5-Seni İstemiyorum +18

1567 Words
Buradan kurtulmanın imkânsız olduğunu anlayan ben, odama gidip yatağıma uzanmıştım. Kutay, sandığımdan daha zekiydi. Hareketlerimden ve ona yakınlığımdan bir şeyler sezmiş ve beni kapana kıstırmıştı. Kutay’la normalde tanışıp yakınlaşsaydık karşı koyamayacağım bir yakışıklığa sahipti. Uzun boyu sayesinde giydiği takımlar ona çok yakışıyordu. Onu, takım elbiseden başka kıyafetle görmemiştim. Çok yakıştığını da belirtmeden geçemeyeceğim. Özellikle, esmer teni, dar gömleğinden belli oluyordu. Bazen aklımdan geçen edepsiz düşüncelere engel olamıyordum. Onun tenine dokunup aşağılara doğru inmek… Ne diyordum, ben? Stockholm sendromuna falan mı yakalanmıştım? Kendine gel, Belemir. Adam, seni ailenle tehdit etti. Düşüncelerimle birlikte bedenimdeki stresi de suyla akıtmak için banyoya girdim. Tabii ki banyonun kapısını kilitledim. Odanın kilidi ben de yoktu. Üzerimdekileri çıkartıp yere attım. Duş kabinine girmeden suyu ayarlayıp içine girdim. Suyun altına girip kendimi köpüklerken vücudumdaki kirler gibi beynimdeki kirlerden de arınmak istediğimi düşündüm. Saçımı, şampuanımla köpüklerken kullandığım şampuanı bile bilmesi beni korkutan detaylardan biriydi. Onunla tanıştığım gün olanlar ve daha sonrası bunun öncesi olduğunu gösteriyordu ama beynim bomboştu. Zorlamaya çalıştığımda başıma ağrı giriyordu. Bu ağrı, fiziksel bir ağrıydı. Kazanın öncesini hatırladım. Aden’in söylediğine göre biz o gün, Kutay’ın Gölge adlı mekânına gitmiştik. O gün beni görme olasılığı olsaydı Aden bunu binlerce kez bana söylerdi. Benim evermemi ve sevgilimi bulmamı en çok isteyen kişi şüphesiz oydu. Aden’i özlemiştim ama bu gidişle onu görmem zorlaşıyordu. Durulandıktan sonra dolaptan bornoz çıkartıp giydim. Bornoz, tam benim bedenime uygundu ve oldukça kısaydı. Saçlarıma da havlu sarıp odaya geçtim. Neyse ki gelmemişti. Çekmeceden iç çamaşırı almak için eğilip alacakken tam arkamda bir gölge hissettim. Titreyen bedenimle kalakaldım. Elimde çamaşır ve arkamda Kutay… Onun olduğunu kokusunda anlamıştım. “Bir dahakine eğilirken odaya dikkatlice bak,” diye fısıldadı. Başından bu yana burada mıydı? Dikkatsizliğim yüzünden Kutay beni kısacık bornozumla görmüştü. Elinin birini havluya uzattı. Saçlarım, omuzlarıma dökülürken odaya şampuanımın kokusu dağılmıştı. Hâlâ o pozisyonda durduğum için ayağa kalkarken kalçam onun erkekliğine sürtündü. İnleyişi, beynimde yankılanırken birden kendimi dolaba yaslı olarak buldum. Bütün bedenini bana yasladı. Heyecandan konuşamıyordum. Kalbimin deli gibi atışını onun da duyduğuna emindim. Elinin, birini ıslak saçlarıma götürüp dudaklarımızdaki mesafeyi azalttı. Nefesi dudağıma çarparken hafif bana eğilmişti. Tepki vermeden yapacağını bekliyordum. Diğer eli de boynumdan aşağıya doğru kaymaya başladı. Önce, bornozun üzerinden göğsüme dokundu. Bunu yapmasıyla uyarılan göğüs uçlarım büyüdü. Tepki vermeyen vücudum farklı yönde ilerliyordu. Eli aşağıya kayınca çıplak bacağıma geldi. İç bacağımı sıkmasıyla dudağımı dişledim. İnleyip onu deli gibi istediğimi göstermeyecektim. Eli, orada sabitti fakat biraz yukarıya çıkarsa çıplak kadınlığıma dokunabilirdi. Ellerim iki yanımda yumruk hâlde duruyordu. Neyse ki elini oradan alıp belime götürdü. Bu, beni rahatlatsa da dudaklarımızı birleştirmesiyle gözlerimi kapattım çünkü beni ilk öptüğünden bu yana tadı dudaklarımdan gitmemişti. Öpüşü, nazikti fakat hızlanacağını gösteren hareketler sergiliyordu. Saçlarımdaki elini boynuma götürüp sıkması gibi. Bu sıkma, kesinlikle öldürmek için değil gücün onda olduğunun göstergesiydi. Kafasını sağa doğru yatırıp öpüşünü derinleştirmeye başladı. Ben, karşılık vermiyordum ama uzaklaştırmıyordum da. Belimdeki elini sıklaştırıp ereksiyonuna yaslıyordu. Öylesine sertti ki kadınlığımın bunun ateşiyle kavrulduğunu hissedebiliyordum. Alt dudağımı ısırmasıyla inlemem odayı doldurdu. Otomatik dudaklarım da aralandı. Dilini ağzımla buluşturduğunda inlemesi ve erkekliğinin her geçen dakika daha da sertleştiğini kadınlığımdaki baskıdan görebiliyordum. Dillerimiz birbirine değince bu, beni çileden çıkartan şey oldu ve iki yanımdaki ellerimi saçlarına götürüp öpüşüne karşılık vermeye başladım. Daha fazla bu seksilik karşısında tepkisiz kalamazdım. Dillerimiz kısa sürede artan ritimle dans ederken benim ellerim de onun saçlarını çekiştiriyordu. İkimizin de inleyişi ağzımızın içinde yankılanıyordu. Nefes almak için ayrılan dudaklarımıza rağmen o durmadı. Çenemden aşağıya doğru inmeye başladı. Bornozumun kuşağını hafif gevşetip boynumda yer açtı ve öpücüklerini her santiminde gezdirmeye başladı. Ben, kafasını daha bastırıyordum. Elini tekrar aşağılara doğru indirip bu sefer odak noktası vajinam oldu. Oraya dokunmasıyla seslice inledim. Bir elini içeriye doğru itmesiyle bacaklarım titremeye başladı. “Daha fazlasını istiyorum, Belemir. Seninle saatlerce sevişip her santimini öpmek istiyorum,” demesiyle eli, hızlandı. Her ne kadar onu istesem de dudaklarımdan “Seni istemiyorum,” sözleri döküldü. Kutay soğukça güldü. “Beni, istemeyen hâlin buysa diğer türlüsü çok ateşlidir. Sen, benim tutsağımsın. Sana her istediğimi yapmakta özgürüm,” diye fısıldadı. Göğsünden ittim. Bir adım geri gitti. “Ben, senin sürtüğün değilim!” diye bağırdım. Yeniden bana yaklaştı. Kafasını iki yana salladı. “Sürtük değilsin, Belemir. Onlar, her gece başkasının altında kıvranır ama sen sadece benim altımda kıvranabilirsin,” demesiyle tokadım odada yankılandı. “Az önce olanlardan bir şey çıkartma. Hepsi ani şeylerdi. Bir daha bana yaklaşma! Senden nefret ediyorum!” diye bağırdım. Kutay, eli yanağında bana bakarken gözlerinde öfke görmem gerekirken hayranlıkla bana bakıyordu. Ruh hastası mıydı? “Çok ateşli olduğunu söyleyen olmuş muydu?” diye sordu. Saçmalayan delinin tekiydi. “Ne diyorsun sen ya?” diye sordum. Kutay az önceki tokadı önemsemeyip bana yaklaştı. Saçlarıma öpücük kondurup “Daha fazlası olacak, Belemir. Bunu isteyen sen olacaksın!” deyip odadan çıktı. Lanet olsun, sana. Adamla ayaküstü sevişirsen olacağı buydu ama kimse o anki tutkuyu yok sayamazdı. Havada bile tutkunun alevleri her tarafı sarmışken o çemberden nasıl çıkardım? Tekrar banyoya gidip duş alırken az önce ellerinin olduğu vajinam kavruluyordu. Üzerime pamuklu pijama takımı giyip yatağıma uzandım. Yaşadıklarımız gözümün önünden gitmezken dokunuşlarının tanıdıklığıyla kendimi zorladım. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım çünkü beynimde hiçbir şey belirmemişti. Yarın, Kutay evden gidince ilk işim evi didik didik arayıp hakkımda ipucu bulmalıydım. Kesinlikle, öncesi vardı. *** Sabah kalktığımda tam yatağımın karşısındaki saat neredeyse sabah onu gösteriyordu. Dışarıda çok güzel bir hava vardı. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra basit bir eşofman takımı giydim. Eşofman takımının dibi lastikliydi. Üstlüğü ise belimi açıkta bırakıyordu. Saçlarımı da topuz yapıp aşağıya indiğimde Kutay’ın olmayışı beni rahatlatmıştı. Bahçeye çıkacakken “Oraya çıkmanız yasak,” diyen kadın ile kaşlarım çatıldı. Arkamı döndüğümde dün gece yanıma gelen kadın olduğunu fark ettim. “Nedenmiş?” diye sordum. “Kutay Bey’in emri. Dışarıda çok sayıda koruma var,” demesiyle ofladım. Nefes almam bile yasaktı. Başka bir kadın sesi duydum. “Asude Hanım, siz karışmayın,” dedi. Sesin olduğu tarafa döndüm. Sarışın ve çok hoş bir kadın bana bakıyordu. Bu kadın da kimdi? Hafif belirgin karnıyla kaşlarım çatıldı. Kutay’ın karısı falan çıkma ihtimali beynimde dolanırken hafif topuklu ayakkabılarının yerde bıraktığı tiz sesle yanıma ulaştı. Elini uzatıp “Ben Elvin. Kutay’ın amcasının oğlu Savaş’ın eşiyim,” dediğinde elimi, elinin içine koyup sıktım. “Ben de Belemir,” dememle “Biliyorum,” dedi. Beni tanımasına şaşırmamıştım. En azından yalnız olmazdım. Gülümseyip eliyle bahçeyi gösterdi. “Hadi, bahçeye kahvaltı hazırlattım,” demesiyle dışarıya çıktık. Derin bir nefes alıp havayı hissettim. Birçok koruma bize bakarken Elvin tek hareketiyle hepsinin bakışları yere eğildi. Elvin sandığımdan daha güçlüydü. Ona şaşkınca bakarken “Alışırsın,” deyip elimden tuttu. Adeta kuş sütü eksik bir masaya geldiğimizde boş bir yere oturdum. Elvin de yanıma oturup “Ne zamandır, uyanmanı bekliyorum. Ben, iki canlıyım hemen başlayalım,” dedi. “Siz, keşke yapsaydınız,” dememle kaşları çatıldı. “Ne sizi? Bana sadece Elvin de,” dedi. Çok cana yakın biriydi. Gülümseyip kafamı salladım. Güneş, gözümü kısarken Elvin tek hareketiyle korumaya çardağın üzerini kapattırdı. Vay be! Elvin, her şeyden tabağına alırken iştahla yemeye başladı. Ben de tabağıma koyduklarımı yerken çayından bir yudum aldı. Kutay’ın cevaplamadığı soruyu ona sordum. “Beni neden tutsak ediyor?” diye sordum. Elvin, rahat bir tavırla bana bakarken “Bunu, benim anlatmam olmaz ama kötü bir niyet olmadığını bilsen yeterli,” dedi. İç çektim. Herkes biliyordu, ben hariç. Elim kolum bağlıydı. “Sadece şunu bil, Belemir. Kutay’ın sert oluşuna bakma. Onun yaşadıkları çok kötü,” dediğinde kafamı salladım. “Babasının ölümünden mi bahsediyorsun?” diye sordum. Gazeteden okuduğumu anlamış olmalıydı. “Onun şüpheli olduğunu da okumuş olmalısın,” demesiyle kafamı varla yok arası salladım. Elvin masada duran elimi tuttu. “İnan bana, Kutay öyle biri değil. Olsa bile zarar vereceği son insan sensin,” dedi. Bu adam, bana aşık falan mıydı? Başka açıklama gelmiyordu çünkü. Bunun saçma olduğunu biliyordum. Bana, aşık olması geçmişimizin olması gerekiyordu. Öyle alelade bir şey olamazdı. Yine, düşüncelerim beynimi kavururken ona sorular sormaya başladım. “Kaç aylık?” Gülümseyip karnını okşadı. “Daha çok yeni teyzesi. Bir buçuk aylık. Eşim çok heyecanlı. Tanırsın, akşam. O, kızımızın olmasını istiyor ama ben erkek istiyorum,” dedi. Çocuk sahibi olmanın çok heyecanlı olduğunu anlamıştım. “Sağlıklı olsun da cinsiyet önemsiz,” dedim. Kafasını sallayıp yemeğini yemeye devam etti. Kısa sürede aramızdaki samimiyeti ilerletmiştik. Kaç saat, sohbet ettik bilinmez Kutay ve tanımadığım aynı ona benzeyen bir adam gördüm ama Kutay ondan daha uzun boyluydu. Üzerindeki takım elbise ile çok seksi gözüküyordu. Elvin, onları görünce ayağa kalkıp diğer adama sarıldı. Savaş olmalıydı. Kutay da tam yanıma gelip bana dokunacakken kendimi geriye çektim. Tepkisiz kaldı. Savaş’ın bakışları bana kayarken Elvin “Eşim, Savaş,” dediğinde gülümsedim. “Memnun oldum,” dedim. Savaş da gülümseyip “Memnun oldum ye… Belemir,” dediğinde ilk söylediğinin ne anlama geldiğini anlamaya çalıştım. Yenge mi demeye çalışmıştı? Bihter’in Cemile’ye söylediği gibi iç sesim de salak mısın kızım, diyordu. Bu adam sana aşık falan da diyordu. Masaya oturduklarında sohbet ediyorlardı fakat ben katılmadım. Savaş “Akşam, sen de gelsene Belemir,” demesiyle kafamı kaldırıp ona baktım. “Nereye?” diye sordum. Onları dinlemediğim için söylediğini dinlememiştim. “Yarın akşam, Gölge’de Elvin’in hamileliğini kutlayacağız. Kimse olmayacak. Sadece biz,” demesiyle bakışlarım Kutay’a kaydı. Belki de bu sayede ondan kurtulabilirdim. “Geliriz,” demesiyle şaşkınca ona baktım. Plan yapmalıydım. Bana yaklaşıp “Ne düşündüğünü anlıyorum, Belemir. Sence ben salak mıyım? Böyle bir şeye teşebbüs edersen olacakları biliyorsun,” demesiyle yutkundum. Beni yine tehdit ediyordu. Ayağa kalkıp Savaş ve Elvin’e baktım. “Size eğlenceler fakat ben gelmesem daha iyi olur. Hem ben kimim ki Kutay’ın sürtük gibi sevişmek için kudurduğu süslü bir bebeğim, benim gelmem yakışık kalmaz,” deyip herkesin donup kalmasını sağlamıştım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD