On Beş Sene Sonra
Oturduğum sandalyeden kalkıp camın arkasında yatan
kocama baktım. Tam bir haftadır aynı şekilde yatıyordu. Doktorlar durumun
pek iyi olmadığını söylemekten başka bir şey yapmıyorlardı.
Peki ben kim miyim? Hayatın zorla getirdiklerini yaşamak zorunda
kalan biri. Annem ve babam adımı 'Hayat' koyarken ne düşündü bilmiyorum, ama
hayatım gerçekten zor geçti.
Geçmiş gözlerimin önüne gelirken eşimi izlemeye devam ettim.
Hayatım nerede değişmişti? Tam on beş sene önce olmuştu. Hem de hiç bana
sorulmadan alt üst olmuştu. Oysa daha hayatın ne olduğunu anlamaya çalışan
küçük bir kızdım.
Annemi kaybettikten sonra babamla hayatın zorluklarına göğüs gelmeye çalışıyorduk. Daha on beş yaşındaydım. Orta okulu bitirmiş, genç kızlığa yeni adım atmıştım. Babam inşaatta çalışıp geçimimizi sağlamak için uğraşıyordu. Ben ise annemin boşluğunu doldurmaya çalışıyordum. Ta ki hayatımın değişeceği güne kadar. Oysa her zamanki gibi aynı şeyleri yapmıştım. Evi toplamış, güzel yemekler yapmıştım. Çalan kapının sesiyle de babam geldi sanıp üstümü düzeltmiş ve açmak için koşturmuştum.
Açamam gerektiğini anladığımda ise çok geçti. Bir el ağzımı kapatıp beni içeri sürüklemişti. Daha ne olduğunu anlamadan da kendimi odanın ortasında bulmuştum. Babamın yanında birkaç kere gördüğüm adamın bakışları beni korkutmuştu. Kaçmaya çalışsam da kollarımdan tuttuğu gibi beni sıkıştırmıştı. Ona göre dakikalar sonra bana göre ise ömür boyu öğrenmek istemediğim şeyi yaşamıştım. Çırpınışlarım boşuna giderken herkesin namus dediği o şeyi saniyeler içinde vermiştim. Daha on beş yaşındaydım ve ben bunları yaşamaya hazır değildim. İşini bitiren adam çekip giderken ağlarken bayılmıştım. Gözlerimi açtığımda ise yatağımda yatıyordum. Her şeyin rüya olduğunu umut ederek üzerime baktım. Oysa o pis ellerinin izleri her yerimdeydi.
Gözyaşlarım tekrar akmaya başladığında birden kapı açıldı. Giren babam olsa da korkuyla geriye kaçtım. Sinirle bana bakarken ben sadece beni koruması için yalvaran gözlerle izledim.
-Bunu sana kim yaptı?
Bunu bana kim yaptı? Olayın şoku ile sadece ağlıyor ve sessizce
izliyordum. Kelimeler benden gitmişti. Babam ise odanın içinde öfkeden dönmekten
başka bir şey yapmıyordu. En son önümde durup gözlerini bana dikti.
-Bu duyulursa adım beş paralık olur. Bir çözüm bulmam lazım.
Sende toparla kendini ve bundan kimseye bahsetme.
Sadece kafamla onayladım. Zaten ne konuşacak nede
yerimden kalkacak halim vardı. Babam kapıyı çekip gittiğinde ben
acılarımla baş başa kalmıştım. Saatler sonra da gelmişti. Yüzüme bakmadan “Evleneceksin.
Seni bu şekilde kimse almaz. Birini buldum o da kabul etti.”dedi.
Her kelimesi acıyan kalbime bir bıçak daha sapladı. Ben daha on beş yaşındaydım ve hayallerim vardı.
~~~~
Birkaç gün sonra evleneceğim adam evimize gelmişti. Benden on
altı yaş büyük birine beni vermişti. Zaten aşk hayatımda yoktu, ama en azından bir
gün aşık olup evlenmek istemiştim.
Evlendik ve kocam olacak adamın yani Cengiz'in evine yerleştik.
Çok zengin olmasa da maddi durumu iyiydi. Giyim mağazası işletiyordu. Evde bana
bir oda verdikten sonra kendi başka bir odaya yerleşti. Buna sevinmiştim, en
azından zorla karısı yapmayacaktı. O olaydan sonra babama bile yaklaşamazken
başka erkeğe dokunamazdım.
Aylar sonra hamile olduğumu anladığımda ise yeni bir şokla karşı karşıyaydım. O yaşımda ne yapacağımı bilmeden bekledim. Babam duyunca aldırmak istese de artık çok geç olduğunu öğrenip sinir oldu.
Beni hayata bağlayacak belki tek şey karnımda ki bebekti. Onu doğumdan sonra kucağıma aldığımda yeniden doğduğunu hissetmiştim. Daha on altı yaşında bir anneydim, ama sanki bunu bekliyormuş gibiydim.
Doğum yaptığımız gün akşamında eve geçmiştik. Yorgunluktan
uyuyup kalmıştım. Hayatımın ikinci büyük acıyı o gece yaşadım.
Uyandığımda bebeğim yoktu. Ellerinin arasında daha kokusuna doyamadan alınmıştı.
Ne polise gidebildim ne birine sorabildim. Babam kimin olduğu belli olmayan bir
çocukla uğraşamayız diyerek beni oturtmuştu. Aramak istediğimde ya tehdit ya da
dayakla durdurulmuştum. Eşim ise o dönem sessiz kalmıştı.
Günlerce belki aylarca sessizce ağladım. Artık ölmekten başka bir çarem yok gibiydi. Evde bulduğum ilaçları içip bu işkenceye son vermek istedim. Başaramadığımı gözlerimi açtığımda anladım. İşte o günden sonra Cengiz çok değişti. Sanki eş değil bir abi, dost olmuştu.
Günlerce kendime gelip toparlanmam başımda beklemişti. Belki hayata tutunmamı sağlayan biri de o olmuştu. Bir kez bile karısı olmamı teklif etmedi. Sadece aynı evi paylaşan iki insan olduk.
On sekiz yaşında tekrar eğitime devam etmemi sağladı. Liseyi
bitirip sınavlara girmeme yardımcı oldu. Üniversiteyi başka bir yerde
okuyamayacağım için İstanbul'da ki okulları tercih ettim.Bu sırada Cengiz
işleri yavaş yavaş büyütmeye başladı. Bir dükkanı varken ikinci dükkanı açtı.
Üniversitede işletme bölümünü bitirdikten sonra Cengiz'in yanında çalışmaya başladım. Artık dört dükkanı vardı. Bir yerde küçük bir ofisle idare ediyordu. Beni de yardımcısı yapmıştı. Hayatın en kötü günlerini yaşasam da Cengiz sayesinde biraz olsun toparlanmıştım.
Güzel giden her şey bir hafta önce kötü bir haberle yine değişmişti. Cengiz mağazaları ziyaret için çıktığı yolda kaza geçirmişti. İki araba arasında sıkışmıştı ve durumu hiçte iyi değildi. Bu hayatta babamı da kaybettikten sonra bir tek o kalmıştı.
Şimdi onu böyle izlemek çok ağır geliyor. Aramızda aşk olmasa da sevgi, saygı, arkadaşlık ve dostluk vardı.
Hemşirenin seslenmesi ile hatıralardan sıyrılıp dikkatimi
vermeye çalıştım.
-Hanımefendi eşiniz sizi görmek istiyor.
-Uyandı mı?
-Durumu pek iyi değil, ama sizi görmek için ısrar ediyor. Doktor beyde kabul etmek zorunda kaldı.
-Tamam, hemen gidelim.
-Buyurun ben sizi hazırlayayım.
Hemşireyi takip edip üzerime verdiği şeyleri giydim. Odadan
içeri girdiğimde koku ve makina sesleri beni karşıladı. Yatağa yaklaşıp
Cengiz'in elini tuttum. Gözlerini açıp bana baktı. Diğer eliyle nefes almak
için takılan maskeyi çıkardı.
-Hayat...
-Cengiz dinlenseydin. Neden beni görmek için ısrar ettin?
-Şimdi lafımı bölmeden beni dinle. Fazla vaktim yok ve ben
seninle helalleşmeden gitmek istemiyorum.
Cengiz zorla konuşuyordu. Bir şey söylemek istedim, ama eliyle
beni durdurdu.
-Lütfen..
-Tamam.
-Sana karşı kendimi hep suçlu hissediyorum. Bunu daha önce
anlatmalıydım, ama cesaret edemedim. Şimdi yolun sonuna geldim ve anlatmak
istiyorum. Senin bebeğin doğduğu gün baban yanıma geldi. Ne olursa olsun ondan
kurtulmak istediğini söyledi. Beni ikna ederek bebeğini o gece birine verdi.
Zorla konuştuğu kelimelerden sonra şaşkınlıkla izliyordum.
Gözyaşlarım akmaya başladığında Cengiz anlatmaya devam etti.
-O gece buluştuğu kadın çocuğu alıp gittiğinde gerisi kolay diye
düşündü. Senin aramaman için yaptığı baskılar işe yaramıştı. Her şey sen
intihar etmeye kalktığında değişti. O gün seni öyle bulunca yaptığım şeyden
pişman oldum. Babana çocuğu geri alalım dediğimde kadını tanımadığını
söyledi. Sadece o gece görüşmüşler, gerisini ise aracılar halletmiş. Öğrenmek
istediğimizde tehditlerle geri döndük. Yapabileceğim tek şey seni bir şekilde
hayata bağlamaktı. Vicdanımı bu şekilde rahatlatmak istedim. Bundan beş yıl
önce ise gazetede baban o kadının resmini gördü. Bir davette çekilmişti. Yanında
kızı, damadı ve torunu vardı. Yani senin kızın. O anda ne yapacağımızı
bilemedik. Kızın on yaşına gelmişti ve biz bir anda hayatına dalamazdık. Sonra
baban öldü ben bu sır ile kaldım. Kaç kere söylemek istesem de cesaret
edemedim. Hayat..
Daha çok akan gözyaşlarımla ona baktım. Çalınan hayatım ve
çaldıkları kızım. Hangisine ağlamalıydım?
-Beni affet..
Bu saatten sonra affetmesem ne olacak? Can çekişerek bakan
gözlere “Seni affediyorum.” dedim.
-Git kızını bul lütfen.
-Nasıl olacak?
-Kızın Rüya Yurdum. Tuna ve Sibel Yurdum'un kızı.
Hayatım da her şeyin durduğu nokta. Bahsettiği adamı az çok
biliyordum. Tekstil işinde önde gelen şirketlerin başındaydı ve kızım
onunlaydı ve kızım onunlaydı.