Benim için sıradan bir gün gibi başlamıştı her şey. Güzel bir yaz gününde güneş en sıcak hali ile etrafı çoktan ısıtmıştı. Kimi tatilin keyfini çıkarırken kimi de benim gibi hayatın zorluğunu sırtlamak zorundaydı.
İzmir'in Karşıyaka ilçesinde Yamanlar mahallesiydi burası. Sokakları dar, evleri dip dibeydi. Geceleri geç olur, sabahları da daha karanlıkta başlardı. İşte bu evlerden birinde ben ve kardeşim gibi sevdiğim Damla yaşıyorduk.Bir zamanlar benim de herkes gibi ailem vardı. Yani annem ölmeden önce öyle olduğuna inanıyorum. Babam o zamanlar eve uğrardı. Ne olduysa annem aramızdan ayrılıp gidince oldu. Sanki babam da onunla birlikte ölüp gitti. Yaşamayı bırakmış gibi bir hali vardı.
O zamanlar orta okula gidiyordum. Bir anda kendimi ailesiz hissetmeye başlamıştım. Çünkü bildiğim akrabamız da yoktu. Küçük yüreğime iyi gelen tek şey Damla'ydı.
Damla yetimhaneden gelen bir kızdı. O zaman bana sarılıp "Üzülme ben varım." demişti. O günden sonra da hep yanımda oldu. Yaşı on sekize gelince düşünmeden onu evime çağırdım. Zaten babam varla yok arasında bir şeydi. Hayatı madem kendi göğüsleyeceğim bunu kardeşim gibi sevdiği Damla ile yapmalıydım. İkimiz de üniversiteye gidememiştik. Sınava bile girmeyi düşünmeyip hemen iş bakmaya başladık. Karşıyaka sahilinde denize bakan bir restoranda çalışıyoruz.Artık ikimiz de birer genç kız olmuştuk.
Tabi ben anne gibi Damla'yı sahip çıkmayı bırakırsam. Bunun sebebi de ben ne kadar güçlü isem Damla o kadar masum bir kız çocuğu gibi olmasıydı. Saf olduğu kadar her an kırılacak bir kalbi var. Onu masallarda ki prenses olarak görüyorum. Siyah saçları beline kadar uzanırken siyah gözleri de insanı etkiliyordu. Boyundan bahsetmek bile istemiyorum. Çünkü uzun bir kız. Hatta onun yanında kendimi bazen baya küçük hissediyorum.
Ben ise küçük boyum ve gözlüklerim ile dolaşmayı seviyorum. Yüzümde ki çilleri hiç bir zaman kafama takmadım mesela. Kilo mu ,kimse Damla gibi ince ,uzun olmak zorunda değil. İnsanların bana çirkinmişim gibi bakmasına aldırış etmiyorum. Çünkü kendimi gayet güzel buluyorum. Dış görünüşüme aldırmayı çoktan bırakıp, olduğum gibi yaşamayı seven biriyim. Damla ise her şeye rağmen kendini kibar bir kız gibi yetiştirmeye çalışıyordu. Bazen kendimi yetimhanede büyümüş sanıyorum.
~~~~~~
Bu sabahda erkenden kalkıp kahvaltı hazırladım. Küçük mutfağın masasında koyduğum kahvaltılıklar ve çay vardı. Damla yine yataktan kalmayı başaramamıştı. Masaya son kez bakıp "Hazırız galiba."dedim. Annemi küçük yaşta kaybetmiş olsam da yaptıklarını hatırlıyordum. Kendimi ev işleri konusunda baya yetiştirdim. Sonuçta yalnız yaşıyorum. Karnını doyurmayı ve temizlik yapmayı bilmek zorundayım. Dışarıdan dağınık görünebilirim ,ama iş konusunda iyiyimdir.
Mutfaktan çıkıp iki oda bir salon olan evin koridorunda durdum. Babamın odası her zaman ki gibi kapalıydı. Zaten geldiği zamanları çok hatırlamıyorum. Bazen gelir beş dakika durur ve giderdi. Bu konuyu da hiç sorgulamadım.
Kendi odama girdiğimde yatakta hala tembellik yapan kardeşime baktım. Üstünde ki ince örtüyü attım.
-Damla ya kalkarsın ya da kahvaltıyı tek başıma yapıp giderim.
Üfleyerek yataktan kalkmaya çalıştı. Uykulu gözlerle bana bakıp "Sabah işe gitmeyi sevmiyorum. Akşamcı olmak daha güzel."dedi.
-Bunu her seferinde söylemekten yorulmadın mı? Daha haftanın başındayız ve bir hafta böyle devam edecek. Şimdi kalk ve masaya gel.
Beklemeden arkama dönüp giderken Damla sonunda yataktan kalktığını duydum. Bazen bu kız ben olmasam ne yapacak merak ediyorum.
Sonunda yüzünü yıkayıp mutfağa geldiğinde çayları koyup oturdum. Kendini sandalyeye atıp nazlı çocuk gibi bana baktı.
-Bana öyle bakma. Kahvaltıyı yap ve çıkalım.
Her gün işe yürüyerek gidip geliyoruz. Parayı dikkatli harcamak zorundayız. Eskiden babam az da olsa para bırakır giderdi. Şimdi ise ev kirası ,elektrik ve geçim için para,bunların hepsini ayarlamak bize kalıyordu. Yol için harcayacağımız parayı ara sıra eğlenmek için harcamak daha hoşunuza gidiyordu.
-Sen nasıl erken kalkabiliyorsun? Aynı anda yattık biz.
Masum şekilde bana bakan Damla'ya gülümsedim. "Bu senin tembelliğinden kaynaklı olabilir mi acaba?" Dediğime bozulurken masada çalan telefon dikkatimi dağıttı. Tabi gelen aramaya merakla baktım. Sabahın bu saatinde tek bir kişi Damla'yı arayabilirdi, bu da Kuzey'den başkası olamazdı. Damla'nın gülümseyen yüzüne bakılırsa haklı çıkmıştım. Sinirle baksam da çoktan sevinçle telefonu açmıştı. İşte söz geçirmediğim bir konu daha.Kuzey'i hiç sevmiyorum. Hayatımıza bir anda giren Kuzey bir senedir de çıkmıyordu. Tekin biri değildi ve bana güven vermiyordu. Kardeşim için uygun biri olduğunu da sanmıyorum. Tabi saf kardeşim bu konuda anlamamakta ısrar ediyor.
-Aşkım.... nasılsın?
İşte yine vıcık vıcık konuşmaya başladı. Hayır bu kız neden böyle yapıyor? Aşkım ne ya? Midemi bulanıyor resmen. Damla aşk sarhoşu olmuştu bile. Dudaklarını büzüp"Erkenden kalkmak zorunda kaldım. Şimdi işe gideceğim."dedi. Bu şekilde konuşmayı seviyor, ama ben burada deli oluyorum.
-Tamam bir tanem.
Telefonu sonunda kapattı. Elimde çatal hesaba çekmeye hazır bekliyorum. "Bu gün bari yapma. Şimdi kahvaltı yapalım. Hem geç kalmıyor muyuz?". Zaten bu konudan konuşmaktan yoruldum, ama elimde olmadan her aradığında ya da görüştüğünde tepki veriyorum.
Sonunda hazırlanıp çıktığımızda Damla, gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Ona göre kendime biraz özen gösterirsem kesin güzel bir kız olurmuşum. Ben rahat giyinmeyi seven biriyim.
Yine kot pantolon ve üstüme tişört giymiştim. Bence gayet rahat oluyordu. Sırtımda çanta, gözümde gözlük, saçlar öylesine toplanmış.
Damla ise benim tam tersim her gün işe giderken kendine özeniyordu. Siyah saçlarını tependen bağlamayı çok seviyor. Bu gün etek ve üstüne bluz giymişti. Hafif makyajdan da eklemişti. Sanki güzel olması yetmiyordu.
Koluma girdiğinde işin yolunu tuttuk. Saçımı gösterip "Taramadan çıktığını düşüneceğim"dedi.Baygın bakıp "Ben taranmamış seviyorum"dedim. Oysa şaka yapmıştım, ama Damla yine inanıp şok olmuş şekilde bakıyordu. Gülerek "O kadar da değil canım."dedim. Kardeşimin bu hali her zaman beni güldürüyor.
İş yerine vardığımızda hızla üstümüzü değiştirdik. Masalara bakmak için çıktığımız da şef karşımıza geldi.
-Kızlar hoş geldiniz.
Saate baktığını görünce "Geç kalmadık abi,ama sen bizi tutarsan geç kalacağız." dedim. Damla'nın kolunu çekip işe koyuldum. Gözlüklerimi ittirip masalardan birine yaklaştım ve boşları alarak işe başladım. Damla'da çoktan işine koyulmuştu. Bizden hariç dört tane daha garson vardı. Akşam yoğun olduğu için üç kişi daha dahil oluyordu.
İş paydos verdiği gibi garson kıyafetlerinden kurtuldum. Giydiğim dar siyah pantolonu ve bordu tişörtü sevmiyordum. Kendini dışarı attığımda Damla hala ortalıkta yoktu. Sonunda elinde telefonla dışarı çıktı. Tam konuşacakken "Selam kızlar"diye Kuzey araya girdi.
Damla mutlu şekilde gelen sevgilisine baktı. Yorgun gözlerle baktığımda Kuzey'in etrafına bakarak geldiğini fark ettim. Tedirgin şekilde yaklaşıp Damla'nın yanağını öptü. Dikkatle izlemeye devam ettim. Bir şey olduğuna eminim. Benim ile göz göze geldiğinde rahat olmaya çalıştığını fark ettim.
-Sizi eve bırakayım mı?
-Sahile gidelim mi? Lütfen biraz gezmek istiyorum.
Kuzey'in hayır demek ister gibi bir hali vardı. Daha fazla kafa yormak istemiyordum. Zaten yeterince yoruldum.
-Eve gidelim Damla.
-Birazcık gezelim,çok istiyorum.
-Tamam canım .
Onların aşk muhabbetlerini dinlemek istemediğim için "Ben eve gidiyorum o zaman."dedim. Damla cevap vermeden Kuzey atladı.
-Sende gel,çok durmayız zaten.
Bu adam beni yine şüphelendiriyor. Biz aynı yerde duramıyoruz bile. Şimdi neden benim de gelmemi istiyor?
-Bilmediğim bir şey mi var?
Bana cevap vermek yerine "Hadi çok durduk burada."dedi ve yürümeye başladı. Mecburen peşlerine takıldım.Yinede aklıma yatmayan bir şeyler vardı. Sahile vardığınızda kardeşimin istediği yere oturduk.Damla sevgilisine bakıp "Çok güzel hava. İki sevdiğim insan da yanıma" dedi.
Zaten zor dayandığım için "Ben tek yeterdim."dedim. Kuzey'in aklı başka yerde gibiydi. Bana cevap bile vermedi. Oysa hazır cevap biridir. Etrafa bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Damla denize yaklaştığında Kuzey'in kolunu tuttum.
-Sana ne oluyor? Neden etrafa bakıp duruyorsun?
Yüzünde ki gerginlik çok belliydi."Bak baştan söylüyorum,benim...." Kuzey devam edemedi, çünkü arkamda bir yere gözlerini dikmişti. Nereye bakıyor diye döndüm. Biz doğru yaklaşan adamları görünce içimde bir korku oluştu. Bakışları iyi bir şey için gelmediklerini gösteriyordu.
Tipleri tekin olmayan bu adamların bizimle ne işi olabilirdi?