"Unutmak istedikçe hatırlayacaksın."

2323 Words
"Ah!" Prens Leonardo yattığı yatakta sinirle dönerken hafiften saçlarını çekiştiriyordu. "Nasıl bir belaya düştüm!" diyerek bir o yana bir bu yana dönmeye devam etti. "Ben kral olacağım! Kral! Bu lanet yerde ne yapıyorum?" Tam ı sırada çalan kapıyla Prens bir anda dikleşti ve saçına başına çeki düzen verdi. "Gel!" Bu komutun ardında Sofia yavaşça içeri girdi. "Günaydın, Efendim." diyerek reverans yaptı ve hafifçe başını öne eğip ellerini karnı üzerinde birleştirdi. "Kıyafetlerinizi hazırlamadan önce kahvaltıda istediğiniz özel bir şey var mı?" dediğinde Prens Leonardo gözlerini cama doğru çevirdi. Bugün hava güzel gözüküyordu. En azından yol üstünde sıkıntı çekmezlerdi. Sofia , Prens'in dışarı baktığını görerek gözlerini cama çevirdi ama hiçbir şey göremedi. "Bugün ıhlamur çayı ,limon ve biraz da bal istiyorum." dedikten sonra yorganı üzerinden çekti. "Ayrıca bana oldukça rahat edebileceğim, giyimi kolay bir kıyafet hazırla." dedikten sonra lavaboya doğru gitmişti ki kaşları çatıldı. Onu normalde hizmetkârlar, özenle giydirir ve süslerlerdi. "Yatağın üzerine bırak , gelince kendim giyerim." diyerek lavaboya giderken bir küfür savurdu. Lanet olası onca olay yetmezmiş gibi birde rahatlığı elinden alınmıştı. Tabii Prens olunca el bebek gül bebek olmamak imkansızdı. Jessie, mutfakta dolanıp duran aşçılara uzaylıymış gibi baktığı kapı arkasından çıkıp annesin yanına gitti. Annesi babasının kirli kıyafetleri yıkamak üzere ayırıyordu. "Anne." Diye fısıldadığında Gabriella arkasına döndü ve kızını görür görmez kıyafetleri yere atıp Jessie'nin kolundan tuttuğu gibi içeri çekti. Kapıyı kapatmadan önce kafasını dışarı çıkardı ve her tarafı kontrol etti. Kapıyı kapatıp Jessie'nin önünde ellerini beline koymuş kızını süzüyordu. "Jessie, senin asla ama asla bir genç kız gibi davranamayacağını düşünüyordum..." dedikten sonra kaşlarını kaldırıp gülerek kafasını salladı. "Ama sen saman altından su yürütüyormuşsun..." Jessie annesinin lafıyla bir anda kıpkırmızı olmuş ve hemen eliyle ağzını kapatmaya çalışmıştı. "Anne! Ne saçmalıyorsun! Tanrı aşkına!" diyerek ağlamaklı bir ses çıkardı. "Öyle bir şey yok!" dediğinde Gabriella sinirle kızının elini ittirdi. "Turşunu mu kuracağız kız senin? Benim de torun sevme yaşım geldi zaten." dediğinde Jessie sessiz bir çığlık attı ve koşarak odadan çıktı. Hızlı hızlı koşarken kafasını iki yana sallıyor annesinin aklını karıştırmasına müsade etmek istemiyordu. Tam o sırada çarptığı sert bir şeyle kafasını ovuşturdu. Kafasını, gerçekten kapıya mı çarpmış? Arkasından gelen gülüşle kaşlarını çatıp baktığında mutfaktaki aşçılar ve hizmetçilerin kendisine güldüğünü gördü. Sinirle kaşlarını çatıp onlara meydan okurcasına baktı ve dişlerini sıktı. Bir anda dağılmalarıyla elinin tersiyle saçlarını arkaya itti. Asla altta kalamazdı, asla! Tüm havası arkasını döndüğünde kendisine güleç bir yüzle bakan Prens'i görene kadardı. Bir anda yüzündeki gülüşü yutar gibi oldu. "Günaydın." diye mırıldandı ağzının içinde. Tüm egosunu yerle bir etmişti, resmen rezillik ve sefalet içindeydi. Raconuna çizik atılmıştı, hem de çok derinlerden. Anlına hissettiği parmaklar ile gözlerini Prens'e çevirdi. "Anlına ne oldu?" diyerek hafif hafif anlını okşamasıyla Jessie gözlerini kaçırdı ve karşı duvardaki aynadan kendilerini izleyen hizmetçileri görünce gözleri koskocaman oldu. "Bi-bize bakıyorlar!" diyerek arkasını aniden döndüğünde kaçmaya çalışan en öndeki hizmetçinin arkasındakine çarpıp düşmesiyle diğer bütün hizmetçiler de onun üzerine düşmüştü. Bu gürültü patırtıyla içeri gelen diğerleri hizmetçilerin hâlini görünce gülmeye başlamışlardı ki Jessie de -fırdat bu fırsat diyerek- intikam vakti bilip katıla katıla güldü. Jessie'ye kıpkırmızı suratlarıyla bakıp mutfağa döndüklerinde dil çıkardı ancak annesinin kaşlarını çatarak kendisine attığı bakışıyla yavaşça dilini geri çekti. Gerçekten annesi despottu! "Ne zaman kendine ev, pardon, konak yaptıracaksanız, Efendim?" dedi Jessie yalandan gülümseyerek. Gözleriyle anlatmak istediği "Ormana gitmemiz gerek! Bir yalan uydur!"du. Prens Leonardo kıvrak zekasıyla bu mesajı aldı ve Bay Damon'a döndü. "Asır ve Jessie'yi birkaç günlüğünü köy gezilerine götürebilir miyim, Bay Damon?" dediğinde Bay Damon endişeli bir ifadeyle eşine baktı. Neden kızını bu kadar çok götürmek istediğini anlayamıyordu ama Prens'e karşı çıkamayacağını da biliyordu. "Tabii, Efendim." dediğinde Thomas selam verip Prens'in karşısına geçti. "Hemen at arabanızı ve eşyalarınızı hazırlatıyorum, Efendim. Ne zaman yola çıkmak istersiniz?" dediğinde Prens Leonardo gözlerini Thomas'a çevirdi. Aklında bin tilki dönüp dururken yavaş yavaş başını salladı. "Yarım saate her şey hazır olsun. Yiyecek ve su almayı unutmayın." dedikten sonra arkasını döndü ve hazırlanmış sofraya oturdu. Herkes sessiz sessiz kahvaltısını yaparken Jessie'nin tek düşündüğü at arabasıyla ormana gidemezlerdi? Sessiz kahvaltının hemen ardından yola çıktıklarında arabacı ve Thomas ile beş kişiydiler. Thomas , arabacının yanında oturup yol tarifi verirken Asır içerde Prens ve Jessie'yle oturuyordu. "Onları götüremeyiz, ne yapacağız?" dediğinde Prens başını salladı. "Merak etmeyin, biz dolandığımız sıra da onları konak için malzeme almaya göndereceğim." dedi. Jessie derince nefes aldı ve köyün en lüx hanlarından birinin önünde duran arabayla dudaklarını yaladı. Nedensizce aşırı gergindi çünkü Prens Leonardo son derece gösterişli olan at arabasından inmiş elini kendisine uzatmıştı. Üzerindeki siyah elbiseye baktı ve dudaklarını ısırdı. Annesi ona zorla siyah göğsünün yaka kısımları dantelli olan bir elbise giydirmişti. Prens'in yanında çapulcu gibi gezemezmiş... Yutkundu ve Prens'in elini tutarak indi. O esnada etraftaki bütün insanlar Prens'i gördüklerinden dolayı oldukça şaşkındılar. Aslında Prens'in Deli kızı indirişine daha çok şaşırıyorlardı diyelim. Jessie yüzünü Prens'e döndü. "Lütfen acele edelim." diye fısıldadığında Asır da arabadan inmişti. "Oyalanmayın." diyerek hana girdi. Prens etraftaki herkesin kendisinden ziyade garip ifadeler ile Jessie'ye baktığını fark etmişti. Jessie'nin bu durumdan rahatsız olduğunu da fark ederek kolunu uzattı ve koluna girmesi için bekledi. "Ne yapıyorsunuz?" diyerek gözlerini büyüten Jessie şaşkınca Prens'e bakıyordu. "Size eşlik ediyorum, güzel hanım." diyerek gülümsediğinde Jessie , Prens Leonardo'nun yapmak istediği inceliği anlayarak gülümsedi. "Teşekkür ederim." diyerek koluna girdi ve hanın kapısına doğru yürüdüler. İçeri girip en üst odaya çıktıklarında Prens arabacının getirdiği bavulu gösterdi. "Bunun içinde rahat kıyafetler var. Siz giyinin ben Thomas ve arabacıyı yollayacağım." diyerek odadan çıktığında Jessie bavulu açtı. İçinden kendisine uygun bir pantolon, çizme ,gömlek ve kaban bulunca şaşkınca gözlerini açtı. "Gerçekten tam da bana olacak bedenlerde. Hep büyük bulurdum." diyerek hepsini kucakladığı gibi banyoya gitti. Jessie'nin ardından Asır bir müddet onu izledi ve sonrasında kendisi de bir pantolon bir gömlek aldı. Herkes hazırlandıktan sona Prens hancıya parasını misli misli ödedi ve üç tane de at aldı. Atlara biner binmez ormanın girişinde kendilerini bekleyen Mai,jaguar ve Black'e doğru gittiler. Kendilerini bekleyen hayvanlar da onlarla birlikte yola koyulduğunda Jessie oldukça heyecanlıydı. "Gitme vakti!" "Gitme vakti!" "Efendimizi ağırlayalım!" Jessie etraftaki hayvanların konuşmalarını duydukça kaşlarını çatıyordu. Gitme vakti miydi? Nereye? Üç atın nallarından fırlayan toprak ve çimen arkalarından havaya savruluyordu. En sonunda devasa mor ağacın olduğu yere geldiklerinde kaplumbağayı gören Asır sinirle atından atladı. "Neredeydin?" dedi işaret parmağını gözüne sokmak istercesine yüzüne tutarken. "Biz ölmek üzereyken sen ve senin o bütün üstün güçlerin neredeydi?" diye bağırdığında uçuşup kaçan kuşlar ve yaprakların arkasına saklanan sincaplar korkuyla Asır'a bakıyordu. "Üzgünüm , Muhafız ama hayvanların boyut değiştirmesi mümkün değil. " dediğinde Asır bir anlık duraksadı. "Yani şimdi ben başka boyuta geçtiğimde Black benimle gelemeyecek mi?" diye sorduğunda Prens Leonardo sağ bacağının yanında oturan jaguara baktı. Kaplumbağa ağır ağır başını salladı. "Evet, biz dünyadaki doğa için yaratılmışız. Orada yaşayamayız." dediğinde Asır sinirle güldü. "Lan o zaman ne anlamı kaldı bunun benim yardımcım olmasının?" dedikten sonra iki elini açıp ormanı işaret etti. "Zaten dünyayı biliyoruz, öteki boyutlarda ne yapacağız?" demesiyle Prens Leonardo elini kaldırdı. "Hop hop!" diyerek birkaç adım öne attı ve Asır'ın karşısına geçti. "Bizim görevimiz kendi boyutumuzu korumak değil mi?" diyerek kaplumbağaya baktı ve onay bekledi. Beklediği onayın gelmesiyle kaşlarını kaldırdı. "O zaman bir daha boyut değiştirmeye gerek yok." dediği sıra Jessie geride durmuş , kollarını kavuşturmuş hâlde iki erkeğin bu işten sıyrılma çabalarını izliyordu. "O kadar kolay değil." diyen kaplumbağa ile üçü birden başlarını ona çevirdi. "Nasıl kolay değil?" dedi Asır. "Ne demek 'o kadar' değil?" dedi Prens de saçma sapan bir şekilde. İkisi sonrasında birbirine dönüp kaşları çatık bir şekilde düşünmeye başladılar. "Öncelikle, soysuz soylular ağacı bulana kadar eğitim almanız gerekiyor. " demesiyle Prens Leonardo koca bir bebekmiş gibi bağırdı. "Hayır!" "Hayır!" "Hayır!" Kendi kendine defalarca bağırdıktan sonra işaret parmağını bu sefer o kaplumbağanın gözüne sokacaktı. "Önce krallığımdan oldum!" Gözlerini öfkeyle açtı. "Sonra ölümden döndüm, istemediğim için beni öldürmeye çalıştınız! Daha ne olacak derken boyut atladık! Daha daha ne olacak derken aptal sümüklü bir yaratık tarafından dakikalarca kovalandık! Az daha kafam yeşil bir sümük saçan bir canavarın ağzında olacaktı!" Diyerek son sesiyle bağırdı. "Az daha lanet olası kafamı kaybedecektim! Neden mi? Çünkü senin kıytırık kıçın boyut değiştemiyormuş(!)" dedikten sonra gözlerini kocaman açtı ve öfkeden kızarmış suratıyla bağırmaya devam etti. Bazen bir sağa bir sola yürüyor kafasını kelimelerine uygun olarak sallıyordu. "Sordun mu bana? Sen sordun mu bana? Boyut değiştirirsem yaşayıp yaşayamayacağımı sordun mu? Sen içi boş, gösterişli kabuk yığını! Yardımcı niyetine bide bize hayvan verdin! Oh miss çok güzel de bu lanet olası dövme şart mıydı? Neyin saçmalığı bu? Hangi masalın içerisindeyiz de aptal yazar bana bunları yaşatıyor!" Jessie ilk defa olduğu yere mıhlanmış gibi oldu. "Eğer, bundan memnun değilseniz..."diyen kaplumbağa ile üçü de bakışlarını ona çevirdi. "Ruhunuzu teslim edebilirsiniz. Canınız yanmayacak." dediğinde bir an umutlanan üçü de oflayarak arkalarını dönmüştü ki Prens Leonardo sinirle tekrardan kaplumbağaya döndü ve hayatında ilk defa üstürupsuzca konuştu. "Senin ben hayırlı bir şey söylemeyen ağzına sı*a*ım!" diye bağırdı. "Vay anasını küfür de edebiliyormuş." diyen Asır kaşlarını kaldırarak Prens'e bakarken Jessie dirseğiyle karnına vurdu. "Asıl sen saçmalama! Veliahtı bozduk." dediğinde Asır omuz silkti. "Sanki benim veliahtım." diyerek dönüp gittiğinde Jessie gözlerini kocaman açmış Asır'a bakıyordu. O buradan değildi ama böyle düşündüğünü hiç fark edememişti. Genel olarak zaten çok da büyük bir saygısı yoktu. Konuşmasındaki tatlı aksan onu bozmuyor, insan sözlerine takıldığından aksanını fark edemiyordu "Boyutların efendilerinin kendilerinin hangi boyuttan olduğunu belli eden özellikleri vardır. Saçları ya tamamen kendi boyutunun rengindedir ya da siyah veya beyaz saçın üzerinde çizgi halindedir. Hepsinin kendilerine ait tek bir gücü vardır. " dedikten sonra ayağını toprağa yarım daire şeklinde sürtttü. "Örneğin tanış 4. Boyut'un Efendisi Juar, onun gücü elektriği yönetmek ama boyutlar arası gereken kanunlar nedeniyle herkesin ortak birkaç gücü daha var. " dediğinde Jessie ayakta durmaktan yorulduğu için kaplumbağanın karşısına bağdaş kurarak oturdu. Sonrasında Asır da ayakta durmaya üşendi ve Jessie'nin yanına oturdu. Prens Leonardo, yere oturan ikisine tepeden bir bakış attı ve yere oturmak istemedi. Sonrasında Asır'ın bir bacağının Jessie'nin dizine değdiğini gördü. Gözleri kocaman açılırken koşturarak Asır'ı ve Jessie'yi kenara ittirdi. İkisinin arasına dik bir duruş ile otururken kendisine kaşlarını çatarak baktıklarını görünce omuzlarını silkti. "Üşüdüm, aranızda durursam ısınırım." diyerek yalan kollarını ovuşturdu ve kaplumbağaya baktı. "Devam et." dediğinde Jessie ve Asır yeninden konuşan kaplumbağaya döndü. "Örneğin, bir durum söz konusu olduğunda boyutlar arası kapı açabileceklerdi, her boyutun Efendisi kendi boyutunun hayvanları ile konuşabilir ve doğası gereği büyü yapabilir. Çünkü bu onların görevi." diyerek karşıdaki ağacı gösteri. "Mesela ağaç ölmüşse onu yıkıp sarmaşıklar ile sarabilir, gübre haline gelene kadar büyü yapabilir veya onun yerine başka bir fidan oluşturabilir. " dediğinde Jessie başını salladı. "Peki, bu öğrenme kısmı ne?" dediğinde kaplumbağa öksürdü. Asır kaşlarını çatarak Prens'e baktı. "Bunlar nasıl öksürüyor?" dediğinde Prens Leonardo kaşlarını havaya kaldırdı. "Kaplumbağaların birkaç tane daha sırrını biliyorum." dedi kaplumbağa hâlâ öksürürken. Asır kısa bir bakış attı ve kaşlarını çattı. "Ne mesela?" dediğinde Prens Asır'ın kulağına eğildi. "Bunların bir türü osuruyormuş, bir türü de ağzından işiyormuş." dediğinde Asır kaşlarını çatarak geri çekildi. "Sallama lan! A**** k******! O nasıl hayal gücü?" diyerek yüzünü buruşturduğunda Prens Leonardo şaşkınlıktan küçük dilini yutacak kadar olmuştu. Dehşet içinde Jessie'ye döndüğünde onunda kendisine şaşkınca baktığını gördü. "Bana..." dedi işaret parmağını yüzüne tutarken " ...bana küfür etti?" dedi yavaş yavaş. Jessie,Asıe'ın bir Prens'e nasıl küfür ettiğine şaşırıyordu ama daha çok merak ettiği şey Prens'in Asır'a ne söyleyip de küfür etmesine sebep olduğuydu. "Ona ne söyledin?" dediğinde Prens osuruk ve çiş meselesini hatırlayınca hemen önüne döndü. "Sır." Rezil olmak istemiyordu... "Diğer boyutlarda tek bir renk olduğundan onların eğitimleri yaklaşık 1 veya 2 yılda bitiyor ama Efendim sizin boyutunuz rengarenk. Öğrenmeniz gereken çok şey var ve diğer boyut üyelerinin de öyle. Çünkü daha önce böyle bir Efendi ile karşılaşmadılar." dediğinde Asır araya girdi. "Uydurma lan! Daha geçen nesillerdir olduğunu söylememiş miydin? Nasıl ilk defa karşılasınlar? Dünya Jessie'nin doğuşuyla mı renklendi?" diyerek kaplumbağaya saldırmıştı resmen. "Öncesindeki hiçbir şeyi hatırlamıyorsunuz değil mi? Ve sizin üçünüzünde yaşı aynı. Boyutların bütün Efendi'leri aynı anda doğarlar. O yüzden onlar da hatırlamıyorlar. Ayrıca önceki boyut Efendi'lerinin hiç güçlerini fazlaca kullanmaya sizin kadar ihtiyaçları olmamıştı." dediğinde Jessie sıkıntıyla iç çekti. "1- 2 yıl diyorsun, eğitim için sürekli buraya gelmem zor olur ama ne zaman gelmeliyim?" dediğinde kaplumbağa başını salladı. "Efendim, eğitiminizi ben vermeyeceğim. " dediğinde Prens Leonardo oh çekti. "Geçen sefer gördük senin hocalığını." dediğinde Asır da onu onayladı. "Nasıl yani?" Jessie'nin sorusuyla kaplumbağa tekrar yarım bir daire çizdi yere. "Birazdan bir boyut kapısı açacaksınız ve Birleşmiş Efendilik'e gideceksiniz. Yeriniz, her zaman hazırdır." dediğinde Jessie ayağa kalktı. "Olmaz ne saçmalıyorsun sen? Annem babama ne diyeceğiz? Üstelik ben bir iki günü bahane edip geldim. Kaç yıl sonra döneceğim Tanrı bilir! Kabul etmiyorum!" dediğinde bu fikri beğenen Asır ve Prens ikilisi hemen destek çıktı. "Evet! Evet haklı!" dedi Asır ne diyeceğini bilemeyerek çünkü onun pek bir bahanesi yoktu. "Kesinlikle! Doğru dedi! Ne dediyse çok doğru!" diyerek Prens de saçmalayınca işler trajikomik bir hâl aldı. "Efendim, öncelikle sakin olun." Bu zamana kadar kendisine bağırıp çağıran Asır ve Prens'i bir taraflarına takmayan kaplumbağanın Jessie'nin azıcık sesini yükseltince nasıl üç buçuk attığını gören iki adam da sinirle kaplumbağaya baktı. "Adam mı kayırıyor bu ibne?" diyen Asır ile Prens Leonardo dişleri arasından tısladı. "Bunun kadar şerefsiz hayvan yok!" dediğinde Asır da başını salladı. "Boyut değiştirdiğiniz günü hatırlayın. Kaç gün farklı bir boyutta kalmıştınız ama geldiğinizde sadece birkaç saat geçmişti. Siz eğer üç sene orada kalırsanız burada sadece 1 hafta geçecektir muhtemelen." dediğinde Jessie derince nefes aldı. "Muhtemelen? Sen de emin değilsin ki!" dediğinde Mai'nin kendisine geldiğini görerek kaşlarını çattı. "Efendim." Jessie, Mai'nin hırıltılı sesini duyunca iyice kötü oldu. "Bir şey olmayacak, bana güvenin." Nedensizce bu söz üzerine içi ısınan Jessie derince nefes aldı. "Kararımı değiştirmeden şu portal mıdır, boyut kapısı mıdır nedir? Onu açtırmayı öğret!" dediğinde iki adamda bağırarak Jessie'nin önüne geçti. "Hayır!" "Olmaz!" Prens şaşkınca bakıyordu Jessie'deki bu deli yüreğe. "Geçmişi nasıl unutabilirsin? Koca bir canavar tarafından kovalandık! Az daha Asır'ı yiyordu! Sel oldu, limondan kivi çıktı ve garip bir adam gördük!" dediğinde Asır araya girdi. "Yaralandık! Sen bayıldığında sürekli uçtum ve orada kapana kısıldık Jessie. Şimdi gittiğimiz yerde de kapan kısılırsak? Ya geri dönemezsek?" dediğinde Jessie derince nefes aldı. "O zaman tek başıma giderim!" diyerek arkasını döndü ve en son yaptığı hatayı yapmadı. Sadece nereye gitmek istediğini düşün, ama gittiğin yerin tam yerini düşün. "Birleşmiş Efendilik'e gitmek istiyorum. Tam bahçesine, herkesin gözü önüne."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD