21

4393 Words
21.BÖLÜM:"Dinmeyen Yangın"(+18) Kaderin Kaleminin Kırıldığı Acı Gece 04/02/2016 Bana hayatındaki en büyük mutluluğun ne diye sorsalar hiç kuşkusuz gözümün önünde ela gözler canlanır,bana yine aşkla bakardı. Gözlerim,bizim belki de yıllar sonra başımızı sokacağımız evin yatak odasında gezindi. Kırmızının en koyu halinde bir koltuk ile yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü. Mutluluğumu tarif edeceğim kelime yoktu lügatımda. Sevdiğim adam ve ondan bana bir hediye vardı karnımda. Hamileydim. Yaşım erken olabilirdi ancak Kayahan'ın sevgisi beni de, karnımdaki çocuğu da büyütürdü. "Beğendin mi?" Diye arkamdan gelen ses ile karnımdaki elimi yeni farkettim. Ona bugün söyleyecektim ancak vereceği tepkiyi hala nasıl olacağını bilmiyordum. "Evet,"dedim,genişçe gülümseyerek. Arkamı dönüp gülümsememin nedeni olan adama baktım. "Kayahan burası çok güzel." Kayahan, kapattığı kapıya yaslanmış, ellerini de göğsünde birleştirip bana bakıyordu. Ela gözlerindeki sevgi, tüm kalbimde yeni bahçeler yaptı, içimdeki kırmızı elbiseli Gül ise çocuksu bir sevinçle o bahçede koştu. Kayahan'ın gözleri, dudaklarımdaki gülümsemeye takıldı,uzunca baktı kendi eserine. Yüzümdeki bu gülümseme onun sayesinde vardı. "Çok güzelsin,"dedi, sihirli bir sesle. "Dudağındaki gülümseme için çok şeyden vazgeçebilirim." İltifatı üzerine kanımın yanaklarımda toplandığını hissettim. Bana güzel demesi her seferinde beni utandırıyordu. "Kayahan,"dedim,sızlanarak. "Utanıyorum." "Daha utanacağın bir şey yapmadık, Gül,"dedi Kayahan,alt dişlerinin arasına alıp. Haylazca bakan ela gözlerinin ise bedenimde gezindiğini görünce, kalbimin atış hızı kendini şaştı. Gözleri neden her seferinde heyecanlandırıyordu? "Ne demek istiyorsun?" Dedim, bilmeden ateşe yürüyerek. Kayahan, üzerindeki siyah deri ceketi, gözleri hala bendeyken ağırca çıkardı. Boynumda ve gerdanımda fazla oyalanan hareleri nedeniyle dizlerim titredi. Siyah deri ceketi beğenerek baktığım kan kırmızısı koltuğa attığı an,"Çıkar,"dedi, boğuk bir sesle. "Hıh,"diye aptalca konuştum. "O kırmızı elbiseyi,"dedi, tek elini saçlarına daldırıp karıştırırken. "Bedeninden sıyır." Sözleri, kanımı kaynattığında farklı bir sızının da kasıklarımda peyda olduğunu hissettim. Tam karşımda bana bakan adama karşı koymak imkansızdı. "Çıkarayım mı?" Gereksiz yere sorduğum soru onu gülümsetti. "Çıkar, bedenini görmek istiyorum." Dudaklarımı yaladım,ilk değildi ama hep sanki ilkmiş gibiydi. Ben,onun etkisinden asla çıkamayacaktım. Soğuktan titreyen elim, elbisenin arkasındakifermuara uzandı,bu zaman zarfında ise Kayahan'ın sol dudağının kenarı kıvrıldı. Açılan fermuar sesi ile hali hazırda kasılmış bedenim, daha da kasıldı. Bilmiyorum, içimde beni yiyip bitirmeye ant içmiş bir duygu vardı. Korkuyordum. Bu gece korkuyordum ve bu yüzden de Kayahan'ın kollarının arasına girmek istiyordum. Beni sarıp sarmalasın,bu duygu geçsin. Fermuarını açtığım kırmızı elbisenin askılarını, gözlerini bir saniye olsun benden çekmeyen Kayahan'a bakarak ittim, kırmızı elbisem ayaklarımın dibine düştü ve ben onun karşısında sadece iç çamaşırı ile kaldım. Hava yağmurluydu,evde bir şey çalışmadığı için de soğuk tenimi üşütüyordu. "Mükemmelsin,"dedi,hala benden uzakta, sırtı kapıya yaslı haldeyken. Ellerim, sütyen kopçama uzandı. Onu da çıkarmak istedim ama Kayahan, elini kaldırıp bana mani oldu. "Şşşşşttt,"dedi, kışkırtıcı bir ses tonuyla. "Onlar kalsın, onları ben çıkaracağım." "Kayahan,"diye utancın verdiği masumlukla konuştum. Ama o, elini ensesine atıp siyah tişörtü tek hamlede çıkardığında bu gecenin de bilindik bir sonla biteceğini anladım. Teni tenime karışacaktı, ruhlarımız sevişecek, bedenlerimizin dans edecekti. Bedeninden çıkardığı tişörtü ceketinin yanına fırlattı ama benim siyah gözlerim onun tam kalbinin üzerindeki gül dövmesinde takılı kaldı. Beni orada taşıyordu;tam kalbinin üzerine beni damgalamıştı. "Her zerreni istiyorum,"dedi, bedenime yürüyerek. "Seni,bana katmak istiyorum." "Kat,"dedim, cesurca. Onu istiyordum,hep olduğu gibi. Hep olacağı gibi. Onu her yerde istiyordum ve o benim her yerimdeydi. Aklımda, kalbimde... O,bendi. Düşündüğüm aksine arkama geçen beden ve hemen ardından bedenimde hissettiğim istek üzerine derince yutkundum. Kalçamın biraz üstünde bana baskı yapan ereksiyonu üzerine gözlerimi yumdum, dayanamadım. Söz konusu o olunca iradesiz biri oluyordum. "Gözlerini aç ve tam karşındaki aynaya bak,"dedi, nefesini kulağımın arkasına üflediği sırada. Kolumdan tutup olduğum yeri değiştirdi,bununla birlikte gözlerimi aralamak zorunda hissettim. Küçük bedenimin arkasında onun iri bedeni, yıkılmaz bir dağ gibiydi ve ben,o yıkılmaz dağa sırtımı yaslamıştım. Ona güvenmiştim,hep olacağı gibi. Siyah saçlarım,iki yana düşmüş az da olsa çıplaklığımı gizlemeye yetmişti. Askıları olmayan beyaz iç çamaşırım, sadeydi lakin bedenimde farklı duruyordu. Galiba... Seksi. "Bu gece aklını alacağım,"dedi, kulağıma doğru ama gözleri aynada benim gözlerime tutunmuştu. İri eli, karnımdan kasıklarıma yılan gibi süzülmeye başlarken benim yaptığım tek şey nefesimi tutmaktı. "Beni kavradığın an, tenindeki karşı konulamaz hükmüm bir kez daha kendini belli edecek." "Lütfen,"diye geveledim, susması için. Buna katlanamıyordum, sadece beni utandırıyordu. "Bu şekilde konuşma, utanıyorum." Saçlarımla uğraşan Kayahan, aynadaki gözlerini benden asla çekmemişti. Hep baktı; arzuyla, sevgiyle, merhametle. "Bunda utanılacak bir şey yok,"diye konuştu, pantolonunda belirginleşen erkekliğini kalçama sürterek. "Küçük Gül'ü ilk kez görmeyeceğim." Saçlarıma yaptığı sıkı at kuyruğu, kızaran bedenimi daha da gözler önüne serdi. Sözleri fazla edepsizdi. "Seni soyacağım," duraksadı,"tamamen." Yaptığım tek şey derin nefesler almaktı,başka bir şey elimden gelmiyordu çünkü. Tüm hâkimiyet ondaydı ve ben, kendimi onun kollarının arasına bile isteye bırakmıştım. Sütyen kopçama uzanan sıcak eli,tenimle temas ettiğinde nefesim titredi. Açtığı kopça ile zaten askısız olan beyaz sütyenim, ayağımın dibine aynı elbisem gibi düştü. Göğüslerim, düşen sütyen ile serbest kaldığında Kayahan'ın ela gözleri, vakit kaybetmeden uçları dikilmiş göğüslerime indi. Ela gözleri, küçük bilyeler gibi parladı arzuyla. Bedenlerimizin arasında kıvılcımlanan arzu, yakıcıydı. Onu da beni de kavurmak ister gibiydi. Yapıyordu da. Onun için yanan o ateşe,yine onun için düşünmeden atlardım. Kayahan'ın bedenimdeki eli,ucu şaha kalkmış olan göğsümü kavradığı anda başım,hazla geriye düştü. Geriye düşen kafam, Kayahan'ın omzuna düştüğünde aynadaki ela gözleri,hazdan geceden bile daha koyu olan gözlerime baktı. Sürekli gözlerimin içine bakıyordu, bunun başlıca nedeni ise aldığım zevki kendi gözleriyle görmek,bende yaşattığı şeyden tatmin olmaktı. Baş parmağı, nohut tanesi gibi olan göğsümü ezerek yana yatırınca,irademi sıkı sıkıya tutan ipler gevşedi ve ağzımdan çok kısık bir inleme döküldü boş odaya. Onun için açılan boynuma dudaklarını bastırdı, geri çekilmedi onun yerine derin bir nefes çekti içine. Hapsetmek ister gibi,kokumu içinde saklamak ister gibi. "Bugün birinci yıl,"dedi, dudakları boynumu talan ederken. "Tam bir yıl oldu,sen ve ben tam bir yıldır birbirimize aidiz." Boynuma dişilerini geçirdiği sırada eş zamanlı olarak da göğsümü acımadan sıkınca, avuçlarının arasında kuş gibi çırpındım. Canım yanmıştı ama buna eşlik eden de yaptığının verdiği tuhaf hazdı. Galiba bu hoşuma gitmişti. "Kayahan!" Dedim, kollarının arasından çıkmaya çalışırken. Ondan uzaklaşmak istedim ama o, buna izin vermedi. Daha da sardı bedenimi. Bırakmak istemez gibi sıkıca tuttu. "Sesini seviyorum,"dedi, dişlerini geçirdiği yere öpücükler bıraktığı anda. "Beni zorluyorsun,"dedim, bedenimde patlamak üzere olan isteğe bağlı olarak hırçınlaşmıştım. "Yavaş olmanı istemiyorum,ben de bunu sevmiyorum." Güldü. "En çok da asi hallerini seviyorum. Baş tutan, öfkeli oluşunu..." Göğsümdeki eli, aşağılara inmeye başladı. "... bunlar daha da içine gömülme arzumu arttırıyor." Külotun içine sızan eliyle,elim destek amaçlı olarak Kayahan'ın boynuna tutuldu. Mabedimde hissettiğim parmaklar, bedenimi dimdik bir hale soktu;bu kasıklarımı mahşer yerine çevirmişti. Dış duvarlarımdaki iki parmak, gözlerimin önünde siyah-beyaz noktalar oluşturdu. İşaret ve baş parmağının duvarlarımı ikiye ayırdığı an,ben daha ne olduğunu anlamadan bir parmağı içimde kendine yer edindi. "K... Kayahan..." Odadaki oksijen miktarı yetmiyordu,her an bayılacakmış gibi hissediyordum. "Hayır,"dedi Kayahan, anlam veremediğim bir anda. "Bekleyemeyeceğim, şimdi şu koltukta istiyorum seni." Ben daha ne olduğunu kavrayamamışken, bedenim Kayahan'ın bedenine döndü. Dudaklarını, dudaklarımın üzerinde hissettim. Bu her şeyden daha iyiydi. Kayahan, benim için çok özel bir adamdı. Geleceğimdi, hayatımdaki her anda var olacak tek adamdı. Dudakları, hırçın bir tavırla dudaklarıma baskı yaparken ben, sadece ona tutundum. Ellerim onun kollarına tutundu. İki eliyle yüzümü avuçlarının arasına alıp, kafasını yana eğdi. Bu yaptığı ile öpüşü kontrolden tamamen çıktı.  Alt dudağımı,iki dudağının arasına alan adam,fazla aceleciydi. Zaman yetmiyormuş gibiydi, oysaki onunla önümüzde koca bir gelecek vardı. Bedenimi, hızlıca kan kırmızısı koltuğa oturtturdu. Dudaklarımdan kopan dudakları ile önümde diz çöktü. Bacaklarım hafif aralık bir şekilde dururken, önümde diz çöken adam, dudaklarını bacağımın içine dokundurdu. İçim titredi, cayır cayır yanan mabedim,her an patlamaya hazır gibiydi. "Yatar hale geç,"diye emir verir gibi yüzüme bakmadan konuştu. Birlikte olacağımızı bilmekten mi bilmiyorum,deli gibi kalbim atıyordu. Josefin koltuğa avuçlarımdan destek alarak yatar hale geldim, benim için uygun olan koltuk, Kayahan için pek de uygun değildi. Benim ardımdan Kayahan, koltuğun ucuna geçmiş ela gözleri gözlerime sabitlemişti. "Nasıl hissediyorsun?" Sorusu beklemediğim bir anda geldi ancak aklıma düşen ilk şey, karnımda ona ve bana ait parça düştü. Vardı değil mi? Benim ve onun bir çocuğu olacaktı. "Mutlu,"dedim, karnımdaki çocuğu hatırlayarak. Mutluydum,o bize aitti. Sol elini baş hizama yerleştirip, bedenini bedenimin üzerine hafifçe temas ederek yerleştiren Kayahan ile karnımı heyecandan içime çektim,aynı zamanda da nefesimi tuttum. "Başka?" Dudakları,çeneme dokundu, değdiği yerde sevgiyi işledi tenime. "Huzurlu..." "Başka,"diye tekrar etti, gerdanıma ulaşırken. "Galiba,"dedim,tatlı bir sesle. "Biraz da istekli." Söylediğim şeyle gülen Kayahan'ın burnundan verdiği nefes, göğüs arama çarptı,bu huylandırmaktan başka bir şeye yaramadı. "Cesur Gül'üm,"dedi, göğüs aramadan karnıma doğru kendince çizdiği yolda ilerlerken. Küçük küçük öpücükler bırakıyor ve her öpüşünün ardından dudaklarını biraz daha aşağı iniyordu. "Sen nasıl hissediyorsun?" Hafifçe kafamı eğip cevap vermesini bekledim. İki dizinin üzerine çökmüş, kafası kadınlığıma hizalıyken gözleri bana döndü. "Mükemmel,"dedi, Kayahan. "Geceyi kıskandıracak kadar siyah gözlerinin bana arzuyla baktığı her an da değerli." "Seni arzuluyor muyum?" Salaklığımdan sormamıştım bu soruyu, sadece birlikte olduğumuz her an oyun oynayan oyken, şimdi ben olmak istemiştim. Kayahan, gülmek istedi ancak alt dudağını ısırarak güzel gülümsemesini benden mahrum bıraktı. "Fazlasıyla,"dedi, erotik sesle. Bacak arama çarpan nefesi, kışkırtıcı sesi beni çok zorluyordu. "Şu an,içine girmem için sabırsızsın ama ben," yutkundu,"kıvrandırmayı severim." Kayahan, parmaklarını beyaz iç çamaşırımın iki yanına getirdiğinde yapacağı şeyden dolayı ağzım aralandı. "Kayahan-" "Sakin ol,"dedi, heyecanımı yatıştırmak ister gibi. "Bunu sana hep yapıyorum ve sen de hep aynı tepkiyi veriyorsun. Sakin ol esmer hatun. Sadece kalçalarını kaldır ve gereksiz kumaş parçasından kurtarayım seni." Söylediği şeyi yapıp sadece kalçamı havalandırdım, saniyeler sonra da iç çamaşırım bedenimi terk edip zeminde bir yere gitti. Şimdi ise tamamen çıplaktım. Onun üzerinde ise siyah bir kot pantolon vardı. Kadınlığımdaki bir noktanın istekle sızladığını hissedince, eksik kalan yanlarımın dolmasını istedim. Sevgi istedim, merhamet, aşk... Onu istedim. "Sana ne istiyorsun diye sormam, Gül,"dedi, önümde diz çöken adam. İki yanda olan bacaklarımı omzuna koyduğunda sağ elim tutunmak için bir şey aradı ama bulamadım. "Çünkü sen, yalnızca beni istersin." Beni iyi tanıyordu;mimiklerime, jestlerime hâkimdi. İşaret parmağımdaki yüzük ile oynuyorsam öfkeli, boynumdaki güllü kolye ile oynuyorsam da genellikle utanmış olurdum. Tüm bunları da sadece o bilirdi. Klitorisimin üzerinde esen sıcak nefes, kadınlığımdaki iç dudakların kasılıp, gevşemesine neden oldu. Kendimi fazlasıyla kasıyordum. Nefesinden sonra hissettiğim dil ile,"Kayahan!" Diyerek ismini haykırdım. Çok fazlaydı... Çok. Zevk noktamdaki dilinin ucu, klitorisime baskı yaptığı zamanda sağ elim dudaklarımın üstüne susmam için bilincim dışında kapandı. Kafamı geriye atıp, yumduğum gözlerim ile avcumun içine onun adını haykırdım. Dakikalar boyunca dilinin işkencesi üzerine kendimi uçurumdan aşağıya atacağım sırada Kayahan geri çekildi. "Hayır..."dedim, yarım bırakmışlık üzerine. "Devam et." "Tatmin olduğun anda,içinde olmayı tercih ederim." Bedenimi, sanki oyuncakmışım gibi kucağına aldığında saniyeler sonra koltuğa oturdu,ben de bacaklarımı iki yana açarak kucağına. Şimdi yüzlerimiz aynı hizadaydı, gözlerimiz hiç ayrılmak istemezmiş gibi birbirine tutunmuştu. Pantolonunun ardındaki varlığı,bana baskı yaptığı için alnımı,onun omzuna düşürdüm. "Seni seviyorum,"dedim, gözlerimi yumarak. "Tek iyikimsin." Dudaklarını saçlarıma bastırdı,bana bir çeşit yanıt verdi. "Seni istiyorum,"diye boğuk bir sesle konuştum. Kendimi, altımda büyüyen erkekliğine ağırca sürttüm,bu onu rayından çıkmış tren gibi yaptı; kontrolünü kaybetti. Kalçalarımı tutan parmakları, etimi delmek ister gibi sıkılaştı. Canımın yanıyor olması sorun değildi, alacağım zevk bu gece daha önemliydi. "Gül,"dedi kucağında oturduğum adam. "Bu kadar istekli olman... Beni delirtmekten başka bir şeye yaramıyor." "Delirelim o zaman, Kayahan." "Sikeyim,"dedi, kafasını geriye atarak. Ben de alnımı omzundan çektim. "Diz çök, pantolonu çıkar." Kucağından ağırca kalktım,bunu yaparken kafası geride olan adamın kısık bakışlarını bedenimin her yerinde hissettim. Dizlerimin üzerinde çöküp, ellerimi siyah deri kemerinin üzerine uzattım. Kemeri onun yüzüne bakmadan açsam da,o gözlerini bir saniye olsun yüzümden ayırmadı. Kemeri ile işim bitince, pantolonun düğmesini açtım. İndirmek istediğimde hareket etmeyen Kayahan ile sorunun ne olduğunu anlamak adına Kayahan'ın yüzüne baktım. Gözlerimin içine arzu olmadığına emin olduğum bir duygu ile bakan Kayahan'ın tuhaf bakışı üzerine,"Kayahan,"dedim. Kayahan, boynumdaki kolyeyi uzanarak tuttu ve canımı fazlasıyla yakacak bir şekilde çekip, kopardı. "Ah!"dedim, acıyla. "Bu gece bunu istemiyorum,"dedi, kolyeyi gelişigüzel bir yere fırlatarak. "Sadece seni istiyorum." Pantolonu kendi başına çıkarıp tekrar attı ardında da, beni koltuk altlarımdan tutup tekrardan kucağına yerleştirdi. "Kavra beni,"diye ağzından hazla boğulmuş bir ses çıktı. Erkekliği aramızda iken,bana temas edişi inlememek üzerine alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Nasıl bir tutkuydu bu bilmiyorum ama, ikimizi de perişan etmeye yeminli gibiydi. Oturduğum yerden hafif bir açıyla yükselip,onun varlığını, kadınlığımın girişine dayadım. Girişimde bulunan başı hali hazırda yanan kadınlığımı daha da kavurdu. "İçine al,"dedi,iri ellerini belimin iki yanına koyup. Yavaşça Kayahan'ın üzerine oturduğumda, erkekliğinin başı içime girdi. Birleşmenin verdiği ihtirasla alnmı alnına dayadım. Tamamiyle birleştiğimizde,"Gül!" Diyerek ismimi haykırdı Kayahan. İçimde yer edinen erkekliği, kalp gibi atıyordu ve ben,bunu hissediyordum. Gerilen vajina kaslarım, Kayahan'ı sıkıca sarmıştı. "Şeytan gibisin,"dedi, belimden tutup beni yüksektip. İçimde kayan et parçası,daha fazlasını bana vermek ister gibi daha da sertleşiyordu. "Kışkırtıcı." Tekrardan kucağına oturduğumda en kuytularımda hissettim onu. "Kayahan!" Kayahan durmadı, duymadı. Kucağında onun belirlediği ritim yetmemiş gibi beni bir anda josefin koltuğa yatırdı. Koltuğunun kenarına gelen kafam, geriye düştü. Bunları umursamadım, Kayahan birlikte olduğumuz her an hakimiyeti kendi eline almak istiyordu. Tekrardan içime giren penisiyle iki elimle Kayahan'ın boynuna tutundum. Her kendini bana itişinde gerilen kaslarım, elimde olmadan kasılıyordu,bu da Kayhan'ı daha da sertleşiyordu. "Üzgünüm,"dedi, belli belirsiz. Bunu az önceki kolye olayından yaptığı için bir şey demedim. Canımı yanmıştı ama ondan gelen acı bile sevgi olurdu bende. Odada sadece bizim birbirine çarpan tenlerimizin melodik sesi duyuluyor ona da ağzımızdan dökülen inlemeler eşlik ediyordu. Ona olan özlemimim asla sönmüyordu. Kendine bir ritim belirlemiş, bundan ise asla sapmamıştı. Siyah saçları terden alnına yapmış,daha da etkileyici duruyordu. Gözlerimizin birbirine sarıldığı an, dışarısı her ne kadar buz gibi olsa da,ben onun ela gözleri sayesinde ısındım. Onu seviyordum. Ona aşıktım ve o da bana aşıktı. Hayatımın adamını bulmuştum,aşka inanmazdım bir de güya. Varmış, aşk onunla somut bir hal aldı. Kayahan,hayatımı mükemmel kılan en önemli detaydı. Göle atılan taştan yayılan dalga gibi bedenime yayılan dalga nedeniyle elektrik akımına kapılmışım gibi bedenimi karşı konulamaz bir titreme sardı. "Kaya...." Diye ismi dökülmek istedi dudaklarımdan ama onun dudakları sözlerimi yuttu. Kendini son kez bana çarptığında içime dökülen sıvı elimi ayağımı boşaltmıştı. Derin nefesler alırken Kayahan kendini içimden çektiği an, boşluk hissiyatı nedeniyle nefesim titredi. Koltuğa bitkin bir hâlde yatan bedenimi kucaklayan Kayahan,beni çok geçmeden yatağa yatırdı, üzerimi de sıkıca örttü. (+18 sonu) Onun da yatacağını sandım ama o, koltuğa attığı ceketinin yanına gidip telefonunu aldı. Siyah telefonunu kulağına dayadı,bense sadece yattığım yerden onu izlemekle yetindim. Yorgun hissediyordum çünkü. "Alo Furkan,"dedi Kayahan, arkası bana dönükken. "Her şey hazırsa bu gece yola çıkacağım. Daha fazla kalmama gerek kalmadı." "Nereye gidiyorsun, Kayahan?" Telefon konuşması bittiği an, sorduğum soru üzerine omzunun üzerinden bana baktı. Dudağının kenarı kıvrılmış olmasına rağmen bunun bir gülümseme olmadığına emindim. Bana cevap vermedi,bunun yerine üzerini giyinmeye başladı. "Ailenle ilgili bir sorun mu? Yapabileceğim bir şey var mı?" Ailesine saygı gösteriyordum,hatta fazlasıyla düşünüyordum. Beni sevmeleri için de bayağı bir çaba harcadığım kesindi. "Ailemle ilgili şeyler sadece beni ilgilendirir, Sancar." "Haklısın, üzgünüm." Kırılmış olmama rağmen haklıydı. Ailesi ile ilgili şeyleri kurcalamak bana mı kalmıştı? Tamamiyle giyinen Kayahan, yatağın ucuna geçti. Bana bakışından hiç hoşlanmamıştım. Sanki... Alay eder gibi bir hâli vardı. "Bugünden sonra beni bir daha aramayacaksın,"dedi, gözlerinin aksine ifadesiz bir sesle. "Hiçbir şekilde benimle irtibata geçmeyeceksin." "Bu..."dedim, şaşkınca. Neler diyordu? "Bu da ne demek Kayahan?" "Şu demek, güzelim,"dedi, yataktaki halime alayla bakarak. "Seninle olan işimiz bitti. Benim artık gitmem gerekiyor." "Kayahan,"diye konuştum, hala anlamak istemeyerek. "Seni anlamıyorum." "Bitti,"dedi, alnına düşen saçlarını geriye atarak. "Ne sanıyordun ki? Evlenecek miydik? Hadi ama Gül, akıllı bir kadınsın sen. Kim evlenmek isteyeceği kadını her fırsatta altına alır." Ne diyordu? Altına alır... "Ne?!" Dedim,sağ yanağımı süsleyen gözyaşımla. Hayır... Lütfen şu anda bu yaşanan şey gerçek olmasın. "Bir de ağlıyor musun?" Diye alay etti benimle. "Kızım sen ne saçmalıyorsun? Sikiştik diye görünmez bir iple bağlanmadın bana." Kalbimin sıkıştığını, boğulduğumu hissettim. Gözlerim acıyla yanarken yaptığı tek şey, elimin altındaki yorganı sıkmak oldu. Neydi bu şimdi? Benim yaşadığım her şey bir hiç miydi yani? "Yalan mıydı?"dedim, karşısında çocuk gibi ağlayarak. Boğazımda bir yumru vardı, konuşmama engeldi. "Beni kandırdın mı?" Güldü. Ben çocuk gibi ağlarken o, güldü. "Seni kandırmadım ben. Yattık biz Gül. Bir zorlama olmadan sadece seks yaptık. Sana evlilik vaat etmişim gibi davranma. Karşımda aptal konumuna düşüyorsun." Bir yılım yalan mıydı? Ben mi yanlış anlamıştım? Yalan söylüyordu,beni seviyordu. "Kayahan yapma,"dedim, oturduğum yerden utançla daha da küçülerek. Utanıyordum ve nedenini bilmiyordum. "Sözlerin canımı yakıyor." Gözlerine bakamıyordum, azrail gibi başımda dikilmiş adamdan çekiniyordum. "Yalan söylüyorsun,"dedim, acıyla. Ama değildi,yalan değildi. Her şey yalandı ama bu değildi. "Kim ne dedi Kayahan? Ben mi bir şey yaptım? Kalbini mi kırdım?" "Yeter, ağlamayı kes artık!" Öfkeli sesiyle yerimde sıçradım. Korkutucuydu. Ben ne yapacaktım? Babama, anneme ne diyecektim? "Yapma,"dedim,yana yakıla. "Gitme. Beni burada bırakma. Toparlanmam Kayahan. Yapamam. Lütfen..." Ölmek istemiyordum. Ama o, beni öldürmek için özenle seçiyordu kelimelerini. "Benim bir hayatım var, Sancar,"dedi, ikinci defa soyadımı kullanarak. "Ve onda da sana yer yok! Sadece biraz eğlendik. Yakama yapışacak kadar ucuz bir kadın olduğunu önceden tahmin etseydim, seninle arama mesafe koyardım." Benim bir hayatım var... Onda da sana yer yok! Hani hiç bırakmazdı?Hani çok seviyordu? Bu muydu aşk? Bu muydu sevdiğine kıyamamak? Demek ki sevmiyormuş. Sevse canını yakmazdı. Kalbinde canhıraş çığlıklar attırmazdı. "Ben seviyorsun sandım!" Öfkeliydim. Kırgındım, kızgındım. Hakarete uğrayan bir kadındım,bunu ise sevdiğim dediğim adam yapıyordu. "Beni küçük bir kız olarak gördün! Oyun oynadın! Ama duygularım vardı! Seni sevdim,bunu bile bile yaklaştın bana! Gitseydin,hep yanıma gelen sendin! Hep bana,sen geldin! Hiç mi sevmedin beni! Küçücük bir şeyde mi olmadı, o gaddar kalbinde!" Her zaman kurak olan gözlerim,bu gece sele kapıldı. Kalbimde yanan bir ateş varken, yanaklarım ıslandı ama ateşi söndürmeye yetmedi gücü. "Hayır,"dedi, dediklerimden etkilenmemiş bir şekilde. "Hiç sevmedim." Yavaş yavaş öldüğümü anladım. Ağlamaktan titreyen bedenim ölmeye hazırdı. Aciz miydim? Ondan aşk dilendim,bu kadar mı yalnızdım? Hani geleceğimdi? Oysaki bir gecede bitti. Hani benim için her şeydi? Halbuki bir hiçti. O, hiçbir zaman bana ait olmamıştı ama onu şu anda kaybediyor olmak kalbimi kırdı. "Teşekkür ederim,"dedi,beni öldüren son cümleyi kullanarak. "Bu kadar acımasız olamazsın." Adım sesleri karıştı, hıçkırık seslerine. "Eğer gidersen! Sana eski Gül'ü mumla artırım! " Kafamı kaldırıp yaşlı gözlerle baktım ardından. O,ise küçümseyen gözlerle baktı halime. "Sen,bu geceden sonra benim karşıma dikilecek kadar güçlü değilsin! Hayatına bak." Aceleyle,"Kayahan gitme! Kayahan, ben-" gitti. Ona hamileyim diyemeden gitti. Her şey elimden alınmış gibi bitiktim. Ne yapmıştım?! Onu sinirlendirecek bir şey mi yaptım da gitti? Odaya girdiğimde komidinin üzerine bıraktığım telefonumu aldım. Hülya... Sadece o anlatırdı her şeyi. Ben de onu aradım. "Hülya,"dedim,kısık bir sesle. "Hülya yardım et! Kayahan gitti!" "Sonunda,"dedi Hülya kahkahalar atarken. "Bir an sana aşık olacak sandım. Bunca zaman yanında kalması gereksizdi! Resmen küçük bir kız çocuğunu eğlendirdi." •••• Bazı adamlar vardır; sevdiğinin saçının teline zarar gelse, tam yüreğinin ortasında bir oyuk oluşur, sızan kan da acısının en kırmızı halidir. Dokunmaya kıyamazdır. Bazıları da vardır ki;onlar en acımasız olandır. Sevmez, kendinden başka hiç kimseye değer vermez,önemsemez. Gül gibi solup gitse de yine de bir damla suya muhtaç bırakır, solmasına göz yumardı. Kayahan Demircioğlu, hayatıma giren en acımasız adamdı. Kabul ettim,onunla birlikte geldim. Pişman değildim,bana bunu sadece o anlatabilirdi. Babam o yataktan kalkmadığı sürece geçmiş kilitli kalacaktı. Ormanda kalan bir eve gelmiştik, muhtemelen yalnız konuşmak istiyordu. Oturduğum koltuğun karşısına geçen beden, durgun gözlerimin odak noktası oldu. Kayahan Demircioğlu benim miladım, benim yıkımım. "Seni dinliyorum,"diye konuştum,onunla aynı yerde kalmaya tahammül edemediğimi göstermek adına. Kayahan arkasına yaslandı. Yol boyunca konuşmamıştı, şimdi de susup yüzüme bakıyordu. "Yeni bir ilişkiden çıkmıştım,"dedi,söze başlayarak. "Bir gün eve geldiğimde babam yanına çağırdı beni. Gittiğimde yeni bir ortaklık yapacağını, benim de çocukları ile kaynaşmamı istediğini söyledi. Kötü bir ayrıldıktan sonra farklılık iyi gelir dedim, seni de erkek sandım. Birkaç gece içer kafa dağıtırız diye düşündüm. Antalya'ya geldiğimizde babanın iş yerine gidip, yemek için sözleştik. Çıkışta ise seninle karşılaştık. O gün senin kim olduğunu bilmiyordum. O gün eve geldiğimde babam, önüme senin fotoğraflarını attı,"diye anlattığı sırada kafasını geriye atıp yutkundu. "Ortağının kızının gönlünü hoş tutmamı istedi,ben de yaptım. Seninle yakınlaştım ama bu normal bir şeydi yani art niyet yoktu. Eğlenceli, biraz da deli bir kafan vardı ve İstanbul'a dönene kadar iyi zaman geçiririz sandım. Öyle de oldu ilk zamanlar. İyiydik,kafamızın estiği gibi davranıyorduk ancak çizdiğin çizimlere bakarken ki yakınlaşmadan sonra benim için işler değişti. Yanında eskisi gibi rahat edemiyordum, tuhaftım işte... Sana ilgi duymaya başladım." Buraya kadar anlattığı hiçbir şeyde tuhaflık yoktu, olduğu gibiydi. Arkadaş olduğumuz zamanda her zamanki gibi çizimimi ona göstermek istemiştim çünkü düşüncelerini çok önemsiyordum. Kayahan'ın yaptığı ani harekeket ile elim ayağım birbirine girmişti. O gün, boynumu öpen dudakları bende kalıcı şaşkınlık yaratmıştı. Beni öpmemiş olmasına rağmen tutkunun en koyu halini ilk kez o gün yaşamıştım. Ancak ben, ondan önce de Kayahan'a ilgi duyuyordum. "Yalan söyledim,"dedi, gözlerini yumup gülümsemeye çalıştı ama olmadı. "Seni sevdim." "Hiç mi sevmedin beni?" "Hayır, hiç sevmedim." "Ortaklık umrumda değildi,siz çizecektiniz biz de internet sitesinde ve mağazada satacaktık. Benim umrumda olan sendin,ailen değil sendin. Çok doğaldın. Tavırların,saçma sapan espirilerin... Herkesi kendine çekerdi,ben de sana çekildim." Bana aşık olduğunu söylüyordu ama bundan önce kırdığı kalbim tepki bile veremedi. "Bir gün eve geldiğimde babamla anneni gördüm. Annenin üzerinde bornoz vardı, beni görünce de neye uğradığını şaşırdı,"güldü,"babamla yatmıştı. Midemin ilk kez o gün bulandığını hissettim. Annen evden gidince babamla kavga ettik. Aklımda sadece sen vardın,sana söylemem gerekiyordu ama babam o gün, gerçek beni sana anlatmakla tehdit etti. Sustum. Susmak zorunda kaldım çünkü." Eliyle yüzünü sıvazladı. Aslında anlatmak istemiyordu ama anlatamazsa da gideceğimi bildiği için susmuyordu. "Devam et,"dedim, tekdüze bir sesle. "Günler geçti,zaman su gibi aktı. Annen her gün soluğu babamın yanında alırken bir gün baban beni aradı. Konuşalım dedi,ben de kabul ettim. Baban.. Taner Sancar,çok zeki bir adamdı. Onun zekasına hayrandım. Her şeyi gördü ama karısının ihanetini göremedi. Yakınına aldığı herkesi araştırırdı,bizi de araştırmıştı. Beni yaptığımı, babamın işlediği cinayeti öğrendiği an bizimle tüm bağlarını kopardı. Aynı zamanda da senin hayatından def olmamı haykırdı yüzüme. Seviyorum dedim ama benimle alay etti,o gün de senin bana ait bir çocuğu bile karnında taşımayacak kadar gelip geçici bir şey olduğumu söyledi. Bebeği aldırdığını duyduğum an, bir daha doğru düzgün düşünemedim. Ama bir seçim yapmam gerekiyordu. Baban, tüm ailemi bitirecek dosya ile bana bakarken benim sadece gitmem çıkış yoluydu. Çocuğumu aldıran bir kadının yanı değil. Gitmeden önce seni paramparça ettim çünkü geri döndüğümde beni affetme istedim,geri gelirdim de. Erdem ve Yaren ile de seninle olduğum zamanda tanıştım.... Babanın en büyük hatası, annene olan sonsuz güveniydi. Tüm mal varlığınız annenin üzerineydi. Hukukî bir süreçte baban, başı ağrımasın diye böyle bir şey yapmış. İstanbul'a giderken de annen hepsini alıp gitti." Babam hep şöyle derdi; alnında ve kalbinin üzerinde bir yarık varsa bıçağı ilk dostunun avcunda ara. O zamanlar anlamadığım bu cümle şimdi çok şey ifade ediyordu. Babama ise ayrı şaşırmıştım. Duygularımı,ne hissedeceğimi düşünmeden yapmıştı bunu. Herkesten beklerdim ama babam,hiç beklemediğim bir anda düşmüştü aklıma. Duyduklarım bende neden etki yaratmamıştı? Yaşadıklarmı geri verecek miydi? "Hep kendimi suçladım,"dedim,bu kez de ben anlatmaya karar verdim. "Ne yaptım da gitti dedim ama ben, hiçbir şey yapmamıştım. Ben aynı yatakta ilk seni, sonra babamı, sonra da annemi kaybettim. Yaşadığım onca şeye rağmen hastanelerde sabahladım. Babam içim kendi acımı içime gömdüm ama biliyordum bir gün acım gömdüğüm yerden geri büyüyecekti. Karnım burnumda çalıştım. Bildiğinin aksine aldırmadım ve sen de bunu evde anladın,"dedim,bende gerçekleri masaya koyarak. Kayahan'ın gözlerinde görmüştüm anladığını. Geriye attığı kafasını kaldırıp bana baktı,ben de anlatmaya devam ettim:"Seninle çizdiğimiz tüm çizimleri sattım, benim adım bile geçmedi. Bu şeklide iflasın eşiğinden döndüm. Ama en yandığım nokta, hastane odasında babamla sizin düğün neşenizi izlemek oldu." "O senin bedenine uygun mu?" "Düzgün davran, biraz kadın ol!" "Çok yeme!" "Hayır,hiç sevmedim!" "Sadece yattık!" "Benim bir hayatım var, Sancar. Onda da sana yer yok!" "Aslında acınacak hâlde olan bem değil,sizsiniz." Hayır,bu gece o gece gibi olmayacaktı. Bu kez benim canım yanmayacaktı. "O baban, annemi sevmiyor. Anneme hem acıyorum,hem de anlıyorum,"devam ettim. Bu gece durmayacaktım. "Sana da acıyorum Kayahan. Ben hep senin gözlerinin içine bakarken o gece geliyor aklıma. Peki ya senin? Annenin katlinin gözlerinin içine bakarken hiç mi annen gelmiyor gözlerinin önünde?" Sözlerim onu hayrete düşürdü. Bunu beklemiyordu. Bu gece açık oynuyorsak ben de ona uyardım. "Kes," Dedi, uyarır bir sesle. "Hasan Demircioğlu,kendi karısının katili bir adam! Senin öz baban, annenin katili! Şimdi söyle! Sen mi acınacak haldesin, ben mi?" "Kes!" Dedi, yerinden fırlayıp. "Bağır! Bu hiçbir zaman gerçeği değiştirmez! Senin annenin kanı, babanın elinde! Hasan Demircioğlu, kadın katili bir şerefsiz!" "YETER!" dedi,beni bile susturan bir sesle. "Senin canını yakarım Gül,beni vurmaya çalışıyorsun ama ben, senin o zehirli dilini hakim olacağın tek kişiyim!" "Ne o,zor mu bunları duymak! Sizin aptal yerine koyduğunuz bu kadının yaptığınız hiçbir şeyi yanınıza bırakmayacak." Daha fazla ona katlanmamak adına koşar adımlarla evden çıktım. "Gül!" Diye arkamdan bağırdı Kayahan. "Nereye gittiğini sanıyorsun!" Karşısında ağlamamak için dirensem de ona bakmayınca kendime engel olamadım. "Gül!" Diye bağırdı, arkamdan gelen adam. "Gir şu eve." Bir ipin ucuna asılı halde gibiydim. Boğazıma dolanan o ip, altımdaki tabure sayesinde etkisizdi ancak Kayahan,hiç düşünmeden bu gece o tabureyi altımdan çekmiş, beni öldürmüştü. "Hayır!" Dedim, sesim artık bağırmaktan çatallaşmış, boğazım ise ağırmaya başlamıştı. Onunla neden gelmeyi kabul ettim ki? Yüzüme düşen yağmur damlaları, gözyaşlarımı saklasa da gök gürültüsü acı sesimi gizlemedi,bunu başaramadı. Ormanlık yolda ilerlerken,sağ kolumla yüzümdeki yağmur damlalarını sildim,ben sildim yenileri eklendi. Gözyaşlarım ise buna eşlik etti. "Nereye gideceksin?! Kes şu aptallığı benimle gel,"dedi, önüme geçen adam. Yağmur onu da vurmuş, siyah saçları alnına yapışmıştı. Peşimden koştuğu için de göğsü hızla inip kalkıyordu. "Hiçbir şey!" Dedim, kafamı iki yana sallarken. "Hiçbir şey eskisiyi düzeltmez! Ne ben eski Gül olurum,ne de sen hiç olmamış Kayahan! Babam sizin yüzünüzden o halde, ben senin yüzünden bu haldeyim! Senin gibi iğrenç bir adamla daha fazla aynı yerde kalır mıyım sanıyorsun sen! Beni kullandın! Duygularımı, bedenimi.... Bunları hak etmemiştim ben! Benden gençliğimi çalan sensin! Hepiniz sanki hiçbir şey olmamış gibi gelip yine bana kafa tutuyorsunuz! Az önce duyduğun o şey varya,benim bildiklerimin çeyreği bile değil! Sizi belki babam bitiremedi ama ben! Ben hepinizi mahvedeceğim!" Bağırdım,içimi döktüm. Ama olmadı,bir an olsun öfkem, kırgınlığım dinmedi. Daha da büyüdü. Kayahan, eliyle arkamda kalan evi işaret edip,"Geç eve konuşalım!" Dedi. Söylediklerim zaten düz olan surat ifadesini daha da ifadesiz yaptı. Yüzüne haykırdığım gerçeği benim ağzımdan duymak onu derinden sarsmıştı. Hak etmişti,yine benim canımı yakmak istemişti ancak bu kez canı yanan o olmuştu. Beni hiçbir şey bilmiyor sanarken, bildiklerimi duymak onu öfkelendirmişti. "Ben, babamı o yataktan kaldırdığım an, hepinize kıyamet kapısı aralanacak. Ama babam o yataktan kalkmazsa ben kendi ellerimle sizi diri diri ateşe atacağım." "Eve gir!" Diye tekrarladı. Ona cevap vermedim,bunun yerine telefonumu cebimden çıkarıp birini aramayı tercih ettim. Elimden çekilip,yere fırlatılan telefon ile öfkeyle,"Ne yaptığını sanıyorsun,sen!" Diye sordum. "Eve gir,daha konuşmamız bitmedi." •••• Çalan telefonum ile arayını Kayahan sandım ama babammış. Saatler olmuştu ama ben hala aynıydım. "Efendim baba,"dedim, aramayı yanıtlayarak. "Gitti,"dedi, baban bitmiş bir sesle. "Beni sevmediğini söyleyip gitti. Annen... Beni terk etti. Hasan denen adamla gitti Gül. O adam kendi karısını öldürdü,ya annene de bir şey yaparsa... Ara söyle geri gelsin,ben yapamam. Onsuz olmaz." Daha sonra ise yüksek bir gürültü duydum. "Babaaaa!" •••• Ben Gül Sancar,bir gecede üç kez öldüm. Sevdiğim adam,beni kendinden mahrum bıraktı; soldum. Babam, hayattan kopmak isterken beni kopardı; öldüm. Annem gitti, giderken de beni ezdi; yok oldum. Kayboldum. Alnında ya da kalbinde bir yarık varsa bıçağı ilk dostunun avcunda ara. Çünkü beni hep yakınlarım vurdu. Zaaflarım beni öldürdü.

Read on the App

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD