Sabah yeni bir güne uyandım. Koca konak bana dar bir yer gibi geliyordu. Uyanır uyanmaz Sultan’a baktım; o kadar ağlamıştı ki gözleri şişmişti. Sonra bana benimle konuşmak istediğini söyledi. Yataktan kalktım ve “Konuşalım,” dedim.
Sultan: “Bizim çocuğumuz olmuyor. Ben daha fazla buna dayanamıyorum. Annemle babam gibi ben de yeni biriyle evlenmeni ve çocuk yapmanı istiyorum. Ama bu süre zarfında benimle asla kopmanı istemiyorum. Evleneceğin kişiyle sadece çocuk için evlenmeni istiyorum,” dedi.
Bu sözlere çok şaşırdım, ne diyeceğimi bilemedim. Ama içten içe, eninde sonunda bunun olacağını biliyordum. Madem öyle, en doğrusu kabul etmekti. Ama ona kabul ettiğimi söylemedim, sadece sarıldım. “Şimdi bunları düşünmek için erken,” dedim.
Sultan: “Hayır, evlenmeni istiyorum,” dedi.
Sonra, “Kahvaltıya inelim,” dedim. Avluya kahvaltıya inerken, beynimden vurulmuş gibiydim. Karımın bana evlen demesi çok tuhaftı ama buna mecburdum. Beraber kahvaltıya oturduk ve tekrar bu konu açıldı ama bu defa çok farklıydı.
Babam: “Soyumuz kurumak üzere,” dedi.
O anda Sultan çok üzülerek, “Ben kumayı kabul ediyorum, ağam,” dedi babama. Babam ve annem çok mutlu oldu; sanki o an hayatlarının en mutlu anlarından biriymiş gibiydi.
Babam: “Birini bulmamız gerek,” dedi.
Annem: “Tamam, zaten aklımda biri var,” dedi.
Aklındaki kim bilmiyordum ve pek merak ettiğim de söylenemezdi. Gerçekten sadece çocuk yapmak için evlenecektim. Sonra annem ve babam üst kata odalarına çıktılar. Ben de arkalarından çıktım. Benim çıktığımı görmediler ve ben de konuşmalarına şahit oldum.
Babam: “Halil ağanın bana çok fazla borcu var,” dedi.
Annem: “E ne olacak peki?” dedi.
Babam: “Halil ağanın kızı Rojda’nın doktor olduğunu ve Mardin’de işe başlayacağını söyledi,” dedi.
Bu Rojda, benim çocukluk arkadaşım Rojda’ydı; hatta hoşlandığım. Sultan’ı ne kadar sevsem de, Rojda’nın kültürlü duruşu beni çok etkilemişti. Hoşlanmamak elimde değildi. Neden bilmiyorum ama bir mutlu oldum gibi, annem ve babamı dinlerken.
Sonra aşağı indim ve Sultan’a, “Her şey daha iyi olacak,” dedim ve ona sarıldım.
O gün boyunca aklım Rojda’da ve yaşanacaklarda kaldı. Kafamı toparlayamıyordum; Sultan’ın fedakarlığı, annem ve babamın baskısı, Rojda ile evlenme düşüncesi… Hepsi birbirine karışıyordu. Kendimi toparlamak için dışarı çıkıp biraz hava almaya karar verdim.
Sultan’a alışveriş yapmamız gerektiğini söyledim ve birlikte çarşıya gitmeye karar verdik. Çarşıya vardığımızda, Sultan birkaç şey almak istediğini söyledi ve ben de ona eşlik ettim.
Dükkanlardan birine girdiğimizde, tanıdık bir ses duydum. Bu Rojda’ydı. Raflardan birinde bir şeyler inceliyordu ve bana dönüp gülümsedi. Kalbim hızla çarpmaya başladı. Sultan, Rojda’yı fark etti ve gözlerinde bir anlık kıskançlık ve ardından kabullenmiş bir ifade gördüm.
Rojda: “Merhaba Azat, Sultan. Nasılsınız?” dedi.
Sultan, nazikçe gülümsedi. “Merhaba Rojda, biz iyiyiz. Sen nasılsın?” dedi.
Rojda: “İyiyim, teşekkür ederim,” dedi.
Rojda’nın yanında duran kadın, annesi Meryem’di. Onunla da selamlaştık. Sultan, Rojda’ya gerçekten dostça davranıyordu, bu beni biraz rahatlattı.
Alışverişimizi bitirdikten sonra, Rojda ile vedalaştık. Sultan’a döndüğümüzde, “Her şey daha iyi olacak,” dedim ve ona sarıldım. O da bana sıkıca sarıldı. Ancak kafamın içinde dönen düşüncelerle, gelecekte bizi nelerin beklediğini bilmek zordu. Rojda’nın varlığı, Sultan’ın fedakarlığı ve ailemin beklentileri… Hepsi bir arada, beni yeni bir yola sürüklüyordu.