Pırıl aşağı indiğinde Poyraz abisinin bakışlarını gördüğü gibi korkarak yaklaştı.
-Sabah bize neden buraya geleceğini söylemedin?
Babasının izin vermesi bile yetmiyordu. Bir de abileri ayrı hesap soruyordu.
-Annem git deyince kendim geldim.
Poyraz fısıltı gibi gelen sesle daha çok sinir oldu. "Bu eve gelmeni istemiyorum. Kuzen bile olsalar iki tane erkek var. Bir de kız tarafı gelmiş. Onları hiç tanımıyoruz. Gelmeyeceğim diyerek konuyu kapatabilirdin."
Ses etmeden yürümeye devam etti. Kuzenine verildiği için diğer kuzenler de tehlike demek oluyordu. Oysa Alp abisi evleniyordu ve Kıraç abisinin sevdiği vardı. Zaten kardeş olarak gördükleri için öyle bakan da yoktu. Kardeşinin hayallerinde sevdiği kişi geldiğini bilse bir güzel döverdi. En iyisi susmaktı.
Poyraz da cevap alamayacağını bildiği için bir daha konuşmadı. Evin önüne gelince "Bensiz ya da Mehmet abin olmadan bir yere gitme."dedi. Onay beklediği içinde yüzüne baktı.
Pırıl itiraz etmeden kafasını salladı. Abisinin git demesiyle de apartmana girip yukarı çıktı. Yunus'un dört gün burada kalacağını duymuştu, ama bunun bir anlamı yoktu. Bir daha izin alamazdı ve onu görme şansı yoktu. Eve girdiği gibi annesi de hesaba çekeceği içinde şansı yoktu.
Kapıya varınca anahtarla açıp içeri girdi. Odanın kapısına yaklaşınca annesinin ve babasının oturduğunu gördü. İkisinin bakışları kendini bulmasıyla annesi otur işareti yapmıştı. Anlaşılan erken hesap verecekti. Geçip oturduğunda ilk soru "Ne yaptınız?"oldu.
-Yemek yaptık. Misafirleri gelince de yardım ettim.
-Kim kim gelmiş?
Soruları annesi sorsa da babasının da dinlediğini biliyordu. Biraz tedirgin "Kuzenlerin hepsi geldi. Alp abinin nişanlısı ve ailesi de geldi."dedi. Eksik söylemişti, ama sormazsa sıkıntı olmazdı. Daha sonra öğrenirse de bir şey bulurdu.
-Daha kalabalıklar diye biliyordum.
Babasının bakışları da kendine dönünce "Yılmaz eniştenin de babası vardı."dedi. Ayrıntı vermeden söyleyip ayağa kalktı. Kaçmak içinde "Ben üstümü değiştireyim." dedi. Odasına girdiğinde kapıyı kapatıp arkasına yaslandı. Çıkmadan önce Yunus'un son bakışlarını hatırlayıp yatağının üstüne oturdu. Sıkıntıyla nefes aldığında olanları unutmaya çalışsa da bu mümkün değildi. Onunla konuşmuştu, hatta yemeğini yemişti. Bu güzel anları yaşadığına bile sevinemiyordu.
Kapının açılmasıyla sıçrayarak ayağa kalktı. Annesini içeri girmiş yüzüne bakıyordu.
-Sen neden oturuyorsun?
-Biraz dinleneyim dedim.
-Kızım ne yürüdün ki yoruldun? Neyse hemen üstünü değiştir yat. Yarın teyzene gideceğiz.
Annesinin çıkacağını anlayınca telaşla "Neden gidiyoruz?"dedi. Ayten teyzesine gitmek demek Rıdvan'ı görmek demekti. Bunu hiç istediğini sanmıyordu.
Yarın onlarda yemek yiyeceğiz. Biz önden gidelim de hazırlık yapalım. Akşama sizin işi konuşacağız.
Daha önce de söylemeye çalışsa da hep çekinmişti. Cesaretini toplayıp "Anne ben istemiyorum."diyebildi. Şaşkın bakışları görse de artık susmak istemiyordu. İlk andan beri düşüncesini soran yoktu. O zaman bir şey yapmalıydı.
-Ne istemiyorsun Pırıl?
Arzu duyduğuna şeye sinir oldu. Kızını en rahat edeceği yere veriyordu, ama naz yapıyordu.
-Rıdvan benim kuzenim.
Konuştukça hem korkuyor hem de düşündüklerini söylemeye çalışıyordu. Ellerini sıkarken "Sevmiyorum."diyebildi. Bundan kesinlikle emindi. Ona karşı bir şey hissetmiyordu. Birlikte büyümüşlerdi ve pek anlaştıkları da söylenemezdi.
-Anlaşılan yine kuzenlerin ile bir araya gelince senin aklın karışmış. Sevmek ne acaba Pırıl? Ben severek mi evlendim? Abilerin severek mi evlendi? Yengelerine sor bakalım abilerinle evlenirken tanıyorlar mıymı? Sen en azından nereye gideceğini biliyorsun. Yani bizden daha şanslısın.
Buna şans deniyorsa kalmalıydı. Gözleri dolarken annesine bakabildi.
-Sırf tanıyoruz diye mi...
Annesi devam etmesine izin vermeden "Pırıl canımı sıkma benim. Bu saatten sonra olmaz diyerek ablamla aramı bozamam. Söz verildi ve sen Rıdvan ile evleneceksin. Buna alışsan iyi olur."dedi. Sonra da dinlemeden çıkıp gitti.
Kapı kapanınca yatağa kendini attı. Sevmediği biriyle bir ömür nasıl yaşayacaktı? Yunus onu sevmese de ona duyduğu aşk vardı. Göz yaşları yine akarken sessizce ağladı.
""""""""
Gün yine erkenden başlamıştı. Teyzesine gidecekleri için hazırlık yapmışlardı.
Pırıl kahvaltıyı hazırladığın da annesi de götüreceklerini kapıya koymuştu. Mahmut mutfağa geçtiğinde masaya oturdu.
Arzu oturduğu gibi kocası çıkmadan bir şey konuşmak istiyordu. "Ayten, eniştemler iş çıkışı bize gelsinler birlikte yemek yer çocukların durumunu konuşuruz diyor."
Pırıl yüreği ağzında babasına baktı. Umudu yoktu ama ne acelesi var demesini bekledi. Biraz düşündükten sonra annesine bakıp "Ben tek gelirim."diye cevap verince biraz olsun sevindi.
Arzu bir mevzu daha olduğu için "Oğlanlar da gelsin."dedi. Kocası hayır demesin diye de "Ben gelinlere söyledim. Onlar da gelecek." dedi.
-Siz ayarladıysanız biz geliriz. Mehmet bırakacaktı, ama arabaya sığmazsınız. Poyraz da sizinle gelsin.
Arzu istediği olduğu için kızına döndü "Abine söyle hazır olsunlar. Yengenin zaten haberi var."dedi. Kızı odasına gidince de kocasına yaklaştı. "Sözü ne zaman yapalım?" Oğlan birkaç aya askere gidecekti. Bir an önce adını koymak iyi olurdu.
-Rıdvan'ın durumu belli olsun yaparız.
-İyi diyorsun da millete duyurmak lazım. Sessizce söz kesersek kızı verdiğimizi kim bilecek?
Karısı haklı olunca "Akşam gelince Neşat ile konuşuruz."dedi. Kızın başı bağlı olduğunu duyurmak gerekiyordu. Sözlüsü askere gideceği için de daha dikkat etmeliydiler.
Pırıl odasına geçince Rabia yengesine mesaj çekmişti. Anında tamam diye mesaj gelmişti. Tekrar mutfağa gitmek için odasından çıktığında annesinin söylediklerini duymuştu. Gözleri dolarken bir de herkese duyurmak gerektiği gerçeği altında ezildi. Bir çıkış yolu arasa da yoktu. Gözyaşlarını silip tekrar masaya geçti.
Canı bir şey yemek istemediği için birkaç lokmadan sonra kalktı. Normalde de az yerdi, ama son zamanalar da hepten azalmıştı. Konuşamadıkları içinde büyürken artık lokmalar boğazından geçmiyordu.
~~~~
Masayı topladıktan sonra eşyaları alıp aşağı indiler. İki abisi hanımlarını ve çocuklarını alıp gelmişti. Kapıdan çıktıklarında ellerindekiler arabaya yerleştirildi. Annesi büyük abisinin arabasına binince Pırıl da Poyraz abisinin arabasına geçti.
-Pırıl senin için gidiyoruz anlaşılan.
Rabia yakın zamanda konuşulan hayırlı iş için artık ciddi adımlar atılacağını kocasından duymuştu. Hepsi memnun olduğu için güzel olacağını düşünüyordu. Pırıl'a baktığında keyifsiz şekilde başını salladığını görünce kolunu tuttu. Kocası gelip arabaya yerleştikten sonra yola çıkmasını bekledi. Sonra da "Senin neyin var?"dedi. Genelde sessiz olsa da bugün canı sıkkın olduğu belliydi.
Pırıl çare olacağını bilse yengesi ile konuşurdu,ama işe yaramayacağını biliyordu. Abisi ile konuşmaya kalksa babasından farklı davranmazdı. Kır dizini otur beni sinir etme ile biterdi. Bu da karı koca arasına girmek olurdu.
-Yok bir şeyim.
Rabia inanmasa da kolunu bıraktı. Başını çevirip yola baktığını görünce ısrar etmedi.
Bir saate süren yolculuktan sonra Aksu köyüne vardılar. Neşat eniştelerinin durumu gayet iyiydi. Geniş bir arazi içinde iki oğlu için ayrı evler yaptırmıştı. Kızı da vardı,ama ona ev yerine para vermişti. Arabaları desen herkesin ayrı ayrı vardı.
İki araba geniş bahçeye girdiğinde aile kapıda karşıladı. İndiklerinde enişte ve büyük oğlu hariç gerisi vardı. Mehmet ve Poyraz eşyaları çıkardıktan sonra Rıdvan'ın yanına yaklaştılar.
-Hala evdesin. İşe gitmendin anlaşılan.
Rıdvan annesi sonra git dediği için çıkmamıştı. Babası ve abisi ile marangoz işi yapıyorlardı. Yol kenarında büyük atölyeleri vardı.
-Birazdan çıkacağım.
Bu sırada arabadan inan Pırıl'ı gördü. Birkaç ay önce annesi sana kuzenini alalım demesiyle her şey başlamıştı. Aralarında az olduğu için birlikte büyüseler de bir süre sonra Pırıl uzak kalmıştı. Ailesinin özenle büyüttüğü kız olduğunu biliniyordu. Onun için ilk duyduğunda değişik gelse de annesi sana iyi eş, bize de iyi gelin olur deyince kabul etmişti. Bir de bu evlilik olursa karlı çıkacaktı. Zaten aşk işlerinden anlamıyordu ve gerekte duymuyordu. Pırıl da güzel kız olduğu göre iyi olacağını düşünüyordu.
-Oğlum Pırıl'a yardım etsene.
Ayten gençler birbirine alışsın istiyordu. Mehmet ve Poyraz durumdan rahatsız olsa da anneleri olduğu için ses etmediler.
Arzu oğulları sıkıntı çıkarmasın diye "Hadi siz gidin babanız yalnız kalmasın." dedi. Bu güne kadar kardeşlerini korumuşlardı,ama bundan sonra gerek yoktu. Rıdvan kızının kocası olacaksa birbirlerine alışmaları iyi olurdu.
Pırıl her şeye karışan abilerinin Rıdvan yanına gelmesine rağmen arabalarına binip gitmelerini hayretle izledi. Başkası olsa döver eline kemiklerini verirlerdi. Şimdi de yapsalar ne güzel olurdu.
Herkes içeri girerken Rıdvan yaklaştı. "Hoş gelsin." Annesi gelince gönlünü hoş et demişti. Pırıl soğuk bakmasa daha iyi olacaktı ama takılmak istemiyordu.
-Hoş bulduk.
Elinde ki poşete uzanınca itiraz etmeden verdi. Aslında onunda sevmediğini ama annesi ne derse onu yaptığını biliyordu. Teyzesi de annesi gibi baskın bir karakterdi. Oğullarını kendine bağlı büyütüyorlar ve gelinlerini kendi seçiyorlardı. Rıdvan'ın abisi Nadir de annesinin seçtiği kızla görücü usulü ile evlenmişti. Zaten çalışmak dışında başka hiçbir şey ile ilgilenmiyorlardı.
Birlikte içeri girdiklerinde çocuklar küçük odada oynuyorlardı. Salona girdiğinde Rıdvan da arkasında girdi. Kenara çekilirken teyzesinin "Oğlum Pırıl'ı biraz bahçeyi gezdir."demesiyle kaldı.
Onunla yalnız kalmak istemiyordu. Annesine baktığında "Hadi kızım."dediğine inanamıyordu. Bu işkence bitecek gibi değildi.