Uyandığımda elim ağrıyan başıma gitti. Ağlayarak uyuyakalmıştım ve uzun süredir yemek de yemediğim için hepsi birleşmiş başımdaki ağrı olarak geri dönmüştü. Yattığım sert, soğuk taş zeminde doğrularak oturdum. Çevremdeki meşaleler hala yanıyordu ama gündüz olduğunu tavandaki renkli desenlerin oluşturduğu camda görebiliyordum. Güneş ışığı renkli camlardan üzerime vuruyordu ve beyaz elbisemde görsel bir gökkuşağı şöleni oluşturuyordu. Elim istemsizce ayağımdaki zincirlere uzandı. Açmaya çalıştım ama çok kalındı. Kapıdan giren Çetin’i gördüğümde oturduğum yerde kollarımla dizlerimi sardım. Kendimi nasıl koruyacağımı bilmiyordum. Hayattan öğrendiklerim yetersiz kalıyordu. Elindeki yiyecekleri uzattığında hareket etmedim. İçinde yine beni zehirleyecek bir şey mi vardı? Yiyecekleri yanıma