( Teninde boğuluyorum, kesiliyor nefesim. Susadığım aşkı dudaklarından içtim. ) Ateş dayanma sınırlarını aşalı epeyce olmuştu. Su damarına bastıkça öfkesi gözlerine sis bulutu gibi yağmış, mantıklı olan her düşüncesi uçup gitmişti. Su farkında olmadan tıpkı ismi gibi her geçen saniye Ateş’i yok ediyordu. Dudakları kadının dudaklarını ele geçirdiğinde öfkesi yerini saf bir arzuya bırakmıştı. Su’nun sesini ilk duyduğu günden beri ona kayan düşünceleri artık ulaşılmaz boyuttaydı. Patronu, Su’nun isteksizliği umurunda bile değildi. Onu istiyordu. Hayatında kimseyi istemediği kadar istiyordu hem de. Su’nun boş çırpınışları onu durdurmaktan çok, arzusunu kamçılıyordu. İstenmemek berbat bir duyguydu ve bunu değiştirmek istiyordu. Su sadece Ateş’i istemeli, Ateş’e arzu duymalıydı. Kalbi öylesine