"Arşlara çıkarıp, sidik yarıştırdığın adamlığın benim için sadece topuklu ayakkabım..."

1052 Words
"Dindiriridin din din..." kafamı Hintli adamlar gibi sallamaya çalışırken derince bir nefes aldım. Bu Hint dizileri aşırı saçma... Bir saatlik bakışma sahnesi. Tam 5 dakika geçmesine rağmen hâlâ bakışıyorlar. Diyecek hiçbir sözüm yok. Zaten yarısı bakışmak yarısı da sırtlarını birbirine dönerek konuşmakla geçiyordu. Lina, sonunda okuldan çıkıyordu ki yanında gelen iki Habeş maymunu ve onunla birlikte iki de kız çıktı. Ufuk ve Masal tamam da diğer ikisi kimdi? Ah, cidden kafayı sıyırmama ramak kaldı! Anlamıyorum, benim burda işim ne? Bindikleri otobüsün peşine düştüm ve yan koltuktan bir cips alıp ağzıma soktum. Son zamanlarda ne yediğime ne de içeriğime dikkat eder olmuştum. Üstelik arka koltuk artık benim yatağımdı... Hayır, cidden ama cidden kendimi sorguluyorum. Beynim var, param var, tipim var, kasım var, işim var, boyum var da benim burda ne işim var? O sırada çalan telefon ile gelişi güzel açtım. "Efendim." "Nasıl gidiyor Doruk?" diyen Ergün Komutan ile göz devirdim. "Kuyruk gibiyim..." götünü nereye çevirse o tarafa savruluyorum... "Güzel, bir gelişme var mı?" dediğinde baygın ifadelerle awm'e de inen beşlinin peşi sıra arabamı park ettim. "Hayır, klasik öğrenci işleri." Köşeli gözlüğümü takıp takım elbisemin ceketini düzelttim ve arabadan indim. Peşleri sıra yürürken ensemi kaşıyordum. "Anladım. Beni haberdar et." "Tamam." dediğim sıra telefon yine suratıma kapanmıştı. Hayır sinirli değilim... Neden sinirli olayım? Önce sinemaya girdiler. Peşleri sıra ben de girdim. Ağlamaklı bir film izlerlerken bir bacağımı diğerinin üstüne attım ve sonrasında elimi çeneme yaslayıp onu izledim. İnsan özler miydi be? Her gün gördüğün insanı izlerken nasıl özeleyebilirdin? Yeşil gözlerini kısışını, ağlarken yüzünün kızarışını, gülerek elleriyle ağzını kapatışını... Her şeyiyle beni benden alıyordu. Derince bir iç çektiğim sıra birinin elini elimin üstünde hissetmem ile göz devirerek sağıma döndüm. Bıktım bu kızlardan. "Han-ım!" derken adamın bana garip bakmasıyla istemsizce küfür ettim. "Hanını s******! Dön önüne!" Çapkın bir bakış atıp göz kırptı. "Çok memnun oluruz." Tövbeler olsun. Eşcinselin de sapığı beni bulur . "Yürü git, başkasına yaylan." dedim ters ters. "Ama senin şu ellerindeki karizma hiçbir erkekte yok." dediğinde kaşlarımı çatarak elime baktım. "Elimdeki?" Gülerek başını salladı ve sonrasında sinsi sinsi yanıma yaklaştı. "Parmakların uzun, tırnakların güzel ve tenin beyaz." dedikten sonra sırıttı. "Daha ne olsun?!" "Elinin körü olsun." Sinirle sırtımı kenara yaslayıp kendimi çocuktan uzaklaştırmıştım ki bu sefer de başka birine çarptım. "Çok özür dilerim." diyerek arkamı döndüğümde mavi gözlerin tanıdık oluşu kaşlarımı çatmama sebep oldu. "Üzgünsen bir yemek ısmarla. " Tek kaşımı havaya kaldırdığımda gülümseyerek gözlerime baktı. "O kadar dertleştik yakışıklı balığım, tanımazsan ayıp edersin." Gülerek işaret parmağımı havaya kaldırdım. "Sen balodaki kırmızı kızsın." dediğimde kırmızı ruj sürdüğü dudaklarına kaydı bakışlarım. "Doğru, şansa bak ki bugünde kırmızı giymiştim." Gülerek başımı salladığım sıra birinin elini bacaklarımda hissedince derin derin nefes aldım. "Sana ne istersen ısmarlarım, istersen dünyayı ye ama beni şu ****den kurtar. " dediğimde merakla eğilip yan koltuğumdaki adama baktı. Gülerek sırtını koltuğa yaslarken elleriyle ağzını kapatmış ses çıkarmamaya çalışıyordu. "Yakışıklı olmanın zor olduğunu hep düşünmüşümdür ama bir erkek tarafından da taciz edilebileceğin aklıma hiç gelmemişti." dediğinde ağlamak ve küfür etmek arasında kalmış bir ifadeyle baktım yüzüne. Bunu görünce daha da gülmüş ve hatta gülmekten mavi gözleri kapanmıştı. Herhalde yüz ifademden bana acımış olacak ki elimi tuttu ve eğilerek yan tarafımdaki adama baktı. "Eğer biraz daha sevgilime dokunursan senin parmaklarını kırar ve tek tek yediririm. " dedikten sonra tuttuğu elimi kaldırdı ve diğer eliyle de sıkıca tutup kapattı. "O yüzden, parmaklarını seviyorsan uza!" Şaşkınca kaşlarımı kaldırıp yüzüne bakarken bana kısa bir an bakıp gülümsedi. "Ben seni korurum bebeğim." Bir kızın ilk defa bana böyle yaklaşmasına ses etmediğim sıra arkamdakimden ses geldi. "Aman yemedik yelloz!" Kırk yılın başı bir kızdan yardım alacağım, o beni kurtaracak ve sonra deli fişeğin teki ona "yelloz" diyecek. Sağ kolumu kaldırdığım gibi dirseğimi göğsüne vurup çenesini kavradım. "Canını seviyorsan sus..." Zar zor nefes alıp da ellerimi tutunca sinirle elimi çekip salladım. "Sen böyle yapınca ben daha çok etkileniyorum." La havle... "Ben çıkıyorum." dedim en son kafayı sıyırıp. Bir tane normal insan yok şu dünya üzerinde. Sinirli sinirli yürüdüğüm sıra birinin bileğimi tutmasıyla dönüp arkama baktım. "Bana yemek ısmarlamayacak mısın?" dediğinde istemsizce gülümsemiştim. "Alasını ısmarlayacağım." diyerek bozulan ceketimi düzelttim ve önümden geçmesi için elimi uzattım. AWM içerisindeki bir yere oturduktan sonra gelen garson ile derince bir nefes aldım. "Bize et döner, güzel bir salata, peşi sıra künefenizden getirir misiniz?" dediğimde karşımdaki kadına baktım. "Tabii senin farklı bir isteğin yoksa?" Lafımın üzerine derince bir nefes aldı. "Bana vejetaryenım, deme." dediğimde gülerek başını iki yana salladı. "Sorun yok. Sadece soda istiyorum yanında." dediğinde gülümsedim. "Peki Efendim." diyerek giden garson ile ceketimin kolunu geriye çekip saate baktım. Bu gece spor salonuna gidip birkaç işi halletmem gerekiyordu. "Aslında diyet yapıyorum, formumu korumak için. " dediğinde saçlarımı geriye atarak sırtımı saldalyeye yasladım. "Bülent Ersoy'un bir lafı var bilir misin?" dediğimde kaşlarını kaldırarak yüzüme baktı. "Bak kardeşim; ben yemek yemeyi seviyorum, zevk alıyorum, hayata da bir kere geldim, tabii ki yiyeceğim..." Lafımın üzerine gülerek gözlerime bakınca ben de istemesizce güldüm. "Burada ne işin var? Tek başına film izleyecek bir adama benzemiyorsun." dediğinde derince bir nefes aldım. "O, burada." dedim. Gözleri etrafta gezindi. "Ah, yine kıskançlık çanlarım çalıyor..." Onun bu hallerine bıyık altından gülüp saçlarımı geriye attım. Ne hikmetse saçlarım çok yumuşaktı ve bu yüzden sürekli alnıma düşüyorlardı. "Benim de." dediğim sıra gelen yemekler ile derince bir nefes aldım. Sonunda yemek! Adam gibi yemek! Karşımda da normal bir insan. Allah'ım çok mutluyum. "Çok özür dilerim ama günlerdir doğru düzgün bir yemek yeme fırsatım olmamıştı. " diyerek ellerimi kaldırdım. "Ve şu an yakaladığım bu fırsatı, karizmamı bozacak olsam bile, kaçırmak istemiyorum. " Dağ kaçkını gibi çatalımı ete batırdım ve direkt ağzıma gönderdim. Onun ise alçak sesli kıkırtısı geliyordu kulaklarıma. Etin ve domates sosunu damağımdaki eşsiz tadıyla gülümsedim. Yemek= Mutluluk. İnkar edilemez, edilmesi teklif dahi edilemez. Başımı yemeğimden kaldırıp da etrafa bakma gafletinde bulunduğum sıra tüm lokmalar boğazıma dizilmişti sanki... Lina'nın masa altında saklanırken önünde durmuş olan Ufuk'a attığı o sevimli bakışlar nedensizce canımı çok yakmıştı. Bana böyle baktığı en son an...yıllar önce karakolda beni kurtarıp da gülümsedi o andı. Biliyorum, o gün beni tanımamıştı. Kurtardığı ve pansuman yaptığı kişinin ben olduğum büyüm bir ihtimalle aklına bile gelmemişti... Şimdi etrafında dönen yeni bir dünya, ye bir toplum ve yeni bir hayatı vardı. Bense çoktan dışlanmış ve bir köşeye bırakılmıştım. Kabul etmek istemiyordum , kabullenmek ile pes etmek aynı şeydi. Bunca yıl sevdiğim kızın başkaları tarafından böyle ablukaya alınması sadece beni tutsak ediyordu. Her ne kadar köşeye sıkmış olan o olsa bile...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD