Sabahın erken saatlerinde, kafe henüz açılmadan önce, Can’la ben kafe arka odasında çay içiyorduk. İşe başlamadan önce bu sessiz anlar, günün getireceği karmaşayı bir nebze olsun unutturmaya yetiyordu. Fakat bu sabah, gözlerimin altındaki yorgunluk çizgileri, beni bekleyen büyük değişimlerin işaretiydi. Bu hafta sonu, üniversite sınavına girecektik ve bu, hayatımızda bir dönüm noktası olacaktı. Sınavın, her bir sorusu gibi belirsiz bir geleceği karşımıza çıkaracağını biliyordum. İşte, bu yüzden, şu anki hayatımızı, baristalık yaptığımız bu kafe gibi, bırakıp gitmemiz gerekiyordu. Can’la birlikte bu kararı alırken, ikimiz de karışık duygular içerisindeydik. Kafedeki yaşamımız, üniversite hayatına geçişimizde bir köprü gibiydi; burası, ilk iş deneyimimizden öte, bize bir şeyler öğretmişti