Vakas elindeki şarap kadehini salonda bulunan herkesin görmesi için havaya kaldırarak "Güzel karıma millet. Suikastçı Yılmaz'ın kızına," Daha yeni evlenmiştik ama şimdiden kâbusum başlamıştı.
"Efsun Şah'a!" Herkes bir ağızdan bağırıyor ve şarap kadehlerini havaya kaldırıyordu.
Konuklar ile birlikte akşam yemeği için oturduk ve ben de Vakas'ın yanına oturdum. Yemeğimi yemek üzereyken Vakas bana doğru eğilerek kulağıma fısıltı hâlinde "Sen artık bir Şah'sın! Bizden birisin ve bunlar da artık senin halkın." diye sert bir tonda cümlesini tamamlamıştı.
"Ben asla senin bir parçan olmayacağım!" Ben de aynı şekilde fısıldadım.
"Göreceğiz," diye gülümsemesiyle ben de onun çarpık gülümsemesine kaşlarımı çatarak karşılık verdim.
"Gizem evrakları getir." diye talimat verdi az önce bizi evlendiren Bakan.
Gizem elinde belgelerle koşarak yanımıza varmasıyla, Vakas belgeleri eline alarak bir kalemle birlikte önüme koydu. Evlilik cüzdanı ve soyadımı onunkiyle değiştirmeme izin veren resmi bir belgeydi.
Hiç istemediğim hâlde ikimiz de belgeleri imzaladık. Artık onunla evli olduğuma göre, kendimi başıma geleceklere hazırlamam gerekiyordu.
Bildiğim hayatı geride bırakıp Vakas'tan kaçmaya çalışmayı unutmak zorundaydım. Birkaç kez denedim ama başarısız oldum. Kendimi öldürmeyi bile başaramadım, bu yüzden artık ondan kaçmak için savaşmanın bir faydası yoktu. Beni kurtaracak kimsem de yoktu. Babamın işi beni tüm hayatım boyunca dünyadan soyutladı. Bu konuda babamı asla affetmeyecektim.
Nalin'den başka kimsem yoktu.
Vakas, "Sana bir sürprizim var." Gözlerimin içine bakarak konuşmuştu.
"Sürpriz mi?" diye şaşırarak sordum. Çünkü daha önce bana hiç sürpriz yapmamıştı. Artık onun karısı olmama rağmen, bugünü biraz daha iyi ve katlanılabilir kılmaya çalışacak kadar sevmiyordu beni.
"Bu benim sana düğün hediyem diyelim, sevgili karım."
Sürprizin ailemi görmek olmasını ne kadar da çok isterdim ama sürprizin o olmadığını malesef ki çok iyi biliyordum. Artık kocam olduğu için onları özgür ilan edeceğini ve babamın ona karşı yaptığı affedilmez eyleme rağmen yaşamalarına izin vereceğini umuyordum ama umduğum gibi olmayacaktı.
Vakas ayağa kalkarak bana yardım etmek için elini uzattı. İstemsiz yüzümde küçük bir gülümseme yer edinirken elini tuttuğum gibi beni evin dışına doğru götürdü.
İki ay sonra ilk kez gökyüzünü ve batmak üzere olan güneşi gördüm. Çok güzeldi. Bir an için düğün hediyesinin benim dışarı çıkmak olup olmadığını merak ettim.
Dışarı çıktıktan bir süre sonra bir araba gelerek önümüzde durdu. "Beni bir yere mi götürüyorsun?" diye heyecanla sordum. Kim bilir, belki beni ailem ile görüştürürdü.
"Sana aileni getirdim." Tam bir şok ve inançsızlık içinde ona baktım. Babam kız kardeşini soğukkanlılıkla öldürdükten sonra ailemi serbest bırakması neredeyse imkansız gibi bir şeydi. Benim iyiliğim için ailemi serbest bırakacak kadar bile sevmedi beni. Bana sadece tahammül etti. Ailemi görmem için getirdiğine inanamıyordum. Kalbim göğsümün içinde sevinçle atıyordu. Dileğimin gerçekleştiğine inanamıyordum.
Şoför diğer iki adamla birlikte arabadan inerek bagajı açtığı gibi kenara çekildi. Kafam karışmıştı. "Ailem nerede?" Dehşete düşmüş bir hâlde sordum.
"Neden gidip kendin kontrol etmiyorsun? Bagajdalar." diye işaret etti.
"Ne?"
Hemen bagaja koştum ve gördüğüm şey kalbimi paramparça etti. Annem ve babam ölmüştü. Bir süre öylece ölü bedenlerine baktım. Vücudumdaki tek bir kası bile oynatamadım. Belki de rüya görüyorumdur diye düşündüm. Gerçekmiş gibi hissettiren kâbuslardan birini gördüğümü düşündüm. Annemle babamın öldüğüne inanamıyordum. Ölmüş olmamaları gerekiyordu.
"Onlara ne yaptın?"
"Baban kız kardeşimi öldürdükten sonra onların canını bağışlayacağımı düşünmedin, değil mi?" diye sordu acımazsızca. Söyledikleri karşısında ne diyeceğimi bilemedim, sadece gözümdeki yaşlar ile birlikte ona bakıyordum. Şaka yaptığını söylemesini bekliyordum ama söylemedi. Söylemeyecekti de...
"Ne olur," Yenilgiyi kaybederek önünde diz çöktüm. "Onları öldürmedim de lütfen." Hıçkırıklarımın arasından çaresizce fısıltı hâlinde konuşarak alttan onun yeryüzünde çok nadir görülen gri renginde ki gözlerinin içine baktım. Gözleri beni yakacakmış gibi bakıyordu.
Bakışları karşısında ayağa kalkarak "Allah'ın cezası! Senden nefret ediyorum!" diye nefes nefese bağırmış, sayısız kez taş gibi sert olan göğüsünü yumruklamıştım. "Babamı geçtim ama annemi niye öldürdün? Onun bir suçu yoktu!" Avaz avaz ağlıyordum. Birinin bana yardım etmesini ve beni bu acımasız adamdan kurtarmasını bekliyordum ama kurtaracak kimse yoktu. Hepsi Vakas'ın emri altındaydılar.
***
Nalin, "Ailen için üzgünüm Efsun." Bir yandan beni teselli ederken bir yandan da küvette başımı yıkıyordu. "Düğün hediyesi benim ölmüş ailemdi; ne kadar kalpsiz..." Acı içinde sözlerimi sarf ettikten sonra kaldığım yerden ağlamaya başlamıştım. Dayanamıyordum. Bana her şey çok ağır ve zor geliyordu artık. Gözlerim ağlamaktan yavaştan kızarmaya ve yanmaya başlamıştı bile.
"Üzgünüm ama güçlü olmalısın." Beni teselli etmeye devam ederken banyoda sırtımı ovalıyordu.
Vakas Nalin'e düğün gecemiz için beni yatak odasına götürmeden önce banyoda bana yardım etmesini söylemişti. O acımasız katil için hazırlanıyordum. Ne kadar da acı...
"Lütfen ondan kaçmama yardım et Nalin, artık dayanamıyorum." Yalvarırcasına ona baktım. Gözleri şoktan büyümüş vaziyette "Efsun bunu yapamazsın!" diye cevap verdi. "Vakas'tan kaçamazsın. Bu imkansız." Sarf etmiş olduğu sözler içimdeki umudu yerle bir etmeye Yetmişti. Doğru söylüyordu. Daha önce çok denedim ama malesef ki her seferinde başarısız oldum.
"Zaten uğruna yaşayacak bir şeyim yok. Beni de öldürmesi için yalvarana kadar beni öldürmez." diye fısıltı hâlinde konuştum.
"Sana zarar gelmesini istemiyorum," Sözlerini sarf ettikten sonra bana arkadan sarıldı.
Elbette kalbi taştan bir canavardan başka bir şey olmayan yeni kocamdan kaçmaya çalışırken ölümü diliyordum. "Bana ne yaptığını görmüyor musun? Artık bana zarar veremez,"
"Sorun değil, bir yolunu bulacağız. Sadece bu geceyi atlatman gerekiyor."
Dökecek gözyaşım kalmayana kadar ağladım. Vakas'ın adamları ailemi alarak onları mezarlığa gömmeye götürmüştüler. Tüm bunlar sona erdiğinde onları ziyaret edebileceğim uygun bir cenaze töreni yapma şansı bile vermedi. Ailemin mezarlarını asla ziyaret edemeyeceğimi çok iyi bildiği için her geçen gün daha fazla parçalandığımı görmek istiyordu.
Banyomu yaptıktan sonra, Nalin bana içime giymem için iç çamaşırı seçti ve üstüme bir gecelik giydirdi. Acımasız herif için seksi kıyafetler giyiyordum. Bana acımak bilmeyen kaderim bu...
***
Vakas'ın yatak odasına girdiğimde, Nalin bana acıyan gözlerle bakarak kapıyı arkasından kapatıp çıktı. Gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım ve banyoda olan Vakas'ı acı içinde beklemeye başladım.
Yaklaşık beş dakika gibi bir sürenin ardından beline sarmış olduğu havluyla banyodan çıkarak karşıma geçti. "Yatağa otur Efsun." diye emretti. Hiçbir şeysöylemeden dediğini yaptım.
"Bugün çok güzel olmuştun." diye iltifat etti ama ben yine sessiz kaldım, çünkü ona cevap verme tenezzülünde bulunmak istemedim.
Sessiz kaldığımı görünce eliyle çenemi kavrayarak kendisine bakmamı sağladı. "Bu bizim düğün gecemiz tatlım. Bana hâlâ kızgın olamazsın." Alay barındıran bir ses tonuyla konuştu. Kızgın mı? Ailemi öldürdü. Onları hayvan gibi öldürdü ve benim görmem için bir sandığa tıktı.
Söylediklerine cevap vermedim çünkü ne dersem diyeyim boştu.
Kaderime razı gelerek ayağa kalktım ve üstümdeki geceliği üzerimden sıyırdım. Sadece iç çamaşırları üzerimde kalmıştı. Normalde bu şekilde birinin karşısında deli gibi utanmam gerekiyordu ama ben utanmıyordum. Zira duygularım bir hiçmiş gibi ölmüştü.
"Bu lanet geceyi bitir." diye mırıldandım gözlerimden bir yaş akarken.
"Efsun," diye yüzünü buruşturdu. Ardından geceliğimi yerden alarak tekrar giymeme yardım etti.
"Seni seks için hazırlatmadım. Seninle seks yapmak gibi bir niyetim de yok." Söyledikleriyle derince yutkundum. Korktuğum şey başıma gelmeyecekti ve bu bariz bir şekilde beni rahatlatmıştı.
"O zaman ne istiyorsun?" Merakıma yenik düşerek sordum.
"Düğün gecemizi telafi etmek için yatakta rahatlamanı ve beni başka biriyle sevişirken izlemeni istiyorum." dedi, arsızca gülümseyerek.
Şaka yapıyor olmalıydı. Yatağa oturdum ve az önce bana ne söylediğini anlamaya çalıştım. O kesinlikle hastaydı. Bu adam deliydi. Bir akıl hastanesine kapatılmayı ve anahtarının okyanusun derinliklerine atılmasını hak eden psikopat bir pislikti.
Vakas banyoya doğru bakarak "Kızlar dışarı çıkın." Banyoya doğru birilerine hitaben konuştu. Banyodan iki kadının yaklaştığını görünce şok oldum. İkisi de tamamen çıplak, ayrıca sarhoş ve eskort gibi görünüyorlardı.
"Bu Bahar ve bu da," Gözleriyle sol tarafındaki kadını işaret ederek "Şeyma." İkisini de sanki her şey normalmiş gibi bana tanıttı. "İkisine de sahip olmak isterdim ama tek bir eşle evli olduğum için birini seçmek zorundayım. O yüzden ikisinden birini seçmeme yardım etmeni istiyorum."
Dehşet içinde ona ters ters bakarak "Ne saçmalıyorsun?" diye sordum.
"Bu gece beni sikişirken görmeni istiyorum, Efsun." Şok içinde nefesim kesildi. Şaka yapıyor olmalıydı.
Düğün gecemizde evlendiği kadının önünde başka biriyle sevişmeyi önerecek kadar deli olması bir yana, sevişeceği kadını benim seçmemi önerecek kadar da deliydi.
"İkisiyle de yatabilirsin! umurumda değil Vakas." diye cevap vererek yataktan kalktım. Tam kapıya doğru gidiyordum ki Vakas önümde durdu. Korkuyla bir adım geri attım ama o da bir adım üzerime doğru gelerek aramızdaki mesafeyi kapattı.
"Burada kalacak ve benim için seçtiğin herhangi bir kızı sikerken izleyeceksin, anladın mı?" Benimle alay barındıran ses tonuyla konuşmasıyla kalbim küt küt atmaya başlarken başımı olumsuz anlamda salladım. Bunu yapamazdım. Evlendiğim adam için kız seçemezdim. Üstelik kız seçmekle kalmayıp, izleyecek miydim? Asla!
"Evet, seçimini yaptın mı güzel karım? Hangisiyle sikişmemi istersin?" Seçim yapmadan beni bırakmazdı. Gözleri seçim yapmam için beni boğuyor gibiydi...
Bu lanet gecenin bir an önce bitmesi için derin bir nefes alarak Bahar'ı seçtim.
"Bizi yalnız bırakabilirsin Şeyma."
Şeyma denen kız, Vakas'ın emri ile minnetle banyoya giderek kıyafetlerini giydiği gibi odadan ayrıldı. Benim gibi o da Vakas'tan korkuyordu ama benim aksime artık ondan kurtulmuştu.
Vakas daha sonra gri gözlerini bana çevirerek "Sevgili karım, lütfen rahatınıza bakın." Sözlerini sarf ettikten sonra beni odada bulunan berjere doğru çekiştirdi.
"Hayır... Hayır Vakas! Bunu bana yapma lütfen." Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Beni oturtmaması için kendimi yere atarak elinden kurtulmaya çalıştım ama o saçlarımdan var gücüyle tutarak berjere doğru sürükledi. "Bahar çekmece de halat var onu bana getir!"
"Lütfen Vakas, bırak beni! Yalvarırım bırak!" Ayaklarımı ve ellerimi durmadan ona doğru savuruyordum ama boş.
Bahar elinde bir halat ile gelince daha çok debelendim ama faydasızdı. Gücüm ona yetmiyordu.
Vakas sonunda zorla da olsa beni bağlamayı başarmıştı. Gözlerim hâlâ gözyaşı dökmeye devam ediyordu ve gözyaşlarımı durduramıyordum.
Vakas tam önümde durarak "Sevgili karım, eğer bana bakmayı kesersen andım olsun ki Nalin'i tek kurşunda gözlerinin önünde öldürürüm!" diye sert bir üslupla beni tehdit etti.
"Lütfen Vakas... lütfen! Benden daha fazlasını isteme," Gözlerinin içine yalvarırcasına baktım ama o bana öyle bir bakış attı ki...
Korkuyordum. Sanırım dediğini yapacaktım. Zira hayatımda bir tek Nalin kalmıştı. Onu da benden alırsa... Bunu düşünmek bile istemiyordum. Korkunç bir şey...
Vakas yenilgiyi kabul ettiğimi anlayınca Bahar'a hitaben gözüyle kendi aletini işaret etti. Bahar bu işaretle hemen Vakas'ın önünde diz çöktüğü gibi daha fazla beklemeden, Vakas'ın havlusunu sıyırarak onun taş kesilmiş aletini ağzına alarak iştahlı iştahlı emmeye başladı.
Bahar Vakas'ın havlusunu sıyırırken istemsiz bir şekilde gözlerim onun aletini buldu. Çok büyük, taş gibi sertleştiğini görebiliyordum. Aleti sertleşmiş bir şekilde göbek deliğine kadar uzanmıştı.
Bu iğrenç manzarayı daha fazla görmek istemediğimden başımı sol tarafa çevirerek sessiz sessiz ağlamaya başladım ama daha iki dakika bile geçmeden, Vakas başımdan sertçe tutarak kendisine bakmamı zorladı.
Ne kadar bir süre geçti bilmiyorum ama Vakas başımı sonunda bırakarak Bahar'ın başından iki eliyle kavrayıp sertçe kendi aletini onun boğazına doğru köklemeye başladı. Bahar onun uzun, kalın aleti karşısında nefes alamadığı için öğürüyor ve tırnaklarını Vakas'ın poposuna geçiriyordu. Kendisini bırakmasını istiyordu ama Vakas hiçbir şekilde Bahar'ı bırakmadan aletini sonuna kadar onun ağzına köklemeye devam ediyordu. Bahar'ın gözleri nefessizlikten dolmaya başlamıştı bile.
Vakas birkaç dakika sonra zevk hırıltıları ile Bahar'ın boğazına yoğun bir şekilde boşaldı. İğrenç...
Boşaldıktan sonra Bahar'ı yerden kaldırdı ve odasındaki şifonyerin üstüne koyarak aletini sertçe Bahar'ın kadınlığına yerleştirerek onu kaldığı yerden sertçe becermeye başladı. Bahar ise zevk içinde inleyip duruyor, tırnaklarını Vakas'ın sırtına geçiriyordu.
"Ahh... Geliyorum efendim. Daha sert sikin lütfen. Ohh hmm..." der demez titreyerek orgazm olmuştu ama Vakas sert darbelerine davam ediyordu.
Düğün gecemizde kocamın başka bir kadınla sevişmesini izlemek tam bir hayal kırıklığıydı. Kendimi tamamen kaptırmıştım sanki. Tepki bile veremiyordum artık. Sadece dalmış bir şekilde önümdeki iğrenç manzaraya bakıyordum. Kendimde değildim.
Vakas beni bir günde paramparça etmeyi başarmıştı.