasına sımsıkı sarılmış bir genç kız vardı. Bu kız kardeşi olmalıydı. Çünkü; çok samimilerdi. O sırada odasına birden Çağla girmesiyle, ne yapacağını şaşırdı. Panikle, hemen bilgisayarı kapattı. Çağla da, '' Aşkım, '' diye seslenirken, bu haline anlam veremedi. Şaşkınlıkla ona baktı. Yüzünde öfke vardı. Karşısındaki koltuğa oturarak ona baktı. Sanki; bir şeye kızmıştı ama neye? Çağlaya dönerek, '' Ne oluyor Çağla? '' diye sordu. Çağla da oflayarak, ona dik dik bakarken, bir anda '' Kim o kız? '' diye sorusuna soruyla karşılık verdi. Sevgilisinin ona karşı bu kadar soğuk olmasına anlam veremiyordu. Eski halinden eser yoktu, o sevdiği, romantik adam gitmiş, yerine buz dağı şeklinde soğuk, yabancı, bir adam gelmişti. Çağla onu tanıyamıyordu. Yiğit te bu soru üzerine şaşırdı. Kaşlarını çatarak, '' Hangi kız? '' diye sordu. Çağla, ona bakarken '' '' Partideki kızdan bahsediyorum, sizi gördüm. Pek samimiydiniz, ne oluyor Yiğit? '' Diye sorusunu yineledi. Yiğit te o an anlamıştı. İç çekerek, sevgilisine baktı.'Yine mi? Bu kaçıncı, bıkmadın mı, artık sorgulamaktan. '' diye sordu. Gerçekten de bu kıskançlık bir yere kadardı. Gözü öfkeden hiçbir şey görmüyordu. Onun yüzünden onuru, gururu ayaklar altına alınmıştı. Kalbi paramparça olmuştu. Yiğit te kadını zat etmek için ellerini tutarak, '' Yapma '' ' diye durdurdu. Kadına bakarken, '' Bitti. '' Diye cevap verdi.  Çağla da öfkeyle kollarını, '' Bırak. '' diye ondan kurtarırken, arkasını dönerek, koltukta duran çantasını bir hışımla eline aldı. Gitmeden ona, '' Bunun hesabını vereceksin. İkiniz de... Çok pişman olacaksın. '' diyerek kapıyı ardından hızlıca çarparak çıktı. Yiğit bu yükten kurtulduğuna sevinmişti. Artık bekar ve özgür bir erkekti. Tekrar yerine oturarak, bilgisayarını açtı. Çağla da o öfkeyle arabasına binerek oradan uzaklaştı. Akşam olmuştu, nihayet dükkanı kapatmış, eve gitmiştik. Hepimiz çok yorgunduk, akşam yemeğini de dükkanda yediğimizden, erkenden odama gittim. Yatağıma yattıktan sonra, telefonu elime aldım. Kaldığım yerden Yiğit 'in fotoğraflarına baktım. Gülümsemeyle fotoğrafları incelerken, nasıl odlu anlamadım, bir fotoğrafını yanlışlıkla beğendim. Gözlerimi kapatarak, dişlerimi sıktım. Allah kahretsin. Şimdi gördüğünde yanlış anlayacak . Onun peşinde koşan, hevesli kızlardan biri olacağım... Beğenme tuşuna bastım defalarca. Sanki; tutukluk yapmıştı. Bir türlü kalkmıyordu. Ne yapacağım ben diye düşünmeye başladım.  O sırada Yiğit te bugünkü projeleri incelemekteydi. Birden bilgisayarına , i********:'dan bildirim geldi. Şaşkınlıkla ne geldiğini anlamak için ,bildirimin üzerine tıkladı. O an yüzünde güller açtı. Bildirimde aynen şöyle yazıyordu, ''Rüya Dönmez fotoğrafını beğendi. '' Demek o küçük cadı, fotoğrafını beğenmişti ha! Bugün bozuk olan morali işte yerine gelmişti. Kesin şu an çıldırıyor olmalıydı, acaba daha da kızdırmak için bir mesaj mı gönderseydi. Yüzündeki o telaşlı hali görmek isterdi doğrusu; ah şu an orada olsaydım, diye iç geçirdi. Demek kızında da onda gönlü vardı , olsaydı beğenmezdi değil mi? Mesaj kutusunu açarak, keyifle, ''İyi geceler. '' diye yazdı. Gönder tuşuna bastıktan sonra da cevap gelmesi için arkasına yaslandı. Mesajda görüldü işareti belirince, daha da keyfi yerine geldi. Ben ne yapacağımı kara kara düşünürken i********:'dan mesaj gelmişti. Eyvah, rezil oldum! Kesin gördü, mesaj yazdı. Tabii hoşuna gitti. Pislik ne olacak... Ne yazdığını görmek için mesajın üstüne tıkladım. O an şok oldum , bir o kadar da cinlerim tepeme çıktı. '' İyi geceler '' ' yazmıştı bir de utanmadan... Bari gördün belli etme be adam! İlla rezil etmek zorunda mısın? Şu an yerin yedi kat içine girmek istedim. Dünyadan silinip gitmek istedim. Sinirle telefonu bir kenara atarak, yastığı alıp, yüzüme bastırdım. O öfkeyle boğuk sesimle, '' A, '' diye bağırdım. Kesin benimle ömür boyunca alay edecekti. Diline düştüm bir kere, ömür boyu kurtulamazdım. Çağla o öfkeyle eve girdi. Kapıyı hizmetçi açtıktan sonra , ''Hoş geldiniz, Çağla hanım.'' dedi ama Çağla onu duyacak vaziyette değildi. O kadar öfkeliydi ki, önüne gelen her şeyden hıncını almak istiyordu. O kız, o sinsi, mahalle dilberi, sevdiği adamın aklını çelmişti. Onu bin beter etmek istiyordu. Gülümseyerek, '' Sen kiminle uğraştığının farkında değilsin, olur, biz de hatırlatırız o vakit.'' diyerek telefonuna uzandı. Telefondan bir numara bularak, kulağına götürdü. Telefon ilk çaldığında hemen açıldı. Karşı taraftan tok bir erkek sesi, '' Buyurun, Çağla hanım. '' diye sordu Gülümseyerek, '' Alo, Sinan, merhaba! Senden birini araştırmanı isteyeceğim; Şu sıralar canımı epey sıkıyor, adı, Rüya Dönmez. Bu, küçük cadının hakkında yarına kadar, ne var ne yoksa hepsini rapor edeceksin. Kimlerdenmiş, nereliymiş, nerede oturuyor? Hepsini bilmek istiyorum, karşılığını, fazlasıyla alacaksın. '' diye gülümsedi. Karşıda ki adam da, '' Emredersiniz Çağla hanım, bu gece hepsini araştırır yarın size rapor ederim. İyi geceler. '' dedikten sonra Çağla gülerek telefonu kapattı. '' Kim kiminle oynuyor, göreceğiz küçük şeytan. '' diye gülümsedi.Biliyordu, sevdiği adamı o elinden almıştı. Ona bunun hesabını soracaktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD