bc

YERALTI KRALİÇESİ +18

book_age18+
3.8K
FOLLOW
22.2K
READ
revenge
dark
BE
gangster
heir/heiress
mystery
harem
friends with benefits
addiction
like
intro-logo
Blurb

Tüm klişe gerçekler onun varlığı ile yerle bir oldu. Dünya genelinde söz sahibi büyük aileler o ailelerin belli kuralları vardı. Onlara göre kadın sadece bir seks kölesi, evlerinde hizmetçi, çocuk doğuran makinaydı. Saygı duymak mı? Nefes almaları bile gereksizdi. Sonra o geldi. Tahtına oturdu ve tüm acımasızlığı ile kadınları hiç gözüyle görenlere dersler vermeye başladı.

Helen Herman. Bir insanın olabileceğinden daha acımasız, daha soğuk, daha sert. Kendi kurallarının dışına çıkmayan başka kuralları ise hiçe sayan. İstediğini almak için karşısındaki herkesi ezebilecek kadar hırslı, duygularını çok iyi saklayabilecek kadar kapalı kutu.

O Herman imparatorluğunun yeni kraliçesi. Alman Mafyasının en değerli ve tehlikeli ismi. Mantıklı ve arzularını sonuna kadar kullanan dişi şeytan. Gözleri bu kez özel bir şirkette Escortluk yapmaya başlayan Drew'e takıldığında avını gözleyen bir kartal gibiydi. Grileri genç adamı süzdü, içindeki şeytan kuyruğunu sallayıp boynuzlarını parlatırken kulağına fısıldadı. Onu doğuran kadın bile babasının seks kölesiyken şimdi karşı cinsten istediğini alma vaktiydi.

Peki, düşman yılan misali içine sızarken sürpriz isim Türk mafyasının dişli ismi oldu. Demir Karahanlı. Maskeli denen düşmanın en büyük acıları yaşattığı gözü kara adam.

Bu, bir kraliçe ile yanına kral olmaya layık adamın hikayesi. Tabuların yıkıldığı, gücün parmak uçlarında dahi hissedildiği köle ile efendinin şehvet oyunu.

Sonu mu? İşte o tamamen muamma.

chap-preview
Free preview
1. HELENA HERMAN GELİYOR!
Tüm gazeteler o gün aynı haberi paylaştı. GUSTAV HERMAN GEÇİRDİĞİ KALP KRİZİ SONUCU ÖLDÜ. GERİDE KALAN HERMAN GEMİ TAŞIMACILIĞI VE ARAÇ ÜRETİM ŞİRKETLERİNİN AKIBETİ MERAK KONUSU OLDU. CENAZESİNDE ÖN SIRADA BULUNAN VE ŞİMDİYE KADAR KİMSENİN AŞİNA OLMADIĞI GENÇ BİR KIZ İSE EN AZ CENAZE KADAR OLAY OLMA YOLUNA GİRDİ. GİZEMLİ KIZIN KİM OLDUĞU MERAK KONUSU. Helena, eline aldığı gazetenin manşetini okurken yüzünü buruşturmadan edemedi. Gizemli kız olarak anılmak hoşuna gitmemişti. O Helena Herman'dı. Ölen yer altı ve üstü kralı Gustav Herman'ın veliahtı, varisi ve son akrabası. Yıllarca yetiştirilmek için emek harcanan satrancın şahı. Babasının çalışma odasındaki büyük koltukta otururken ona bırakılan videoyu izlemeye başladı. Karşısında resmini medya da gördüğü, sesini telefonda doğum gününden doğum gününe duyduğu yaşlı adamın görüntüsü belirdi. Yaşlı adamın kaşları çatık gri gözleri buz gibiydi. Tıpkı kendi gözleri gibi ruhsuz bakıyordu. Babası ile ortak noktalarından biri gözleriydi. Gri, soğuk ve mesafeli. Odaya yayılan sesin bitkinliği tek kaşını kaldırmasına neden olsa da duyduğu sözler kanını öfke ile kaynatmaya yetiyordu. Ama öfkesi boşaydı çünkü Gustav ölmüş kendi yaşıyordu. Krallığa yön verecek tanrıça. "Sonunda ölüyorum fakat gözlerim açık gidecek buna emin olabilirsin Helena. Çünkü varisim olarak tercihim erkek çocukken, senin hayatta kalıp tüm servetime ve hayatımı adadığım krallığa sahip olman huzursuzluğun en büyük boyutu. Annen benim seks kölemdi.  Kadınlar dünyaya erkekleri memnun edip onlara ilahmışçasına tapmak için gönderilmişken senin tek çocuğum olarak kalman benim lanetim.  Herman'lar benden sonra eminim ki çöküşe geçecek ve sen başarısız olacaksın. Sakın sende ardında benim gibi dişi bir varis bırakma. Tabi o zamana kadar tahtımız kalırsa. Senden kadın olduğun için utanıyorum. Cehennemde seni bekliyor olacağım. Tıpkı annen ve doğarken ölen ve öldürülen kardeşlerin gibi." Önündeki bilgisayarın ekranına hemen yanındaki silah ile ateş ederken dişleri arasından hırlarcasına konuşuyordu.  "Benden utanıyormuş, kadınlar köle erkekleri memnun edecek yaratıklarmış, siktir oradan bunak herif." İçeri kapıyı çalıp giren koruma ile ayağa kalktı. Masanın üzerindeki her eşyayı tek seferde süpürür gibi yere indirdi. Sonra da "Bu çöpleri şöminede yak ve hazırlıklara başla, toplantıya gidiyoruz. Şu krallığın soytarıları kraliçe ile tanışmalı. Onlara kadının gücünü göstermenin zamanı geldi." Diyerek yatak odasına geçiş yaptı. Dolabın karşısına geçip siyah kalem etek, kırmızı ipek gömlek ve siyah ceket takımını giyip saçlarını sıkı bir at kuyruğu yaptı. Makyajını bitirdiğinde çantasını alıp sivri topuklu ayakkabılarını ayağına geçirdi. Ceketin altına koltuk altı silah aparatını geçirmeyi unutmamıştı. Odadan çıktığında malikânenin ikinci katındaki uzun koridorda ilerleyip merdivenleri indi. Koruma Michael kapıda onu bekliyordu. Dışarı adım attığı an hafiften boynunu oynatıp dört tane olan merdivenleri topukları yeri döve döve indi. Dört araç hazır şekilde onu bekliyordu. Ortadakini es geçip en öndeki araca bindi ve yola çıkmaları için Michael'ın işaret vermesini bekledi. Sonunda Almanya'nın büyük caddelerinde ilerlemeye başladıklarında gözleri akan yolu izliyordu. Helena hayatı boyunca babasına layık olabilmek için kendini en iyi şekilde geliştirmiş ve yetiştirmişti.  Ama erkek çocuk düşkünü olan ihtiyar ise göz ardı edip durmuştu. Şimdiyse o yaşıyordu ve yer altına giren ilk kadın yönetici olarak devrim değil evrim yapmaya gidiyordu. Çantasından tabletini çıkardığında üyeleri bir kez daha kontrol etti. Birçoğu çoktan toplantı yerine ulaşsa da bazıları evlerinden yeni ayrılmıştı. Soğukça gülümsedi. Aşağıladıkları kadın cinsinin emrinde çalışmak ona itaat etmek onlar için oldukça zor olacaktı ama o bu duruma ilahi adalet diyordu. Michael kulağına dokunduğunda duydukları ile geriye döndü. Helena bakma gereksinimi duymadı. Çünkü arka araçta olan yardımcılarından Sofia az önce suikaste kurban gitmişti. Bir soluk alıp vererek aracın buz dolabından çıkardığı votka şişesinden bir yudum aldı. Korumasına dönüp "Kimin yaptırdığını bul" derken sertlik harelerinde dolanıyordu. Sonunda şehirden uzak ama zenginliğin buram buram koktuğu büyük bir yapının önünde durdular. Etraflarını çeviren koruma duvarlarının arasında ilerlemeye başlayan Helena adımlarını sert ve kendinden emin atıyordu. Daha çok gençti. Yirmisini yeni doldursa da kırk yaşındaki kadınların ağırlığı ve olgunluğu omuzlarına çökmüştü. Büyük camlı asansöre bindiklerinde Etrafta bulunan iri yarı adamların, çokluğu asla şaşırtmıyordu.  Sonuçta buraya sadece 2 dakikalık uzaklıkta bulunan gizli tünelde iki yüze yakın adamı beklemedeydi. Konseyin diğer üyeleri büyük odada toplanmış gelecek olan toy delikanlının canını nasıl alacaklarını konuşuyorlardı.  Kimse Gustav Herman'ın varis olarak bir kızı geride bırakacağını düşünmemişti. Üstelik rahatladı da çünkü yolda düzenlenen iki suikastin başarılı olduğunu düşünüyorlardı. Uzun ve ledlerin aydınlattığı koridora giren Helena ve adamları yürüdükçe sağ ve sollarında dikilen korumaların siyah camlı gözlük arkasında gözleri irileşiyor, genç kıza attıkları aç bakışlar istemsiz yüzlerini buruşturmalarına neden oluyordu.  Sonunda çift kanatlı, özel işlemeli kapı önünde durduklarında iki koruma baş selamı verip kapıyı açtı ve içeriye genç kızın adamlarından girip geçmesi için yol açtı. Yaşlı ve orta yaşlı olan üyeler açılan kapıyla başlarını çevirdiklerinde gördükleri kız ile gözlerinin yuvalarından fırlamasına engel olamadılar. "Nasıl yani?" "Sende kimsin?" Sorular birbiri ardına sıralanırken masanın başındaki tahtı andıran ihtişamlı koltuğa yürüyüp büyük bir nezaketle oturan Helena elini kaldırıp "Sessiz olun baylar." Diyerek onları uyardı. Sebastian "Sen kim oluyorsun da bize emir veriyorsun" diye kükrerken ceketini çıkaran kız koltuk altı aparatından silahlarını çıkarıp masanın iki yanına bıraktı. Yüzünde acımasız ve soğuk bir gülümseme ile Michael'ın açıp kadehe özenle doldurduğu şampanya kadehinden bir yudum aldı. Sonra da ona çatık kaşlarla bakan adamlara kendini taktim etti. "Baylar, benim kim olduğumu merak ettiğinizi görüyorum. Sizi daha fazla merakta bırakmak istemem çünkü yüzünüzün ifadesi mide bulandırıcı. Ben Helena Herman. Gustav Herman'ın öz kızı ve tek varisi. Yani Herman imparatorluğunun kraliçesi yani sizin sahibiniz." Hızla ayağa kalkıp itiraz eden adamların sandalyeleri düşerken oluşan ses genç kızın sinirle ve garip bir tatminlik duygusu ile yüzünü germesini sağlıyordu. Michael hemen bir adım öne çıkıp uyarı yaptı. "Baylar, lütfen sessiz ve sakin olun. Bayan Herman'ın konuşması henüz bitmedi." Alberto " Bu imkansız. Bay Herman asla bir dişinin yerine geçmesine izin vermez. Üstelik bu zamana kadar ondan asla haberimiz olmadı. Bize erkek varis geleceği söylendi" derken diğerleri onu onayladı. Helena korumasına elini kaldırıp durmasını işaret ederken bacak bacak üstüne atıp umursamaz bir tavırla konuşmaya devam etti. "Baylar, Gustav Herman elbette bir erkek varise sahipti. Ben o varisi öldürene kadar. Bense onun işi için özenle yetişmiş acil durum planıydım.  Sevgili oğlu Hans garip bir şekilde ölünce bana mahkûm oldu. Olmasa tüm mal varlığının yardım kurumlarına ya da size bölüşüleceğini biliyordu. Kısaca özet geçmem gerekirse Helena Herman'ın cehennemine hoş geldiniz. Başka sorusu olan?" Alberto hızla kıza atılıp "Asla bir fahişenin emrinde çalışmam" diye bağırırken hızla silahını alıp adama doğrultan Helena tetiğe bastı ve orta yaşlı adam aletine isabet eden kurşun ile yere yığılıp bağırmaya başladı. Onun korumaları ellerini beline atsa da dolaylı yoldan kıza bağlı çalıştıkları için hamle yapmadılar. Yerdeki adam "Lanet sürtük" diyerek haykırmaya devam ederken sanki az önce silahı o ateşlememiş gibi diğerlerine dönüp "Başka itiraz etmek isteyen var mı? Ya da bana hakaret etme cüretini gösterecek kadar cesareti olan?" Deyip tek kaşı havaya kalkarken sordu. Bu aslında soru değildi. Sadece itirazı olanın başına gelecekleri gösterdiği için cesaret edenin olup olmadığını öğrenmekti. Kimse ses çıkarmadı ama kulağına dokunup karşıyı dinleyen Michael'ın ona yaklaşarak suikast işini yapanın kimliğini açıklaması ile geriye yaslandı. Grileri, saçları beyazlamış ama formunda olan adamın üzerinde sabit kalırken oldukça ürkütücü görünüyordu.  *** Genç adam karşısında ondan para isteyen sarhoş babasına yüzünü buruşturup bakarken "Bak, çalıştığım yer bir fast food dükkânı ve öyle iş yapan bir yer değil. Benden para dilenmek yerine neden çalışmıyorsun. Üstelik annemden kalan evi de lanet borcunu ödemek için satmışsın" diye bağırdı. Tahammül edemiyordu. Kaç yaşına gelmişti ama bir türlü kambur gibi sırtına yük olan babası ve sokak kadınına dönüşen kız kardeşinden kurtulamamıştı. Okulu bile onlar yüzünden yarım kalmış, kendilerinden nefret etmesi için ellerinden geleni yapmışlardı. Kanserden ölen annesine sözü olmasa çoktan kendi yoluna bakmıştı ama o sözünde duran bir adamdı. Üzerine yürüyen ve ayakları içkinin etkisi ile dolanan adamı tek eli ile itince yere düşmesine gözlerini kapatarak karşılık verdi. Onu görmezden gelmeye çalışması ilk değildi. Sınıra gelmişti. Sabrı taşmış onu içten içe boğmaya başlamıştı. Bunun üzerine kız kardeşi karşısına geçip "Hey Drew bana para lazım" diyerek daha da damarına basmayı başarmıştı. Dişlerini sıkan genç adam elleri yumruk olmuş halde sertçe konuşmaya başladı. "Kimin altından kalkıp karşıma geldiysen ondan alsaydın paranı seni sürtük. Annemi bile dinlemeyen babasının kızıyken şimdi benden para istemen çok acizce. Yeter artık! Annemin üzüleceğini bilsem de yeter. Ben gidiyorum. Ne haliniz varsa görün. Kendi bokunuzda boğulun umurumda değil! Sözleri biter bitmez montunu alıp kendini dışarı attı. Siniri geçene kadar sahil kenarında yürüdü parkta oturup oynayan çocukları izledi. En son akşam karanlığı çökünce üniversiteden arkadaşı Mark'ı arayıp "Selam dostum" diyerek söze girdi. "Selam dostum. Ne vakittir sesin çıkmıyordu, iyi misin?" "Aslında değilim Mark, hiç iyi değilim. Artık o iki parazit ile yaşamaya katlanamıyorum. Boktan hayatım daha da boka sarıyor ve ben sıfırın da altına düştüm." "Saçmalama istersen Drew. Madem artık dayanamıyorsun bırakmalısın. Annen öldü dostum. Sözünü de yeterince tuttun. Artık başlarının çaresine bakmalılar. Hem bence annen senin de hayatının bu denli mahvolmasını istemezdi. Hadi, çık gel. Koca daire ikimize fazla bile gelir." Genç adam arkadaşı konusunda kendini tebrik etmeden edemedi. En azından onu anlayan ve kötü gününde de yanında olan biri vardı. Yine de onu rahatsız etmek istemedi. "Boşver Mark, ben hallederim." "Beni dinle ahbap şimdi hangi cehennemde dolanıyorsan atacağım konuma geliyorsun ve önce sağlam bir yemek yiyip eğleniyoruz. Sonra da bana geçiyoruz ve ev arkadaşı olarak yaşıyoruz. Ev zaten şirketin ve masraflar onlara ait. Tanrım, bakire kızlar gibi naz yapmayı bırak ben hala kadınlardan hoşlanıyorum ve senin kıllı kıçın pek cazip değil." "Piç herif" diyen Drew sırıttı. "Tamam, at konumu geliyorum" dediğinde yeni hayatına ilk adımı atmıştı. *** Eve geldiklerinde Drew dikkatle etrafı inceleyip bir ıslık çaldı. "Senin şirket her çalışana böyle ev veriyor mu?" diye merakla sorduğunda sırıtan Mark "Sadece çok sık tercih edilen ve gözde eleman olanlara" dedi. Aldığı cevaba karşılık Drew "Tanrım, sen ne iş yapıyorsun nelere bulaştın böyle?" dediğinde arkadaşını süzen Mark "Aslında sende çok rahat yaparsın benim işten. Tipin yerinde vücudun da uygun" dedi ve hemen televizyon ünitesinin çekmecesinden bir dosya çıkardı. Başı ile gel işareti yapıp koltuğa oturduğunda yanına oturan Drew'e bakıp "Ben eskortluk yapıyorum. Ama öyle bildiğin türden değil. Yani sana kısaca anlatmam gerekirse zengin yaşlı orta yaşlı kadınların yanında balo davet vs gibi şeylerde bulunuyor, onların istekleri doğrultusunda davranıyor ve sonrasında şirketten maaş alıyorum" deyip tepkisini ölçmek ister gibi gözlerini arkadaşına dikti. Drew ise gözleri büyümüş halde Mark'a dönüp "Lanet herif bildiğin jigololuk yapıyorsun yani?" derken kafasını olumsuz yönde sallıyordu. "Hayır, alakası yok. Refakat ediyorum sadece. Şirket kuralları belli. Bak oku sende anlayacaksın." Eline dosyayı alan genç adam okumaya başladı. ŞİRKET KURALLARI: 1. MÜŞTERİ İLE CİNSEL İLİŞKİ YASAK. 2. MÜŞTERİDEN ELDEN PARA TEMİNİ YASAK. 3. İŞİN SÜRESİNİN BELİRLENDİĞİ SÜREDEN DAHA UZUN OLMASI YASAK. 4. REFAKAT ESNASINDA SAYGISIZ DAVRANIŞ YASAK. 5. DAHA SONRA MÜŞTERİNİN RAHATSIZ EDİLMESİ YASAK. 6. CİNSEL İLİŞKİ TESPİT EDİLDİĞİ TAKDİRDE ÖDENEN TÜM MAAŞLARIN İKİ KATI TUTARINDA GERİ TAZMİNAT ÖDEME ZORUNLUDUR. ŞİRKETTEN RESMİ İLİŞKİ KESİLMEDİĞİ SÜRECE TEMİN EDİLEN EVDE YAŞANA BİLİR AMA SATIŞ KİRALAMA YASAKTIR. Daha uzayıp giden bir sürü madde vardı. Genç adam kaşlarını çatıp "Yani sen bana çıktığın kadınlarla yatmadığını söylüyorsun öyle mi?" dediğinde Mark gözleri ile sözleşmeyi gösterdi. "İnan istesem de yatamam. Aylık kazancım oldukça iyi. Bir senedir bu şirketleyim ve aldığımın iki katı demek banka soymama neden olur. Bak dostum bu iş bir nevi mankenlik ya da hasta bakıcılık gibi bir şey. Hiçbir temas ya da olay yok. Sadece yanlarında durup yalnız olmalarına imkân vermiyoruz. Ne müşteriler var bir bilsen büyükannem yaşında. Değil birliktelik neredeyse kadına lazımlık taşıyacak duruma geliyorum gerisini sen düşün. Bak bu işe girersen bir süre para biriktirir sonra eğitimini tamamlarsın. Eline psikolog diplomanı aldığında küçük bir ofis açtın mı hayatın kurtulur. Hemen olmaz deme bir düşün. Hep istediğin meslekte çalışmak istemez misin? Adamım otuz yaşına girdik. Yaşlanıyoruz. Bu fırsatı değerlendir derim. Ev desen işte koca ev. Çalışmaya başladıktan sonra para da aylık hesabında. Daha ne olsun ki. Üstelik bir sene çalışman bile yeterli olur senin için. Hem hastalarında hazır çünkü müşterilerin çoğu psikolojik olarak çöküntüde olanlar." Mark konuştukça hayatı boka sarmış Drew düşünüyor düşündükçe mantıklı gelmeye başlıyordu. Daha iyi ve düzgün bir hayat için bir senesini feda etse çokta bir şey kaybetmezdi. Sonunda kararını verdiğinde olacakları tahmin edemezdi. Arkadaşına bakıp derin bir nefes aldı ve "Tamam, yarın halledelim şu işi" dedi. Mark dostuna yardım ettiği için mutluydu. Kendi de yardım ederdi ama özel bir klinikte yatan annesi için tüm parasını harcıyordu ve iki sene daha çalışması gerekiyordu

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Mafyanın Barbi Bebeği

read
137.1K
bc

Kaybolan Hisler +16

read
6.4K
bc

Vampir Ve Mafya 2

read
2.0K
bc

Kehribar Lisesi

read
3.6K
bc

Mafyanın Namusu

read
122.7K
bc

Kedicik

read
6.4K
bc

Dipsiz Mahzen

read
1.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook