2 Ağustos 2004
Tekrar merhaba günlük, uzun zamandır sana yazamadım, özür dilerim. Eve gelir gelmez hemen seni elime aldım. Tatilde çok eğlendim, havuza bile gittik ama keşke Beril de olsaydı. Geçen yaz o da gelmişti, o zaman daha güzeldi. Belki Beril 8 gün sonra gelir, çünkü sekiz gün sonra onun doğum günü ve Beril doğum gününü kutlamayı çok sever, hediyeleri de çok sever. Onun için gittiğimiz yerden bebek aldık, hem de bebek Beril'e çok benziyor, sarı saçlı ve mavi gözlü, çok güzel. Annem çağırıyor, günlük, gitmem lazım, şimdilik görüşürüz.
Günümüz Zeynep Beril Soylu'dan
"SAKIN BAKMA ONA." diye bağırdım, Ayaz bana baktı.
"Tamam sakin ol, bakmıyorum." diyip fotoğrafı masaya koydu ve ellerini yukarıya kaldırdı. Yanına gidip fotoğrafı masanın üstünden aldım ve Ayaz'a bakmadan odama geçtim.
Katlı olan fotoğrafı açtım ve birkaç saniye fotoğrafı inceledim. Ailem ölmeden önce çocukluk arkadaşımla çekilmiş olduğum bir fotoğraftı. Fotoğrafta çocuğun dudağını öpüyordum.Onun hakkında elimde olan tek şey bu fotoğraftı, kimsenin görmesini istememe nedenim de yetimhanedeki çocuklar bu fotoğrafı görünce gülüp dalga geçmişlerdi. O günden sonra da kimsenin bakmasına izin vermedim.
Fotoğrafı dolaba koyup telefonu alıp odadan çıktım ve mutfağa gittim.
Yavuz "Sonunda gelebildin Zeyno, açlıktan öldüm." diyip yemek yemeye başlamıştı. Ben de masaya oturup yemek yerken Serap masadan kalktı, bir süre sonra geri geldi.
"Balım, bizim Yavuz'la işimiz var dışarda." dediğinde Yavuz da kalkıp Serabın yanına geçti.
"Tamam canım, sen çık." dediğimde Arda da ayağa kalktı.
"Benim de işim var." dedi ve üçü birlikte evden çıktı. Ayaz ile baş başa kaldık.
"İstersen sen de git, kimse kalmadı." dedim ona bakarken.
"Kibarca kovmaya mı çalışıyorsun beni?"
"Hayır, sadece sıkılırsın, kimse kalmadı, o yüzden öyle dedim." derken Ayaz masadaki tabakları almış, tezgaha koyuyordu.
"Kendini insandan saymıyorsun galiba." dediğinde hala tabakları tezgaha koymaya devam ediyordu.
Sen bırak ben yaparım." diyip elini tuttum.
Ayaz bana baktı. "Daha güzel bir fikrim var, bence birlikte yapabiliriz." dedi. Bu sözleriyle elimi elimden çektim, birlikte masanın üstündekileri tezgaha koyduktan sonra ben bulaşıkları yıkadım. Ayaza verdim, Ayaz da silip yerine koydu.
"Yardım için teşekkürler Ayaz." dediğimde, Ayaz sandalyeyi çekip oturdu.
"Ee bir kahveni içerim artık, tabi yaparsan." dediğinde güldüm.
"Yaparım tabii, nasıl içersin kahveni." diyip cezveyi aldım.
"Oturarak içmeyi tercih ederim." dediğinde yapmacık bir kahkaha attım.
"Çok komikti gerçekten." diyip cezveye su koydum.
"Tamam, ne sen böyle bir şey duydun ne de ben öyle bir şey dedim, şimdi baştan alıyorum." dedi ve öksürdü.
"Sade içerim Zeynep Hanım." dediğinde güldüm ve cezveye kahveyi koyup pişirmeye başladım. Kahve olunca fincana döküp Ayaza verdim.
"Eline sağlık." diyerek kahveden bir yudum aldı.
"Afiyet olsun." diyip ben de kahvemden bir yudum aldım.
"Zeynep, sen Trabzon'da mı yaşıyorsun?" dediğinde kahveyi elimden bırakıp ona baktım.
"Hayır, orada yaşamıyorum aslen oralıyım, küçüklüğüm orada geçti, üniversiteye geçince Ankara'ya taşındım."
"Peki, Trabzon'da nerede oturuyordun? Ben de Trabzonlu'yum, o yüzden soruyorum." dediğinde buruk bir tebessüm ettim.
"Ben 12 yıl boyunca yetimhanede kaldım, ondan önce de -" sözüm bitmeden Ayaz'ın telefonu çaldı.
"Kusura bakma." diyip telefonu alıp mutfağın balkonuna çıktı ve birkaç dakika sonra geri geldi.
"Zeynep, benim gitmem gerek, kahve için tekrardan teşekkürler." dediğinde ayağa kalktım.
"Rica ederim ve afiyet olsun." derken çoktan kapıya gelmiştik, Ayaz ayakkabılarını giyip tekrar bana döndü.
"Görüşürüz." dediğinde gülümseyerek ben de 'görüşürüz' dedim ve Ayaz gittikten sonra kapıyı kapatıp kapıya yaslandım.
"Bu adamda beni ona çeken bir şey var ama ne."
Bölüm Sonu