VI - VUSLAT

1109 Words
Dolunay saçlarımı okşarken, ona sarılmıştım. Birkaç saniye duraksamıştı, -"Hatırladın mı sevgilim?" İç çekmiştim, -"Bana hissettirdiklerin...Yabancı bir his değil." Sımsıkı sarılmıştı, burnunu saçlarıma daldırıp, -"Yemek yedirelim sana, sonra dinlenmen gerekiyor." Başımı kaldırmıştım, -"Aç hissetmiyorum, sadece uyumak istiyorum." Dolunay beni ayağa kaldırmıştı, -"Miden boş bebeğim, hem çok zayıflamışsın güçsüzsün." Konuşmama fırsat vermeyerek beni kucaklamıştı. Merdivenlerden inerken, -"Ben ne kadar süredir kayıptım?" Dolunay sessizleşmişti, beni sandalyeye yerleştirene kadar cevap vermemişti. Önüme yemekleri koyarken, -"Aslına bakarsan yaklaşık olarak 11 ay 2 hafta 3 gündür kayıptın." Dolunay tabağımı doldurup hemen yanıma oturmuştu, çatalı alacağım sırada elimi tutup, -"Sana yediririm, çok yoruldun." İç çekmiştim, Dolunay sebzeleri çatala batırıp, bana yavaşça yedirmeye başlamıştı. Yavaş çiğneyip yutmamı sabırla izliyordu. -"11 ay mı? Neredeyse bir yıl kayıp mıydım?" Dolunay yemeğimi yedirmeye devam ederken, -"Çok uzun bir süreçti, hepimiz için çok...Zorlayıcıydı. Sana zarar gelmesin diye ince eleyip sık dokumaya çalışıyorduk fakat o...O başka yolları tercih etmemizi sağladı." Hiçbir şey hatırlamıyordum, -"Neredeyse tüm yaşantım gitmiş gibi...okulum varmış son sınıfmışım?" Dolunay gülümsemişti, -"Evet, benim çalışkan kızım dördüncü sınıf! Ama iyileşinceye dek izinlisin, sana iyi bakmam gerek." Yemek ağzımda büyümeye başlamıştı, zorla yutkunup, -"Biyokimya mı okuyordum?" Dolunay, su bardağını uzatmıştı, -"Evet, çok başarılıydın...Hiçbir eksiğin olmaması için okulunu dondurduk." Suyu içip, Dolunay'a bakmıştım. Ellerimi kavrayıp, -"Titriyorsun, strese mi girdin?" Omuzlarımı havaya kaldırmıştım, sarılmıştı. Tek kolumla sarıldığım sırada, -"Doktorlar bu titremenin birkaç hafta sürebileceğini söyledi...Ama ben erkenden bitmesi için elimden geleni yapacağım." Boynuna yaslanmıştım, -"Seninle çok mutlu olmuş olmalıyım, neden uzaklaşt-" Dudağımı parmaklarıyla okşuyordu, -"Şimdi kötü anıları anımsamanın sırası değil, dinlenmen gerekli." Tam beni kucaklayacağı sırada elini tutup, -"Yürüyebilirim, iyi hissediyorum." Dolunay yüzümü incelemişti, en sonunda kafa sallayıp elimi kavramıştı. Ağır adımlarla yukarı çıkıyorduk, -"Ben de yanında dinleneceğim. Senden bir an bile ayrılmak istemiyorum." Öksürmüştüm, -"Ailemi ne zaman göreceğim?" Dolunay iç çekmişti, -"Bir süre geçtikten sonra...Senin biraz dinlenmeni istiyorlar." Gözlerini kaçırmıştı, ikinci kata çıktığımızda hemen önümüzde duran kapıyı açıp, -"Burası bizim odamız, eşyalarının tümü yeni...Yarından itibaren senin ihtiyaçlarınla ilgilenecek bir yardımcı olacak. Yemek ve aşağı inme gibi seni zorlayacak işleri halledecek." Odadan içeri girmiştik, içerisi çok koyu renklerle döşenmiş olmasına karşın çok ferahtı. Siyah mobilyalar, gri nevresimle uyum sağlamıştı. Dolunay yatağı açıp, -"Şimdi uyku vakti...Ne kadar dinlenirsen o kadar iyi olursun." Beni hızlıca yatağa yerleştirip, alnımdan öpmüştü. Saçlarımı okşarken, gözlerimi kapamaya çalışıyordu. Gevşemiştim, gözlerim istemsiz kapandığında yanıma kıvrılmıştı. Yanağımı okşuyordu, bedenim yatağa adeta gömülmüştü...Kendimi uykuya teslim etmiştim. Bağırışlara uyanmıştım, gözlerimi zorla araladığımda etrafın karanlık olduğunu fark etmiştim...Gece yarısı olmalıydı. Yataktan zor bir şekilde kalktıktan sonra, ağır adımlarla kapıya yönelmiştim. Koridora çıktığımda sesler daha da yükselmişti, -"Siz işe yaramaz aptal heriflerin tekisiniz! Bir işi bile beceremeyecek kadar aciz olduğunuzu bilmiyordum!" Bu Dolunay'ın sesiydi galiba...Merdiven boşluğuna doğru gelip etrafa bakmaya çalışmıştım. -"Size kliniği yakın dedim! Ne var ne yok istiyorum, sekreterinden hizmetlisine kadar toplayıp getireceksiniz bana!" Salon bir anda boşalmıştı, Dolunay sinirle kendini kanepeye atarken merdivenlerden inmeye başlamıştım. Dolunay beni fark edince şaşırmıştı, -"Bir şey mi oldu? Neyin var?" Koltuğa oturmuştum, -"Açıkçası...gürültüye uyandım. Bir şey oldu sandım da." Dolunay elini alnına atmıştı, -"Çok özür dilerim, seni uyandıracağımı düşünemedim." Etrafa göz atmaya başlamıştım, duvarda bir çok tablo vardı. Dolunay elimi kavrayıp, -"Bunlar hep senin yaptığın tablolardı...Seni özlediğimde hep yaptığın tablolara baktım." Şaşırmıştım, hepsi inanılmaz uyumluydu. Siyah ve lacivert ağırlıklı bir salon için fazla renkli tablolar yapmış gibi görünüyordum. Sırtımı Dolunay'a yaslamıştım, -"Saat kaç? Uzun süre uyuduğumu sanıyordum." Dolunay saçlarımı okşayıp, -"Uzun süre uyudun evet...saat dokuz buçuk." Gözlerimi sonuna kadar açmıştım, -"Dokuz buçuk mu! Ertesi güne kadar uyudum mu yani?" Dolunay gülmüştü, -"Evet, ama çok güzel uyudun. Deliksiz bir uyku çektiğin için doktorlar bile rahatladı." İnanamamıştım, ben uyumamış resmen bayılmışım! Yardımcılar masaya bir tepsi bırakmıştı, Dolunay tepsiyi kucağıma koyup, -"Acıkmış olmalısındır diye umut ediyoruz Venüs Hanım...Umarım menüyü beğenirsin soğuk sandviç ve taze portakal suyu." Başımı sallamıştım, gerçekten çok aç hissediyordum. Uzun zamandır yemek yememiş gibiydim. Sandviçi elime alıp ısırdığım sırada, Dolunay her bir hareketimi izlemeye başlamıştı. -"Yiyorum izlemene gerek var mı?" Sırıtmıştı, -"Var, yuttuğundan emin olmam gerekli." İç çekip yemeğe devam etmiştim. Kısa sürede resmen tabağı sıyırdığımda Dolunay, -"Doyduğuna emin misin? Daha açsan eğer söyle lütfen." Yanaklarım kızarmıştı, -"Yok gerçekten doydum, biraz daha iyiyim." Önümden tepsiyi almıştı, yanıma oturup, -"Venüs, bir şeyler hatırlıyor musun? Sana neler olduğu gibi veya neler yaşadığınla ilgili?" Duraksamıştım, -"Tek hatırladığım Sarp'la ilk tanışmamız...sonra yıllarca beraber yaşadığımızı söylediği zamanları. Bana hasta olduğumu söylüyordu, şizofreni olduğumu sayıklar dururdu. Onun dışında bunu nasıl söyleyebilirim sana bilmiyorum." Dolunay kaşlarını çatmıştı, -"Neyi, söyle aklına ne geliyorsa söyle lütfen." Derin bir nefes almıştım, -"Kobay muamelesi gördüm, ilaç ve neredeyse aklına gelebilecek her konuda özellikle cinsellik gibi." Dişlerini sıkıyordu, devam etmemi bekliyordu. -"Bana sanrılar gördüğümü söylerdi, birçok kez tokat yedim fakat bunu hayal olarak gördüğümü söylüyordu. Ona direttiğimde de ceza olarak..." Ağlamaya başlamıştım, Dolunay beni göğsüne bastırmıştı. -"Venüs...Sana acı çektirmek için öğrenmeye çalışmıyorum. Sana neler yaptığını bilmeliyim ki ona ne yapacağıma karar verebileyim." Kasılmıştı, burnumu çekmiştim. -"Her hafta iş arkadaşları yemeğe geliyordu, onun eşiymişim gibi davranmam için zorluyordu. Eğer yapmazsam, benim için akıl sağlığı ile alakalı belgeler hazırlayıp tescillendireceğini söylüyordu. Ben şizofreni değildim Dolunay, ama o-" -"Şerefsizin önde gideni olduğu için her şeyi yaparım der o!" İrkilmiştim, Dolunay sarılıp, -"Önceki gün bara gelmeden kliniğe uğradınız, orada ne oldu?" İç çekmiştim, -"Birkaç belgeyi oraya götürecekti sanırım. Kablosuz kulaklığı telefonuna bağlıydı, çok uzaklaşmadığı için konuşmalarını dinledim." Kaşı havaya kalkmıştı, -"Benim idrak etmeye başladığımı, hafızamı kaybettirmiş olsa da vücudumun artık dirençli olduğumu söyledi. Benim biyokimya ile ilgili bilgilerimden yararlanmak istiyorlarmış, fakat nasıl mümkün olduğunu soruyordu sanırım. Babamın mafya olduğunu söyledi bir de, ölebilirim diyordu. En son dozu arttıracağını ve bu işin biteceğini iletti." Dolunay yarım ağız sırıtmıştı, -"Haldun! Belgeleri getirin." Diyerek beni hafifçe kucağına almıştı, iri yapılı genç bir adam elindeki dosyayı masaya bırakıp, kenara geçmişti. Dolunay dudağını ısırarak, -"Belgelere göz atalım, sana neleri imzalattığını ve neler yaptırdığını öğrenelim ha?" Kaşlarımı çatmıştım, Dolunay dosyayı açıp, -"Evet, Venüs Lalzâde...yirmi bir yaşında...Teknik üniversite okumaktaydı. Kendisine ait olan bilim şirketinin "Venlalin İlaç san." kurucu ceo'sudur. Bu başarılı isim, Mavera Kliniği'ne bağışta bulunarak kurucu ortaklardan olmuştu. Fakat Venüs Lalzâde son zamanlarda hiçbir yerde görünmüyor. Ortalıkta görünmemesi büyük bir yankı uyandırmakla beraber, isminin her yerde kullanılması büyük bir merak konusu." Dolunay okuduğu kağıdı bana uzatmıştı, büyük bir dikkatle kağıdı incelerken, -"Venüs Lalzâde'nin bitkisel formlu ilaç örneği, birçok ilaç şirketinden onay aldı, özellikle depresyon gibi sinsi ilerleyen hastalıklara karşı geliştirdiği formül herkesin dikkatini çekti." Önüme bir kağıt daha koymuştu, -"Lalzâdeler'in varisi adını mesleğiyle andırmakta kararlı, son zamanlarda adını her yerde duyduğumuz Venüs Lalzâde yine bir ilke imza atarak herkesi büyüledi. Babasıyla ortak olarak iş yürüttüğünü belirten Venüs, en büyük desteği ailesinden aldığını ekledi." Dolunay iç çekmişti, -"Bunlar Sarp'ın gazetelerden topladığı haber güpürlerden birkaçı. Şimdi belgeler burada." Boğazını temizlemişti, -"Hisse senetlerini satın aldığına dair imza atmışsın, onun dışında diğer tüm belgeler sahte. Çek vb. maddi belgelerin tümünü düzelttik." İç çekmiştim, -"Peki, hafızam?" Dolunay dosyayı masaya fırlatmıştı, -"Düzelecek, zamana ihtiyacımız var."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD