Hamza
Üç yıl hapishanede kalmıştım. Kadın yüzü görmeyeli de üç yıl oluyordu. Yani delirme aşamasında değildim. Bence değildim ama zaten adım deliye çıkmıştır benim. Boşuna Deli Hamza demiyorlar bana.
Kapının açılma sesini duydum. Yürüyüşünden bir kadın olduğunu da anlamıştım. Yalnız kilolu biriydi. Ayağını yere sert vuruyordu. O koku yoktu. O kadın değildi. Şu gelinin sahte ablası. Tehlikeli olduğunu düşünmüyordum. Birinin zarar vereceğini düşünürsem sanki tüm vücudum alarm veriyordu. Yıllar içinde daha da gelişmişti ve hapishanede duyularım daha net oldu.
Kız elini karnıma atıp aletime doğru sürükleyince elini tuttum. Tek gözümü açtım. Karşımda sekreter Seher vardı. Hemen ayağa kalktı.
- Sizi uyandırmak için geldim, hizmetinizdeyim efendim.
- Çık dışarı dedim sinirle.
Kızın gözleri dolmuştu.
- Ama ... ama
- Sana çık dedim diye bağırdım. Murat içeri girmişti. Seher ona bakıp gözyaşları içinde odayı terk etti.
- Abi ne oluyor?
İki elimle bacak aramı işaret ettim.
- Bunun bir şerefi var. Kimse anlamıyor dedim sinirle. Asla her kadınla birlikte olmazdım. Hep kendime ait kadınlarım olurdu ve sadece onlarla birlikte olurdum. Her dala konan adamlardan değildim. Murat kendi aletini gösterdi. Taklidimi yapıyordu.
- Vallahi bunun yok. Keşke benim odama dalsaydı da ona bu alemde kaç dünya var gösterseydim dedi.
- Tövbe estağfurullah dedim gülümseyerek. Yataktan kalktım. Olanlar yüzünden başım ağrıyordu.
- Aliye söyle nargilemi getirsin. Bir de haber sal çiftçilere. Hepsi malını sadece bana satacak. Yanına adamlar al. Burada depo olmalı. Buğday, arpa, nohut, ne bulursanız toplayın. Kış çetin olacak dedim.
Vali olarak ilk emrimi vermiştim. Murat kafasını sallayıp gitti. Bu emirleri yerine getirecek sadece o vardı. Böyle şaka yapmasına rağmen çok sert biriydi ve yumruklarını kullanmaktan çekinmezdi. Ayağa kalkıp hazırlandım. Şevket beni kapıda bekliyordu. Şerefsiz, pezevenk. Kızının yerine kendi gelmiş. Aslında bunun bir sikeceğim. Ondan sonra akıllanacak.
Ali nargilemi ayarlamıştı. Şevket arkamdan geliyordu. Sipsiyi elime aldım. Ayak seslerini ezberliyordum. Nargilenin ucuna takıp dumanını içime çektim.
- Ne var Şevket?
- Efendim nişan için davetli listesi hazırlayalım mı?
- Hazırla tabi, hatta sen gelinin evine git. Yakinen ilgilen.
- Tabi, tabi efendim dedi keyifle.
Sırıtarak gitmesini bekliyordum. Ali yanıma geldi.
- Bunun odasına bak. Bakalım neler çıkacak?
- Tamam abi dedi. Keyfi pek yoktu.
- Neyin var?
- O kız masumdu. Babası kötü birine benziyor. Onunla nişanlanacak mısın?
- Yaptıklarımı sorgulamak sana kalmadı. Git herkese haber sal. Bugün akşama kadar vaktim var. Benimle görüşmek ve hediyelerini vermek isteyenleri kabul edeceğim.
Kaşlarını çattı. Ben içeri girdiğimde daha toydu. Herşey o ve Murat'a kalmıştı. Büyümüştü benim küçük Alim. Bana kafa tutar olmuştu. Bu biraz hoşuma gitti.
- Tamam abi dedi. Odadan dışarı çıktı. Tekrar bir nefes aldım. Buranın kadınlarının aklımı karıştırmasına izin veremezdim. Hepsinin üstüme atlamasının tek bir sebebi vardı. Benim üzerimden burayı yönetmek.
Çok uzun süre hapiste kalmıştım. İhtiyaçlarım vardı. Kendime bir metres tutsam iyi olacaktı. Belki de Başkentten getirirdim. Murat'a bunu da halletmesini söylemeliydim. Aklımda başka işler de vardı. Burası adam olmaz gibiydi. Şimdilik biraz sakin kalmalıydım. Gerçek yüzümü zamanla ortaya çıkarmak daha akıllıcaydı.
Ali gideli daha bir saat olmuştu ki Vali konağının önü dolmuştu. Milletin ne çok derdi vardı. Bakalım kimde ne kadar para var? Vali rüşvet alıyorsa kim bu suça alet olur? Kim benim gözümü neden boyamak ister? Bugün herşeyi bırakıp kapıya odaklandım. Halkın üst tabakasını bugün tanıyacaktım. Halkın arasına da birgün karışacağım ama bugün zalimleri tanıma günüydü...
.
.
.
Afra
Hizmetçiler banyo yapmama yardım ediyordu. Saçlarım taranırken vücudum yıkanıyordu. Kan olması gerekmiyor muydu? Dün gece neler oldu? Aklımda hep bu sorular vardı. Üstelik babam benim yüzüme bile bakmıyordu. Onun için casusluk yapmamı istemişti. Arabada bunu net bir şekilde belirtmiş ve eve gelince o adamla evlenip babama herşeyi haber vermemi söylemişti. Sesinden tartışma istemediği ise çok belliydi.
O esmer adamın söyledikleri hala kalbimi kırıyordu. Gözlerimden yaş gelirken tavana baktım. Ben fahişe değilim. Babamın söylediği gibi casus da değilim.
Sanırım ben artık hiçbir şey değildim. Odada ki hizmetçilerin bile bakışları değişmişti bana karşı. Sürekli bana bakıyorlardı. Giyinmem için elbise getirdiler. Bu benim nişanımdı.
Sürekli gözlerimdeki yaşları siliyordum. Bu böyle olmayacaktı. En sonunda akşam olmuştu. İnsanlar gelmeye başlamıştı. Kadınlar yanıma doğru geldi.
- Senin için çok üzüldüm dedi biri. Bu kadın benim en sevdiğim komşulardandı. Onun çocuklarına baktım. Yardıma ihtiyacı olunca hep ben yanındaydım. Midem bulanıyordu.
Erkek tarafı geldiği zaman hangisinin kocam olacağını bile bilmiyordum. Doğru düzgün yüzüne bile bakmamıştım kimsenin. Kim koluma girerse o olacak galiba. Hüzünle ayaklarıma bakıyordum. Zaten çevremdeki insanlar öyle kınayan gözlerle bakıyorlardı ki başımı kaldıramazdım.
Selamlaşma kısmı bittiği zaman yüzüğü takmak için beni çağırdılar. Dışarıda bir kargaşa oluyordu ama kimse umursamadı. Babam çok mutluydu. Onun yanına geçtim.
- Kapıları açın. Bahçeye gideceğiz. Herkes bu ana şahitlik etmeli dedi Vali. Babam elimden tuttu. Birlikte dışarı gidiyorduk. Bahçeye çıktığımızda bizi görmek isteyen halkı gördük. Millet toplanmıştı. Valiye ilk defa baktım. Olgun biriydi yani bana göre. Ama çok yakışıklıydı. Yüzüm kızarmıştı. En azından yakışıklı bir kocam olacaktı. Kel, tombul ve benden kısa da olabilirdi. Hepsi sorun değil aslında. Huy güzelliğine önem verirdim. Dış görünüş olarak dişler dikkatimi çekerdi. Sarı ve pis dişlere asla tahammül edemezdim.
- Bu güzel ana şahitlik etmek için gelen herkese teşekkür ederim. Bugün burada Afra kızımız ve Ali oğlumuzun nişanı için toplandık.
Vali konuşurken birden ona baktım. Benimle ilgilenen genç çocuğu getiriyorlardı yanıma. Babam kolumu bırakıp Vali Beyi tuttu. Sesi kısıktı ama duymuştum.
- Ne halt ediyorsun sen?
- Nişan dedin, kızımın namusu dedin ben de kurtarıyorum işte dedi Vali sinirle babama. Tekrar millete döndü. Babam öfkeyle bana bakıyordu. Beni istemiyordu. Hiç istemedi. Babam onlara tuzak kurarken o babama karşı beni kullanmıştı. Belki de o gece çok kötü şeyler oldu ve artık sadece beni hizmetçisine layık görüyordu.
Vali eline yüzükleri alıp dua etti. Yüzüğü parmağıma geçirdi. Kafam hep yerdeydi.
- Allah mesut etsin dedi. Bir alkış tufanı kopmuştu.
- Düğün bu pazar Vali konağında olacak. Tüm halkımız davetlidir diye bağırdı tekrar. Boğazımdaki yumruyla kafamı kaldırdım. Karşımdaki adam da yüzüğüne bakıyordu. Bana çarşaf getiren adamdı.
Sadece biran göz göze geldik. Sonra kafamı eğdim tekrar. Bizi içeri aldılar. Babam Vali Bey'in yanına gitmişti. Beni ve o çocuğu nişan masasına oturttular. Ellerime bakıyordum.
- Adım Ali dedi yanımdaki ses. Yandan baktım.
- Afra dedim sadece. Vali Bey söylemiştik zaten. İlk defa müstakbel kocamın adını o zaman duydum.
- Bu kadar üzgün olma. O kadar da kötü biri değilim.
Elimdeki yüzüğe bakıyordum. Daha çok kızarmıştım.
- Ben ... ben ... hayır ... başıma gelenler ...
Müzik sesi gelince kafamı kaldırmıştım. Önde beyaz çarşaflı bir kadın, arkada dansözler etrafında çalgıcılar birlik hâlinde bize doğru geliyordu. Salon çok büyüktü ve onlar da içeri dalmıştı. Müzik eşliğinde kadınlar dans ediyordu. Babam beyaz çarşaflı kadına doğru ilerledi. Gözlerine baktım. Onu bir kere bizim evde görmüştüm. Dadım anlatmıştı. Babam adını anmamıza bile izin vermezdi.
Babam kolunu tutunca kulağına birşey söyledi. Babam onu bıraktı.
- Nişan kutlaması için geldik dedi. Benim yanıma bakıyordu. Kaşlarını çattı.
- Bunlar da kim? dedi yanımdaki adam.
- Ablam dedim. Öylece ağzımdan dökülmüştü. Çocukluğumun kahramanı, gençliğimin felâketi olan o kelime...
.
.
.
Asiye
Her köşesini bildiğin evlerin artık yabancı olması insanın canını yakabilirdi. Tabi her huyunu bilip canından öte insanların da yabancı olabileceği gibi...
Bu eve girip çıkmıştım. Bu ev bir zamanlar benimdi. Annem ve ben Vali konağında ayrılıp burada kalırdık. Evi babam inşa ettirmişti. Annem ölmüştü ve onun annesi gelmişti. Tek iyi yanı bana bir kardeş vermişti. Diğer her yönüyle babama benziyordu. Erken ölmüştü. Dünyada yapacak kötülükler bitmemişti halbuki.
Babam ve Vali tartışıyordu. Gözüm onlara kaydı. Afranın yanında başka biri vardı. Çok genç biri. Delikanlıydı daha çok. Kesinlikle Vali değildi. O gece odasına dalmıştım. Bir Valiye bir de çocuğa baktım. Angel önde kıvırırken diğer altı güzelim arkada raks ederek ilerliyordu. Vali yanıma doğru geldi.
- Sen ... sen o gece odama dalan kadınsın dedi. Daha yüzümü bile açmamıştım. Adam beni gözlerimden tanımıştı. Bu adam çok dikkatli biriydi. Benim de dikkatli olmam lazımdı.
- Nişanınızı kutlamaya geldim. Zahik bölgesinde eğlence bizden sorulur dedim.
Yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Belki de ben öyle hissettim ya da yanlış gördüm. Hemen eski haline döndü.
- Ali ve Afranın nişanına hoşgeldin dedi.
Arkasında duran gençlere baktım.
- Onunla uşağını mı evlendiriyorsun? Tam bir ....
dilimi tuttum. Ona sinirle bakıyordum. Bir adım daha yaklaşınca nefesim kesildi. Adamla aramda birşey vardı. O yanıma yaklaşınca sanki zehirleniyordum. Elektrik çarpıyormuş gibi başım dönüyordu.
- Devam et dedi.
- Senin burada ne işin var?
Babam kükreyerek yanımıza geliyordu.
- Eğlenmek istersiniz diye düşündüm Eski Vali dedim. Kolumdan tutup bana doğru geldi.
- Defol buradan.
Kulağına eğildim. Vali bize bakıyordu.
- Tüm planı senin yaptığını biliyorum. Çek elini ki herkes bunu öğrenmesin.
Vali bizi tartıyordu. Gözlerinden belliydi.
- Kim bu kadın? Bizi tanıştırmayacak mısın? dedi. O gece sinirle kardeşim nerede demiştim. Ağzımdan doğrular çıkmıştı. Vali benim saygın biri olduğumu sanmıştı. Belli ki onun geldiği yerde kadınlar böyle çalgıcı getirebiliyormuş. Gözlerinde ışık vardı. Eğlence vardı. Hayat vardı. Bana bakıp gülümsüyordu. İlk defa kimliğimi gizlemek istedim. Adamın bakışlarından rahatsız olmuştum. Bana özel biriymişim gibi bakıyordu.
- Düşes diye bağırdı babam.
Adam kaşlarını çattı. Belli ki hala anlamamıştı. Babamın anlatmayacağı şey ise ben buraya çok zorlu şartlarda gelmiştim. Kocamdan dayak yiyip de baba evine gelince bu adamdan da dayak yiyip sokağa atıldım. Bir kelime benim canımı yakamazdı.
- Gavr sokağındaki genelevin sahibiyim dedim Valiye bakarak. İşte vasfım buydu...