When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
HALUK’TAN… Demir tabutun kapısı büyük bir gürültü ile açıldığında gözüme gelen ışık ile görüşüm bulandı gözlerimi kapattım. Yaklaşık 7 gündür buradaydım ve sadece ekmek su eşliğinde besleniyordum. Ayak tabanlarım yanık ve günlerdir yatar pozisyonda durduğum için dizlerim ağrıyordu. Belimi saymıyorum bile. “Haluk Bey iyi misiniz?” dedi Önder. “Şu sikik yerden çıkarsam daha da iyi olacağım” “Uzatın bana elinizi” tuttu ve kaldırmaya çalıştı. “Yavaş” dedim tabuttan çıkarken. Yaptığım ilk iş ayak tabanlarıma bakmak oldu. İrinli kabuk bağlamışlardı yer yer şişmişler bazı yerlerde kan kuruyup daha da içler acısı bir hale bürünmüştü. “Hadi Önder eve götür beni” duraksadı. “Ne?” “Eve gidemeyiz Haluk Bey?” “O nedenmiş?” “Türkiye’de işler biraz karıştı.” “Ne oldu ki?” “Hasat edilecek beb