2 Bölüm. "Uzaktan sevmediyseniz birini hiç sevdim demeyin"(Cemal Süreyya)

795 Words
Bir kafeye gitdik. Arabadan inerken kapımı açmasına hoşum gitmişdi. Hayatıma şimdiye kadar biri girmediği için böylenbir jeste ilk anda heyecanlanmıştım.Ne kadar da salakça deyip içimde kendime kızmıştım. Uzun zamandır beni takip etdiğini söyledi. "Nasıl?" diye imalı gözlerle ona bakdım. Yanlış izah etiğini söyleyerek konuşmaya devam etdi. Bir kaç aydır beni uzakdan üniversiteye giderken ve ya çıkarken izliyormuş, fakat artık konuşmak kararı aldığını söyledi. O gün hiç bir şey söylemedim. Hep o konuştu, ben dinledim. Ara-sıra verdiği sorulara cevap veriyordum. Sanki kendimi bu sorulara cevap vermeye mecburmuş gibi hiss ediyordum. Bir yandan bu beni tedirgin de etmiyor değildi." Ben bu adamı tanımıyordum ki, nedin sorularına o an cevap veriyordum? Ve benim burada ne işim vardı" Bu işin nereye gideceği konusunda pek de emin olamıyordum. O yüzden her şeyi akışına bırakmak kararı aldım. Zaten bu adama ben de seni seviyorum, hadi çıkalım diyecek, ya da teklifini kabul edecek halim yokdu. Fakat o gözlerine bakınca kendimi kaybediyordum. Bazen o gözler bir-birini bulunca ben utanır aşağı bakardım. Sanki kasıtlı olarak benimle göz kontağı kurub beni kendine inandırmak istiyordu. Ve dik-dik değil, çok güzel bakıyordu. Bana bakarken yüzündeki gülümsemesi de ayrı bir keyif. Ben kendimi çekerken o aksine sohbeti uzatmak istiyordu. Sonunda benim ne düşündüğümü sordu. "Ben bunu beklemiyordum" diyere başımı masadakı bardakla oymaya başladım. Parmaklarımla yanına daireler çiziyordim. "Önemli değil" diyerek elimi tutdu. Anlamadan yüzüne bakdım ve elimi çekdim. Sinirlenmişdim. 2-ci kez benim iznim olmadan elimi tutuyordu. Sinirle ayağa kalkdım ve o da ardımca ayağa kalkınca aniden suyu üzerine dökmüştü. Ben ona bakmadan oradan çıktım. Arkamdan koşarak geldiyini duydum. Önümde durdu ve bana çok yakındı. Simsiyah gözlerini artık burnumun dibinde göre biliyordum. Kendimi o gözlere bakmakdan alıkoyamıyordum ama bir anda neden sinirlendiğimi hatırladım ve uzaklaştım. -Özür dilerim. Ben sana aşık oldum ve sen susunca bana karşılık vereceğini düşündüm diyerek bana baktı. -Daha dün gördüğüm ve tanımadığım birisin, ne hoşlanması diyerek - kaba bir cevap vermiştim. Cevabımın onu incitdiğini gözlerinden kolayca anlamak mümkündü. -O zaman izin ver kendimi sana tanıtayım. Bu gün aslında seninle bu yüzden konuşmak istiyordum. Fakat konuşmanı bir türlü oraya getirip çıkartmadım diyerek yüzüne aşık erkek gülüşü kondurdu ve göz kırptı. Gülümsedim. Garip, bilmiyorum onun gözleri beni hep kendimden çıkarıyordu. Galiba ondan hoşlanmaya başlamıştım. Tavrı, konuşması ve tabii ki yakışıklı olması ve s. saymaya kalksaydım uzun olurdu. Bunların her hangi birinden hoşlanmıştım galiba. -Ben eve gitmek istiyorum. Sonra konuşuruz dedim. Bunu dediğimde pot kırdığımı anladım. Ama artık geçdi.Yani başka zaman da seninle görüşmek isterim anlamıya geliyordu. Kapıyı açtı. -Olur, ben seni eve bırakırım dedi. -Teşekkür ederim, kendim giderim diyip gitmek istedim. Fakat izin vermedi. Ben getirdim ben götürücem dedi. Hep bu erkeklerin "ben, ben" demelerini sevmiyordum. Yine aynı mevzu. -Peki diyip kabul etdim. Kafe önünde tartışmak niyetim yoktu. Yine yol boyu konuşmadık. Bizim arabada giderken sessizliğimiz bu defa beni rahatlatmışdı. Ya bir şey sorarsa diye düşünmek istemiyordum. Radyoyu açtı Özdemir Aydoğan- Bana ellerini ver şarkısı çalmaya başladı. Ben bal arısı gibiydim senden önce Bak pervanelere döndüm seni görünce Yana-yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam, Yoluna adadım ömrümü ben,sensiz olamam Yana-yana kül olsam her an, yine de senden ayılamam. Bu şarkı beni alıp götürmüştü. Çocuklukdan beri hep bu şarkıyı severdim. Yaşadığım apartmana yaklaştığımda uzaktan duman gelmesi beni şaşırtmıştı. Noluyordu orada? Ben 3-cü katda yaşıyordum. Yalnızlığı sevdiğimden oda arkadaşım yoktu. Hem ailemin durumu kötü değildi. Okumam ve rahatlığım için ellerinden geleni yapıyorlardı. Evet, yanan benim yaşadığım apartmandı. 5-ci katda yaşıyan Ayşe tezye evden çıkarken televizyonun prizin çıkarmamış ve bir sorun oluşmuş o da yangına sebeb olmuş. Neyse ki kısa zamanda itfaiyeciler gelmiş ve yangın sönmüş ama 3 ve 4-cü katlar sudan dolayı yıpranmış durumdaydı. Evin sahibini aramışdım, o da erkenden gelmişdi. Benim hiç bir suçum olmadığı için ev sahibiyle aramda her hangi bir kötü konuşma geçmedi. Hem Arif bey çok iyi bir adamdı. Bu fiyata böyle bir ev bulmak çok zordu. Öğrenci olduğumu bildiği için bana indirim yapmıştı. 1.70 boyunda ak sakallı tombul bir amcaydı. Belki de dedem yaştaydı. Arif bey bana evi tamir erdireceğini söyledi, fakat o dönemde evde kalamazdım. 10 gün gibi bir zaman lazımdı bana. Onu halletmem gerekirdi. Tüm bunlar olurken Murat da yanımdaydı. Onun yanımda olması beni mutlu yapmıştı. Bir ara Arif beyle konuşurken onu unutmuşdum. O da bir gerçek. Ama ev sahibi gitdikden sonra onun da burada olduğunu hatırlayıp ona taraf döndüm. -Teşekkür ederim, Murat. Böyle bir zor anımda yanımdaydın. Ama artık gitmen gerek. Ben seni işinden alıkoymayayım. Aslında gitmesini istiyordum ki, kendime bir ev bulayım. Ben ne kadar istesem de o da bir o kadar kalmak istiyordu. Sonunda gitmesi için çabalarım sonuç vermişdi. Biri onu aradı ve önemli bir konuşma olduğunu söyledi. Bu aramadan sona yüzü bir anda düşmüştü. Arkadaşımda kalıcağımı söylediğim işin artık içi rahatdı. Eger bir şeye ihtiyacım olursa istediğim zaman araya bileceğimi söyleyip gitdi. Aceba arayan kimdi? Sonra bana ne diyerek aklımı ev bulmak için çalıştırmaya başladım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD