15. Bölüm | Sezon Finali

2804 Words
DENGESİZ GARDİYAN'DA ÖNCEKİ BÖLÜMLERDE Yeşil ışık yanmaya, şöförler Sarp'a korna çalmaya başlamıştı lakin şuanlık umrunda değildi; her ne kadar insanları fazla umursamasada bu adamın ne derdi olduğunu merak etmişti. Zavallı adam tam dev kamyonun altında kalacakken Sarp yetişip hızla kolundan tuttuğu gibi kaldırıma çekti. Göz göre geldiler. Adama döndüğünde cüzdanından kartını çıkarttığını gördü. Kartı Sarp'a uzatarak, "Benim hayatımı kurtardın, sana bir can borcum var. Ne istiyorsan, ne lazımsa ara..." dedi. "Ben bir uzman cerrahım..." * Beş dakika sonra doktor Sarp' ın yanına gelmişti. Karşı karşıyalardı. "Durum nedir?" Merakla ve telaş ile sordu. "Şimdi bir yere gideceğiz, bir doğuma. Çok acil." Bir an kaşları hayretle havalandı yaşlı adamın. * "İki tane yirmili yaşlarda sağlıklı ve güzel kız. Bekar oldukları için birlikte kalıyorsunuz, Beyoğlu Taksim Caddesi Doğan Apartmanı no 5'de." Sözlerinin ardından saniyelik bir şekilde doktora bakıp bakışlarını tekrar yola çevirdiğinde aklından sinsi şeyler geçiyordu, insanları zaaflarıyla vurarak istediğini yaptırmayı seviyordu. Doktor biraz daha gerilirken tek ayağını ritimli bir şekilde boş yolda hızla giden arabanın zeminine vurmaya başlamıştı. "Neden bu kadar araştırdın?" diye korku dolu gözlerle sorduğunda Sarp hafif bir şekilde sırıtmıştı; işini, insanlara istediğini yaptırmayı iyi biliyordu. "Eğer, göreceklerini herhangi birine söylersen iki kızın da ölür, ablalarına kavuşurlar." * "Sen Eda GÜNEY'sin... Türkiye seni konuşuyor..." Ardından da Sarp'a döndü. "Bir kadına nasıl yaparsın bunu? Haberlerde görüyorum, ailesi ağlıyor. Senin vicdanın yok mu ya?" İlk bakışta kızı tanıyan doktor iyice dehşete düşmüştü karşısındaki adamın acımasızlığı ile. * Tam bu sırada, birinin adımları kendilerine yaklaşıyordu... Masanın önünde durdu sert ve tok adımlar. "Eda GÜNEY'in nerede olduğunu biliyorum. Çocuğunu ben dünyaya getirdim..." * "O, Depo Apartmanı'nın yerini emniyete söylemeseydi bizi hiç kimse bulamazdı ve ben de katil olmazdım... Her şey cerrahın yüzünden... ve intikam sırası onda." O kendisene yapılan hiç bir yanlışı affetmezdi! Arkasını dönüp eğilerek yerdeki silahı ve çuvalı eline alarak salondan çıktı. Birkaç saniyenin ardından kapıyı kapatma sesi salonun duvarlarında yankılanmıştı... Kendisine yapılan yanlışı yine ve yine misliyle ödetecekti! Dengesiz Gardiyan Bir AlYud yapımıdır, "Merhaba yeni mahkumum..." Gün batar, karanlık çöker ve işte o zaman başlardı hayat bazıları için. Gecenin bilmem kaçı. Sokak lambalarının turuncu ışıklarının aydınlattığı sokakta bir elinde silah ve diğerinde çuval ile yeri göğü inleten adımlarıyla ilerleyen bir adam... İsmi duyulduğunda insanın tüylerini diken diken eden bir adamdı o. Adı Ölüm, soyadı Tehlike! Tanınmamak için boynuna kadar çektiği kar maskesi ve simsiyah kıyafetleri ile her ne kadar karanlıkta kamufle olsada keskin bakışları kilometrelerce öteden bile fark edilirdi. Adımları duraksadı önce, keskin bakışları etrafı kolaçan ettikten sonra önünde durduğu yapıta kaydı. " Doğan Apartmanı " Dudakları iki yana kıvrıldı sinsice... Ve kapıyı itip apartmana girerek bir bir çıktı merdivenleri. Adımları ağır, hiç acelesi yokmuşçasına sakin ama bir o kadar da tehlike dolu... Ve 5 nolu daire! Evde yalnız olan iki kız kardeş her şeyden habersizce yatmaya hazırlanıyordu. "İyi uykular kardeşim." deyip uzanarak başını yastığa koyduğunda, "iyi uykular" diye karşılık verdi kardeşi. Uzanarak şifonyerin üzerindeki ışığı söndürdüğünde bakışları bir anlık abajurun yanındaki gülen kadın çerçevesine kaydı. En acısıydı hiç gelmeyecek birini özlemek... Genç kız özlem dolu içli bir nefes aldıktan sonra sessizce, "Sana da iyi uykular ablam. Huzur içinde uyu." diye fısıldayıp arkasını dönerek sımsıkı yumdu gözlerini. Kapılarındaki tehlikeden bir haberdiler oysa.... Hayatta ne zaman ne olacağı belli değildi, bir dakika sonramızın bir garantisi var mıydı? Tıpkı birazfan katliam yaşanacak olması gibi... İki kardeş her şeyden habersizce uykuya dalarken Sarp, elindeki maymuncuk ile kısa bir uğraşın ardından kapıyı ses çıkarmadan açmayı başarmıştı bile. İntikam için olsa da aynı zamanda hırsızlık için gelen Sarp, çuvalın içini açar ve gözüne çarpan değerli görünen eşyaları sessizce çuvala koyar. Bu esanada kız kardeşinin yataktan doğrulup ayağa kalkmasıyla ablası kardeşine dönüp "Nereye?" diye fısıldadı. "Mutfağa, su içeceğim." diyen kardeşi duymuştu Sarp'ın keskin kulakları ve gerisine, kapının kapalı olduğu odaya doğru baktı ifadesiz gözleriyle. Bu pekte iyi olmamıştı lakin yinede planının bozulduğu söylenemezdi. Adımlarını hızlıca mutfağa yöneltmesinin hemen ardından kız kapıyı açıp odadan çıktı. Mutfağın kapısının arkasına saklanan Sarp, belindeki silahını eline alıp güvenliği kaldırarak hazır hale getirip beklemeye başladı... Genç kız mutfağa girip tezgaha yaklaştığında elini tezgaha dayayıp derin bir nefes aldı. İçine anlamlandıramadığı bir his dolmuştu, sanki izleniyordu. Aldığı titrek bir nefesin ardından başını iki yana salladı. "İyice paranoyaklaştın kızım sen." diyerek başını iki yana salladı ve tam arkasını dönecekti ki Sarp, hızla saklandığı yerden çıkıp bir eliyle ağzını kapattı kızın. Genç kız neye uğradığını şaşırmıştı. Korkuyla çırpınmaya başladı vücudunu bir mengene misali saran kollardan kurtulmak adına lakin nafile bir çabaydı onunkisi. Sarp, kollarının arasında can havliyle çırpınan kızın bu zavallı, çaresiz halinden büyük bir zevk almıştı. Ne kadar pisikopatça! Aynı babası gibi... "Şşhhh, rahat dur." diye fısıldadı zevkten iki yana kıvrılmış dudakları ile ve bir eliyle de silahı kızın beline bastırdı... Kız gözlerinden sicim sicim akan yaşlar ile çaresizliğini kabullenip haraket etmeyi kestiğinde "Ha şöyle..." diye fısıldadı zevkle Sarp ve devam etti; "Şimdi elimi çekeceğim ve ablanı buraya çağıracaksın. Yoksa tetiği çekerim." Sarp'ın kollarının arasında çaresizce göz yaşlarını akıtan kız o kadar çok korkmuştu ki başını hızlıca sallayabildi ancak. Ölmek istemiyordu, ölmek için henüz gençti ve bu adamın suyuna gitmekten başka bir çaresinin olmadığının da farkındaydı. Lakin diğer yandan da ne istiyordu ablasından bu adam? Sarp, kollarıyla esir aldığı kızın korkudan iyice uysallaşması ile yavaşça çekti elini. "Ne istiyorsun bizden?" diye fısıldadı genç kız korkudan titreyen sesi ile. Sarp sıkılmışçasına bir nefes aldı. "Soru sorma ve dediğimi yap." diyerek uyarı amaçlı silahı kızın beline biraz daha bastırdığında genç kız "Lütfen öldürme, yaşamak istiyorum." diye fısıldadıktan sonra "Ablaaa!... Abla hemen buraya gel!" diye bağırdı. Ablası ise kardeşinin korku dolu bağırışı ile yerinde sıçrarken hızla yataktan kalkıp mutfağa doğru koşar adımlarla ilerlemeye başladı. "Ne oldu, iyi misin?" diyerek mutfağa hızlı bir giriş yapan abla, harelerine dolan görüntü ile olduğu yerde donup kaldı. "Ne- Ne oluyor? Kimsin sen?" diye korkudan kekeleyen kız ile Sarp, elindeki silahı kollarının arasındaki kızın başına dayayıp kaşlarıyla kapıyı işaret etti. "Salona yürü..." Korkusu ve şaşkınlığından bir şey diyemeyen abla, mecburen geri geri yürümeye başladı. Bir yandan da gözleriyle kardeşinin bedeninde hasar kontrolü yapıyordu. Bir adım attı geriye doğru... Ve Sarp da bir adım attı kollarının arasındaki rehine ile kendisine doğru... Her adım attıkça Sarp da kendisine doğru ağır adımlar atıyordu. Kardeşinin yaşlar boşalan gözlerinin içine baktı abla, "Korkma, ben yanındayım." dercesine lakin o evdeki herkes biliyordu; ablası gibi kardeşini de kaybetmekten korkan bu kızın olacaklara engel olamayacağını. Birbirleri ile eş zamanlı atılan adımlar eşliğinde mutfaktan koridora çıktılar. Büyük kızın korkudan titreyen sesi ile "N-ne istiyorsun bizden?" diye fısıldamasına cevap vermeyi es geçerek sessiz kaldı Sarp. Salona girdiklerinde yan yana iki tekli koltuk görmesiyle adımları durdu. Tok sesi ile "Tekli koltuklara oturun." diye bir emir vermesinin ardından kızı serbest bırakmasıyla iki adım gerilemesi bir oldu. "Yanlış bir haraket yapayım demeyin sakın." * * * Zaman hep aynı düzende işlerdi lakin bazı anlar vardı sayiniyelerin geçmek bilmediği, dakikaların ölüm gibi geldiği .. Saniyelerin bile bir asır gibi geldiği birkaç dakikanın ardından beklenilen anahtar sesi duyulmuştu. Kapının açılmasıyla babaları içeriye girmişti. Kabanını üzerinden çıkartıp askıya yerleştirmek için arkasını döndüğü sıra çok iyi tanıdığı ses doldu kulaklarına. "Merhaba cerrah." Elini kalbine bastırdı korkuyla... Bu sesi nerede duysa tanırdı çünkü bu ses bir an olsun silinmemişti zihninden. Sarp Apak'ın ta kendisiydi bu, nam- ı diğer Dengesiz Gardiyan... Evinde ne işi vardı? Kızlarına bir şey yapmış mıydı? Salona doğru dönmeye o kadar korkmuştu ki o an, sırtından soğuk terler akmaya başlamıştı. Sarp'ın eğlenen sesi bir kez daha yankılandı evin duvarlarında; "Bize dönsene babaları." Derin bir yutkunuşun ardından sımsıkı yumdu gözlerini önce ve sonra korkudan boşalmış dizleri ile ağır hareketlerle salona dönmesiyle karşılaştığı manzara ile nefes alamadı. "Baba..." diye fısıldadı o an küçük kız yalvarırcasına. Kızlarının gözlerinden boşalan yaşlara takıldı önce hareleri ve sonra tekli koltukta korkuyla oturan kızlarının tam arkasında elinde silah ile dikilen Sarp'a... "Gelsene babaları." Nutku tutulmuştu adeta adamın. Bir yutkunuş sesi odada yankılandığında Sarp'ın kahkahası doldurdu kulakları. "Hadisene babaları." Yaşlı cerrah korkuyla titrek bir nefes aldıktan sonra bakışları Sarp'ın elinde salladığı silah ile kızları arasında gidip gelmeye başladı. "Hadi lan!" diyerek elindeki silahı büyük kızın başına dayayan adam ile ellerini havaya kaldırdı cerrah. "Tamam,tamam. Yeterki kızlarıma bir şey yapma." Sarp'ın ciddiyetini anlayan adam, başka çaresinin olmadığının farkına vararak yavaşça temkinli adımlar atmaya başladı. "Bugünün geleceğini çok iyi biliyordun değil mi?" Sarp'ın bu sorusu yaşlı adamın dengesini iyice altüst ettiğinde ellerini indirerek kapı tokmağına tutundu destek almak için ama bu ayakta durmasına yetmemiş, dizlerinin üstüne düşmüştü. "Baba..." Babasını perişan halde gören küçük kızı bir eliyle ağzını kapatırken gözyaşlarına hiç hakim olamamaya başladı. "Tabii ki de sen bugünün geleceğini çok iyi biliyordun. Benimki de soru mu?" dedikten sonra ufak bir kahkaha attı Sarp. "Her gün korkularla yaşadın sen, her gün korkularına yepyeni bir korku eklendi, 'Acaba Sarp ne zaman nasıl karşıma çıkacak?" dedin... Kendine içinden işkence ettin. Ama bunları kendine yaşatmayı çok iyi hak ettin biliyor musun..." Duraksayıp bir kez daha kahkaha attı ve başı eğikken sessizce ağlamakla yetinen yaşlı adama baktıktan sonra ciddileşen sesi ile son sözlerini dile getirdi. "Çünkü sen beni polislere ihbar ettin, Eda'mı aldın benden!" Saep'ın sonlara doğru yükselen sesi ile sımsıkı yumdu gözlerini zavallı çaresiz cerrah. Hak etmiş miydi amacı sadece bir ailenin kendisi gibi evlat acısı çekmesini önlemek olan bu adam tüm bunları? "Benden ne istiyorsun?!" diye haykırdı ağlamaklı ses tonuyla. Hiç düşünmedi Sarp, kelimeler ölüm saçan dıdaklarının arasından hızlıca döküldü; "Öncelikle, bana o günü anlatmanı istiyorum. Nasıl emniyete gittin? Hangi cürretle, hangi cesaretle? Giderken aklından neler geçti? Nasıl vardın polislerin önüne ve nasıl söyledin? Hepsini duymak istiyorum." Yaşlı adam gözyaşlarına boğulurken Sarp ise histerik, tehlikeli gülümsesini eksik etmiyordu dudaklarından... Hak etmişti bu yaşlı adam bu korkuyu ona göre... Zorla konuşmaya başladı: "Yüreğim sızladı, mani olamadım kendime... Ben dünyaya üç kız evladı getirdim, lütfen anla beni yalvarıyorum." "Ama sana bu yaptığının cezasız kalmayacağını söylemiştim." diyen Sarp ile eğik başını kaldırıp yalvaran ve masum, yaşlı gözlerini acımasız yüzüne değdirdi. Tek istediği kızlarına bir şey olmaması idi. "Şimdi senden seçim yapmanı istiyorum..." Tetiği açarak silahın güvenliğini kaldırdı ve sesi duvarlarda yankılandı. "Hangi kızını gözlerinin önünde öldürmemi istersin cerrah?" Bunu duyunca hıçkırarak ağlamaya başladı. Cevap veremedi. Nasıl cevap versindi ki? Bir baba hayatında yaşayabilecek en zorlu sınavı çekmekteydi, kızlarının canıyla sınanıyordu. "Cevap vermen için tam 1 dakikan var, süre dolunca seçimi ben yapacağım..." Bunu duyunca acil şekilde kendine geldi ve bir kez daha acımasız yüzüne baktı. Bir insan nasıl bu kadar cani olabilirdi? "Derdin benimle, bırak kızlarımı ve lütfen beni öldür. Yalvarıyorum sana, beni öldür." diye yalvarmaya başladı hıçkırıklarının arasından. "Olmaz... Çünkü ölen kurtuluyor, cezasız kalıyor..." Ağlamaktan kısılan gözleri, kırışan alnı, bağırarak hıçkırmaları, kızlarının karşısında perişan bir baba... Sarp'ın eseriydi! "Son 30 saniye..." "Bir babadan nasıl bu seçimi yapmasını isteyebilirsin seni adi şerefsiz! Nasıl yapabilirsin bunları nasıl?..." Cevap vermeyi es geçti... "10..9..." dediği namluyu küçük kızın başına bastırdı. "8..7" Yutkundu cerrah ve o an beyninde yanan ampul ile gözlerini irice açıp "dur, dur" diye haykırmaya başladı. "Neden duracakmışım, seçim mi yaptın?" Ve yaşlı adamın dudakları aralandı bu kez keder içinde: "Yapamazsın, yapamazsın, bir kızımı daha alamazsın benden. Büyük kızımı sen aldın benden, sen öldürdün onu!" Ve Sarp'ın yüzünde artık şaşkınlık hakimdi. "Ne?" Geçmişe giden adam gözleeinden akan yaşlara hakim olamadı ve acı içerisinde anlatmaya başladı: "Büyük kızım senin yüzünden öldü. Bir yıl önce Eda'yı kaçıracağın gün e-5'de o mantıksız trafik kazasını sen yaptırdın yolu kapatmak için. Arka tekerleri havaya kalkan arabayı benim kızım sürüyordu! Aylarca komada kaldı ve seninle tanıştığım gün öldü." Aylarca hastane köşelerinde beklemişti adamcağız. Cerrahtı, şifalı ellerinin kurtaramadığı bir hasta yoktu lakin o şifalı eller bir kızına şifa olamamıştı. —— Gündüz vakti toprak arazide arabanın önünde ayakta duran kapüşonlu Sarp, telefonu kulağına dayadı ve "Şimdi" diye bir momut verdi dudakları... * O esnada olacaklardan habersizce açık e-5'te hızlı giden arabada telefonunu telefon yerine koymuş, babasını arıyordu genç kız. Bir kaç çalışın ardından ahizeden babasının neşeli sesi doldu arabaya. "Efendim kızım?" Babasının arabanın içinde yankılanan sesi ile gülümsedi kız. "Baba nasılsın?" "İyiyim kızım. Sen nasılsın, her şey yolunda mı?" "İyiyim babacığım. Hatta şimdi hastanene seni ziyarete geliyorum." Kızını özleyen baba, bu duyduğuna sevinmişti, sesinede yansıyan neşesi ve birazda şaşkınlık ile "Aaa, bu güzel ziyareti neye borçluyum?" diye sordu. Genişçe gülümsedi kız, "Sana çok güzel bir haberim var, sürpriz." dedikten sonra bir elini direksiyondan çekip karnına koydu. "Neymiş bu sürpriz? Çok merak ettim." İyice meraklanmışrı babası lakin birazcık daha beklemesi gwrekiyordu. "Geliyorum babacığım. E-5 açık, şimdi e-5'den çıkacağım. 3 dakikaya oradayım." "Tamam güzel kızım bekliyorum." Oysa bir haberdi birazdan olacaklardan ikiside... Cerrah dudaklarındaki tebessüm ile tam telefonu kapatmak için kulağından çekmişti ki kulağına dolan sesler ile "Kızım!" diye bir haykırış yükseldi dudaklarından. Öndeki siyah cipin ani fren yaparak durmasıyla sert bir çarpışma gerçekleşmişti. Havaya kalkan arka tekerlerin asfalta geri inmesi birkaç saniye sürmüştü. Ve koltuğun altına düşen telefondan babasının telaşlı sesleri doldurdu arabayı... "Alo kızım, o sesler neydi? İyi misin? Lütfen bir şey söyle." Kazayı gören araçlar yavaşça durdu ve böylece e-5 kilitlenmiş oldu. * Hayattı bu; bir tarafta birilerinin hastane duvarlarında haykırışları yankılanırken bir tarafta düğün dernek, dudaklardan silinmeyen tebessümler... Zurna davul sesleri tüm mahallede yankılanırken herkes olacaklardan habersizce eğleniyordu... Genç damat kapı önünde bir anı kalması adına bu eğlenceyi telefonuyla kayıt altına alırken gelen mesaj bildirimi ilgisini çekmişti ve göz attıktan sonra düğün arabasının yanındaki şöföre döndü. "E-5 çok kötü kilitlenmiş, kaza olmuş. Yan yoldan, boş arazinin yanından gideceğiz." Şöför başını olumluca salladığı anda, Eda gelinlik içinde bahçeye çıkmasıyla herkes alkışladı. Damat hemen telefonunu cebine koyup Eda'ya doğru baktı. Bir peri misali beyazlar içindeki sevdiği... Hayran bakışlarını alamadı birazdan eşi olacak, hayatını paylaşacağı kızdan... Beyazlar içinde süzülen Eda'nın dudaklarında geniş bir gülümseme, olacaklardan habersiz... —— "Kızım senin yüzünden öldü Sarp. Çok masumdu o... O gün de dede olacağımın haberini öğrenecektim ama sen izin vermedin... Haberlerini okuyup kızımı asıl öldüren sen olduğunu anladığım an seni boğarak öldürmek istedim. Yerini de biliyordum ama ben doğru olanı yaptım, başka aileler evlat acısı çekmesin diye emniyete gittim." Yaşlı adamın yaşlar gözlerinden sicim sicim aktı. Kızının hayatını, hayallerini çalmuştı bu karşısındaki cani adam. Doğmamış, daha anne rahminde minicik bir mercimek tanesi kadar olan torununu almıştı ondan... Ve bir kızını daha almasına izin vermeyecekti! Elini başına dayadı. Başı dönmeye, kulağı çınlamaya başladı. Bu kadar tesadüf... bu kadarı da fazlaydı. Elindeki silahı yere indirip geri geri yürümeye başladı Sarp. Balkona çıkıp gözden kaybolunca yaşlı adam hiç düşünmeden titreyen eliyle cebinden telefonunu çıkarıp kulağına koydu. "Yusuf Komiser..." ... "Tamam hemen geliyoruz, siz lütfen sakin kalın." Telaşlıca telefonu kapatı Yusuf Komiser. Yanında gecelikle ayakta duran karısı meraklı gözlerle yüzüne bakıyordu. "Sarp Apak cerrahın evine gitmiş, çok korkmuşlar. Sen bu gece beni bekleme." deyip yatak odalarından ayrılmasıyla, eşi sessizce "tamam" demekle yetindi. Zamanla yarışırcasına koşar adımlarla arabasına bindiğinde hiç vakit kaybetmeden arabasını çalıştırırken telsizini eline aldı; "42 45 ten 25 36' ya! Duyuyor musunuz?" "Evet komiserim." diye karşılık almasıyla anında söze girdi: "Hemen tüm ekip Hasan Çakıroğlu'nun evine." "Emredersiniz baş komiserim!" Telsizi cebine koydu ve arabayı sürmeye başladı... * * * Polis arabalarının siren sesleri ve ışıkları dar sokaklarda yankılıyordu... Polislerin Doğan Apartmanı'nın önüne varmasının esnasında Sarp çoktan birinin arabasını çalarak kaçmış ve şu anda arabanın içinden müstakil evi gözetliyordu. Siyah postallar yere bastı... Ve kapüşonlu adam ağır adımlarıyla evin kapısına doğru ilerledi. Zili çalmasıyla on saniye ardından kapıyı Yusuf Komiser'in eşi olan Aylin Hanım açmıştı. Sarp'ın yüzünü gören kadının gözleri irice açılırken "S-Sarp?" diye kekeleyerek bir kaç adım geriledi korkuyla. Sarp o evden ayrıldığı an cerrahın komiseri arayacağını biliyordu ve böylece Aylin Hanım evinde yalnız kalacaktı. Eline büyük bir fırsat geçmiş olacaktı dengesizin... Ve dudakları aralandı Dengesiz Gardiyan'ın: "Merhaba yeni mahkumum..." * * * Polis dolu bir daire... Polisler Hasan ve kızlarını sakinleştirmek adına onlara su verirken Yusuf Komiser, salonun ortasında dikilmiş gözleri her bir noktayı tarıyordu. "Komiserim..." Sesi duymasıyla yanına gelen polise baktı. "Ekip, etrafı kolaçan etti ama gören duyan bile yok." "Tamam" derken cebinde çalan telefonunu çıkardı. Arayan komşusu Mehmet idi... Bu saatte neden arardı ki? Ne olmuştu? Telefonu hızla açıp kulağına koydu ve ahizeden gelen panik dolu ses... "Alo abi, hemen buraya gelmelisin. Evinin önünde eşini zorla arabaya sokmaya çalıştı Sarp. Balkondan gördüm ve hemen tanıdım. Bana silah doğrultarak içeriye girmemi söyledi." Gözleri sonuna kadar açılmış, duydukları karşısında dili tutunmuştu... Zaaflar... Düşmanlarından gizlemen gereken en önemli şeydi işte... Karşısında duran polis meraklı bakışlarıyla, "Ne oldu komiserim?" demesiyle dudakları aralandı: "Sarp evimize gitmiş..." derken avucunda sıktığı telefonu aniden duvara furlatıp hızlı adımlarla merdivenlere ilerledi... * * * Hayat bu, sürprizlerle dolu bir yaşam silsilesi... Komiserin arabası ve arkasındaki polis arabası evin yanında durur durmaz indiler... Meslek hayatı boyunca türlü şeyle karşılaşmış, tehlike Azrail misali hep ensesinde olmuştu lakin hayatında hiç bu kadar korkmamıştı... Yusuf biraz açık kapıya omuz vurarak içeriye daldı ve elinde silah, temkinli adımlarla etrafı kolaçan ede ede ilerledi arkasındaki meslektaşları ile... Salona girdiklerinde gözlerine ilk çarpan koltuğun üzerine bırakılmış bir not... Ve üzerinde büyük harflerle yazılmış,"YUSUF KOMİSER'E" yazısı... Tam bu anda Sarp ifadesiz korku veren gözleriyle E-5"de arka koltukta elleri bağlı kadınla uzaklara yelken açıyordu. Yusuf Komiser hızla ilwrleyerek kağıdı eline alır ve yorgun hareleri yazılarda dolaşmaya başlar... "Daha yeni başladık komiser. Benden Eda'mı alan herkes bedelini misliyle ödeyecek." 15. Bölümün sonu Yapım: AlYud Yapım Kurgu: Ali Umut SEÇKİN Hikaye: Ali Umut SEÇKİN Yudum TATAR İnstagram: alyudyapim

Great novels start here

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD