İstanbul Havalimanı’nın kalabalığı ve uğultusu arasında yavaş yavaş yürüyordum. Elimdeki bileti sımsıkı tutarken, Mardin’e dönmenin ne anlama geldiğini düşünüyordum. Yıllar boyunca İstanbul’da tıp eğitimi almış, kendimi geliştirmiş ve büyük bir şehirde yaşamaya alışmıştım. Şimdi ise köyüme, çocukluğumun geçtiği o topraklara geri dönüyordum. Bu dönüş, sadece ailemin zor durumu nedeniyle değil, aynı zamanda içimde taşıdığım bir sorumluluk duygusuyla ilgiliydi.
Uçakta yerime oturduğumda, camdan dışarı bakarak İstanbul’a son bir kez göz gezdirdim. Yanımda oturan adam dikkatimi çekti. Kendisini hemen tanımıştım: Azat. Çocukluk arkadaşım, yıllardır görmediğim ama hep hatırladığım Azat. O da beni fark etti ve gülümsedi. O gülümseme, içimde yıllar öncesine dair tatlı bir anı gibi belirdi.
“Merhaba Rojda,” dedi nazik bir sesle. “Seni burada görmek ne güzel bir sürpriz.”
“Merhaba Azat,” dedim gülümseyerek. “Evet, gerçekten sürpriz oldu. Mardin’e mi dönüyorsun?”
“Evet,” diye yanıtladı. “Aşiret işleri, bildiğin gibi. Senin dönüş nedenin ne?”
Kısa bir an durakladım. “Ailemin durumu pek iyi değil. Babamın borçları yüzünden dönmek zorunda kaldım,” dedim. “İstanbul’da kalmak istedim ama burada da bana ihtiyaçları var.”
Azat’ın yüzünde bir gölge belirdi. “Anlıyorum. Ailelerimizin durumu bazen bizi istemediğimiz yollara sürüklüyor.”
Bu kısa konuşma sırasında Azat’a dikkatlice baktım. Yıllar içinde daha da olgunlaşmış, yakışıklı ve kendinden emin bir adam olmuştu. Onunla yeniden karşılaşmak, eski anıları canlandırsa da, içinde bulunduğumuz durumun ağırlığını hissettiriyordu. Azat’ın yanındaki koltuğuna yerleşirken, gözlerindeki derinliği ve kararlılığı fark ettim.Parmağındaki alyansıyla oynadığını fark ettim.Onun karısına olan sadakati ve sevgisi, aramızdaki bu karşılaşmayı daha da karmaşık hale getiriyordu.
Uçak kalktıktan sonra, Azat’la kısa sohbetler ettik. O, bana köyde olan bitenleri anlattı; Miran’ın aşiretin başına geçişini, Berfin Hanım’ın hala her şeyi kontrol ettiğini ve Sultan’la olan evliliğini. Her kelimesinde, Sultan’a olan bağlılığı ve sevgisi hissediliyordu. Bu sadakat, Azat’a olan hayranlığımı ve ona karşı hissetiğim çekimi daha da derinleştirdi. Ancak, onun karısına olan sadakati, bu duygularımı bastırmam gerektiğini hatırlatıyordu.
Azat, gözlerimin içine bakarak, “Rojda, buraya dönmek zorunda kaldığın için üzgünüm,” dedi. “Ama belki de bu, her şeyin daha iyiye gitmesi için bir fırsattır.”
“Umarım öyle olur Azat,” dedim. “Umarım gerçekten öyle olur.”
Uçak Mardin Havalimanı’na indiğinde, içimdeki huzursuzluk daha da artmıştı. Azat’a veda ederken üzüldüm gibi oldu.Ailem, köyüm ve şimdi de Azat… Hepsi, iç içe geçmiş bir hikayenin parçaları gibi, beni bekliyordu. Bu dönüşün, hayatımda nasıl bir değişim yaratacağını bilmiyordum,
İstanbul’dan Mardin’e dönüşümün ardından evimizin önünde durduğumda, tuhaf duygular vardı. Uzun bir aradan sonra aileme kavuşmanın heyecanı ve yaşadıkları zorluklara tanık olmanın endişesi iç içe geçmişti. Kapıyı çaldığımda, annem Meryem ve babam Halil’in yüzlerinde beliren sevinç ve hüzün karışımını gördüm.
“Rojda, kızım! Hoş geldin!” dedi annem, gözlerinde yaşlarla. Anneme sıkıca sarıldım. Onun sıcaklığı, içimdeki tüm gerginliği bir anda yok etti.
“Hoş bulduk anne,” dedim, sesim titreyerek. Sonra babama doğru yöneldim. Onun elini öperken gözlerindeki yaşanmışlık ve yorgunluğu fark ettim.
“Seni görmek ne güzel, kızım,” dedi babam, sesi hafif bir titremeyle. “Umarım burada kendini iyi hissedersin.”
“İyi olacağım baba, merak etme,” dedim, ona güven vermeye çalışarak.
Evimizin içindeki sıcak atmosfer beni bir anda çocukluğuma geri götürdü. Annem, masayı benim sevdiğim yemeklerle donatmıştı. Sofrada geçen yılların hasretini dindirmek için anılar ve hikayeler anlatıldı. Babamın gözlerinde, benimle gurur duyduğunu görebiliyordum.
Hemen sonrasında burnuma gelen harika perde pilavı kokusunu aldım ve biran önce yemeğe oturmak için sabırsızlanıyordum. Neler yoktu ki sofrada, pilavından kavurmasına her şeyi düşünmüştü annem. Yemekten sonra, babamın en sevdiği tatlı olan kadayıfı almak için tarihi tatlıcıya gitmeye karar verdim. “Baba, biraz dışarı çıkıp sana tatlı alacağım,” dedim gülümseyerek.
“Dikkatli ol kızım,” dedi annem. “Ama git, baban çok sever kadayıfı.”
Mardin’in dar ve taş sokaklarında yürürken, içimde bir huzur vardı. Tatlıcıya girdiğimde, dükkânın nostaljik kokusu ve atmosferi beni hemen çocukluğuma götürdü. Tatlıları seçerken, arkamdan tanıdık bir ses duydum.
“Rojda?” diye bir ses yankılandı dükkânda. Dönüp baktığımda, Azat ve karısı Sultan’ı gördüm. Azat, çocukluk arkadaşımdı ama şimdi yanındaki kadının kocasıydı. Sultan, dışarıdan bakıldığında güzel bir kadın gibi görünüyordu ama gözlerinde ve davranışlarında bir eksiklik, bir sığlık vardı. Onun yanında, kendimi daha zarif ve kültürlü hissediyordum.
“Merhaba Azat, Sultan,” dedim gülümseyerek. “Sizi burada görmek güzel.”
Azat, hafif bir tebessümle “Biz de akşam çayı için tatlı almaya geldik,” dedi. Sultan, tatlılara bakarken Azat’a olan güveni ve sadakati gözlerinden okunuyordu. Bu güven, Azat’ın bana olan ilgisini anlamamasını sağlıyordu.
Tatlıları seçerken, Azat’la göz göze geldik. Bu bakışmalar, aramızdaki gizli duyguları ortaya çıkarıyordu. Ancak Azat’ın karısına olan sadakati, bu durumu görmezden gelmem gerektiğini hatırlatıyordu.
Tatlıları alıp ödeme yapmak için kasaya yöneldik. Para üstünü almak için uzandığımda, paralar yere saçıldı. Aynı anda yere eğilip paraları toplamaya çalışırken, ellerimiz birbirine dokundu. O an, ikimiz de duraksadık ve uzun bir süre birbirimize baktık. Bu bakışma, aramızdaki gerilimi ve gizli duyguları ortaya çıkarıyordu. Ancak her ikimiz de bu duyguları dile getirmekten çekindik.
Paraları topladıktan sonra, hızlıca toparlandım ve “Teşekkür ederim,” diyerek dükkândan çıkmak üzere harekete geçtim.
“İyi akşamlar Rojda,” dedi Azat, gözlerini benden ayırmadan.
“İyi akşamlar,” dedim, içimdeki karmaşık duygularla tatlıcıdan ayrıldım ve eve döndüm.
Eve vardığımda, yaşadığım bu anın etkisinden kurtulamıyordum. Azat’a olan hislerim ve onun karısına olan sadakati, zihnimde sürekli dönüp duruyordu. Kendi odama çekilip yatağıma uzandığımda, Azat’la tatlıcıda yaşadığım o kısa ama yoğun anı düşünerek gözlerimi kapadım.geleceğin neler getireceğini merak ediyordum…