"Vurdukça acıtır sanırsın da hani sustukça kan akar ya..."

1494 Words
"Selamun aleyküm." diyerek tavana baktım. "Bugün neden uyandık bir fikrin var mı?" dedim tek kaşımı kaldırarak. "Bugün birinden hoşlanarak uyandığımız ilk gün . Bunun farkında mısın?" Tam deli moduma girmiştim ki annem kapımın önünden geçerken bağırdı. "Dora! Kendi kendine konuşma, yemeğe gel!" Lafına karşı sinirle bağırdım. "Anne bana Dora deme! Bora ! Bora!" diye bağırarak yatağımdan kalkmakla kalmamış sinirle de kapıyı açıp salona çıkmıştım ki babam işe karşılaştım. "İsminden memnun değil misin?" dediğinde olduğum yerde , yüksek ısıda yıkanmış çamaşır gibi, nefesimi hızla dışarı verip dünyadaki hacmimi küçültmüştüm. "Hayır, hayır ismim güzel ama çok farklı. " dediğimde babam uzun uzun yüzüme tepkisiz bir ifadeyle baktı. "İsmin , yüzünden daha normal." dediğinde anlamayarak yüzümü buruşturmuştum ki sinirle elini salladı. "Git çıkar şunları. Travesti gibi görünüyorsun." dediğinde gözlerim kocaman açılmış bir hâlde ellerimi yüzüme koyup lavaboya koştum. Lavabo taşına ellerimi koyup da aynaya bakınca yüzümdeki kalpli yarabantlarıyla karşılaştım. "Ya..." Gülümseyerek aynadaki aksime bakarken parmak uçlarımla nazikçe okşuyordum. Belki de o da benden hoşlandı ve bu kalplileri yapıştırdı? "Ah tabii ki!" diyerek kafamı önce sağa sonra sola çevirdim. Bu yakışıklı yüze karşı koyabilse garip olurdu. "Dora! Acele et! Daha okula gideceksin!" Annem tekrardan boru öttürmeye başlayınca derince bir nefes aldım. 11. Sınıf, benden bir yaş küçükler, sınıf arkadaşlarım 12.sınıfta... Peşimde dolanan kızlar... Beden hocam... Matematikçi Memati... "Anne sanırım midemi üşütmüşüm, bugün oku-!" Lafımı bitiremeden annem avazı çıktığı kadar bağırdı. "Bana masal okuma!" Ya nerden biliyorsun? Sen nerden biliyorsun benim yalan söylediğimi? Daha beni görmedin bile? Nasıl bilebilirsin? Odama gidip yüzümdeki tüm o yarabantlarını özenle çıkarttım ve bir defter alıp boş bir sayfasına yapıştırdım. Bir de dünün tarihini yazdım. Hızlıca okul form veamı giyip saçlarımı taradım ve aşağı indim. "Senin bu elinin yüzünün hali ne?" diyen babam ile derince bir nefes aldım. "Dün eve dönerken üç kişi önümü kesti. Sonra da cüzdanımı falan almak istediler. Karşı çıkınca da böyle oldu." dediğimde babam okallı bir küfür savurdu. "Bu yarabantları ne peki?" deyince gözlerimi kaçırdım. "Küçük bir kız çocuğu verdi. " deyince yan bir ifadeyle yüzüme bakmıştı. "Geç saatlerde yalnız başına dolanma." dediğinde derince bir nefes aldım. Sonrasında aklıma bir şey takıldı. O kız, geç saatte orada ne yapıyordu? "Aslında ben kursa yazılmak istiyorum." Babamın çayını içerken attığı bakış ile yutkundum. Azıcık da tırsmadım değil. Uzunca yüzüme baktı ve sonrasında bardağını sakince masaya koydu. "Annen ile konuşalım." dediğinde içimden binbir farklı şarkı söylüyordum. Bunun anlamı "tamamdır" demekti çünkü. Sessizce yemeğimi yedikten sonra koşarak odama çıktım. Eşyalarımı hazırladıktan sonra okula doğru kısa vadeli bir yürüyüşe çıktım. Okuluma yürüyüş mesafem beş dakikaydı. Tek sıkıntım okuldan kaçtığım günler evimin çevresinde dolanamamaktı. Okulun bahçesine yaklaştığım sıra Ali ve Mehmet'i gördüm. "Selamın aleyküm!" Komik bağırışım ile gülüşerek bana el salladıklarında hızlı adımlarla yanlarına gittim. Yüzümün halini ilk fark eden Mehmet olmuştu. "Oğlum, ne oldu sana?" diyerek endişeli bir ifadeyle omzumu tutmuş ve eğilip yüzüme bakmaya çalışmıştı. "Önemli bir şey değil. " diyerek konuyu değiştirmek istediğimde Ali önüme çıktı. "Söyle hemen bir operasyon düzenleyelim." Onun bu agresif hallerine gülerek baktığım sıra hocaların bahçeye çıkışı ile ilk gün konuşması ve İstiklâl Marşı başlamış bulundu. Marşın ardından okul müdürümüz uzun mu uzun olan konuşmasını ağır ağır yapmaya başlayınca olduğum yerde sallandım ve etrafa bakındım. Ali ve Mehmet sağ tarafımda 12. sınıfların sırasında dururken ben solda 11. sınıfların en arkasında duruyordum. Yanımda da bana tip tip bakan garip bir kız vardı. "Sanırın sen serseri kılıklı olanlardansın?" Gelen değişik ve ince bir ses ile tek kaşımı kaldırarak yanımdaki kıza baktım. "Anlamadım." İşaret parmağı ile kendi yüzünü gösterdiğinde anlamayarak yüzüne baktım. "Hani diyorum...sen şu yakışıklı ve kaba olan erkeklerdensin?" La havle... Bacım sen ne anlatmaya çalışıyorsun? "Senin ile aynı dili konuştuğumuzu sanmıyorum." dediğimde ağzı bir balım gibi açıldı ve şaşkınca yüzüme baktı. "Sen bana laf mı soktun?" Kızın bir sağına bir soluna baktım. "Senden başka biri olmadığına göre herhalde sana laf soktum." dediğimde gülerek elleriyle şaşkınlıktan açılmış ağzını kapattı. "Sen gerçekten kötü çocuksun!" İltifat niyetine sövüyormuş gibi bir hali vardı. Yoksa tam tersi miydi? Sabır çekerek önüme döndüğüm sıra kahve ve garip bir kızıllık dikkatimi çekti. Bir dakika... Uzun boyumun verdiği artı ile etrafımdaki insan yavrularının üstünden tanıdık saçlara bakmaya çalıştım. 9. sınıfların en arkasında siyah bir kapüşonlu giymiş olan kızın yüzünü görebilsem çok iyi olacaktı. O muydu? Olabilir miydi? Önce dönüp müdürü kontrol ettim. Sonrasında ise öğretmenleri. Arkada sadece matematikçi Memati vardı. Hızlıca dizlerimin üzerine çöktüm ve emekleyerek sınıfımın arasından geçtim. "Ne oluyor lan?" "Bu kim?" "Adam bak, ilk günden dayak arıyor." Milletin bacaklarının arasındsn gizli gizli geçip de 10. sınıfların arasına kaynayınca bana bakan herkese alttan kötü kötü bakıyor, ses çıkarmamaları adına resmen gözlerimle uyarıyordum. Zaten dün yediğim dayaktan dolayı, yüzümdeki yara izlerinin verdiği racon vardı omuzlarımda. Kızlar önlerinden geçtiğim sıra kendi aralarında kıkırdaşıyorlar erkekler ise resmen benim için tünel oluşturuyorlardı. Vay ib**ler. Tam 10.sınıfları aşmış 9.sınıfların sırasına gelmiştim ki ortam birden sessizleşti. Oğlum Dora, bu sessizlik hiç hayra alamet değil. Gel sen yol yakınken geri dön. İlk defa kendi içimde mantıklı bir karar almış ve yönümü değiştirip kendi sırama yönelmiştim ki emeklediğim yol üzerinde iki kundura gördüm. Hangi zevksiz öğrenci bu çirkin ayakabbıları giyerdi ki? "Allah aşkına, bu nasıl bir zevksizlik?" diyerek başımı kaldırmıştım ki tükürüğüm boğazımda kaldı. "Hayırdır evladım, bir şeyini mi kaybettin?" dediğinde dizlerimin üzerinden kalkıp ayağa dikildim. "Evet, hocam." dememle kulağımı yakaladığı gibi sıranın sonuna doğru çekmeye başladı. "Beynindir o, beynindir." derken arkamda kalan herkes gülüşüyordu. İki elimle zavallı kulağımı tutarak sıranın sonuna kadar zar zor yürüdüm. "İlk gün olduğu için bir şey demiyorum Dora, artık uslu bir çocuk ol." dediğinde sinirle nefes aldım ve avazım çıktığı kadar bağırmamak için kendimi zor tuttum. "Dora değil ya, Bora!" Sessizce sıradaki yerime geçerken sinirden resmen kuduruyordum. Sırf beni gıcık etmek için söylüyordu. Ulan Memati... En son herkes sınıflarına çıkmaya başlayınca gizli gizli 9. sınıflara bakarken biri elini omzuma koydu. "Bir problem mi var kardeşim?" diyen Mehmet ile gülümseyip başımı salladım. "Yok, kardeşim boşver." . . . En arkadaki sıralardan birine resmen uçarak geçmiş ve sonrasında derince bir nefes almıştım. Şimdi gel de senden bir alt sınıftakilerle arkadaşlık kur. Hepsine tepeden tepeden bakıp, "ben sizin abinizim" diyesim geliyordu. Gürültülü bir şekilde etrafta konuşup koştururlarken biri çantasını yanıma koydu. "Merhaba." diyerek elini uzattığında dönüp sıfatına baktım. Kahverengi gözleri olan, eli yüzü düzgün bir çocuktu. "Merhaba" diyerek karşılık verdikten sonra elini sıkıca kavradım ve salladım. Tepkime karşı gülümseyerek yanıma oturdu. "Ben yeniyim." Lafı üstüne gülerek yüzüne baktım. "Ben de." Tam sözümü bitirmiştim ki yerden bitme bir gerzek lafıma karıştı. "O Bora! Bacakların iyileşti mi?" Kafamı kaldırdım ve sessizce bana bakıp mal gibi sırıtan çocuğu inceledim. Dur, şimdi adı gelecekti aklıma. Biraz beklemem gerek. "Bacaklarına ne olmuştu ki?" Başka birinin attığı laf ile dönüp o tarafa baktım. Bak şimdi, bu kızın adını hatırlayacağım ama... "Rivayete göre motor yarışında kaza yapmış..." Kim uydurdu lan bunu? Bu sefer tam tersi yöne baktım ve sakız çiğneyen bir çocuk ile karşılaştım. Bak var ya işte adı dilimin ucunda... "Bir susun, yok öyle bir şey." diyerek sırtımı sıraya yasladım ve somurtarak tahtaya baktım. "Yeni olduğunu söylemiştin." diyen yanımdakine ters bir ifadeyle baktım. "Evet, bu sınıfta yeniyim. Bacaklarım kırıldığı için sınıfta kaldım." dediğimde başını salladı. "Geçmiş olsun." dedikten sonra gülümsedi. "Komik olan ne?" dedim sinirle. Benim bacağım kırılmış, salak saçma gülüyor. "Ben de okula bir sene geç yazılmıştım." dediğinde bir an bakıştık, bakıştık ve sonrasında istemsizce bir gülme geldi. "Bu arada ben Onur. " dediğinde kafamı salladım. "Ben de Dora ama sen Bora de." dedim üstüne bastıra bastıra. "Neden?" Omuz silktim. "Garip garip isimler. Bora daha mantıklı." Başını iki yana salladı. "Anlamı 'en yüksek tepe, zirve, doruk noktası' demek. Bence sana çok uygun değil mi?" diyerek sırıttığında dönüp yüzüne baktım. "Oh iyi bari, inek bir öğrenci ile arkadaşlık kurdum." Lafımın üzerine Onur kahkaha atmıştı ki sınıf kapısı açıldı. Gülşen Hoca masasına geçtikten sonra aptal kimya dersi böylece başlamış bulundu. Sessizce tahtada yazılan şeylere bakarken yan taraftan yüzüme yediğim kağıttan top ile oturduğum yerden kaşlarımı çatarak etrafa baktım. Sağımda oturan aptal kız bana göz kırpıp sırıtınca elimdeki topu avuç içlerimde küçültüp küçültüp gözlerine baktım. Bunub anlamı "kizim şimdi seni bir ezerim"di ama sanki o farklı bir şey anlamış gibi gülmeye başladı. Ulan Allah'ın delisi, sırada belliydi zaten normal olmadığın. Benden uzak, şeytana yakın ol. Onur'un yanına biraz daha yaklaştım ve kıza ters bir bakış attım. Tüm ders aptal bir kızın bana bakışlarıyla taciz etmesi ile geçmişti. Zaten zilin sesini duyar duymaz uçarak çıkmıştım sınıftan. Kahretsin! Bu son iki sene nasıl geçecek şimdi? Ağlamaklı bir ifadeyle koridorda yürürken omzuma biri çarptı. "Ama var ya..." Tam küfür edecektim ki tanıdık kızıl kahve saçları gördüm. "Özür dilerim..." Kalp... Spazm... Kalbim, bir dağa tırmanırcasına boğazıma tırmanmış ve resmen intihar etmem için beni zorluyordu. Bu şekilde ölmek mümkün müydü? İsmini sorsam mı? Aynı okulda mıydık şimdi? Bir dakika, elim yüzüm nasıl gözüküyor? Heyecanla arkamı döndüm, saçlarımı geriye attım ve kıyafetlerimi düzeltip önüme döndüm. "Ne haber güzelim?" Elimi havaya kaldırmam ile elimin Ali tarafından tutulup sallanması bir oldu. "İyiyim yakışıklım." diyerek güldüğünde elini ittirip etrafa baktım. "Nereye gitti ya?" Koridor boyunca onu aramıştım. Merdivenleri üç kere inip iki kere çıkmış ve resmen bir paradoksa imza atmıştım. Yine de ondan bir iz bulamamak canımı sıkmıştı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD