13. Bölüm

1313 Words
Ayağı ile stresten yerde ritim tutarken dirsekleri masaya dayalı, elleri önünde birleşik, kaşları hafif çatık, alnında terler... "Neden beni ektin Eda?" Saniyeler akıp geçtikçe biraz önce kalbinde oluşan kırgınlık büyük bir öfkeye dönüşüyordu. Bu masum bir çocuğun acımasız, cani bir adama dönüşmesi idi. Daha fazla tahammül edemeyerek ellerini yumruk yapıp masaya geçirdiği esnada ayağa kalkmasıyla geriye devrilen sandalyenin çıkardığı tok ses herkesin Sarp'a bakmasına neden oldu. Bu sandalye ve masa Sarp' ın öfkrsinden nasibini alan ilk varlıktı. Kendisine dönen bakışları hiç aldırmadan yeri dövercesine attığı sert adımlar ile çıkışa yöneldi. Her bir adımı yeri göğü inletiyordu... Her bir adımı kırgınlık doluydu, öfke doluydu... Asıl Eda şimdi Sarp'dan korkmalıydı... Çünkü artık o eski Sarp yoktu! Dengesiz Gardiyan Bir AlYud Yapımıdır. "Çok eski tarihlerden Bütün insanlık günahlarını İşlemişim hala işliyorum." Bir adam vardı... Öfkesi dağları bile yakıp yıkabilecek güçte iken soğuk asfaltta attığı her adımda yeri göğü inletiyordu. Karşısındaki eviyle arasında on adım kala durdu ve hafif sendelemesi ile parmaklarını şakaklarına dayadı. Çok kalbi kırılmıştı, ömrü olan sevdiği kız, söz verdiği randevularına gelmemişti. Bir nedeni olmalıydı ve delirmişçesine düşünüyordu... Aslında çokta düşünmesine gerek yoktu, sebebi belliydi! Kalan son on adımıda atıp dış kapıyı açarak bahçede adımladı ve cebinden çıkarttığı anahtarla açtığı kapıdan kabusu olan gecekondularına girdi. Uzun ve dar koridoru arkasında bırakarak salona ulaştığında koltukta yatan babasının yanındaki büyük koltuğun ortasına oturduğu gibi hemen avuçlarını gözlerine bastırdı balı önüne eğikken. Oğlunu üzgün gören Hikmet ilk düşündü; Sabah kahvaltıda keyfi oldukça yerindeydi, öğlen de kendisine oldukça fazla parfüm sıkmıştı ki kokusunu almıştı ve biraz telaşla mutluluk içerisinde evden çıkmıştı. Durumu anlayan Hikmet ağzı açık kalırken yüzünde büyük ve acımasız gülümsemesiyle kahkahalarının odanın duvarlarında yankılanmasına izin verdi. Sarp dirsekleri bacaklarına yaslı iken başını kaldırmadan diktiği bakışlarındaki şaşkınlıkla baktı babasına. "Neden gülüyorsun baba?" Oğlunun kulaklarına dolan üzüntü dolu sesi ile birkaç saniye daha gülmesine devam ettikten sonra dudaklarından bu sözler döküldü: "Kı-kız gelmedi mi?" Bunu duyunca karşısına bakıp gözlerini yumdu. Yine babasıyla sınanıyordu. "Söyle-sene oğlum." Cevap vermeyince kahkahaları kulaklarında yankılandı tekrar. "Kız gelmedi, gelmeyecekte. Sen ya-yalnız çürüyeceksin. Sevmeyecekler, sevilmeyeceksin." Daha ne kadar yakabilirdi delikanlının canını? Kahkahaları tüm odayı doldururken Sarp aniden bakışlarını babasına çevirdi. Öyle bir ters bakıyordu ki bunu gören babasının kahkahaları yavaşça kesildi. "Hayır baba, ben sevileceğimde seveceğim de..." dedi. "Ve kim eşim olursa olsun senden daha şanslı olacağım. Neden biliyor musun?" Bir an duraksarken bakışlarını öfkelendirdi Sarp ama bunu söylemekte kararlıydı. "Çünkü ben temiz bir kadın seveceğim baba." Ve son kozunu oynamıştı! Birden ayağa kalktığında babası yattığı yerden aynı saldırgan bir köpek misali dişlerini gösterdi. "Hadi dövsene beni baba..." Birkaç saniye önünde dimdik durduktan sonra ön dişlerini göstererek gülümseyip salonu terk etti. Evden çıktığında kapıyı arkasında sertçe çektikten sonra temiz havayı derince solurken fısıldadı; "Sevmek, sevilmek benimde hakkım ve sen baba, asla buna engel olamayacaksın." Gözlerini sım sıkı yumdukduktan sonra adımlarını ilerletmeden son kez fısıldadı; "Sana rağmen sevip sevileceğim..." *** Hava almak için sahile inmişti. Hava cıvıl cıvıl, tam bir bahar havası lakin onun kalbinde sonbahar rüzgarları... Çimenlerin üzerinde adımlarken karşısında sırtı kendisine dönük bankta oturan Eda'yı görmesiyle duruksadı yüzünü şaşkınlık ifadesi sararken. Birkaç saniye yanına gidip konuşmak ile konuşmamak arasında kaldıktan sonra ağır adımlarla ilerlemeye devam etti. Ağacın yanına gelirken Eda'nın yanında arkadaşının oturduğunu gördü. Bu Bayza idi. Eda üzgün gibiydi, Beyza ise acınası bakışlarıyla yüzüne bakıyordu. Merak içinde ağacın arkasına geçip gizlice dinlemeye başladı. "Üzülme bu kadar Eda, sen doğru olanı yaptın..." Sessiz kalırken düşünceli bakışları denizin hafif dalgalarındaydı. "Beni dinleyip Sarp'la görüşmeye gitmeyerek çok doğru yaptın. Hayatın boyunca eve ve siyah çarşafa mahkum olabilirdin." Bunu duyar duymaz eli öfkeden yumruklaştı. Kaşları son derece çatık, öfke fışkıran gözleri sevdiği kızın kendisiyle görüşmesini engelleyen masum kızdaydı. Eda belkide gelecekti kendisiyle görüşmeye ama bu kız tarafından beyni doldurulmuştu. Kucağında tuttuğu eline dokundu şefkatle Beyza: "Onlar sana göre değiller Eda. Ben sadece seni düşünüyorum." Bir kez daha kalbinde derin bir sancı baş gösterirken sımsıkı yumdu gözlerini, "Senin yüzünden!" Sinirden yumruklaşan elini ağaca geçirdi. *** Güneşin yerini şimdi sadece ay ışığının parladığı bir karanlık almıştı. Delikanlının delici bakışları ise karşısındakine ateş edercesine hedefinin üzerinde idi. Tüm akşam iki arkadaşı izlemişti. Hava karardığında birbirlerinden ayrılmışlardı ve Beyza hâlâ sahildeydi. İskele limanının üzerinde deniz manzarasını izlerken Sarp saklandığı yerden çıkıp tehlikeli adımlarla arkasına kadar gitti ve, "Beyza!" diye bağırdı kızın yerinde sıçramasına sebep olacak ürkütücü bir tonda. Eli kalbinde bir şekilde arkasını döndüğünde irkildi genç kız. "Sa-Sarp?" Korkudan titreyen sesiyle kekelemesine engel olamazken kendisine ölümcül bakışlar atan harelerden alamıyordu bakışlarını. Karşısındaki genç bakışları ile adeta bağırıyordu " Benden kork! " diye. Yavaşça adımlamaya başladığını görmesiyle korkarak geriye bir adım attı. "Ne- ne yapıyorsun Sarp?" Ürkütücü bir tonda "Sen ne yaptın Beyza!" dediğinde adımları tekrar durdu. Beyza korkudan cevap veremiyordu. "Eda'ya neler söylediklerini duydum. Eda, senin yüzünden bugün benimle görüşmeye gelmedi..." Güldü genç adam histerik bir şekilde psikopatça... "S-Sarp sakin ol." Genç kız artık korkudan titriyordu adeta. "Sen bunu nasıl yapabilirsin? Sen benimle ilgili hiçbir şey bilmiyorsun. Yaşadıklarımı, çektiklerimi, çektiklerime rağmen Eda için düşündüğüm güzel şeyleri bilmiyorsun ama yolumuza taş koyuyorsun!!" Genç delikanlının kükrercesine sarf ettiği cümleler ile Beyza yutkunmadan edemedi. "Sarp lütfen bağırma." dedi gözünden akan bir damla yaşa engel olamazken. Ama Sarp daha da fazla sinirlendi... Bir adım atmasıyla kolunu sımsıkı tuttu. "Sarp acıtıyorsun." "Bunun bedelini ödeyeceksin!" Elinden kurtulmaya çalışıyorken gözleri sinir dolu gözlerine değdi... "Şimdi emin oldum, ben doğru olanı yaptım arkadaşım için. Ne olur bırak gideyim." Birkaç dakika sonra olacakları düşünmeden cesurca kurduğu cümleden sonra, "İmdat" diye bağırmaya başladı lakin etrafta hiç kimse görünmüyordu. "Gitmek mi istiyorsun, tamam..." dedi ve denize doğru itti genç kızı acımasızca. "Bak bıraktım." Genç kız yüzme bilmediği için çırpınmaya başladı... Sarp ise ifadesiz gözleriyle izledi... Belki de ilk cinayetini işliyordu. İfadesiz, öfke dolu bakışları denizde can havli ile çırpınan kızda iken düşündü " Bıraksamda ölse " diye. Lakin... Aklından geçen tüm düşüncelere tezat bir harakette bulundu... Birkaç saniyenin ardından suya balıklama atlayıp alttan kızın beline sımsıkı sarılarak su üzerine çıkarttı. Ölümden son saniye kurtulan kız zor nefes alıp veriyorken Sarp sakin yüz ifadesiyle deniz kenarına götürüyordu... Kumun üstüne oturtulduğunda yüzü gözyaşı ve tuzlu su içerisinde kalmıştı. Öyle korkmuştu ki, hafızası yerinde değilmiş gibi ifadesiz bakıyor ve derin derin nefesler alıp veriyordu. Ne yaşamıştı öyle? "Bana bak Beyza." Sarp'ın sesini duyup başını yukarıya kaldırdığında kendine gelmişti ki ağlamaya başlayarak geriye doğru yaslandı ve ellerini de kumun üzerine dayadı kaçmak istercesine. "Ne olur bırak gideyim, ne olur. Sen iyi değilsin, sen gerçekten iyi değilsin." "Bak Beyza! Buralardan çok uzaklara taşınacaksın, Eda'yla hiç iletişim kurmayacaksın yoksa bu yaptıklarımın yapacaklarımın fragmanı olur." Dişlerini dudaklarına bastırırken başını hızla kabul edercesine olumlu anlamda salladı. Birkaç saniye daha göz dağı verdikten sonra sert adımlarıyla yanından uzaklaşmaya başladı. Arkasında bıraktığı kızın hıçkırarak ağlama seslerini duydu acımasızca adımlarını hiç kesmeden ilerlerken. *** Bulutlu bir sabah vakti Sarp, salonunun camından mahallede olanları izliyordu. Karşısındaki evin önüne nakliye kamyonu gelmişti, işçiler eşyaları kamyona yüklüyordu, Sarp ise ifadesiz gözleriyle seyrediyordu. Kamyonun yanından Beyza'nın çıktığını görünce yüzüne baktı. Yaşlı gözleri Sarp'dayken, Sarp ise çok hafif kırdığı parmaklarıyla elini kaldırdı "güle güle" der misali... Ve böylece "sevdiği" kızı en iyi arkadaşından ayırmıştı... Belkide Eda' ya karşı yaptığı ilk acımasızlıktı. Oysa bunlar ileride olacakların yalnızca fragmanıydı. Yıllar geçmesine rağmen o aynı yerdeydi. Firar eden yetişkin Sarp, gece vakti camın önünde terk edilmiş eve bakıyordu. Geçmişi hatırlamıştı. Eli yumruklaştığında sessizce döküldü dudaklarından: "Ah Eda... Hep kavuştuğumuzda birileri girdi aramıza... Beyza, Barış... ve cerrah." "Cerrah" ağzından çıktığında gözleri daha da açılmıştı. Onu unutmamıştı. Ve kardeşi Anıl'ın kendisine ettiği söz aklına geldi: "Sen bugün birini öldürdün, sen bugün birini öldürdün. Sen bugün katil oldun, sen bugün birini defalarca bıçaklayarak." Sessizce konuşmasını devam ettirdi: "O, Depo Apartmanı'nın yerini emniyete söylemeseydi bizi hiç kimse bulamazdı ve ben de katil olmazdım... Her şey cerrahın yüzünden... ve intikam sırası onda." O kendisene yapılan hiç bir yanlışı affetmezdi! Arkasını dönüp eğilerek yerdeki silahı ve çuvalı eline alarak salondan çıktı. Birkaç saniyenin ardından kapıyı kapatma sesi salonun duvarlarında yankılanmıştı... Kendisine yapılan yanlışı yine ve yine misliyle ödetecekti! 13. Bölümün sonu Yapım: AlYud Yapım Kurgu: Ali Umut SEÇKİN Hikaye: Ali Umut SEÇKİN Yudum TATAR İnstagram: alyudyapim
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD