2 / Masum ve Katil

1107 Words
Bölüm 2 Asmin Gözyaşlarımı tutamıyordum. Her şey bir anda olmuştu. Bir saniye önce hayatımı her zaman ki gibi yaşarken, bir saniye sonra katil olmakla suçlandım. Ben katil değilim. Ben yapmadım… Diye bağırmak istedim ama elim kolum bağlıydı. Kimseye Revin Hanım’ı komalık edenin abim Maran olduğunu söyleyemezdim. Mirhan beyin karısını öldürmekle suçlandım. Yargılandım… Aklandım. Hepimiz o konağı terk etmiştik ama Mirhan bey yakamızdan düşmedi. Beni yollarda sürüye sürüye ayaklarının önüne attırdı. Öldüreceğini sandım. Babam yalvardı. Büyük Hanıma yakardı… En sonunda ise Revin hanımın kısırlığı sayesinde canım bağışlandı. Ben Asmin… 20 yaşındayken 30 yaşındaki adama verildim. Gelin olarak değil… Kuma bile değilim. Sadece ona bebek vermesi gereken bir kadınım. Hesap sordu. Cevabım hoşuna gitmedi. Masumum desem de dinlemedi. Suçluyu da ben ele veremezdim. “Gel kızım… Ağlama… Mirhan beyim büyüklük etti… Kıymadı sana…” dedi babam çaresiz halde. Annem dilini yutmuş gibi bakıyordu. Ne diyeceğini şaşırmıştı. Azade hanımbeyin önünde el pençe durmuştu. Azade hanım ise bakışlarını bana dikti. Annemle konuşuyordu. Ne dediğini bilmiyordum. “Merdo efendi! Kızını hazırla, bu akşam karım olacak! Karım olmak istemiyorsa da kendini öldürsün! Karar sizin!” Keşke ölümden korkmasaydım. Düşünmeden yapardım. Bu adamın bana yapacaklarından korkuyordum. Ama en azından öldürmeyecekti. Sabretmem lazımdı. Gözyaşlarım sicim gibi akarken Azade hanım ise bana nefretle baktı. “İmam efendiyi çağırın! Nikahı hemen kıysın!” diye bağırdı. “Nikah bile fazla bu katile lakin oğlum günaha girmesin, zina sayılmasın diye dini nikah kıyılacak! Kızını git hazırla Rojin kadın!” dedi emrederek. Annem ayağında lastik ayakkabılarla koşturarak yanıma geldi. Üstüm başım yırtılmış, her tarafım toz toprak içindeydi. Saçlarım bile tozdan beyazlamış gibiydi. Yüzüme düşen tutamı yana verdim. Bakışlarımı ise yere diktim. Birazdan Mirhan beyin karısı olacaktım. Annem ise kolumdan tutarak beni Karacabey konağına soktu. Eslem’de peşimizden geldi. Konağa yeni işe başlamış bir aile vardı. Bizim yerimize geldiklerini duymuştum. Annem evin eski kahyası, benle Eslem ise hizmetkardık. Şimdiyse bu konağa evlenmek için dönmüştüm. Gerçi bunun adına evlenmek denilebilir mi? Annem beni boş odalardan birine soktu. Eslem’de kapıyı kapattı. “Bitmedi senin yüzünden çilemiz! Ne olacak şimdi? O her şeyi öğrenirse Maran’ı yaşatmaz!” “Anne sus, duyan olacak,” dedim kendi derdimi unutarak. “Bak sakın Mirhan beye karşı geleyim deme! Ne isterse yap, çocuk ver… Sonra da çekip gideceğiz buralardan! Başka çaresi yok!” “Ne diyorsun anne? Ben anne olursam bebeğimi nasıl terk ederim?” “Mecburuz kızım! Abin yoksa o adamın elinde telef olur! Revin uyanır da her şeyi anlatırsa hele, biteriz… Maran’ımın ölüsünü bile bulamayız!” “Korkma tamam mı, kimse görmedi. Ben de aklandım, Mirhan Bey de masum olduğumu anlayacak elbet! Revin uyanınca bir şey anlatamaz! Kendi başı da yanar,” dedim. Annem takıntılı bir kadındı. Bir şeyi kafasına koydu mu bu fikrini değişmek çok zordu. “Mirhan beyin seninle evlendiğini öğrendiğinde ne olacak? Niye sussun? Yok Asmin yok! Bu işin başka yolu yok! Bir an evvel o bebeği doğur, sonra da çekip gidelim!” dedi annem panikle. “O bebeği nasıl terk edeceğim anne?” Annem iç çekti. “Zor olacak ama Mirhan Bey de erkek çocuk doğurunca seni yanında isteyecek mi sanki? Revin hanımı nasıl sevdiğini bilmez misin?” diye sordu. “Ama Revin kocasını sevmez, sevseydi Maran abimle…” “Sus!” dedi annem kızarak. “Duyan olur! Abini sağ koymaz o zalim Mirhan bey! Hele ki babası bilse, hepimizi ipe dizer!” “Anne ben korkuyorum… Ya beni öldürürlerse?” dedim. “Korkma, Revin’in kısırlığı hepimizi kurtardı. Revin hanıma karşılık onlara bir can borcumuz var. O canı da Mirhan beye evlat vererek ödemiş olacağız.” Gözlerim doluyordu. Bebeğimi nasıl bırakacağımı bilmiyordum. Daha bebeğim olacak mı bilmeden acısı içime doğmuştu. Annem beni yıkadı. Saçlarımı taradı. Yeni hizmetçilerin getirdiği basma entariyi giydirdi. Başıma da beyaz örtü taktı. Benim gelinliğim buydu. Yazgım buydu… Eslem, elimi tuttu. “Abla, bunu yapmak zorunda değilsin. Abimin yerine kendini feda etme,” dedi. “Her şeyi anlat… Gidelim buralardan…” Annem ise o anda Eslem’e sert bir tokat attı. “Senin dilini kopartırım! Asmin’in aklına bunları sokma! Hem bir çocuk verse ne olacak? Yine evlenir! Bir yıl sabretsin! Ben oğlumu kara toprağa vermeyeceğim! Oğlum ölürse bilin ki ben de kendimi öldürürüm!” dedi annem gözlerini açarak, eli yakasındaydı. Boğulur gibi üstünü çekiyordu. Abim için susmak zorunda kaldım. Abimin yerine yargılandım. Şimdiyse abimin kefaretini canımdan can vererek ödeyeceğim. “Beni mezara diri diri sokuyorsunuz…” dedim içlenerek. Annem saçlarımı sıkıca kavrayıp var gücüyle çekti. “Abini hiç mi düşünmüyorsun ha! Ya beni! Ya babanı! Bize kim bakacak! Tek oğlumuzu o kaltak karı yüzünden namus davasına kurban mı verelim!” “Anne bırak canım acıyor!” “Acısın! Acısın ki ne haldeyim anla! Senin canın bir acıyorsa benim canım bin yanıyor! Maran o kaltağın yüzünden bu hale düştü! Onu kurtarmaya mecburuz!” Gözyaşlarım akarken dizlerine kapandım. “Tamam anne, yapma kurbanın olayım… Bırak saçlarımı,” dedim ağlarken. “Anne yapma, ablama yazık…” dedi Eslem. “Hem işlemediği suç boynuna kaldı hem de dövüyorsun! İnsaf et artık!” Annem böyleydi. Bir anda sinirlenir, bir anda saçımızı yolardı. “Söz verecek önce!” dedi. “Ağzını açıp ben masumum demeyeceksin bir daha! Mirhan ağa ne derse yapacaksın!” “Söz anne… Allah canımı alsın ki abimin başını yakmam. Ben o mezarda abimin yerine can çekişirim… Yeter ki sen oğlundan olma,” dedim içim kanaya kanaya. “Mirhan beyin bebeğini doğur hele, o mezardan sağ salim çıkacağız inşallah.” “Sonra nasıl yaşayacağımı da söylesen keşke…” dedim hıçkırarak. Annem beni bıraktı. Sinir krizi bitmişti. Hıncını benle kardeşimden çıkarmıştı. Eslem bana sarıldı. “Abla, ağlama. Belki Mirhan Bey seni sever, kadar kötü değildir,” dedi. “Revin hanım için dünyaları yakar. Dölsüz kalmayı bile göze almıştı. Beni niye sevsin? Üstelik onun gözünde karısını komaya sokan kötü biriyim. Beni öldürmesin de, sevgisi eksik kalsın,” dedim. “Anne,” dedi Eslem. “Ablamı bu konakta yalnız bırakamayız. Asmin haklı, o adam bugün ablamı az daha öldürecekti. Bir şekilde burda kalmamız lazım.” “Yok kızım, bizi burda tutmaz Mirhan bey.” İçim acıyordu. Bu konakta hizmetçiydim. Mirhan beyin karısı değil, kuluçkaya yatıracağı bir kadındım. Söz hakkım da olmayacaktı. Ailemi yanımda tutmak için elimden geleni yapmak zorundayım. En azından babam beni bu ağadan korur… Bugün babam olmasa ölmüştüm. “Ben bir çaresine bakacağım anne. Artık çıkalım. Herkes bizi bekliyordur.” Kanlı gözyaşlarımla o odadan çıktım. Yüreğim göğsüme sığmaz olmuştu. Ne yapacağımı bilmeden kurbanlık gibi başım önümde kan kokan kaderime doğru yürüdüm. Eslem elimi hiç bırakmadı. Annem ise az önce kendini paralamamış gibi yüzünde memnun bir gülümseme vardı. O evladı için doğmamış evladımı feda etmeye hazırdı. Ben ise annemin lafını çiğneyip abimi ateşe atamazdım. Yüreğim sanki bir yangın yeriydi. Ben yandıkça küle dönen kaderimdi. Küllerimden yeniden doğacak kadar şanslı değildim. O küller benim kara toprağım olacaktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD