bc

DİLEMMA

book_age16+
829
FOLLOW
3.5K
READ
drama
sweet
spiritual
like
intro-logo
Blurb

Sadece tanıtım bölümleri var.

“Tuvalette laf dinleyip kuzenime ispiklemek senin gibi imanlı bir gence yakışıyor mu Enes Tahir?”

Genç adam  bir an yakalanmışlık hissiyle afallasa da çabuk toparlandı. O kötü bir şey yapmamıştı ki, bir insanı korumaktan başka amacı yoktu. Bir teşekkür beklemiyordu ama hesap da vermeyecekti. Neden sonra hayretle sordu.

“Sen hakkında konuşulanlardan değil de benim yaptığımdan mı rahatsız oldun sahiden?”

Kız oyuncu bir kahkaha attı.

“ Evet senin ne ayak olduğunu anlamanın başka yolu yoktu. Ben istedim seni yemlemelerini sen de kuzu kuzu oltaya geldin.”

chap-preview
Free preview
1.
Enes Tâhir sınıfı çınlatan kahkaha seslerini duymamak için kulaklarını kapamak üzereydi. Çoğunlukla kulağında kulaklığı bulunduğu için bu seslere maruz kalmıyordu fakat on beş liraya zincir marketten aldığı kablolu kulaklığın bu gün bozulacağı tutmuştu. Zaten ömürleri en fazla on on beş gün olan kulaklıklardan fazla bir beklentisi de yoktu ama son seferki on yedinci günü doldurduğunda şeytanın bacağını kırdıklarını umut etmişti. Bu adi şeylere para vermek yerine çoktan sağlam tane almalıydı belki de. Hatta hemen şimdi karar vermişti buna. Alacak parası olmadığından değil ihtiyaç duymadığından almamıştı. Böyle şeylerin havalı olma objesi olarak görülmesi biraz da sinirini bozduğu için direnmişti şimdiye kadar. Bir türlü odaklanamadığı kitaptan başını kaldırarak hafifçe omzunu esnetmeye çalıştığı an sınıfın kapısında adını 'ömür törpüsü' koyduğu ismi lazım değil gözüktü. “Buseee!!!” İsmi Enes Tahir’e lazım değildi ama boy boy kankaları yolunu gözlemekten kurumuş gibi bir pop stara yakışır tezahüratlarla haykırdılar adını. Kız da çantasını ilk boş gördüğü yere bırakıp minik kollarını sallayarak yanlarına uçuştu. “Nerdesin kızım yaaa! Ağaç olduk beklemekten.” Ağzını yaya yaya konuşan Tunç kızı oyuncak bir ayıcıkmış gibi kolunun altına çekerken bir yandan burnunu sıkıyordu. Enes Tahir’in görmeye katlanamadığı manzaralardı bunlar, derhal bakışlarını önündeki kitaba çevirdi, neyse ki çok geçmeden hoca da gelmişti sınıfa. İki saatlik blok dersin sonunda, tüm sınıf gibi o da üzerinden buldozer geçmişçesine bitap hissediyordu. Saatini kontrol ederek en azından cumaya yetişmek için hocadan izin almasına gerek kalmadığı için sevindi, uzayan günler onu bu sıkıntıdan kurtarmıştı. Hocanın namaz kılana saygısı vardı fakat sınıfın yersiz sataşmaları sıkıntıydı. Rahatsız olduğundan değil, yok yere namazı alaya alıp kendilerini günaha sokmalarına katlanamıyordu.. Abdesti sabahtan vardı ama yine de tazelemek için acele ederek kampüse yakın ufak camiye yollandı. Buraya yeni atanan müezzinle de hoş bir arkadaşlıkları olduğu için özellikle seviyordu burada borcunu ödemeyi. Namaz sonrası kahvaltıyı pas geçtiği için acıklı sinyaller gönderen midesinin gönlünü hoş ederek dersliğe döndü. Yine lüzumsuzlar tayfası ve ismi lazım olmayan kişi cam önüne konuşlanmış yarınlar yokmuşçasına gülüp konuşuyordu. Bir kaç saniye aralarına pembe serpiştirilmiş sarı buklelerinde takılı kalan gözünü kendine duyduğu büyük öfkeyle elindeki telefona çevirdi. Böyle olmazdı, olmamalıydı. Saçmalıktı bu. Herkesin sevgilisi bir kızın ne işi vardı Enes Tahir’in gönlünde. Asla kabul etmiyordu bu nefes darlığını, kalp çarpıntısını. Geçecekti inşaallah, annesinden dua istemişti geçen gün. Selime hanım oğlunun dalıp dalıp giden gözlerinden, arada bir dünyanın yükü omuzundaymış gibi iç geçirmelerinden elbette anlamıştı bir derdi olduğunu. Biraz ısrar biraz da hatırını araya koyunca, geceleri uykusunu kaçıran derdini utana sıkıla paylaşmıştı Enes Tahir. Selime hanım o müşfik gülüşüyle oğlunun yeni yeşermiş sakallarını okşayıp “Ah benim kara yavuzum, Allah büyüktür dua edelim” demişti. Genelde Selime hanım fikirlerini çokça açık etmez dua edelim der çıkardı işin içinden. Enes Tahir annesi onu ayıplamazdı biliyordu fakat böyle saçma şey için üzülsün istememişti. Utancı aşık olmaktan değildi, böyle birine tutulmaktandı. Estağfurullah! Aşk falan yoktu. Hormonal bir bozukluktu sadece. Bir boşluğuna gelip içine sızmıştı bu musibet. Geldiği gibi de gidecekti, biliyordu Enes Tahir. Sadece fazla yer etmesin diye gözünü kulağını koruması gerekiyordu. Yatay geçiş falan yapıp bu okuldan ayrılacaktı gerekirse. Aslında derslere böyle turist gibi gelirken en az sekiz on dersten kalır da ayrı sınıflara düşerler diye tahmin etmişti ama kızda nasıl bir zeka varsa not ortalaması neredeyse Enes Tahir’i geçecekti kimi derslerde. “İtiraz yok dedim lan, beraber gideceğiz işte.” Yine kim bilir hangi batakhaneye çağırıyordu kızı Tunç yavşağı. Gerçi ismi lazım değil de ahtapot gibi sarılmasına müsaade etmiş, belli ki laf olsun diye naz ediyordu. Allah’tan hoca geç kalmamıştı da daha fazla maruz kalmadı bu işkenceye. Bir asır gibi süren blok ders sonrası hızlıca lavaboya attı kendini. İhtiyacını görüp vakti giren ikindi için abdest alacaktı. Kabinin içindeyken kalabalık bir grubun lavaboyu doldurduğunu dair sesler geldi. “ Abi on numara olacak akşam. Buse getiriyor değil mi geçen ki kızı.” “ Ben kız mız bilmiyorum. Kıllandırmayın kankamı benim. Kendi gelmeye zor ikna oldu. Ben gerisine karışmam.” “He abi he kankan. Arada Ferit olmasa göreceğim ben seni.” Enes Tahir elini alnına koyarak sıvazladı. Bu yavşağın kıza zaten arkadaşça duygularla yaklaşmadığını çok iyi biliyordu da arkadaşı teyit edince iyice morali bozulmuştu. “Ferit’in de mk. Adam atmaca gibi bi salmadı bizi. Akşam da yollar bi kaç sivil görürsünüz bak. Sakın hap map getirmeyin hiç birinizi tanımam.” Bu lüzumsuz tayfasından zaten her pisliği bekliyordu, Ferit her kimse sayesinde kıza bulaşmıyorlardı en azından. Üçüncü bir ses geldi bu sefer. “Hiç bana bakmayın, ben hevesimi dağ evine saklıyorum. O zamana kadar on numara iyi aile çocuğuyum. Yavaş yavaş ikna oldu gibi benimki zaten, güvenini kazanana kadar rahip hayatına devam.” Yine eşek anırmasını aratacak gülme sesleri yankılandı duvarlarda. Tunç efendi hepsinden hızlı toparlandı. “Belki ben de açılırım Buse’ye dağ evinde. Hatta belki o da biraz takviyeyle bana kendini açar. Siz öyle rahat gözüktüğüne bakmayın çok eski kafalıdır. İlk erkeğiyle evlenmek ister o. Benim olduktan sonra biraz peşimden koştururum ama kıyamam ben ona. Mecbur sevgili oluruz artık. ” Duydukları Enes Tahir'in üzerinde kaynar su etkisi yaparken Lüzumsuzlar çetesi “oooo ” diye tezahürata durmuştu. “O zaman zulayı sağlam tutmak lazım. Kardeşimin kırk yılın başı ihtiyacı olmuş en güzelini hazır ederiz merak etme sen. İstediğin takviye olsun.” Geldikleri gibi gürültüyle lavaboyu boşalttıklarında Enes Tahir duyduklarıyla ne yapacağını bilemedi. Bir genç kıza açıkça komplo hazırlıyorlardı. Vicdanı olan bunu duymamış gibi davranamazdı. Öte yandan kime ne diyecekti ki. Şu Ferit denen adamı bulsa onunla konuşurdu. Ama işte daha kimin nesi onu bile bilmiyordu. Bu düşüncelerle lavaboyu terk ettiğinde henüz abdestini almadığını fark ederek tekrar döndü. İyice allak bullak olmuştu zihni. Ne yapıp etmeli omzuna yüklenen bu vebalden kurtulmalıydı. Ders bitimi kütüphaneye giderek ismi lazım olmayan kız hakkında biraz araştırma yapacaktı. Bunu kendi evinde de mutlaka yapabilirdi fakat annesine ya da uyanık kardeşine yakalanmak riski vardı. Doğrusunu da açıklayamayacağına göre en iyisi hiç bir soruya mahal vermemek olduğu için kütüphaneyi tercih etmişti. Üzerine kilitlenmiş meraklı gözleri zerre fark etmeden önce sahte bir sosyal medya hesabı açarak ortak arkadaşlarından bulduğu kızın hesabına takip isteği gönderdi. Bir kaç saniye geçmeden takip talebi onaylandığında hem bu kadar kolay olmasına içerledi hem de bu iş uzamayacağı için rahatladı. Kızın takip ettikleri arasında Ferit isimli şahsa bakarken neyse ki arayışı fazlaca uzun sürmedi. Bulduğu adamla soy isimleri aynı olduğu için babası olduğunu düşünecekti fakat Ferit isimli şahıs babası olamayacak genç gösterdiği için amca olduğuna kanaat etti. Kim olduğu o kadar da ilgisini çekmiyordu ayrıca. Tek yapması gereken adama bir mesaj yazarak kızın başına gelmesi muhtemel şeylerden haberdar etmekti. Hiç takip işlerine girmeden lavaboda duyduklarında hızlı bir özet yazarak Ferit isimli şahsa mesajını tamamladı. Öyle ya da böyle insanlık vazifesiydi bu. Kıza özel bir ilgisi olmasa da yapardı. Enes Tahir hiç kimsenin zarar görmesini istemiyordu. Ertesi gün sınıfa girdiğinde aniden bir sessizlik olduğunu fark etti. Lüzumsuzlar çetesi sanki onu gördüğünde bilerek susmuşlardı. Hiç o yana bakmadığı halde bakışlarını da üzerinde hissediyordu. Çok takılmadan nihayet almaya karar verdiği Bluetoothlu kulaklığı kulağına geçirip geçen derste aldığı kaydı dinlemeye koyulacaktı ki masasının üzerine renk renk ojeli minik bir el sertçe indi. Enes Tahir usul usul başını kaldırdığında ismi lazım değil bir elini beline koymuş ayağı ile yerde ritim tutuyordu.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Ölü Kelebek Koleksiyoncusu

read
15.0K
bc

XWEZGÎNÎ (GÖRÜCÜ USULÜ)

read
15.1K
bc

Sokaklar Çocuk Doğurmaz

read
2.3K
bc

Kanlı Duvak

read
36.7K
bc

BABALAR ÖLMEZKİ

read
2.2K
bc

ARSIZ GELİN [TÖRE 2]

read
25.5K
bc

Muhteşem Hayatım (!)

read
1.3K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook