5.BÖLÜM

2073 Words
Ölüme bile isteye koşmak nasıl olurdu? Bir insan için ölüm nasıl bu kadar cezbedici olabilirdi? Gözlerindeki ölüme rağmen,aşka baktım onlara. Dudaklarında ki ölüm zehrine rağmen, kana kana içtim dudaklarını. Teninde ki ölüm kokusuna rağmen, doya doya içime çektim kokusunu. Ve sonra, öldüm. Yasak olan, yapılmaması gereken her şeyi yapmış, sonra kendimi azraile teslim etmiştim. Mevta olan bedenim ise yine ve tekrar ölümü arzulamıştı. Yine onu istemiş, yine tekrar ölmek istemişti. Ben, hiçbir yaşadığından ders almayan aptalın tekiydim. "Daldın gittin yine." Yine aynı odada, aynı koltukta, aynı kişiye gelmiştim. Yine Yaren'e içimi dökmeye gelmiştim. Dün, onunla konuşmamızın ardından ban iyi geleceğini düşündüğüm için yine Yaren'in odasında almıştım soluğu. "Neyi bu kadar düşünüyorsun?" "Onu." Kayahan Demircioğlu'nu. "Onu seviyorsun." Karşımda ki kadına uzunca baktım. Onu, seviyordum. "Bunu hiçbir zaman inkar etmedim." Edemezdim. "Bana çok kötü şeyler yaptı dedin. Madem bu kadar kalbini kırdı,ona olan sevgin bir nebze olsun azalmadı mı?" Hayır, azalmamıştı. Aksine onu görmediğim beş yılda daha fazla çoğalmıştı. " Bende böyle biriyim Yaren. Ahmağım. Sevgimin önüne geçemiyorum." "Başka birini neden denemiyorsun?" Bu imkansızdı. Başka birinin hayatımda yeri yoktu,ki hayatımda o da olmayacaktı. "Başka bir tende soluklanmam. Başka bir kalp için kalbim coşmaz. Kayahan'ı unutayım diye başka bir kalbe umut vermem. Böyle bir kadın değilim." Başka birine ümit vermezdim. Tek kalırdım ama sevmeyeceğim bir adama umut vaat etmezdim. Kimsenin duygularıyla oynayamazdım. "Onu, sevmemeyi diler miydin?" Dilerdim. Onu silip atmayı, unutmayı dilerdim. Bana yapılanlardan sonra onu unutmak istedim. Olmadı. İçime öyle bir işlemişti ki,silemedim. O,bende kalıcıydı. "Evet." Kalbim bu dediğime alay eder gibi sızladı. "Gül,sana şunu söylem-" sözünü kestim. "Yaren, bu gerçek bir terapi değil. Ben buraya senden öğüt almaya gelmedim. Bir dostuma derdimi anlatıyorum." "Bazen başka düşünceleri de duyup, kendi düşüncelerinle karşılaştırma yapman gerekir. Tek bir düşünce sadece seni yıpratır." Yine mesleğine olan bağlılığı tutmuştu anlaşılan. "Umursamıyorum. Ben sadece kendimi, kendi düşüncelerimi önemsiyorum." Başkasını önemseyi bırakalı yıllar oluyordu. "Peki o zaman. Bana biraz eski Gül'den bahset. Nasıldı? Ne değişti?" Eski Gül... Bir yabancıydı. Onu tanımıyordum. Hayatımın belli bir kısmında yer almıştı. "Eski Gül... Hedefi iyi bir tasarımcı olmak, ailesini gururlandırmaktı. Çok iyi biri olacaktı. Tamda gençlik ateşinde iken o çıktı. Kayahan Demircioğlu. Gül,ne kadar inatçı, asi bir kız olsa da onda, utangaç, masum biri oluyordu. Gül Sancar sadece Kayahan Demircioğlu'na değişiyordu. İlk öpücüğünü ona vermişti mesela. Harikaydı. Onunla, sevdiğini sanarak öpüşmek eşsizdi. Tamam belki ilk zamanlar biraz inat etmişti ama sonra onun dünyasına çekilmişti. Mükemmel günler yaşattı. Bana bir kolye verdi hatta. Kırmızı güllü bir kolye. Dedi ki "eğer gidersem, döndüğümde seni buradan, gerdanından öpeceğim," aslında o gün gideceğini söylemişti. Ama ben anlamamıştım. Eski Gül, Kayahan Demircioğlu ile büyüdü. Kayahan Demircioğlu,onu ilk önce aşkla yürüttü. Yaptığı şey ile de yere düşürdü. Gittiğinde ise kolyeyi boynumdan çıkarıp ayağa kalktım. Atmadım biliyor musun. Denedim, her çöpe atışımda gidip tekrar aldım o kolyeyi. Hala bende,şu an bile çantamda." Kayahan ile başımız mükemmel olmuştu lakin sonumuz bir vahşetti. "Bir insan sevince vazgeçemiyor. Çok kişi tanıdım senin gibi Gül. Aşk,öyle bir illet ki yapıştı mı bırakmıyor. Kayahan sana ne yaptı bilmiyorum ama her ne yaptı ise öyle bir yaralamış, öyle bir aşık etmiş ki kendini sana, tüm kanın aksa da yine de ona aşık olarak kalacaksın. Seni bu konuda yargılayamam. Aşkı bilirim. Bende âşık oldum,ondan bir evlat dünyaya getirdim. Asıl sevenler,gizli gizli onun için ağlayanlar,onun anılarını yaşatanlardır." Ben onun için kimse görmesin diye odamda ağlayan,her ağlayaşımda anılarını hatırlayan biriydim. Asıl sevenler benim gibi olanlardı. "Onu sevdim. Kazandım sandım. Sonra gitti. Onu kaybettim sandım. Fakat ben hiçbir zaman kazanamadığım birini kaybettim sanmışım." Ne vahimdi halim. "Kızım, senin de birgün hayatım diyeceğin bir adam olacak. Onu böyle,başın dik karşıma getireceksin "baba,ben bunu seviyorum,"diyeceksin. İşte o zaman seninle gurur duyacağım. Benim kızım aşkına sahip çıkıyor diyeceğim. Ama güzel sev kızım. Öyle bir sev ki, senin aşkına hayran kalsın. Öyle bir sev ki, tüm her şeye rağmen sev." Öyle bir sevmiştim ki baba,bana yaptığı her şeye rağmen onu sevmiştim. Sevdim ama senin karşına başım dik çıkaramadım. Seviyorum diye haykırmadım. Benim sevgim yetmedi be baba. Sadece benim sevmem ile olmadı. O,beni hiç sevmedi. O, benim başımı sana karşı eğmişti. "Anneni gördün mü?" "Gördüm." "Ne oldu?" Ne olmuştu ki, annemin annem olmadığını bir kez daha hatırlatmıştım. "Hiçbir şey. Git dedi. Herkes gibi. Ne meraklılar beni yollamaya." Son cümlemi alay eder gibi söylemiştim. "Git mi?" "Git." Bir anne kızını neden gitmek için zorlardı ki? "Annen,bu kadar düşüncesiz bir kadın mıydı?" "Hayır, aksine beni her zaman önemseyen, muazzam bir anneydi. Ta ki babama olan ihanetine kadar. Babamdan gittikten sonra, benden de gitti. Hasan Demircioğlu'yla evlenince tamamen başka bir kadın oldu. Beş yıl boyunca onu magazinde izledim. Bizimle bir kez bile görünmeyen kadın onlarla her an mutluluk pozları veriyordu. İlk zamanlar buna o kadar üzülürdüm günlerce yataktan çıkamaz, ağlardım." "Şimdi..." "Şimdi,onun tek bir damla gözyaşımı akıtıp ıslatmam yanaklarımı. O, artık benim annem değil. O, sevdiğim adamın annesi olmayı seçti. Ne acı değil mi? Ne sevdiğim adam,ne de annem beni istedi yanında." Kimse,beni hayatında istememişti. Babam bile beni yalnız bırakmak istemişti. ..... Eskileri yad etmek,her zaman can yakardı. Bunu bildiğim halde,tüm yaşadıklarımı unutamıyor,tek bir kişiye anlatıyordum. Yaren. O,bu hayatta sahip olduğum en mükemmel insandı. "Dediğim gibi Gül Hanım, birkaç oda haricinde tüm odalara yerleştik. Tasarımcılar yavaş yavaş yerleşmeye başladı." Koridorda, yanımda yürüyen asistanıma, Buse'ye küçük bir açıyla döndüm. "Söyle acele etsinler. Yaz sezonu başlayacak. Bunun için çizmelere başlasınlar. Yaz sezonu koleksiyonu için acele etmemiz gerekiyor." Her ne kadar işleri aksatmasam da yinede pek yetişemiyordum. Bir de taşınma işi çıktığı için birkaç günümüz çöp olmuştu. "Tamam Gül Hanım." "Sıkıntı çıkaran var mı?" Olmaması umuyordum, şimdi kimse ile uğraşamazdım. "Hayır, sadece Hasan Bey arada gelip bakıyor. Sessizce yapılanı izleyip tekrar gidiyor." Hasan Demircioğlu. Mükemmel rol keserdi. Yıllar önce bende onun iyi biri olduğunu düşünmüştüm. Yanılmıştım,her zaman ki gibi. "Tamam. Sen git. Ben odam hazır mı diye bakmaya gideceğim." Dün onunla konuşmuştum fakat dediğimi yapmayacak biri olduğunu bilmediğimden tekrardan yukarı çıkmaya karar verdim. Asansörün önüne geldiğimde, butona basarak beklemeye koyuldum. Burada fazla kalmayacaktım. Bir yıl kadar kalıp tekrar eski yerime dönecek,her yaşadığım şeyi geride bırakacaktım. Geri eski hayatıma döndüğümde ise babamla mutluluk pozları kesen ben olacaktım. Asansörün kapısı açılınca, hafif kalabalık olan asansöre girdim. Yönetici katının olduğu tuşa basıp beklemeye başladım. Birkaç gözün ağırlığını üzerimde hissediyordum. İnanlar fazla meraklıydı, benim de neden burada olduğumu merak ediyorlardı. Yıllar sonra patronlarının üvey kardeşi gelmiş, şirketin yüzde onluk hissesini almıştı. Ben de olsam merak ederdim. Üzerimde bulunan dizlerimin iki parmak altında siyah elbiseme asansörün aynısından baktım. iyi bir bedene sahip olmak için çok çabalamıştım,bunun sonuç verdiğini ise üzerimde ki elbiseyi mükemmel taşımamla bir kez daha farkettim. Asansörün kapısı kayarak açıldı. Onu tekrar görecektim. Bir kız çocuğu gibi buna seviniyordum. Ama, sevinmemeliydim. Onun için sevinmemeliydim. Katta kimse yoktu. Ne bir ses ne de bir insan vardı. Dün gittiğim odaya tekrar yürüdüm. Kapının önüne gelmemle gözlerimi kapattım. Bir şey çaktırma. Çaktırma ki hala onun için atan kalbin varlığını anlamasın. Bir daha canını yakmak için eline koz verme. Kapı kulbunu aşağı indirip kapalı olan kapıyı açtım. Odaya girip kapıyı kapattım. Yine aynı masada oturuyordu. Üzerindeki lacivert gömleği esmer teninin ihtişamını ortaya koymuştu. Arkaya yaslayıp tavanı izlediği yüzünü ağırca bana döndürdü. "Huy mu edindin, yanıma gelmeyi?" Alay sorusu olsa da sesi çok sabit çıkmıştı. Kapının önünde durmuş ona bakmamak için yürüyüp masanın karşısındaki sandalyeye oturdum. "Neden sürekli yanımdasın Gül ?" Gül... İsmim,bir gitarın tellerine dokunulduğunda çıkardığı o sarhoş edici melodi kadar şahane çıkmıştı ağzından. "Oda için geldim." "Evet dediğimi hatırlamıyorum." İnat ediyordu. Vazgeçeceğimi sanıyordu. Bu bile beni hiç bir zaman tanımadığını gösteriyordu. "Ama ben istediğimi söylemiştim Kayahan." Az önce bana yaptığı gibi ona ismini vurgu yaparak söyledim. Kafasını arkaya atıp tekrar tavanla göz göze geldi. "Burada,bu katta senin yerin yok. Burası bana ait. Sana değil bir oda vermek,bu kata çıkarmamam lazım. Ama sen bunları umursamayıp her seferinde yanımda alıyorsun soluğu." Bugün her zamankinden daha fazla durgundu. "Burada kalmak istiyorum. Osman Gök'ün buradaki tüm mesuliyeti bende. Bu şirketin bende bir ortağıyım. Bu nedenle burada olacağım." Dediklerime boş bir şekilde güldü. "Ne oldu o, röportajda çalışanları ile mükemmel anlaşan patrona. Bir anda onlarla aynı katta çalışmamaya mı karar verdin?" "Röportajı mı izledin?" Tüm dediklerinden tek buna takılmıştım. Gözlerini bana çevirdi. "Her saniyesini,"diye yanıtladı beni. "Neden?" Beni izlediğini duymak önüne geçilemez bir mutluluk yaratmıştı. "Başarılı tasarımcı Gül Sancar'ı yakından tanımak istedim." "Tanıdın mı peki?" "Hayır. Tanımak istemediğimi anladım." Önüne geçilemez mutluluğum yolunu tıkayan duygu ise burukluktu. Bu dedikleri beni yaralamıştı. "Öyle mi? Tanımak istesen de pek önemli değil zaten. Önem vermediğim birinin,beni izlemiş olması,benim özgüvenimi yüceltir." "Özgüvenin ne kadar yüksek olduğunu görüyorum. Tek bir sözünle bana istediğini yaptıracağını düşünüyorsun ama Gül Sancar, yanılıyorsunuz. Burada size oda falan verilmeyecek. Özgüveniniz yüksek olabilir fakat gururunuz ayaklar altında görüyorum ki, istenmediğiniz bir yerde duracak kadar hemde." Birkaç harfin birleşerek ortaya çıkardığı kelimeler bir insanın canını en fazla ne kadar yakabilirdi? Her bir kelimesi kör bıçak olmuş tam kalbimin üzerine defalarca saplanmıştı. Onun gözünde gurursuz bir kadındım. Bunu kendime yıllar önce itiraf etmiştim ama, onun ağzından duymak,bir bıçak yarası gibi canımı yakmıştı. Ben, gurursuz bir kadındım. Onu hala,şu an bile kalbimde tutmak benim gurursuz bir kadın olduğumu haykırıyordu. Bir adamı sevmek, nasıl bu kadar suç olabilirdi? Müebbet hapis yiyeceğimi bile bile kalbimde onu saklıyordum. Evimde, yatağımda olsam hüngür hüngür ağlayacak duruma gelmiştim. Ama yapmadım. Yüzüme alaylı bir gülümseme ekledim,içimde var olan enkaza rağmen gülümsedim. "Gurursuz? Bu umrumda değil. Gururlu biri olsaydım senin o yüzünü gördüğüm an içimde ne var ne yok çıkarırdım. Dua et, gurursuzum,yoksa kendinden soğuyacak bir hale gelirdin. Kayahan Demircioğlu ben gurursuz bir kadınım lakin sen, şeref yoksunu bir adamsın. Eğer tek sözümle bana oda vermeyeceksen şimdi buradan çıktıktan sonra kendime bir oda seçer, aynı gün boşaltır, yerleşirim. Karar, takdir senin?" "Bana bak Gül!" Zoruna gitmişti; benimde çok gitmişti. "O ağzından çıkanlara dikkat et! Benim şerefimin,senin gibi birinin sorgulamasına izin verecek biri değilim. Senin sesini, yüzünü görmek istemiyorum dedikçe, sen benim yanımda bitiyorsun!" Dediklerine zerre kulak asmadım. Oturduğum yerden yavaşça ayağa kalktım. Onunla kavga etmeyecektim. "Benim gibi birinin, senin gibi birinin şerefine ayıracak vakti olmaz. Sesin bir daha bana karşı yükselmesin. Ben Hülya değilim. Madem sen bana oda vermeyeceksin,iş başa düştü. İstediğim odayı alacağım o zaman." Oturduğu yerden yüksek ses çıkararak ayağa kalktı. Önüme serilen, bir zamanlar hayranlık ile süzdüğüm heybetli bedene kaydı gözlerim. Yine aynı şey oldu;ona yine hayranlıkla baktım kısa bir süre. Anlamaması için gözlerimi ondan çektim. Ayakkabısının çıkardığı tok sesle yanıma daha doğrusu karşıma geçti. "Kayahan, biliyor musun sen benim ilk erkek arkadaşımsın." "Ve, sonun olacağım Gül." "Olamazsan?" "Olacaksın. Bir kalp sadece bir kişi için hızlanır. Senin kalbin ise benim için çırpınıyor." Kalbim, onun için hala çırpınıyordu. Yıllar önceki gibi,onun için hazırlanıyordu. Değişen tek şey,o benim sonum olmamıştı. İlk aşkım, kalbimin çırpınmasının nedeni olmuştu ama sonum olmamıştı. Ben aynıydım ona ama o,çok değişmişti. "İsteğini al, isteğine yerleş ama bir daha yanıma,bana gelme." Gelme... Yapamıyordum ki, kalbimin sadece ona giden yolu vardı,başka yoktu. Beni görmemek istediğini her hareketi ile belli ediyordu. Kalbimin ona giden yoluna her seferinde taş atıyordu. "Tamam. Benim istediğim de bu zaten,"dedim. Yalandı. Benim isteğim kalbimin yolunun sonunda onun kalbini görmekti. Son kez bana aşkla bakmasını istediğim lakin sinirle bakan gözlere baktım. "Git." Bana her seferinde bu kelimeyi neden söylüyordu? Bende isterdim gitmeyi,onu ardımda bırakmayı. Olmuyordu. Bunlar benim kontrolümde değildi. Ondan gözlerimi çekip, odanın kapısına çevirdim. Gitmem gerekti. Onun bana verdiği heyecanı geride bırakarak odadan çıktım. Kapıyı kapatıp sırtımı kapattığım kapıya yaslandım. Kafamı kaldırıp gözlerimi yumdum. Durgunlaşmam lazımdı. Kafamı eğip gözlerimi açtım. Karşımdaki kapıda yazan isim her şeyi unutmam için yeterliydi. ŞÜKRAN DEMİRCİOĞLU Sevgili annem. Çantamdan telefonumu çıkardım. Buse'nin numarasını tuşlayıp mesaj attım. Buse Aslan Buse,bana Kayahan Demircioğlu'nun odasının karşısında bulunan odayı hazırlat. Oraya yerleşeceğim. ...... Üzerime düşen sıcak su damlaları tüm bedenimi gevşetmeye başlamıştı. Üryan kalan bedenimde akan suların çıkardığı sesler tüm banyo duvarlarında yankılanıyordu. Bu ses bile insana huzur veriyordu. Bedenimden akan suların, içimde ona ait olan hisleri de alıp akmasını diledim. Her anım da onunla olan anılarımız canlanıyordu gözümün önünde. •••• Hayat ona hiç ummadığı zamanda birini karşısına çıkardı. Bir adamın sıcaklığına sığınacağını hiç düşünmemişti. Utanıyordu. Onu seviyordu lakin şu an onunla duş almak,tüm bedenine utanç duygusunu aşılıyordu. Arkasında ona sıkıca sarılmış, kafasını omzuna koymuş olan adam ise kollarının arasında ki küçük bedenin varlığı ile mest oluyordu. Bildiği, duyduğu her şeye rağmen ona gelmiş, yine kollarının arasına almıştı. "Utanıyor musun?" Dedi Kayahan. Utandığını biliyordu ama yine de ondan duymak istedi. "Evet. Bunlar benim için ilk." Sesi bile utandığını haykırıyordu. "Biliyorum. Sözümüzü unutma. Her heyecanı beraber yaşayacağız. Bunlar senin için ilkse benim için de ilk. Unutama Gül, biz her şeyin ilki olacağız birbirimizin." Evet ilkleri olmuşlardı. Gül,ilk kez bir adam için ağlamıştı. Kayahan,ilk kez bir kadını ağlatmıştı. ••••• |Bölüm sonu| .......
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD