12.Semih

1445 Words
1988 Genç kadın yaklaşan doğumu ile birlikte hem sevinç dolu günler geçiriyor hem de ister istemez tedirgin olmaktan kendini alamıyordu. Babasına güveni tamdı. O canavarın kendisini bulamayacağını biliyordu. Ya babasına bir şey yaparsa?! İşte tam da bundan korkuyordu genç kadın. Kış boyu zor bir hamilelik geçirmişti. Babası ile sadece telefonda görüşebilmişti. Babasının isteği üzerine evlendiği Haldun ise gerçek bir adamdı. Anlattığından fazlasını bir kez dahi sonradan gerçek bir eş gibi yanında oluyor yardımcı olmaya çalışıyordu. Sık sık seyahat etmek zorunda olmaktan hiç şikayet etmemişti. Bir kaç gün önce yine iş için İstanbul'a dönmek zorunda kalan adam en son dün akşam arayıp gece dönüş için yola çıkacağını haber vermişti. Baharın gelmesiyle yeşile bürünen, çeşit çeşit çiçeklere ev sahipliği yapan bahçenin köşesine kurulan çardakta oturmaktan büyük keyif alıyordu. Kış boyu hayalini kurduğu tek şey bebeğini kucağına aldığında mis kokularla sarılı bahçede onun için güzel bir salıncaklı yatak kurmaktı. Doğuma yakın çardağın içine güzel bir yatak kurduracaktı Haldun'a. Minik papatyalarla süslü çimenlerin üzerinde yürüyüş yapmak favorisiydi. Kış boyu neredeyse ikinci kata kadar yükselen kar yüzünden başını pencerenden dahi çıkartamamıştı. Kar yerden kalkar kalkmaz kendini dışarı atmış bir daha gün batmadan da eve girmez olmuştu. Karnında oluşan ani hareketlenme ile birden iki büklüm oldu. Acı bir sancı saplandı ve nefes alamadı. Doğrulmaya çalıştı ama beceremedi. Sancı artıyordu. Çektiği işkencelerle acı eşiği yükseldiği için tepkisiz kalmayı başarmıştı. Bebeğine bir şey olmasından korktuğundan içerdekilere sesini duyurmak için bağırdı. & Genç kadın gözlerini açmaya çalıştı. Öyle çok acısı ve sancısı vardı ki dişlerini birbirine geçirdi. "Uyandı." Genç kadın biraz daha kendine geldiğinde etrafında olanları algılayabildi. Hastaneydi. Koluna bağlı serum kablosu ve iğne hareketini kısıtlıyordu. En son bahçede olduğunu hatırlıyordu. Sonrası yoktu. "Hanım efendi. Ben doktorunuzum. Size doğumunuzu geciktirici ilaç veriyoruz. Doğumunuza bir aydan fazla olmasına rağmen sancılarınız başlamış durumda. Müdahale etmezsek erken Doğum yapacaksınız." Ela'nın eli koruma güdüsüyle karnına gitti. Bebeğini hissedebilmek adına avucunu karnına sürdü. Hiç bir kıpırtı hissedemiyordu. "İyi mi?" "Elbette. Şimdilik bebekte hiç bir sıkıntı yok." "Şimdilik derken, ilerde sorun olabilir mi?" "Biraz sonra dahi ne olacağını bilemiyoruz. Doğumunuz başlamış durumda ve şu an sadece geciktirmeye çalışıyorum. En azından bebeğin Doğuma hazır olduğundan emin olana kadar." Ela istemsizce dökülen göz yaşlarına engel olamadı. Bebeğine bir şey olursa yaşayamazdı. İçindeki minik can onu yeniden hayata bağlamıştı. Solan umutlarının yeniden yeşermesini sağlamıştı. Şimdiden sonra onsuz bir hayat düşünemiyordu. O bir canavarın çocuğu değildi. O Ela'nın biriciğidi. Özenle yetiştirecekti Ela. Erkek olursa asla babasına benzemesine izin vermeyecekti. Nakış gibi ilmek ilmek işleyecek tam bir beyefendi yetiştirecekti. Tabi kız olması Allah'ın lütfuydu. Kızda olsa erkekte olsa Ela'nın göz bebeği olacaktı. Daha bir çok hayali vardı bebeği için genç kadının. Şimdi bebeği elinden kayıp giderse dayanamazdı. Aldığı her solukta Rabbine şükrediyor, bebeğini sağsalim kucağına almak için dualar ediyordu. Doktor ve hemşire odadan çıkarken içeriye Haldun girdi. Yirmilerinin sonlarında yakışıklı bir adamdı. Oldukça başarılı ve Ela'nın babasının göz bebeğiydi. Erol Taşkıran Haldun'u hiç sahip olamadığı erkek evlat yerine koyuyordu. Damadı yaparak da ailesinin içerisindeki yerini sağlamlaştırmıştı. Haldun da bu durumdan şikayetçi görünmüyordu. Elbette Ela bir çok konuya açıklık getirmişti ama onun Haldun'a anlatmadıkları olduğu gibi Haldun'unda kendisine anlatmadığı meseleler olduğunu düşünüyordu. Mesela Amerika'da tedavi gören kız kardeşi. Zamanla birbirlerine daha çok güvenebileceklerine inanıyordu genç kadın. Haldun'u eşi olarak kabul etmek zorunda kalmıştı. Babasının bu konudan kesinlikle itiraz kabul etmemişti. Eline temas eden sıcak dokunuş ile Ela bakışlarını Haldun'un gözlerine kilitledi. Parmakları adamın avucunda güven verici bir şekilde hafifçe sıkılıp gevşedi. Ama Haldun Ela'nın parmaklarını bırakmadı. "İyi misin?" "Evet." Dedi Ela. Çok daha kötü zamanları olmuştu. "Biraz daha uyanmasaydın babanda gelecekti. Doğumda yanında olmak istiyor." "Babamı görmeyeli uzun zaman oldu. Özledim." "Yine de öylece buraya gelmesi tedbirsizlik olur. Sizi tehlikeye atacak hareketlerden uzak durmak zorunda. Nikahımız gizli kıyıldığı için benden kimse şüphelenmiyor. Ama babanın gelmesi sorun yaratabilir." Ela'nın mavileri gölgelenip, yüzü düşünce Haldun daha yumuşak bir ifadeyle konuşmasına devam etti. "Yine de beni dinleyeceğini sanmam. Erol abide kızını çok özlemiş belliki bu sabah yola çıktı." Genç kadının tatlı gülümsemesi adamın da hoşuna gitti. Böylesi güzel bir kadına elbette gülmek çok yakışıyordu. Haldun içten içe Ela'ya karşı bir şeyler hissediyordu. Bu duygulara şimdilik bir isim veremesede önceliği sadece genç kadının güvenliğiydi. Amerika'da yaşadıklarını araştırma yaparken az çok öğrenmişti. Eline düştüğü şerefsizi yakalasa bir kaşık suda boğabilirdi. Ama Erol abisi onun geride durmasını ve sadece Ela ve doğacak bebek ile ilgilenmesini istiyordu. Haldun Ela'nın aydınlanan yüzü ile kızın keyfinin yerine geldiğinden emin oldu. Hayırlısıyla bebeğinide sağsalim kucağına alsaydı Haldun'un içi biraz daha rahat edecekti. Bir kaç gün sonra. Kucağında beyaz battaniyeye sarılmış minik bir bebekle odaya giren hemşire hasta yatağında uzanan kadının ani hareketlenmesiyle son bir kaç adımını hızlandırdı. "Kızım yavaş ol!" "Ela dur!" Haldun ve Erol bey heyecanla bebeğine uzanan Ela'nın kendisine zarar vermesinden korkarak aynı anda konuştular. "Lütfen dikkat edin Ela hanım. Zor bir doğum oldu ve daha yeni yoğun bakımdan çıktınız." Hemşire bebeği annesine yaklaştırırken sözlerine devam etti. "Erol Bey ve Haldun Bey yarım saatte bir bebeğinizin yanına geldikleri için sizin heyecanınızı anlamayabilirler. Fakat sizde kendinize dikkat etmelisiniz. Bebeğinizin şimdi size daha çok ihtiyacı var. Artık bu minik beyefendinin annesiyle tanışması gerekiyor." Diyerek bebeği Ela'nın kucağına bıraktı. Genç kadın kolları arasına bırakılan bebeği koruma güdüsüyle iyice sarmaladı. Kırılmasından korktuğu çok değerli bir porselen gibi narince tutarak bebeğin yüzünü incelerken burnuna yaklaştırıp kokusunu içine çekti. Sanki hayatı boyunca onu beklemişti. Hep bir eksik vardı da şimdi kendisini tam hissediyordu. Tekrar tekrar kokladığı bebeğin ağzı, burnu, gözü, kaşı tıpkı babasına benziyordu. Her şeyiyle ben burdayım diye bağırıyordu. Ama o bebeğiydi. Ne olursa olsun içinde büyüttüğü, canınla beslediği sevgisi içinden taşarcasına çok olan bebeği sonunda kollarındaydı. Ne olursa olsun, canı pahasına onu koruyacak, sevecek ve aile olacaktı. Söz vermişti kendi kendine. Geçmişe sünger çekip sadece geleceği düşünecekti. Gelecek güzel günlerin hayaliyle süslüydü düşleri. Erol bey kızının yavrusuna bakışlarını fark edince annesiz büyümüş ve her fırsatta "annem neden öldü?", "neden beni terk etti?" diyen küçük kızını gördü. Ela yetişkin bir çocuk olana dek annesizliğini sorgulamış ve onun ölümünü kabullenmemişti. "Ela bebeğin ismine karar vermedin mi? Dört gündür bebek aşağı bebek yukarı. Adını koyda bizde bilelim." Dedi Haldun bebeğine hayran bakışlarla bakmaya devam eden Ela'nın dikkatini çekmek için. Ela Haldun'a döndü. Yanında duran babasına baktı. Sonra bir babasına bir de bebeğine baktı tekrar tekrar. "Oğlumun adı Semih olacak. Dedesinin de istediği gibi." Erol bey gururla baktı kızına ve torununa. Aylar önce bir telefon görüşmesinde aralarında geçen kısacık bir konuşmada Erol Bey kızına erkek olursa Semih olsun demişti. Ela ise babasının bu isteğini hiç unutmamış aklından da çıkartmamıştı. Şimdi ise babasının gülümseyen gözlerini görünce daha da mutlu oldu. "Evet beyler şimdi odayı boşaltalım lütfen de annemiz bebeğini emzirsin." Diyen hemşire ile Haldun ve Erol bey odadan çıktı. Onlar bebek yoğun bakımdayken bir kaç kez bebeği gördüklerinden Ela kadar heyecanlı ve meraklı değillerdi. Hem Ela hemde bebek üç gün yoğun bakımda kalmışlardı. Ela için çok zor bir doğum olmuştu. Bebeğin kurtulamama ihtimali daha çok genç anneyi üzmüştü. Ela hemşirenin yardımı ile bebeğini emzirmeye çalıştı. Minicik ağzı ile koca göğüsünü çekeleyişi Ela'nın şaşırmasına neden oldu. Ela küçük yaşta annesini kaybetmiş bir çocuktu. Bir kaç siyah beyaz fotoğraf dışında annesini doğru düzgün hatırlamıyordu. Anneannesinin yanında büyümüş ve sonrasında da tek yoldaşı babası olmuştu. Bebeğinin alnına düşün göz yaşlarıyla dalgınlıktan çıktı. Ağladığının farkında değildi. İçinde engel olamadığı bir duygu seli vardı. Bebeğine baktıkça dürtelenen bu duyguya karşı çıkamıyordu. Bebek karnını doyurana dek sakinleşmeye beceremedi. Usul usul aktı göz yaşları. Kah geçmişine, kah yaşadığı acılara, kah da annesizliğine ağladı. 🌘 Genç kadın derin bir nefes alarak kendisi için hazırlanan yatağın kenarına oturdu. Kucağındaki bebeği istemeye istemeye yanı başındaki tüllerle süslenmiş sepet beşiğe bıraktı. Mışıl mışıl uyumaya devam eden bebeği bir süre izledi. Daha sonra kapının yanına bırakılan çantalar aklına geldi. Hastanede kaldıkları bir haftada fazlaca yorgun düşmüştü. Biraz uyumaya ihtiyacı vardı. Çantaları sonra açmaya karar vererek üzerindeki kabanı çıkartıp yatmaya karar verdi. Ev henüz boşken rahat rahat uyuyabilirdi. Bir kaç saat sonra köylüler ziyaret gelir ev tıklım tıklım olurdu. Çıkarttığı kabanı yatağın ayak ucuna bırakırken cebin kenarından çıkan beyazlık dikkatini çekti. Uzandığında onun bir zarf olduğunu gördü. Ama ne ara oraya koyduğunu hatırlayamadı. Önü arkası yazısız olan zarfın kenarını yırtarak açtı içinden çıkardığı kağıdı merakla açtı. Karşı karşıya kaldığı yazıyı çok iyi tanıyordu. Daha ilk kelimesini okurken başından aşağıya kaynar sular boşaldı. Merhaba sevgilim. Hızla kenara bıraktığı zarfı eline alıp tekrar önüne arkasına bakıp bir şey aradı ama hüsranla ile tekrar kağıda döndü. Duydum ki bebeğimi doğurmuşsun. Benim olanı benden alıp gitmişsin. Sen de o doğurduğun da bana aitsiniz biliyorsun. Ama merak etme sizi almak için geleceğim. Yine benim yanımda olacaksın. Çok asiydin Ela. Ama biliyor musun asiliğin beni sana bağlıyordu. Şimdi bile sürekli seni arıyorum. Hiç kimse yerini doldurmaya yetmiyor. Aklım öylesine seninle dolmuş ki başka bir şey düşünemiyorum. Herkeste seni görüyorum. Tekrar görüşeceğiz balım. Tekrar görüşeceğiz. Ve sen bana kendin geleceksin. Sevgilin Damien.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD