Kapıyı çalarken gergindim.
Her nedense Sinan'ın beni öpmesi, Sinan'ın kaza geçirmesinden daha büyük bir olaymış gibi geliyordu bana.
Kapıyı Leyla açtı. "Sonunda hanımefendi teşrif edebildiler!"
"Kötü bir gün geçirdim lütfen üzerime gelme," diyerek içeri girdim.
"Bunun dün gece evde olmamanla bir ilgisi var mı?" diye sordu tepemde dikilerek bilmiş bir ifadeyle.
Ona ters bir bakış attım.
"Hah geldin mi?" seslendi Ece içeriden. "Dışarıdan Çin yemeği sipariş ettik, açsın değil mi?"
"Olur yerim bende," diyerek salona girerken koltukta oturan Sinan bakış açıma girdi. Kuru bir "Hoş geldin," diye mırıldandı. Yüzüme bakmıyordu.
"Hoş bulduk, çok geçmiş olsun."
Leyla koltukta yanıma otururken, aramızda bir gerginlik olduğunu sezmiş gibi kaşlarını çatmış bizi izliyordu.
Can bir şey anlamadığı için neşeyle devam etti. "Sağ kolunu kırmış piç kurusu bir de! Bir süre otuz bir çekemeyecek ama olsun."
Mastürbasyon konusu açılır açılmaz gerildim. Can'ı boğmak istiyordum.
"Nasıl oldu bu olay?" diye sordum.
"Biraz bir şeyler içmiştim, öndeki arabaya tostladım kısaca. Alkollü araç kullanmaktan ehliyeti de kaptırdım. Bazı şeyler pahalıya mal oluyor işte!"
"Üzüldüm." Bana mı laf sokuyordu anlayamamıştım o yüzden sessiz kalmayı yeğledim.
"Abi sen neredesin ya?" dedi Ece. "Dün evine geldim sağır sultan duydu kapı zilini, sen duyamadın?"
"Yok yok, on beş dakikalık yere iki saatte gelmesinden evde olmadığını anlayabilirsin hayatım," diye tekrar iğneledi beni Leyla.
"Doğru söyle!" dedi Ece munzurca yanıma yaklaşarak. "Biriyle miydin dün gece?"
Kendimi öyle köşeye sıkışmış hissediyordum ki ne diyeceğimi bilemedim. Öte yandan Sinan'la aramızda olanları bir şekilde anlatmam gerekiyordu. Hatta bu bahaneyi kullanarak dün gece neden evde olmadığımı da açıklayacaktım.
"Off Ece saçmalama!" dedim. "Bir filtre kahve falan mı demlesek yemekten önce?"
"Olur," dedi Leyla. "Sinan, filtre kahven var değil mi?"
"Evet," dedi Sinan. "Camın önündeki kavanozda."
Kızlarla birlikte mutfağa girerken kapıyı kapattım.
"Ne oluyor Başak? Bir sıkıntın var belli ki."
"Size bir şey anlatmam gerekiyor ama Can'ın haberi olmasın. Biliyorsunuz, ağzı hiç sıkı değildir."
"Off büyük bir dedikodunun geldiğini hissediyorum," dedi Ece.
"Geçen gece," dedim nasıl anlatacağımı bilemeden. "Şimdi size bir şey anlatacağım ama beni yargılamayacaksınız!"
"Anlaşıldı..."
"Evet kimseye vermediğim için de denebilir... Eee, geçen gece siz gittikten sonra biraz kendimle ilgilenmeye karar verdim."
"Nasıl yani?" dedi Leyla.
"Off anla işte Leyla, kendime dokundum diyorum."
Ece hafiften gülerken, aslında binlerce kişinin önünde çırılçıplak bunu yapan birinin şimdi arkadaşlarına yaptığını söylerken ne kadar bu kadar utandığını anlamak imkansızdı.
"Eee?"
"Eeesi şu ki, ben buna o kadar odaklanmışken Sinan birden içeri daldı ve beni bu o halde yakaladı!"
İkisi birden "Ne?" diye bir çığlık koyuverdiler.
"Şiştttt! Size anlattığımı anlayacak şimdi susun. Bununla da bitmedi ne yazık ki!"
Kahve olduğunu haber veren bir bipleme sesi çıkardığında Leyla hızla fincanları çıkardı. "Sonra ne oldu hemen anlat!"
"Dışarı çık diye bağırdım. Salonda beni bekliyordu bende yanına gittim. Durup dururken birden gelip beni öptü!"
"Sinan seni mi öptü?"
"Ece git kendisine sor istersen hatta biraz daha bağır da Sinan cevaplasın."
"Şok içindeyim kusura bakma!"
"Bende dün gece bir otele gittim kafamı dinlemek için Leyla. Telefonlarıma da bakmadım. Anladınız mı şimdi?"
Leyla kahveleri kupalara doldururken çok sessizdi.
"Hasiktir ya!" dedi Ece ağız dolusu. "Şimdi Sinan senden hoşlanıyor muymuş yani yoksa seni öyle görünce azmış mı?"
"Ne bileyim! Sen ne diyorsun Leyla?"
"Ne diyeceğimi bilemedim gerçekten. Peki sen Sinan'dan hoşlanıyor musun? Bu öpücük seni etkiledi mi?"
Tam cevaplayacakken Can içeri girdi. "Yahu ne konuşuyorsunuz burada fısır fısır. Kahve falan demiştiniz en son?"
"Tamam hazır işte," dedi Leyla Can'ın eline kahve tepsisi tutuştururken. "Ece'nin saçmalıklarını dinliyoruz, ne dinleyeceğiz başka?"
"Ama varya adam inanılmaz seksi. Bir şekilde onunla tanışmam gerekiyor. Çok etkilendim ya!"
"Evet çok etkileyici," dedim ben de ayak uydurarak. "Hadi kahvelerimizi soğutmayalım."
Leyla bana bir şeyleri anlamak ister gibi bakarken tek gözümü kapatıp kafamı sallayarak "Ne?" diye fısıldadım.
"Bir şey yok," diye geçiştirirken, Can'ın peşinden hepimiz sırayla salona geçtik.
Sinan kızlara anlattığımdan kuşkulanmıyor gibiydi. Belki de böyle bir şeyi anlatmayacağımı düşünüyordu.
Az sonra Çin yemeklerimizi yerken herkes bir şekilde muhabbete dahil olmuştu. Sinan'la ben karşılıklı olarak konuşmasak da sohbete ayak uyduruyorduk. Aramızdaki gerilim bir nebze olsun geçmiş gibiydi.
O sırada Leyla'nın telefonu çaldı. "Üzgünüm, iş yerinde acil bir toplantı çıktı benim gitmem gerekiyor. Sinan yine uğrarım hayatım, bir şeye ihtiyacın olursa mutlaka ara."
Ece'de Leyla'nın peşinden hareketlendi. "Benim de akşam bir date'im var eve geçip hazırlanmam gerekiyor. Can, sen zaten burada kalacaksın değil mi?"
"Evet gençler iki hafta buradayım, siz rahat olun."
"Gerek yoktu abi ya," dedi Sinan. "İstediğin kadar kal tabii de, ben kendime bakabiliyorum."
"Oğlum saçmalama, yemek falan yapar ortalığı toplarım sen daha iyi olana kadar."
"Tamam çok sağ ol."
Sinan hala bana bakmıyordu. Ben odada olduğum da resmen keyfi kaçıyordu. Kendi bilirdi. Bizi tüm bu kaosun içine sürükleyen kendisi değil miydi sonuçta?
Ayrıca kızlara böyle bir şey anlatmış ama hiç tepki alamamıştım, şimdi de kalkıp gidiyorlardı!
Neler oluyordu böyle? Arkadaşlarım grubum dahil hayatımdaki her şey tuhaflaşıyordu.
Kızlar gittikten sonra ben de kalkmaya yeltenirken, Can "Siz oturun, ben de bir duşa gireyim," dedi.
"Aslında ben de tam kalkıyordum, işe gitmem gerek."
"Tamam hemen beş dakikaya çıkıyorum, Sinan tek kalmasın şimdi."
"Abi saçmalama ya!" dedi Sinan. "Kundaktaki bebek değilim! Burada oturuyorum herhalde!"
"Ya olsun şimdi ben pimpirikleniyorum."
"Hayır hayır," dedi Sinan bana dönerek. "Git lütfen, işe geç kalma."
Sinan'la yalnız kalma fırsatı elime geçince bir duraksadım. "Ya aslında sorun yok, benim biraz daha vaktim var."
Can içeri geçerken, Sinan rahatsız olmuşa benziyordu. "Şu an benim varlığımdan gerçekten rahatsız mı oluyorsun?" diye sordum sinirle.
Benim hiç suçum yoktu ki!
Derin bir nefes verdi. Hala yüzüme bakmıyordu. "Utanıyorum!" dedi sonunda.
"Asıl benim utanmam gerekmez mi?"
"Hayır, seni öptüğüm için utanıyorum."
Yerimden kalktım ve Sinan'ın yanına oturdum. "Bak," dedim elini tutarken. "Seninle arkadaşlığımızın bu şekilde bozulmasını istemiyorum."
"Ben seni seviyorum Başak. Bunu yıllardır göremiyor musun?"