9.Oyun

1824 Words
Semih'ten Kalbinin üstünde duran küçük elin sıcaklığı bedeninin de ısınmasına yol açmıştı. Nasıl bir ihtiyacın pençesindeydi ki kendini burda, bu kadının kollarında bulmuştu. İnce parmakların uzantısı olan tırnaklardaki kırmız ojeler kadının ufak ayrıntısıydı. Onu hiç ojesiz gördüğünü hatırlamıyordu. Bazen tırnaklarının rengarenk olduğu bile oluyordu. Uzun senelerdir tanıyordu genç kadını. Birlikte büyümüş sayılırlardı. Aynı çatının altında nefes almışlar, aynı sofrada yemek yemişlerdi. Hiç bir zaman kız kardeş gibi görmemişti onu. Onun zaten beş kız kardeşe bedel, aklı bir karış havada olan bir kız kardeşi vardı. Pınar ile aralarında adlandırılamamış bir ilişki vardı. Onun için diğer kadınlardan farklıydı. Bir kez daha farkını göstermişti. Hiç bir kadında tatmadığı bir zevk yaşatmıştı genç adama. Çıplak bedenlerinin sıcaklığı artmaya başlıyordu. Uyanalı bir kaç dakika anca olmuştu ama kadının sıcaklığını bırakıp gitmek istemiyordu. Hiç bir zaman kadınlardan üstün görmemişti kendini. Her zaman onların varlığına muhtaç olduğunu biliyordu. Onlara, uyumak -rahat bir uyku çekebilmek-için ihtiyacı vardı. Çocukluğu yaşadığı kabustan farksız günlere kadardı. Bir daha hiç kendisini çocuk gibi hissedememişti. Ellerinde ki kanı temizlemek imkansızdı. Ne kadar pis bir adamın kanı olsada bu onun bir cana kıydığı gerçeğini değiştirmiyordu. Sonraki hayatında defalarca yaptığı gibi. Bir kaç saat önce son verdiği hayat gibi. Dışarıdan bakıldığında normal görünen ama hayatı kirlettikleri yetmiyormuş gibi insanları da kirleten yaratıkları temizliyordu. En azından kendince bulduğu mazeret buydu. Onun hayatını mahveden yaratık hayatta değildi ama her gün yok oluşunu hatırlatıyordu. Koynunda bir kadının sıcaklığı olmadığı her gün. Yalnız, soğuk yatağında tek başına yattığı her gün. Hayatını kabusa çeviren o günden sonra bir daha rahat bir uyku uyuması mümkün olamamıştı. Annesinin sıcaklığı, kokusu dahi kabuslarına son verememişti. Dışarıdan bakıldığında çocukluktan çıkıp ergenliğe geçiş yaptığı, cinseliği yeni yeni keşfettiği zamanlardı. Yeni dünya ya çabuk uyum sağlamış, seks hayatının tadını erken almıştı. İlk kez bir kadının sıcaklığı ile uyandığında ne olduğunu çözmesi hiç zor olmadı. İlk kez kendi kendine bir kabusun karanlığı olmadan uyanmıştı. Belki de cezam bitti artık demişti kendi kendine. Hiç bir şey bitmemişti. Sadece hayati bir ayrıntı keşfetmişti hayatı ile ilgili. Her zaman olmasa da kendini ödüllendirdi zamanlarda farklı farklı kadınların sıcaklıklarında rahat uykular çekti. Hiç şaşmayan çizgisi ile bu güne gelmişti. Onun hayatında annesi ve kız kardeşinden başka özel kadın yoktu. Bir de Pınar vardı. Bu güne kadar sorgulama ihtiyacı duymamıştı. Pınar'dı işte. Hep oldu gibi ama hiç olmadığı gibi. Değişik bir şey vardı kız da Semih'i ona çeken. Omzundaki başı, göğsünün ve boyunun üzerine dağılan sarı saçları, bedenine sarılı olan kolları, iri gövdesine yaslı narin bedeni, bacaklarının arasındaki uzun bacakları her şeyi ile bir bütün olmuşlardı. Kadınlarla uyumayı severdi ama hiç böylesi sarmaş dolaş uyumuşluğu yoktu. Onun gölgesine kıvrılır yatardı kadınlar. O da onların paylaştığı sıcaklıkta huzurlu bir uyku çekerdi. Bu gece her şey başkaydı. Sevişmeye değil sadece uyumaya gelmişti. Onunla sevişmek istiyor olması da zaten başka bir şeydi. İhtiyacını giderecek bir sürü kadın vardı ama o sadece kollarındaki kadınla sevişmek istiyordu. En derin yerlerine girip içinde kendini kaybetmek, usanmadan, yorulmadan sevişmek istiyordu. Sevişmek! O sevişmek istemezdi ki. Seks yapmak istiyordu. Parmağına doladığı bir tutam saç telini tekrar tekrar parmağına dolayıp çözüyordu. Birden omzundaki baş havalandı. Uyku mahmuru mavi gözler bir kaç kez üst üste kırpıldı. "Hiiiii..." Dedi genç kız. Yorganını çıplak göğüslerini kapatmak için çekeledi. "Günaydın." "Günaydın mı?" Kız hızla adamın üstünden komedinin üzerindeki telefonuna uzandı. "Allahım saat dokuz. Bir saat sonra dersim var. Ben nasıl uyanmadım? Herkes kalkmıştır." Kafasına yeni dank eden gerçekle kızın gözleri daha da irileşti. "Allah'ım ya biri gördüyse!" "Kapı kilitli." Kızın şaşkın hali komikti. Genelde yanında uyanan kadınlar onunla tekrar birlikte olmak isterdi. Ona sokulmaya çalışır reddedilincede çirkinleşirlerdi. Saçları genelde çalı süpürgesi gibi olur makyajlı uyudukları için suratları çok çirkin bir hal alırdı. Bu da Semih'e itici gelirdi. Karşısında sarı saçları saman yığına dönen, uyku mahmuru gözleri şişen, dolgun dudaklarını dişleriyle kıstıran kız ise fena halde seksi duruyordu. Bu sabah bakış açısı ya fazla iyimserdi ya da bu kız makyajsız da oldukça güzel di. İkisininde etkili olduğu kesindi. Kızın duvara dayalı yataktan kaçış yeri bulamadığı için etrafa bakınan gözlerini takip etti. Yerde duran iç çamaşırlarına bakınıyordu. Gece geldiğinde kızı kendi eliyle soymuştu. Uzun uzun öptükten sonra uykuya dalmıştı. Kızın beklentisinin farkındaydı. Üzerindeki etkisini gözlerinden okuyabiliyordu. Yorganın altında tedirgin duruşu, çıplaklığını örtme çabası genç adamı eğlendiriyordu. Kızı daha fazla zor duruma sokmak istemedi. Yataktan kalkıp yerdeki elbiselerini kızın bakışları altında üzerine geçirdi. Sağ elini dağılan saçlarından geçirerek düzelttikten sonra deri ceketinin cebinden cüzdanını çıkarttı. Turuncu tüylü otriş ile süslenmiş şifoniyerin aynasından kendini uzak tutarak cüzdanın içinden çıkarttığı kabarık bir miktar parayı kızın irileşen gözlerine bakarak bıraktı. "O çok bilmiş arkadaşına söyle paramı en kısa zamanda geri istiyorum." Dedikten sonra kapıya gitti. Kapının üzerindeki anahtarı temkinli bir şekilde çevirip, açtıktan sonra arkasında şaşkın bir kız bırakarak odadan çıktı. 🌒 Bazen nedenlere ihtiyacı yoktur insanın. Yapması gerektiğini bilir. Pınar'ın başka birine -özellikle de başka bir erkeğe- ihtiyacı olmasını istemiyordu. Düşüncelerine garip gelecek şekilde kızı sahipleniyordu. Kendisindeki değişikliği şimdilik adlandıramıyor olsada, diğer taraftan kızla yaşadıklarından sonra onun başka biriyle olmasını istemediği için sahiplendiğini düşünüyordu. Her erkek tek olmak isterdi sonuçta. O da Pınar için tek olmak istiyordu. Her şey bu kadar basitti. Hayatına giren kadınların ne önceleri ne de sonraları hiç umurunda olmamıştı. İlki olduğu bir çok kız olmuştu ama hiç onlara karşı bu tarz düşünceler sahip olmamıştı. Çelişen düşüncelerini bir kenara bırakıp kahvaltı sofrasına döndü. Annesi? En son ne diyordu? Aysima'nın tiyatro kulübüne çok zaman ayırdığından yakınıyordu. "Tam Aysima göre bir uğraş. Biraz aklının dağılmasına ihtiyacı var." Dedi kahvesinden bir yudum alarak. "Bu sene sadece derslerine yoğunlaşması istiyorum ama bilirsin bildiğini okumaktan vazgeçmiyor." "Kendi haline bırak. Ben ona güveniyorum." "Bu aralar bir haller var üzerinde ama bir türlü ağzından laf alamıyorum." Bu aralar mı? Semih çok iyi biliyordu o hali. Şimdinin hali değildi ya. Uzun zamandır farkındaydı kız kardeşinin hayranlığının. Sadece şimdiye kadar fark ettirme çabasına girmemişti. Bir süredir gözlerini hiç ayırmadığı adamı çok iyi biliyordu. Arkadaşı, kardeşi, iş ortağı Cihan. Başka bir adam olsaydı çoktan kardeşinin etrafından uzaklaştırmıştı ama Cihan tehlike teşkil etmiyordu. Aysima ikisinin de kardeşiydi. Cihan'ın öyle bir düşünce aklından geçmeyeceği gibi Semih'te geçmesine izin vermezdi. Üniversite hayatı Cihan filan bırakmazdı Aysima'nın aklında. Unutur giderdi. Önemsemiyordu Semih. Aşkla, hayranlığı ayırt edemeyecek kadar küçüktü kardeşi. Üstüne gitmeyişinin de en önemli sebebiydi. "Canı isterse anlatır. Kendi haline bırak." "Sende pek normal değilsin bu aralar ya hayırlısı." "Ne gibi?" "Gece yoktun yine." "İşim vardı. Sonra da klüpte uyuyakalmışım." "Bana yalan söylüyorsun!" Anneler anneler. Annesinin yüzüne bakmaktan kaçınan Semih sonunda pes ederek annesinin yüzüne baktı. Annesinin gücenik yüz ifadesini görmek istemiyordu. Annesiyle sohbetlerinde daha temkinli olurdu. Kendisinin bakışlarını, konuşmalarını ve davranışlarını iyi analiz eden annesinden saklanma ihtiyacı günden güne büyüyordu. "Neden büyütüyorsun? Menapoza giren yaşlı kadınlar gibi davranmaktan vazgeç de yalan söylemek zorunda bırakma." Ela hanım oğluna kırgın gözlerle bakarken merdivenlerden hızlı hızlı çıkan Pınar koşar adımlarla kapıya koştu. "Pınar ne oldu? Neden koşturuyorsun?" "Ela abla uyanamadım. Yarım saat sonra önemli bir dersim var. Geç kaldım. Akşam görüşürüz." "Bekle seni bırakayım." Kırgın yüz ifadesini çok iyi bildiği annesine döndü. "Ordan şirkete geçeceğim anne. Babam bekliyor." Konuyu şimdilik burda kapatmak istiyordu. Uzatırlarsa annesi daha çok kırılacaktı "Tamam." Annesini üzdüğünün farkındaydı. Hayatına müdahale edilmesinden, özeline girilmesinden hoşlanmıyordu. Duvarları onu ve sırlarını insanlardan koruyordu. En yakınlarının dahi ona tamamen ulaşmasına izin vermiyordu. "Kendim gidebilirdim." "Pınar, benim yüzümden geç kaldın. Hatamı telafi ediyorum." Bu kadardı işte. Onun kimseye bir mecburiyeti olmazdı. Koltuğuna yerleşen kızı izlemekten kendini alamadı. Dar, kalçalarını sıkı saran kot pantolonu, ince belini kapatmayan tişörtü ve siyah triko hırkası ile oldukça çekici görünüyordu. Yüzüne dağılan saçlarını ince parmaklarını aralarına sokarak geriye itişi bile kıza çekilmesine neden oluyordu. Hoşuna gitmiyordu. Bu kızda onu çeken şeyler normal davranışlardı ve Semih'i çileden çıkartıyordu. Kızdan uzak durma kararı neyin nesiydi? Belli kurallar içerisinde onunla güzel geceler geçirebilirdi. Uzak durmak istedikçe içinde çıkılmaz bir hal alıyordu. Hissettiklerinin geçici bir heves olduğuna emindi. İlk kez bir kadında her istediğini tam olarak bulmuştu. Onunda istediğini biliyordu. İkisini de memnun edecek bir anlaşma fena olmazdı. "Dersin kaçta biter." Kızın şaşkın bakışları kendisine döndüğünde Semih gülümsemekten kendini alamadı. Bu halleri hoşuna gidiyordu. "Öğleden sonra bir dersim var. Sonra da kızlarla ders çalışacağız." "Bugün sensiz çalışsınlar. Seni almaya geleceğim. Konuşmamız gerekiyor." "Konuşmamız?" "Konuşacağız Pınar. Aramızda ikimizinde hoşuna giden bir çekim var. Harcanmasını istemeyiz." Kızın değişen bakışları Semih'te daha çok gülme isteği uyandırıyordu. Bir şey söylemeden arabadan inen kızın arkasında seslendi. "Telefonunu sakın kapatma. Seni her türlü bulurum Pınar." Gözleri kocaman olmuş, aklından geçenleri okuduğunu düşündüğü adama ürkek bakışlarla bakmaya devam eden kızın hali her an daha da komik bir hal alıyordu. Semih kızı daha fazla korkutmak istemediği için ifadesini yumuşatıp göz kırptı ve arabasını harekete geçirdi. Arkasında şaşkın ve korkmuş bir kız bıraktığını biliyordu. Pınar'ın telefonunu kapatıp belkide akşam eve dahi gelmeyeceğini tahmin etmesi zor olamamıştı. Emrivaki tavırlarının hoşuna gitmediği de muhtemeldi. Pınar'la ilişkisini sert kuralların üzerine kuracaktı. Kızın kendisinden etkilendiğinin farkındaydı. Daha ilerisi olamazdı. Olmamalıydı. Semih vıcık vıcık bir ilişkiyi kaldırabilecek bir bünyeye sahip değildi. Çevresinde onun sevgilisi olmak isteyen sayısız kız vardı. Maalesef bunlardan biri de kendisini sevgilisi olarak gören Beyza'dı. Şimdilik iki kızın birbirinden haberdar olması işine gelmezdi. Beyza'nın gereksiz sorularını ve triplerini çekebilecek kadar normal bir adam olduğunu düşünmüyordu. O hesapsız yaşıyordu. Her güne bir sonraki güne uyanmayacakmış gibi uyanıyordu. Bu dünya da onun yaşantısını kaldırabilecek bir kadın yoktu. Her kadın önemsenmek, umursanmak ve değer görmek isterdi. Onun bir kadınla işi yataktan çıkana kadardı. Sonrasında hayatına ve ona karışacak, hesap soracak birini istemiyordu. Pınar ile bunları açıkça konuşacak, kabul ettirecekti. Aksini düşünmüyordu. Kafasında sürekli Pınar'la yaşadıkları varken işine odaklanması da zorlaşıyordu. Kaç gündür üzerinde çalıştığı iş dikkatsizliği yüzünden neredeyse ifşa olmasına neden olacaktı. Son anda tedbirini alabilmişti. Daha fazla sorun istemiyordu. Kuralları dışına çıkmayıda çıkılmasınıda hoş görmüyordu. Her şeyin yeri zamanı ve süresi belliydi. Dakikası dakikasına planlanmıştı. Babasının önüne koyduğu ihale dosyasını ikinci kez gözden geçirdikten sonra bir kaç ekleme yapıp Handan hanıma teslim etti. Saatine baktığında iki buçuğa geliyordu. Pınar dersten çıkmış olmalıydı. Yine de emin olmak istedi. Telefonundan kızın numarasını bulup aradı. Çaldı. Çaldı. Çaldı. Açılmadı. Tekrar aradı. Çaldı. Çaldı. Çaldı. Yine açılmadı. Yine aradı. Açıldı. Karşı tarafın konuşmasını bekledi. "Ben Eylem. Pınar telefonunu unutmuş." "Kendisi nerde?" "Eve gideceğini söylemişti." "Ona söyle yarım saat sonra ordayım." Telefonu kapattı. Kızın yalan söylediği çok belliydi. Pınar'ın böyle oyunlara baş vurması Semih'in daha da eğlenmesine neden oluyordu. Semih ayağa kalktığında varlığını unuttuğu babasının kendisine baktığı fark etti. "Bir sorun mu var?" "Hayır. Çıkmam gerekiyor." "Elbette. Yarın ki toplantı için hazırlıklarını yaptın mı?" "Evet. İş senin merak etme." dedi kendinden emin bir şekilde. "Etmiyorum. İşi alırsak senin sayende olacak. Biraz zorlasan işlerin başına geçebilirsin biliyorsun değil mi?" dedi babası samimi ve sevecen bir sesle. "Bu konuyu defalarca konuştuk. Benlik değil masa başı işi. Ben saha adamıyım." Dedi Semih. Bu gün annesinden sonra bir de babasını kırmak istemediği için odadan çıktı. Semih odadan çıkarken masasında oturan Handan hanım ayağa kalktı. "Rahat olun Handan hanım." Kadın gülümsemeye çalışarak yerine oturdu. Semih ilerlerken kadının; "Sen etraftayken rahat olmak ne mümkün." diye homurdandığını duydu. Önemsemedi. Kadınların yaş farkı olmaksızın kendisinden çekindiğini hissediyordu. İlk izlenim iyi olurdu hep. Sonrasında Semih'in soğuk, mesafeli ve sert davranışlarından çekinmeye başlarlardı. Umurunda değildi. O hiç bir zaman kadınların istediği gibi bir adam olmayacaktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD