20

1673 Words
20BÖLÜM:"Son Bulan Yangın" Geçmiş, zehirli bir sarmaşık gibi etrafını sardığı an, nefesinin sana yetmediği an, yavaş yavaş öldüğünü farkedersin. Belli etmeden, sessizce büyür ruhunda. Benim, gizli katilim, geçmişimdi. Onu yok sayamazdım, tam da Kayahan'ın dediği gibi. Vardı, benimleydi. Hep de olacaktı. İstisnasız ensemde bir nefes gibi, benimle olacaktı. Silemezdim, atmazdım. Gerçekti. Parmağımı ağzımın içinden çektiğim an, boğazıma kadar gelen sıvıyı klozete boşalttım. Boğazımı kezzap gibi yakan tat, acı vericiydi. İki yanda destek için tuttuğum ellerimden destek alıp ayağa kalktım. Bu,bana geçmişten kalan alışkanlıklardan sadece biriydi. Çok yediğimi anladığım an, içimdekiler fazlalık hissi yaratırdı, onlardan kurtulmam gerektiğini savunurdum. Kayhan ile yemek yemek istemiştim ancak yemediğim için morali bozulmaya başlayınca kendimi zorlayarak o ayağa kalkana kadar yedim. Kilo almak istemiyordum, bedenimdeki fazlalıklar beni rahatsız edecekti çünkü. Sifonu çekip hiç istemediğim aynanın karşısına geçtim. Az önce yaptığım şey nedeniyle yüzüm kıpkırmızı olmuştu, birkaç kez denemek de bunda etkiliydi. Dudaklarım, kurumuş ve çatlamış bir şekilde kötü duruyordu. Siyah saçlarımı ensemde at kuyruğu yapmıştım ancak gün içinde birkaç tutam asi bir tavırla iki yana dökülmüştü. Şu anki halim, birkaç sene önceki beni hatırlattı. Üzerimde olan kırmızı sweatshirt, siyah eşofman ile her zamanki halimden sıyrılmış bir ben vardı. Bugün işe gitmemiştim,bu yüzden de ev halimleydim. Dün yaşananlar aklıma gelince, kuruyan dudaklarım kıvrıldı,bu da canımı yakmıştı. Kayahan'ın yüz her şeye değerdi. O gün, Osman Bey'in ardından baktığı an her şeyi anlamıştım. Hemen Osman Bey ile iletişim kurmuş,bana bu konuda yardım etmesini istemiştim. Kabul etmişti ancak ortaya koyduğu şey, benim açımdan çok kötüydü. Arabaya benim zorumla takılan GPS takip cihazından sonrası Osman Bey'e aitti. Yolun yarısında Osman Bey, arabası için çalıntı ihbarı yapmıştı. Tüm bunlar ise beni odamdan etmişti. Osman Gök,bunun karşılığında hisselerini geri almak istemişti;bu teklifi kabul ettim. Kayahan ile daha fazla aynı yerde olmak istemiyordum. Buraya gelirken bana bu kadar yakın olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti ama o, sürekli soluğu benim yanımda alıyordu. Anlıyordum,bana rahat vermemek istiyordu,ki başarıyordu da. Rahat bir nefes alamıyodum,bana aldığım her zehir etmeyi çok iyi başarıyordu. "Eşek suratlı,"dedim,diş fırçasına uzanırken. "Eşek suratlı,adama neden onu söyledin!" "İmalar falan yapıyordu,götü başı ayrı oynuyordu," durdu, dediğimi yeni farketmiş gibi gözlerini büyüttü. "Eşek suratlı ne kızım!" Macunu sıktığım diş fırçasıyla dişlerimi fırçalamaya başladım. Hala boğazımda bir acı bir tat vardı ve bir şeyler içmem gerekiyordu. "Ne bileyim Kayahan, birden ağzımdan kaçtı." "Senin ağzından eşek suratlı bir anda mı kaçtı? Üzerinde bayağı bir düşünülmüş gibi duruyor bu, Gül." Kısa bir sürede dış fırçalama işim bitince lavabodan çıktım, kapıyı kapattığım esnada bana doğru hızla yürüyen Cemile Hanım ile,"Ne oldu?" Diye sordum. "Efendim, aşağıda bir beyefendi sizi bekliyor, çok yakından tanıdığınızı söyleyince salona davet ettim,"dedi, hızlıca. Benim evimde,çok yakından tanıdığım bir beyefendi? Benim hayatımda bir beyefendi yoktu ki zaten? "Tamam,"dedim,hala adamın kim olduğunu düşünürken. Her önüne geleni de eve alması ayrı meseleydi. Kim olduğunu merak ettiğim için hızlıca salona yürüdüm. Ben yürüdükçe de salondan gelen konuşma sesleri aynı şekilde arttı. "Lütfen, kalkar mısınız? Annem hiç hoşlanıyor böyle şeylerden." Kayhan'ın kibar sesiyle geleni daha da merak ettim. Birkaç adımla salona girdiğimde ise tüm sinirimi bozan adamın koltuğumda oturduğunu, Kayhan'ın ise onun karşısında ayağa kalkmasını beklerken gördüm. Kayahan, tek eliyle gömleğinin yakasındaki düğmeleri açarken, gözlerini bir saniye bile Kayhan'dan ayırmadı. Ela gözleri, karşısında duran minik bedeni inceledi. "Neyden hoşlanıyor senin,deli anan?" Dedi Kayahan, koltukta iyice rahat bir pozisyon alarak. Bana deli demesi üzerine kaşlarım anında çatıldı. Ne sanıyordu bu kendini? "Bundan hoşlanmıyor,"diye hemen yanıt veren Kayhan, kafasını kaldırdı. Kayahan'a kafa mı tutuyordu? "Annenin hoşlandıkları ile ilgilenmiyorum,"diyen Kayahan,iki yana açtığı bacaklarına, dirseğini koyup Kayahan'a biraz daha eğildi. "Lütfen annem hakkında düzgün konuşun. Buraya gelip,sizi görünce çok sinirlenecek." Kayhan, neden bu kadar kibarsın? Hele ki şu adama karşı? "Sadece konuşmaya geldim,"dedi Kayahan, eğlenen bir sesle. "Buna da sinirlenmez annen." Evime neden geldiği bariz belliydi. Son yaptığım şey yüzünden öfkesini dökmeye gelmişti galiba. "Annem sizden hoşlanmıyor,bunu gördüm." Bunu söylediği an, Kayahan'ın yüzü anbean soldu. Gülen ela gözlerindeki su kurudu. "Ne zaman gördün?" Kayhan,"Dün,"diye konuştu. "Anneme söylediğiniz şeyler çok kötüydü. Yemek yiyemiyor ama ben çabalıyorum. Bugün yedi ve yiyecek. Sizin yaptığınız şey,onu sadece ağlattı. Kalbiniz kötü." Kayhan'ın bunu bildiğinden asla haberim yoktu. Bu gün o üzülmesin diye yediğim her şeyi de az önce midemden boşaltmıştım. Kalbi kötüydü. Acımasızdı,en çok da bana karşı asla düşünmeden konuşuyordu. Kayahan,kendi oğlunun ağzından duyduğu sözler ile yutkundu. Kayhan, benim düşündüğümün aksine babası ile arasına belli bir mesafe koyuyordu ve geçmiyordu. "Boşuna çabalıyorsun,şu anda yediklerini geri çıkarmakla meşguldür,o. Onu düzeltemezsin." "Seni en iyi ben tanırım, Gül." Gözlerimi kısıp,"Nereden biliyorsun ki? Bunu hiçbir zaman anlayamazsın,"dedim. "İnan bana,çok iyi bir gözlemciyim. Baktığım hiçbir şeye boş bakmam ve sen jestleri ve mimikleri çok belli bir kadınsın." "Siz annemi tanımıyorsunuz,"diye çıkıştı Kayhan, Kayahan'ın beni ne kadar iyi tanıdığını bilmediği için. O ,benim yanımda yalan olsa da, ben hep gerçektim. Her duygum gerçekti. Ben onu tanımıyordum ama o,beni çok iyi tanıyordu. Tatlı bir öfkeyle gözlerini bana çeviren Kayhan,beni görünce kısa bir süre şaşardı. Kendine geldiğinde ise parmağı ile Kayahan'ı gösterip,"Anne şu adamı evden atabilir misin? Gitmesini söyledim, gitmedi,"dedi,inat ederek. Kayhan pek inatçı biri değildi ancak şu anda işi inada bindirmişti. "O adam öyledir,"dedim, dikildiğim yerden onlara doğru yürümeye başlarken. "Sürekli istemediğim halde burnumun dibinde olmayı huy edinmiş." Kayahan, direkt olmasa da ona söylediğim şey ile sert nir bir nefes verdi. Dizlerindeki ellerini çekip, bedenini dikleştirdi. Sanki ev onunmuş gibi tek kolunu koltuğa koydu. Rahatlığına diyecek kelime bulamadım. Buraya ilk geldiğimde beni yollamak isteyen adamdan eser yoktu. Şimdiki adam, sahiden de burnumun dibinden ayrılmıyordu. "Sürekli bana oynayan sen yüzünden buradayım,"diye kendinden emin bir şekilde konuştu. Kayhan'ın yanına gidip elini omzuna koymuştum ancak gözlerini Kayahan'dan bir saniye olsun çekmemişti. "Bugün seni çekecek durumda değilim, Kayahan. Yarın yaparsın konuşmanı,çık evimden." Kayhan,"Ben de söyledim gitmesini ama yapmadı,"dedi, kafasını yukarı kaldırıp yüzüme baktığı esnada. "Sen bizi yukarıda bekle,ben abiyi yollayıp yanına geleceğim." Onu yukarı yolluyordum çünkü Kayahan'ın, oğlumdan ayrılmayan gözleri, ister istemez beni şüphelendirmişti. Normalde onunla şu anda eğlenmemesi gerekiyordu hatta yüzünü görmeye tahammül edemiyor olması lazımdı, arkamdan dedikodumu yapması değil. Kayhan, sözümü dinleyip salondan çıktığı an, Kayahan'ın gözleri ona bakan gözlerimi buldu. Bir şey düşünüyormuş gibi görünmüyordu, sanki bakmak için bakıyor gibi bir havası vardı. "Babası ile görüşmüyor musun?" Elimle ensemi kaşıyıp,"Niye evime geldin?" Diye sordum, sorduğu soruyu yok sayarak. "Sen şirkete gelmeyince,ben de evini ziyaret etmek istedim." Dalga geçmesi beni öfkelendirse de yine de alayla gülümsedim. O da zaten öfkelenmemi istiyordu, aynı onun gibi. "Sürekli seninle konuşmaktan rahatsız oluyorum, yakınımda olmandan hiç bahsetmiyorum bile. Bir de çıkıp evime gelmişsin. Hiç mi kendine saygın yok,ben beni istemeyen birinin yanında duracak kadar daha alçalmadım. Görüyorsun ki bunun yüzünden etrafımdaki herkes yavaş yavaş azalıyor. Neden sen,sana olan nefretimi bile bile yanımda olmayı seçiyorsun? Onu bunu bırak, sanki beni düşünüyormuş gibi davranman... Komik." Kayahan'ın bir ortası asla yoktu. Ne istediği belli değildi, bugün istediği şeyi yarın bırakırdı. Ben asla ona yaklaşmamıştım. Odama, yanıma gelen o'ydu. Saçma sapan şeyler söyleyerek ruhen beni çökertmek istiyordu, bunun bilincindeydim. Hele ki son zamanlar, sürekli bana oynuyordu. Kayahan, sözlerime aldırış etmedi. "İstanbul'a gelen sensin, Sancar. Hisseleri satın alan da. Söyle, hangimiz istenmediği yerde oluyor?" "Ben asla seninle yakın olma çabasına girmedim. Sadece bir kez sana geldim,o da oda için. Önemseme kendini,"diye yavaşça cevap verdim. "Bugün Kürşat uyandı,"diye alakasız bir yerden konuyu açtı. "Bana onu vuranın kim olduğunu sordu,ben de Naz'ın ismini verdim. Yanında sadece bir kişi vardı onu da hırsına kurban ettin. Naz,asla bu yaptığına eyvallah diyecek biri değil." Naz'ı kullandığımı inkar etmedim. Kürşat denen adam, kafayı bana takacaktı,bu çok belliydi. Ben de ortaya Naz'ı attım, benimle değil onunla zaman harcasın dedim. Ancak Naz'a yapabileceği şeyleri hesaba katmamıştım. Sadece kendini koruyabilir diye umut ediyordum. "Ayrıca Osman göt ile bana karşı iş birliği yapmış olmanı saymıyorum bile. Ne sanıyordun ki, ömrüm dört duvar arasında mı geçecekti? Bunu senden önce deneyen çok oldu." Ona yanıt vereceğim esnada çalan kapı ile onunla olan konuşma gereksiz olduğu için hiçbir şey söylemeden salondan çıktım. Arkamdan bir şeyler gevelediğini duysam da, dönüp bakmak gibi bir hata yapmadım. Yok sayıldığını anlasın istiyordum çünkü. Bir kez daha basılan zil ile adımlarımı hızlandırıp, kapıyı açtım. Kapının önünde dikilen takım elbiseli adama,"Buyrun?"diye sordum. "Merhaba Gül Hanım,ben Uraz Ersoy, Osman Bey'in avukatıyım,"dedi, gözlerimin içine bakarak gülümseyen otuzlu yaşların ortasındaki adam. Osman Gök, ertesi gün mü avukatı kapıma yollamış? "Ne istiyormuş, Osman göt?" Yanıma geçen adam,bana bugün zorluk çıkarmak için yemin etmiş gibiydi. Avukat, Kayahan'ı da farkedince,"Merhaba, Kayahan Bey. Gül Hanım önemli bir dosyaya imza atması gerekiyor, bunun için burdayım,"dedi, avukat kimliğini kullanarak olayı üstü kapalı anlattı. Aslında bu Kayahan'ın istediği bir şeydi. "Gül Hanım,"diye söze başladı avukat. Yüzündeki gülümseme ile Kayahan'ın ağzından 'hah' gibi bir nida çıktı. "İmzalar atıldıktan sonra sizin hiçbir konuda bir hükmünüz artık olmayacak. Tüm her şey eskisi gibi Osman Bey'e geçecek," diye konuştuğu sırada siyah çantasından bir dosya çıkardı. "Hiçbir şekilde maddi veya manevi bir hakkınız olmayacak." "Neler oluyor?" Söze atlayan Kayahan'a bir şey demeden dosyayı aldım. "Gül sana soruyorum,ne bu kağıt parçası?" Dosyayı kapıya dayayıp, ismimin altına imzamı attım. Kağıdı bana bakmakta olan avukata uzatıp,"İstediğini yapıyorum. Tüm hisseleri Osman Bey'e geri devrediyorum,"dedim, yandan ona bakarken. Dediğim gibi de olmuştu,beni sürekli satın almamla vurmaya çalışıyordu. Ben de az önce ona dediğim gibi istenmediğim yerde durmuyordum. "Sen az önce hisseleri o adama geri vereceğin kağıdı mı imzaladın?!" Gözlerime hayretle bakan adamı ciddi anlamda artık anlamıyordum. O, bunun için adama baskı yapmamış mıydı? "Yırt o kağıdı!" Bana bakarken avukata verdiği emir üzerine,"Sana ne be adam!" Diye çıkıştım. "Gül Hanım-" "Kes lan sen de sesini!" Kısa bir an avukata dönen ela gözleri tekrardan beni buldu. "İstediğin gibi gelip, istediğin gibi gideceksin öyle mi? Çocuk oyuncağı mı bu iş?!" "Aynı senin gibi! İstediğim an gelip, istediğim an gidiyorum!" "Osman Bey'e teşekkürlerimi iletin,"dedim, başımda dikilen adama rağmen, kapıda bize bakan avukata. Hem evime dalmış hem de başımda diliyordu. "Pek-" daha adam, sözünü tamamlayamadan Kayahan, kapıyı sertçe adamın yüzüne kapattı. "Aptal,neden adamın yüzüne kapatıyorsun?" Kayahan,"Adam ağzının içine düşecek, görmedin mi?! Ayrıca hisselerini geri vermek ne! Kime sordun!" Dedi, yüzüme haykırarak. "Çık lan evimden artık! Sana ne! Yollamak için kırk takla atan sen değil miydin?!" Dedim,hala evimde olduğunu hatırlayarak. "Ben ne diyorum, sen ne diyorsun? Adam senin-" "Kes sesini!" Dedim, yaptığı saçmalığa karşı. Ne yapmaya çalışıyordu? "Yeter,git artık." "Gideceğiz,"dedi,bir anda. "Beraber gideceğiz! Ben artık sıkıldım! Her şeyi konuşacağız! Madem ayağıma kadar geldin,benden de bu kadar!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD