"Evet Hera seni dinliyorum."
Dosyasını incelerken geçirdiğim süre onda psikolojik baskı yapmış gibiydi. Masanın üzerindeki elleriyle oynuyordu. Gergindi. Bir şey saklamak isteyen bir yanı var gibiydi.
"Ben bir şey yapmadım."
İlk olarak bunu söylemesi onu suçlu göstermekten başka bir işe yaramıyordu aslında. Aynı sakinliğim ve ifadesiz yüzümle sorularıma devam ettim.
"Ne yapmadın?"
"Ben öldürmedim."
"Ben size öldürdünüz dedim mi?"
Soruya soruyla cevap vererek onu daha da geriyordum aslında. Bu gerginlik onun yalan söylemek için düşünmesini engellerdi.
"Hayır."
"Şimdi ne yaşandıysanız en başından anlatmanızı istiyorum."
İşte başlıyorduk. Not defterimi açıp bahsettiği ayrıntıları not almaya başladım.
"Bir kaç aydır görüşüyoruz. Dün akşam 7-8 gibi beni evimden aldı. Villaya gittik."
"Villaya geldiğinizde saat kaç gibiydi?"
"9'a doğruydu geldiğimizde. İşte yemek yedik biraz içki içtik. Sonra yukarıya odaya çıktık."
Başını önüne eğmişti. Bir iki damla göz yaşı akıyordu. Cebimden peçete çıkarıp uzattım.
"Devam edelim isterseniz sonra ne oldu?"
Kibarca göz yaşlarını ve burnunu sildi. Onu dışarıdan gören kimse hayat kadını demezdi.
"Gece yarısına doğru uyumuş olmalıyız. Tam olarak bilmiyorum ama banyo yapmadan önce saat gece 2:40'tı. Banyo yapmadan uyunmasını sevmiyordu."
Bir yandan not alırken fısıldadım.
"Ne temiz puşt."
"Bir şey mi söylediniz?"
"Hayır. Siz devam edin."
"Uyandığımda hava hala karanlıktı. Şey yaptıktan sonra güneş doğmadan uyanmazdı o. Ölü gibi uyurdu. Şaşırdım Seslendim ona ama hiç ses vermedi. Alt kata indiğimde başta görmedim onu. Yerdeki kanı görünce cesedi fark ettim. Zaten görmem ile dışarı fırladım. Sonra da kustum biraz."
"Anladım. Peki bu sizin anlattığınız hikaye. Belki de olay çok daha farklı yaşandı mesela. Sedat bey ile beraber olmak istemediniz. O sizi zorladı. Tartışmaya başladınız. Onu öldürmeyi hiç düşünmemiş ama anlık gelişmiş olabilir. Ama çekip onu vurdunuz. Sonra da dışarı çıkıp o şokla kustunuz. Bu da bir ihtimal değil mi?"
"Ben kimseye zarar vermedim. Sedat beni koruyordu."
"58 yaşındaki adam seni, seninle yatarak mı koruyordu?"
"O beni kurtaracaktı."
İşler ilginçleşiyordu.
"Nereden?"
Dışardan bağrışma sesleri gelmeye başladı. Hera hanımın dikkati dışarıya dönmüştü.
"Nereden kurtaracaktı sizi?"
Tam bana cevap verecekti ki içeriye takım elbiseli avukat olduğu on metre öteden anlaşılabilecek adam daldı. Baş belası Avukat Şahin Ergüç gelmişti. Girer girmez yüksek tondan konuşmaya başladı.
"Yine karşılaştık Serkan Amirim."
"Artık birbirimizi görmekten sıkıldığımızı sanıyordum. Yine burnumun dibinde bitiyorsun akbaba AH! pardon Şahin."
Sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu. Şahin genelde pis işlere bulaşan kişilerin avukatı olurdu. Başarılıydı evet. Suçluları aklamakla ilgili kabarık bir öz geçmişe sahipti. Şerefsizlik onun yaşam kaynağıydı.
"Müvekkilimi ben gelmeden veya herhangi bir avukat olmadan sorgulamaya başlayamayacağınızı bildiğinizi düşünüyorum."
Başka sandalye olmadığı için Hera'nın dibinde dikilmeye başladı. Bu tarz adamlardan artık sıkıldığım için tepki vermeye bile gerek görmedim.
"Devam edelim Hera Hanım."
"Devam falan edemezsiniz. Size dava açacağım. Avukatı olmadan kimse sorgulanamaz."
"Aç. Siz bana dava açmazsanız ben size dava açacağım soruşturmaya engel olmaktan. Hem biz Hera hanım ile sadece sohbet ediyorduk. Şimdi Hera hanım soruma cevap vermenizi bekliyorum."
Avukat şimdide müvekkiline dönmüştü.
"Hiç bir şey söylemeyin Hera Hanım suçu size atmak istiyorlar."
Genç kadının gözünü böyle korkutacaktı demek ki. Zaten yeterince korkmuştu.
"Biz konuşmadan onlara hiç bir şey anlatmamalısınız Hera Hanım bu sizin iyiliğiniz için."
"Hera hanım sizin namınızı bilmiyor sanırım. Sizi ben aydınlatayım Şahin suçlu olanları suçlarından aklamak için gelir. Siz zaten suçlu olmadığınızı söylüyorsunuz ona ihtiyacınız yok o zaman. Yanılıyor muyum?"
"Ben bir şey yapmadım. Her ne öğrenmek isterseniz anlatabilirim."
"Anlatamaz. Her şeyi anlatabileceğinizi düşünmüyorum Hera Hanım."
Uyarıcı bir tonda konuşmuştu.
"Bir görgü tanığını sessiz kalması için tehdit mi ediyorsun Şahin?"
"Müvekkilim ile aramızda geçenler sizi ilgilendirmez."
Hera hanımın onu dinlemesine müsaade edemezdim. Şahin görünümlü akbaba ile nasıl başa çıkılacağını çok iyi biliyordum.
Sorgu odasının kapısını açıp Fatih komisere seslendim. Akbaba deplasmanda çalıştığının daha farkına varmamıştı.
"FATİH BAK BURAYA KOÇUM!!!"
"Buyurun komiserim."
"Hera hanımı nezarethaneye alalım."
İçeriye dönüp devam ettim. "Malum görgü tanığı ve şüpheli kişileri 24 saat tutma hakkımız var değil mi Şahin?"
"Müvekkilim ile özel görüşme talep ediyorum."
"Tabi müvekkilin biraz dinlensin görüşme iznini alacaksın."
Fatih Hera hanımı almış götürüyordu.
"Ziyaretçi katında beklersin Şahin alışkınsın sen oraya."
Hera odadan çıkmıştı. Sorgu odasında Şahin ve ben yalnız kalmıştık.
"Müvekkilim ile görüşmemi engelleyemezsin."
"Bir şey engellediğim yok ama şunu bil ki ben ne zaman istersem o zaman görüşürsün müvekkilinle. Şimdi seni ziyaretçi katına alalım. Önden buyur akbaba."
Birbirimizi günahımız kadar sevmiyorduk işte. Avukatların yüz karası bir insandı ama ne yaparsın avukatlığını yaptığı kişiler belliydi. Onlar sayesinde hala buralardaydı. Davaya Şahin katıldığına göre Alper Kaplan'ın bu dava ile bir ilgisi çıkabilirdi. Sonuçta Şahin onun adamıydı.
Alper Kaplan bütün kötü işleri yapan bir mafya babasıydı. Fuhuş, uyuşturucu, kumar, cinayet... Peki bu hakim neden onun kuyruğuna basmıştı? İbret olsun diye mi not bırakılmıştı?
Odamın olduğu kata çıktığımda ortadaki masada Murat ve Zeynep bilgisayarlara gömülmüş inceleme yapıyorlardı.
"Bir şeyler çıktı mı çocuklar?"
Murat "Kameralarda sadece eve girdikleri ve Hera'nın dışarı çıkıp kustuğu gözüküyor. Başka hiç bir şey yok."
"Kör noktalar?"
Zeynep "Çok fazla komiserim. Eve biri girmek istese kör noktaları biliyorsa girmekte pek zorlanmaz. "
"Bende bir bakayım şunlara."
Hera'nın söylediği tahmini saatlerle uyuşuyordu yapılanlar. Yalan söylemiyordu. Tabii söylediğinden daha erken uyanmadıysa.
"Murat maktulün kızına ulaşabildiniz mi?"
"Evet ulaştık ilk uçakla yola çıktı. Akşama burada olur."
24 saat dolmadan gelse iyi olurdu.
"Olay yeri ve otopsi sonuçları ne zaman geliyor?"
Zeynep "Biraz baskı ve korkutmayla anca yarına kadar hızlandırabildim."
"O zaman Zeynep sen etraftaki kameraları incelemeye devam et. Murat sende Avukat Şahin Ergüç'ü odalardan birine al müvekkiliyle görüşecek."
"Akbaba burada mı? Ben onu oyalarım tamam."
Onlar işlerini yaparken ben de nezarethanelerin oldu kata indim. Hera tek başına bir hücredeydi. Diğer hücredekiler ona laf atıyordu. Benim gelmem ile seslerini kesmişlerdi. Peşimde Fatih ile Hera'nın hücresine kadar geldim.
Hera yere çökmüş oturuyordu. Biz gelince duvara tutunarak ayağa kalktı.
"Aç Fatih!"
Fatih hücreyi açtı.
"Çık dışarı."
"Peki amirim."
İçeri girip Hera'nın çöktüğü yerin yanına oturup ayaklarımı uzattım.
"Biraz daha dikilecek misin?"
Ne yapacağını bilemedi bir süre sonra yavaşça yanıma oturdu.
"Seni satan kişi Alper Kaplan mı?"
"HAYIR!!!"
Söylemekten çekindiği hatta delicesine korktuğu şey buydu demek ki.
"Bu bir sorgu değil. Burada söyleyeceğin hiç bir şey ifaden de yer almayacak. Şuan doğruları söylemeni istiyorum. Daha sonra yukarı çıkıp avukatınla görüşeceksin. Ondan sonra o sana ne söylüyorsa onu söylemek zorunda kalacaksın. Gerçek ifaden o olacak. Şimdi seni dinliyorum."
"Burada konuşulanları onlara söylemeyecek misiniz?"
"Evet. Sadece sen ve ben bileceğiz."
"İki buçuk yıldır bu işi yapıyorum. Babam, onun Alper denen o kişiye borcu vardı. Borcuna karşılık beni ona sattı. Bende çalışarak babamın borcunu ödemeye çalışıyorum. Sedat bunu biliyordu. Benim borcumu kapatabileceğini söylüyordu. Sonra rahatça beraber yaşayacaktık."
"Ne kadar zamandır Sedat ile berabersin?"
"7 ay oldu sanırım."
7 aydır o borcu kapamamıştı. Zavallı kız kandırılıyordu sürekli.
"Bununla ilgili Sedat'ın tehdit edildiğini gördün mü hiç?"
"Hayır. O beni alır her seferinde başka bir eve götürürdü. Orada bir iki hafta kalırdık. Daha sonra beni geri getirirdi."
"Alper'in Sedat'ı öldürmesi için başka bir neden var mı sence? Yada başka Sedat'ı öldürecek birileri var mı?"
"Sedat kendi hayatından çok fazla bahsetmezdi. Çoğunlukla cezasını kestiği kişileri anlatmayı severdi. Birilerine ceza vermekten hoşlanıyordu. Bazılarına bilerek fazla hüküm verdiğini söylerdi. O gün mutluysa o günkü suçlular az ceza alıyordu."
Sedat Yıldırım da az şerefsiz değildi demek ki. Belki de olayın Alper Kaplan ile alakası da olmayabilirdi. Haksız kararlarından biride onu ölüme götürmüş olabilirdi.
"Onu öldürebilecek ve ya ölümüne neden olabilecek başka şeyler biliyor musun?"
"Ben çok bir şey bilmem. Kim nereye götürürse oraya giderim. Kim ne anlatırsa dinlerim. Bildiklerim ve duyduklarım bu kadar."
"Anladım."
Cebimden kalem çıkarıp Hera'nın koluna telefon numaramı yazdım.
"Bu numarayı ezberle. İhtiyacın olduğunda veya yeni bir şey öğrenirsen ara."
Uslu bir çocuk gibi beni başıyla onayladı. Oturduğum yerden kalktım. Elimi ona uzatıp onunda kalkmasını sağladım. Ben önde o arkada nezarethaneden çıktık. Akbabayı beklettiğimiz odaya kadar böyle ilerledik. İçeriden tartışma sesleri geliyordu.
Kapıyı açıp Hera'yı içeri yönlendirdim.
"Müvekkilinle görüşebilirsin. Bir saatiniz var. Sonra ifadesini alıp serbest bırakacağız. Ona ulaşabileceğimiz bir adres ve telefon bırakın. Bir süre şehir dışına çıkmasın."
Murat ile onları yalnız bıraktık.
"Komiserim kızı manipüle etmesine izin mi vereceğiz?"
"Evet. Çoktan öğrenmemiz gereken her şeyi öğrendik zaten."
Zeynep hala masada kamera kayıtlarını izlemekle uğraşıyordu. Sistemden Alper Kaplan'ın Hera'nın maktulün resimlerini çıkarıp görüntüyü daha görünür hale getirmeye çalıştım.
"Şimdi elimizdekilere göre maktul Hera'ya onu kurtaracağını söylemiş ama 7 aylık ilişki süresince hiç bir şey yapmamış. Bu yüzden yalan söylüyor gibi duruyor yine de her ihtimale karşı Alper bu yüzden veya başka bir nedenden onu öldürtmüş olabilir. Bir başka ihtimalde maktul verdiği büyük cezalarla hava atıyormuş. Baktığı davalardan biri tarafından öldürülmüşte olabilir. Bu yüzden eski davalarını incelemeye başlamalıyız."
Saatlerce eski davaları incelemiştik. Maktul öldürülmeyi hak edecek bir sürü şey yapmıştı. Serbest bıraktığı bir sürü suçlu vardı.
Onu öldürmek isteyecek olanlar suçlular değildi mağdur olanların kendileri veya akrabaları olsa gerek. Bu kadar suçluyu böyle cezalandırdığına göre çalıştığı birileri olmalıydı. Bu kadar haksızlıkla hala adalet sarayında bulunması anlamsızdı.
Dosya okumaktan gözlerim yazıları okuyamaz hale gelmişti. Hava almak için terasa çıktım. Stresli bir işim vardı. Biraz rahatlamak için sigaramı yaktım. Önce bir tane sonra iki, üç, dört derken Murat seslendi.
"Komiserim maktulün kızı geldi."
Henüz yarısında olduğum sigaramı söndürmek istemedim. "Tamam benim odama alın geliyorum."
Sigaramdan son nefeslerimi çektikten sonra odama indim. Sude Yıldırım maktulün kızı. Almanya da yatılı bir okula verilince bir daha da geri gelmeyip kendine orada hayat kurmuş biri.
"Hoş geldiniz Sude Hanım."
"Hoş bulduk."
Yerime geçip oturdum. Masamın üstünde adli tıp raporları vardı. Ben terastayken gelmiş olmalıydılar.
"Babanızın cesedini bulduk. Biri tarafından vurularak öldürüldü. Ona bunu yapabilecek bildiğin birileri var mı?"
"Babamla çok fazla vakit geçirmedik. 20 yılı aşkın süredir de görüşmüyoruz. Zamanında annemi aldattığı için ona öfkeliydim. Düzgün biri olmadı hiç bir zaman işinde nasıldı bilecek kadar da ona yakın olmadım."
"Anladım. Peki bunları öğrenebileceğimiz bir akrabanız falan var mı?"
"Maalesef babam bütün ailesiyle küstü."
"Neden küsmüştü?"
"Annemle kaçarak evlenmişler ama söylentilere göre annem bana hamile olduğu için kaçırmak zorunda kalmış."
Bak sen şu kazanovaya.
"O yüzden her iki taraf ile de görüşmüyorlardı. Her ikisini de aileleri reddetmişti. Daha sonradan ben görüşmeye başlamıştım. En azından annem ölene kadar. Ondan sonra onlarla da irtibatım koptu."
"Anlıyorum. Babanızın otopsisi bitti. Naaşını alabilirsiniz. Arkadaşlar size yardımcı olsunlar."
Odamdan çıkıp görevli memur ile beraber babasının naaşını almak için gitti. Murat dibimde bitti hemen.
"Tahminen katil kadın yada ufak tefek bir erkek olduğu düşünülüyor. Kurşunun giriş çıkış izlerine bakacak olursak 1.58-1.60 boylarında biri tarafından öldürüldü. Cinayet silahı bulunamadı ama elimizdeki kovana göre walter pro m2 ile vurulmuş."
Zeynep "Silahın seri numarası sistemde kayıtlı amirim. Daha öncede suç aleti olarak kullanılmış. Şuanda Gebze cinayet şubede olması gerekiyordu silahın. Bir ekip gönderdik bakması için."
"O silahtan başka bir kayıp var mı ona da baksınlar."
"Tamam amirim."
"Telefonundan bir şey çıktı mı?"
"Mesaj ve konuşmalardan kayda değer bir şey çıkmadı ama genelde gizli görüşmeler için kullanılan bir uygulama vardı telefonda. Bilişimdekiler şifresini kırmaya çalışıyorlar."
"Yapabileceğimiz başka bir şey yok gibi duruyor. Yeni bir şey bulursanız hemen haberim olsun. Yarın erkenden burada ol Murat o zamana kadar nöbette olmayanlar evlerine gidebilir."
"Tamam komiserim. Siz gidiyor musunuz?"
"Evet."
Ceketimi alıp bende merkezden ayrıldım. Tam arabaya binmiş gidiyordum ki arabanın önüne koşarak biri atladı. Fatih komiserdi. Benim camımın olduğu tarafa geldi. Bir şey söylemek için eğildi.
"Görgü tanığı şimdi ayrıldı amirim takip ettirelim mi?"
"Gerek yok Fatih. Böyle bir şey için araba önüne atlamana gerek yok. Arasan da olurdu."
Fatihi orada öylece bırakıp yola çıktım. İstikamet cinayet mahalliydi. Bu iş dallanıp budaklanmadan önce suçlusu yakalanmalıydı. Yoksa başımız çok ağrıyacak gibi duruyordu.