9.BÖLÜM

2888 Words
(Deniz) - Deniz bu kim diyerek kolumu sıkmaya başladı. - Amca hocam o benim, geç kaldığım için beni bıraktı. Yalçın hoca ters bir durum olduğunu anlamış gibi dışarı çıktı. - İyi akşamlar. - Yalçın Beyim dedi amcayla teyze. Gözleri faltaşı gibi açıldı. Beni bırakıp yanına gittiler. İki saat kendilerini tanıtmaya çalıştılar. Yok efendim neymiş bunlar yanında çalışmış bir süre. Yok nerede görmüş olmalı. - Lütfen gelin bir çayımızı için - Sağolun başka zaman artık, işlerim var. Bana bakınca ses etmedim ama daha dikkatli bakıyordu. Sanki beni ilk kez görüyor gibiydi. Farklı bir durum var gibi kötü bir şey. Arabanın arkasından el sallamaları bitince amca beni iterek eve soktu. - Demek Yalçın Beyi tuzağına düşürdün. - Az değilmişsin kızıl cadı dedi teyze. - Öyle bir durum yok, sadece hocam ve geç kalınca bırakmak istedi, ne olur ne olmaz diye? İkisi birbirine baktı. Sonra bana bir sürü iş bırakıp gittiler. Kızmak, bağırmak, tokat atmak yoktu anlaşılan. Yemek yapıp, sofrayı kurup, toplayıp bulaşıkları yıkadıktan sonra odama geçip ders çalışmaya başladım. Yalçın hocayı düşünmemek için sürekli yeni konu çalışıyordum. Saate baktığım da üçe geliyordu. Esneyerek ışığı kapatmaya gidecektim birden kapım açıldı. - Amca, çıkar mısın odamdan? Sinirle sesim yüksek çıkmıştı. - Yalçın Beyin altında da bu kadar bağırıyor musun? - Ne diyorsun sen be, öyle bir şey yok çabuk çık dışarı yemin ederim öldürürüm seni diyerek masadaki bardağı aldım. Hiç ifadesini bozmadan sırıtarak çıktı dışarı. Gidip kapıyı kilitledim. Bu da neydi şimdi ? Sabaha kadar korkuyla uyuyamamıştım. Sabah ilk otobüs saatinde ben duraktaydım. Okulda kimse yok iken ne kadar sakindi. Birkaç çalışan ve hoca haricinde kimse yoktu. Kampüste ki cafeteryaya gittiğimde adam bile çayı demlememişti beni görünce şaşırdı. - Vize haftası mı geldi ben kaçırdım herhalde. - Yok ben çalışmak istedim sadece. - Bu çalışkan öğrenciye ilk çayımızı ikram edelim o zaman. Yok dememe rağmen çay ve tost getirmişti. Teşekkür ettim ve yemeye başladım. Bu dünyada iyi insanlar da vardı. İnsan hep kötülükle karşılaşınca bu ihtimal bile şaşırtıyor. İnsani görevlerini yapan birine bile kahraman gözüyle bakılıyor çünkü iyilik yapan yok. Felsefi düşüncelerimi bir yana bırakıp ders çalıştım ardından Mehmeti bulmak için konferans salonuna gittim. Saat ona geliyordu. Anahtarla kapıyı açacakken yakaladım onu. - Hayırdır bu saatte ? -Daha erken geldim anahtar olsaydı ben işlerin birazını yapardım. - Ciddi misin ? Uykuyu sevmeyen birini bulmuşken kullanmak isterim. Sana bir anahtar vereyim sabahları sen aç olur mu sonuçta iki hafta sonra davet. - Olur dedim heyecanla. Sığınacak bir yerim olurdu. Belki belli etmeden bazı geceler burada kalırdım. İş yaparken esneyip durdum. Mehmet kahve almaya gitmişti. Bende bilgisayardan gelecek kişilere mail atıyor ve cevapları not alıyordum. Bazı adını bile bilmediğim profesörler gelecekti. Yazdıkları dil resmen eski tükçeydi bu yüzden googledan anlamlarına bakıyordum. Bu davet için tahassüs olmuş adam. Memnun oldum de işte Allahım ya. Kapı sesini duyunca Mehmete seslendim. - Bu insanlar neden böyle konuşuyor her kelimeyi googledan aratıyorum. Az... - Dilimizin zenginliği sizi zorlamış anlaşılan. - Hocam diyerek ayağa kalkınca elimdeki defter düştü. - Sakin ol teftiş etmeye gelmedim ve azarlamam. - Yok sakinim yani diyerek defteri tuttum o da tutunca birlikte ayağa kalktık. Çok saçma bir şekilde ikimiz de karşı karşıyaydık, ortamınız da defter. - O adamla akraba mısın? Yanında kaldığın aile ile ... - Babam tanıyorum dedi akraba değiliz bildiğim kadarıyla. - Anladım, yurt çıkmadı mı? - Yok çıkmadı, özel yurtlar da malum çok pahalı. Niye bu konuları soruyor ? Ben bir deneyim gibi gibi bana bakıyordu. - Davet mailleri bitmek üzere gelen cevapları not aldım bitince Mehmet getirecekti. - Tamam dinlenebilirsiniz sizi bu kadar zorlamam haksızlık olur. - Yok hocam yorulmadık. Kafasını sallayarak gitti. Mehmet öğle için hocanın bize yemek ısmarladığını söyledi. Üstelik aramızda geçen konuşmaya da inanmadı. Yalçın hoca sert biridir, hep daha fazla çalışın der sen yanlış anlamışsındır dedi. Bugün de akşam oldu. Hiç istemesem de eve gittim. Akşam geç olmadan varmıştım, yolda korktuğum için ama mahalle de biraz oyalandım. Bir taşın üzerine oturdum aslında sonra geç kalamayacağımı anlayıp eve gittim. Teyze her zaman ki gibi çemkirdi. Amca ses etmedi. Dünden sonra utanması gerekiyordu zaten. Konuşmasa daha iyi. Bulaşıklar bitince odama çekildim. O kadar yorgundum ki gözlerimi açamıyordum. Hemen tavşanlı pijamalarımla yatağa girdim. Derin bir uykuya dalmak bir saniyemi almadı. Yorulmak iyi gelmişti. Düşünmek yok, dert yok sadece uyumak. Ayağımda bir baskıyla uyandım. Sıçrayınca ağzımı eliyle kapattı. - Bak benim de hoşuna gidecek hareketlerim var. Elini zorla çekip yataktan sıçradım. - Amca defol buradan. - Bağırma seni kaltak. Tokat attım o sinirle. Çıkan sesten ben de korkmuştum. Üzerime gelince elimi tekrar kaldırdım ama elimi tuttu. Onu itmek için direnince o beni itti kafam sehpaya değmişti. Kanın akışını hissetmiştim. Bana hakaret edip duruyordu. Korkuyla üzerime atlayacakken onun bacaklarının ortasına tekme attım. Bağırarak küfür ediyordu. Kapıya koştum. Arkamdan gelemedi dış kapıyı açıp dışarı çıktım. Korkuyla dışarıda yalın ayak koşmaya başladım. Arkama bakmadan yola doğru koşarken bir elimi sıkıca tutup kendine çekti. - Bırak beni bırak diyerek tırnağımı koluna batırdım. - Deniz Kadife gibi sesiyle kendime geldim. Hiç düşünmeden boynuna sarıldım. Düşünsem belki de yapmazdım, bilmiyorum. Artık hiçbir şey bilmiyorum. ( Gamze ) Ziyanın bir suçu yok. O senin çocuğun Gamze. Bu kelimeleri kendime söyleyip duruyordum, yoksa kalkıp dövecektim çocuğu. Ama haksız mıyım? Hem babamla barış anne, babam burada kalsın bize kardeş yapın hani icraata gelince babam yanımızda yatsın, sen yanımızda kal oğlum biraz babanız gibi tutarlı olun bu ne hepiniz bana çektiniz. - Anne tabakları kafamıza atmak ister gibi masaya atıyorsun. - Yok canım oğluşum olur mu öyle şey. - Anne iyi misin? - İyiyim Emineciğim. - Anne babam nerede? - Erkenden işe gitti çocuklar. - Anne... - Yeter hadi kahvaltınızı yapın sonra da doğruca okula. Akşam geç gelebiliriz. Ablaları üzmüyorsunuz, babaanne başınızda olacak zaten tamam mı? - Tamam anne dedi kızlar. - Ama anne dedi Ziya. - Ama yok ama yok. Tutarsız çocuğum. Okula gitmek yerine Denizle Zehrayı arayıp yanıma çağırdım. Denizin telefonu kapalıydı. Zehra açıp hemen yanıma geldi. Kız tam benim kafadan. - Eee şiddet, kavga, küfür dedin orada seninle bir yakınlaştık. Seninle kimin anasına iadei itibarda bulunmaya gidiyoruz. - Kız bir dur Adanalı olduğunu sakla yiğidim. - Valla Gamzeciğim seviyoruz biz mevzuları. İçimizde var yani ne yapalım. Ona duyduğum telefon konuşmasını anlattım. - Eğer seni aldatıyorsa kimse beni tutamaz. - Kız ama annesi iyi biriymiş babaannesine iade edelim olur mu ve Yağız ben de sen kızı hallet. - Tamam. Saat beşte şirketin karşısındaki cafede olacaklardı. Biz erkenden geldik. Geçen basma zamanımız aklıma gelmişti. Keşke Selin ve Beril de burada olsaydı. Neyse Zehram yeter ya. Canım tatlı bile istemiyordu. - Erken geldik biraz tatlı mı yesek? Şimdi böyle söyleyince de reddetmek olmaz değil mi? Sonuçta kızın bir yeri falan şişer ayıptır falan aman yiyelim gitsin. - Olurr diyerek bütün tatlıları söyledim. Yiyen öldü de yemeyen ölmedi mi? - Gamze sence bu erkekler niye ayak, kulak memesi, göğüs, popo fetişi falan oluyor? Şimdi bu soruya tecrübelerle cevap vermem lazım. Düşünmek benim işim değil kızım bu ne biçim soru? - Yemek kültürüne bağlı bence. - Nasıl yani ? - Bak şimdi benim kocam yani ex kocam pastırma bağımlısı popo fetişi var. O zaman meme bağımlısı olanlar kurabiye severler, kulak memesi fetişi olanlar sakatat seviyor, ayak severleri bulamadım onlar galiba dayak seviyor. - Alemsin ya ama mantıklı geldi bana. Mesela ben et severim kebap, şiş falan erkekte de iri, etli severim. Haşin erkekler mesela... - O ot severler baby face falan seviyor zaten ben anlamıştım. Bence de öyle. Kendimi atomu parçalamış gibi hissettim. Bazen çok zeki oluyorum ya. Resmen fetiş sorununu iki dakikada çözdüm. - Sence bir erkek nasıl etkilenir? - Bilmiyorum ki Yağızdan önce nerede bir işe yaramaz peşimdeydi. Sonra birden parayla birlikte millet peşime düştü. Yağız neye düştü onu da bilmiyorum. Hep seni seviyorum der ama niye seviyor ben de anlamış değilim. - O zaman seni gerçekten seviyor. Bir yerde okumuştum sevgi nedensiz ise gerçektir diyordu. - Nerede okudun? - Hatırlamıyorum deyince ikimizde kahkaha attık. Yağız gelmişti. Hemen hafif eğildim. Alev cadısı da geldi. Biri daha yanındaydı. Yağız da korumalar falan nereye düştük lan bu kız yabancı bari onu getirmeseydim. Alevin yanındaki adam ve Yağızın yanındaki adam sıkı pazarlık eder gibi konuşuyordu. Bunlar ne pazarlığı ediyor. Yoksa isteme olayına mı düştüler. Yedi ortak bir inekte pazarlık eder gibi bir halleri vardı. Niye yalnız değiller? - Abla basmıyor muyuz? - Yok bence kalkalım. - Niye ne oldu? Peşimi bırak mı diyorsun, bir ilişkin var onu mu gizliyorsun, bu kız senden niye para alsın? - Para veriyor ve yalnız değiller vazgeçtim. - Farklı bir durum var değil mi? Bana da tuhaf geldi. Gamze iyi misin normalde böyle sakin olmazsın? - İyiyim çıkalım. Çıktık, herkesi orada bıraktım. İçimden ağlamak geliyordu. Yağızın bir bildiği var diyerek geldim ama bu sahne tuhaftı ve ben anlamıyordum olan biteni. Zehrayı da bizim eve getirdim. - Oha siz cidden zenginsiniz. - Ben değil o brokoli düşmanı zengin. Evde kadınlar yemek yaparken babaanne bağırıyordu. Bunu böyle yapın şöyle yapın diye. - Tabi babaanne bu kadınlar anlamıyor ya sen de yuttur yok böyle olacak öyle olacak diye. Ahh oğlum bu kadının elinde kalacaksın bak annen gibi şu diline sahip olmayı bilmiyorsun bir türlü. - Anne hoşgeldin. Hep bir ağızdan bana ve Zehraya hoşgeldin dediler. - Bizde etli pide falan yapacağız şimdi. - Ne ne lütfen bu akşam için sadece sebze yemekleri yapar mısınız? Herkes hayretle bana bakıyordu. Ne var canım sebze yemekleri istiyor, isteyemez mi? - Anne babam babaannem falan sebze yemekleri yemez, sevmezler. - Babaannen hasta eti yasakladım ona artık sağlıklı besleneceğiz, baban da kendi bilir istediği yere gidebilir burada artık sebze yemekleri pişecek. Tartışmadan sonra kadınlar menüyü değiştirdi. - Sağlıklı beslenme takıntın olduğunu bilmiyordum dedi Zehra. - Severim diyelim. - Ben de severim dedi. - Nasıl beslenirsin dedim. Birkaç tüyo alayım. Yıllardır et yemekleri yemekten sebze yemeklerini unutmuştum. Asla Yağız sevmiyor diye yapmıyorum sadece sağlıklı beslenmeye takmıştım. - Yani sağlıklı biri olmaya çalışıyorum intahar falan etmiyorum mesela. - Mantıklı en sağlıklı yöntem ondan başlıyor. Sofrayı hazırladık. Yağızı bekliyordum. Bok yemekten fırsat bulursa gelsin eve de yaptığım protestoyu görsün. Kapı çalındı. Zehra hâlâ şaşkın şaşkın evi inceliyordu. Yağız beyefendi de çıkıp geldi sonunda. Hiç ses etmeden Zehrayla tanıştı. Zehrada ilk defa görüyor gibi davrandı. - Hadi sofraya dedim. Birlikte sofraya geçtik. Yemekleri servis edilince Yağız hayatında ilk defa yemek gören uzaylılar gibi davranıyordu. - Ben sebze yemekleri sevmem sanırım bir yanlışlık oldu bir daha olmasın dedi kadına. - Ben istedim Yağız, sağlıklı yaşamaya ve sebze yemeklerine geçiş yaptım. Bu evde artık et pişmeyecek. Çocuklar şaşkın babaanne tövbe çekiyordu. - Gamze bunu konuşabilir miyiz dedi sinirle. - Konuşacak birşey yok bu evde kararları ben alırım. Çocuklara baktı. - Yemeğinizi yiyin çocuklar dedi. Kendisine de zehir yediriyoruz gibi yüzünü buluşturarak yemek yedi. Nimet o nimet günahtır. Bunu bulamayan insanlar var. İlk zaferimin ardından ikinci sefere geçtim. Skor atmanın zamanı gelmişti. - Denize ulaştım. Geliyor şimdi. Sesi kötü geliyordu. Çocuklar yatağına gitti. Babaanne tek gözü açık bize bakıyordu. Yağız iki de bir mutfağa gidip geliyordu ama ses etmiyordu. Benimle yalnız kalmak için fırsat kolluyordu, fırsatçı. Kapıyı açınca Deniz ve Yalçın hoca karşımızda belirdi. - Deniz dedim hayretle birilerinin işi güzel gitmiş anlaşılan. - Abovv dedi Zehra. - Buyrun lütfen diyerek içeri aldım. - Yalçın oğlum dedi babaanne. Biz şok içinde onlara baktık. - Deniz alnına ne oldu? - Anlatırım kızlar sessiz dedi. Zehrayla neye şaşıracağımızı karıştırdık. Babaannenin tanıdığı çıktı Yalçın hoca. Ahiretiliğinin torunu ve iş yapıyorlarmış. Biz şokla onları dinliyorduk. Yağızla baya sarıldılar falan. Neyse babaanneyle aramı iyi tutayım ben bu psikoloji dersinden geçemem, kadına yıllardır bakıyorum bir karşılığı olmalı. - Demek siz Yağız abinin eşisiniz dedi bana. - Eski eşiyim dedim. - Barışma sürecindeyiz dedi Yağız. Çok beklersin. - Siz peki oğlum dedi babaanne Denizi göstererek. - Karışık bir durum boş verin dedi Yalçın hoca. Ne kadar karıştırdı bunlar. Pudingin içindeki çikolata gibi karışmış gördüm sizi. Tuzun yemeğe karıştığı gibi falan mı ne yaptınız nerede karıştırıp kayboldunuz ? Babaanne tüm aile, sülale, çalışan herkesi sordu. Ben bir yemek tarifi sorsam beş malzemede iki tane unutuyor kadın. Şuna bak demek ben dilinden anlamıyorum. Kahve servisinden sonra onlar kaynaşırken biz mutfağa geçtik. - Kız hani senin Yalçın hocayla bir alakan yoktu ne oldu hayırdır? Adamla kol kola geldiniz eve dedi Zehra. - Kol kola değildik. - Geç savunmayı olayı anlat. O şerefsizin tacizini anlatırken sinirden tezgahı yumrukladım. Yetti ama bu erkeklerin şiddeti. - O şerefsizi öldüreceğim. - Sakin olun lütfen zaten olaylar karıştı. - Başka ne oldu? dedim. - Yalçın hoca nerede dahil oldu? - Kız Zehra hâlâ aşk peşindesin bir dur dedim. - Yalçın hoca geçen beni bıraktığı zaman bu adamı gördü. Bana tuhaf şeyler sordu sonra meğer bu adamı daha önce bir kızı taciz ederken görmüşler. Adam utancından İstanbul'a taşınmış. Bir kaç aile üyesi biliyormuş. Yalçın hoca da duymuş, işkillenip o gece orada beklemiş. - Oha bu adam sana yanmış. - Burada Zehraya katılıyorum, adam seninle ne kadar ilgili. - Hangi öğrencisi olsa onu yapardı. - Eee sonra boşver açıklamayı. - İşte eşyalarımı aldırdı oradan bir süreliğine Yalçın hocanın evinde kalacağım. - Ohaaa diye gülüp kahkaha atınca Yağız bize bakmaya geldi. Deniz susun işareti yaptı. O gidince biz yine kafaları yanaştırdık. - Kimseye söylemeyeceğim sadece ona yemek yapacağım o da evinde kalmama izin verdi, aslında biraz zorladı beni, off bilmiyorum çok saçma bir durumda kaldım. - Valla aşka ilk adımı atmışsın benden onay geldi, verdim gitti seni. Bu biraz sert birine benziyor ama artık sen yumuşatırsın yada sertleştirirsin orası da size, sana kalmış. - Gamze yaaa çok doğru söyledin dedi Zehra. Kızım ben hep doğruyu söylerim. Doğruluk eşittir benim. Neyse fazla yalan oldu bu. - Kızlar durumun ciddiyetini kavrayın. Bana yardım et der gibi baktı. Ya seni buraya alırım ama o zaman Yalçın hocayla işler ters gidebilir. Kızın aşk hayatıyla oynama Gamze. - Tamam o zaman bu gece sizi eğlenceye götüreceğim. - Neee ya ne eğlencesi bu kadar derdin içinde. - Bana uyar ama önce yemek biliyorsun ben Adanalıyım o sebzeyle doymadım onu etin yanında salata niyetine yerim. - Tamam kız. - Ben Yalçın hocaya ne diyeceğim. - Bir de hesap vermeye başlamış bak bak. Kızım ipleri eline al böyle olmaz. Kesin çıkıyoruz biz. Aşağı inince kıyamet koptu. Yalçın hoca bir yerden Yağız ve babaanne bir yerden hayır ne gecesi diye söyleniyor. - Yeter ya bizim eğlenmeye hakkımız yok mu? Sürekli çocuklar, okul siz bir gece kızlarla çıkacağız bu ne tantana acaba? Üstelik izin istemedim sizden. - Gamze bizbde gelelim o zaman gece gece bu ne ya. - Yağız kız kıza dedim nereyi duymadın. Hadi kızlar çıkalım. Yalçın hoca kaş göz yapıyor. Dikkat et kaşınla gözün yer değiştirmesin. Bu olmuş olmuş tamam. Kızları alıp dışarı çıktım. Arabaya binince kızlar gülmeye başladı. - Valla senden korkulur Gamze herkesi susturdun. - Tabi ya ne sandınız siz beni. İkinci skoru atmak için kızları hiç bilmediğim bir gece kulübüne götürdüm. Kızlar kanadımın altında civcivlerim gibi davranıyorlardı. Benimde horozdan farkım yoktu. Uzun zaman olmuş. Ses başımı ağrıtıyor, kalabalık beni bunaltıyordu. Birden bir kırbaç sesi kulağımda çınladı. - Gösteri başlasın diye mikrofondan bir kadın konuştu. - Gamze nereye düştük biz ? - Ne bileyim yeni açılmış burası ilk defa duydum gelelim dedim. Kadınlar elinde kırbaç içeri girdiler. Herkes alkışlıyordu. Kadın bir adamı piste çekip sırtına kırbaç vurdu. Bir anda Orta Çağ Avrupasına düşmüştük. Kızlar bana sarılmış piste bakıyordu. Kazığa geçirme falan oluyor mu? Zamanda yolculuk yapmaya mı başladık. Adam kıvrandıkça herkes alkışlayıp tezahürat ediyordu. Biz gözleri açmış onlara bakıyorduk. Adam o kızla aşağı indi. Bir kadın gelip beni düğünde oynamaya çağıran akraba gibi çekiştirdi. - Yok ablacığım ben bilmiyorum. Bırak beni. Kızlar arkamdan Gamze diye bağırıyordu. Kadın beni piste atıp kırbacı kaldırdı. Ben de Ya Alalh diyerek kırbacı tuttum. Kadını kendime çektiğim gibi yumruğu indirdim. Kırbaç artık benim elimdeydi. Çok iyi gelmişti ya. Baktım etraftakiler şaşkın iki tane de onlara kırbaç indirdim. Demek siz dayaktan hoşlanıyorsunuz. Bir tane adam kendinden geçmiş alkışlıyordu elimle gel yaptım. Para işareti yaptı, para yok diyordu. - Gel seni bedavaya döveceğim gel diyerek yanıma çağırdım. Korumalar geliyordu bir taraftan. Zehra kolumu tutmaya çalışan korumanın arkasından sırtına atladı. - Polisler geliyorrrr Karmaşa olunca birden Yağızın içeri girmeye çalışan yüzünü gördüm. Aha yandık. - Kızlar aşağı kaçın diyerek bağırdım. Deniz, Zehra ben aşağı kaçtık. - Gamze nereye ? - Yağız geldi, polis geldi kesin tuhaf bir durum var kızlar kaçalım. Aşağıda bir odaya girdik. Kapıyı kapatıp sırtımı kapıya verdim. Kızlar çığlık attılar. - Ne oldu demeye kalmadan üç kız bir erkek bir yatakta çıplak yatıyordu. Yani bir şeyler yapıyorlardı. - Tüüü ne oluyor burada? - Siz de mi gruba katılmaya geldiniz dedi adam. Belli ki sarhoştu. - Bu bizi ne zannetti, bırakın beni diyerek adamın üzerine atladım. Kızlar korkuyla kaçtılar. Ben de adamı dövmeye başladım. - Döv beni hadi biraz daha güzelim - Ne diyor bu pis sapık, elimde kalacak bu adam. - Dövülmekten hoşlanıyor galiba Gamze dedi Zehra. Küçükken dövdüğüm erkekler bana aşık oluyordu, sanırım elimde keramet var. Ya da türk erkekleri dayaktan hoşlanıyor. - Pis sapık bir tane de değil üç kız yatağa atmış. Şerefsiz, köpek. - Gamze bırak çıkalım dedi kapı kırıldı birden. Yağızla Yalçın kapıda duruyordu. Kızlar ben ve çıplak üç kız bir erkek kapıya bakıyorduk. - Vur banaa diye bağırdı adam bana bakıp. - Gamzee gel buraya diyerek adama vurmaya başladı Yağız. - Yağız dur adam dayaktan hoşlanıyor, ceza değil bu. Bana sinirle baktı. Elimden tutup çekiştirdi. Herkes arkamızdan geliyordu. - Abi sağdan gideceğiz dedi Yalçın hoca. - Emin misin dedim. - Evet dedi. Nereden emin bu adam ? Hepimiz ona bakıyorduk. - Hadi yakalanalım mı yani... Denize bunun hesabını sorman lazım diye bakış attım. Kendi yediğimiz bokları temizledik hesap soruyoruz. Yağız elimi sıkınca bırak milleti kendini düşün dedim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD