“Gel hadi.”
Gökçe, adamın kendini yatağa attığı ses tonu kulağında çınlayınca açtığı kapıyı gerisin geri çarptı tüm kuvvetiyle.
“Gelmiyorum senle bas git!”
Hızlı adımlarla ilerlemeye devam edince adam da onunla beraber ilerleyip yine yanında durdu.
“Saçmalama Gökçe, okula götüreceğim seni. Bir şey yok hadi bin şu arabaya.”
Gökçe hakkı varmış gibi bir de emir verdiğinde hepten çıldırdı.
“Senin lafınla tuvalete bile gitmem ben. Okuluma da kendim giderim.”
Bir kez daha yürüyüp gideceği zaman adam arabadan inip önüne dikildi.
“Seni okula götürmek zorundayım, işim bu. Kişisel algılama. Hadi şimdi daha fazla üşümeden bin. Burnun kızardı.”
Gökçe yerinde pinpon oynayan kalbini söküp şu adamın ağzına tıkmak istiyordu ki bir daha aklını başından alamasın.
“Benim burnum seni ilgilendirmez. Ayrıca sen istifa etmemiş miydin? Ne işi bu? Eniştemin arabasını çaldın da adam mı kaçırıyorsun yoksa?”
Adam aşkla gülümseyerek hafifçe eğildi kızın üzerine doğru.
“Biraz daha sensiz kalırsam yapacağım o olacak zaten ama şimdi sahiden seni okula götürmem gerekiyor.”
“Sen niye yaa! Adam mı bitti de sen götürüyorsun? Hem de bu neyin inadı. Ben kendim gidebiliyorum istediğim yere.”
Yusuf kızın ilk cümlesinden gerisini duyamadı.
“Başkasını mı tercih ederdiniz Gökçe hanım?”
Gökçe ellerini beline koydu. Şimdi tam kavga pozisyonu almıştı işte.
“Ederdim tabi. Duygularımla oynayıp sonra yarı yolda bırakmayacak her hangi biri olabli..”
Yusuf karısının ağzından daha fazla başkası kelimesini duymaya dayanamayarak kızı tuttuğu gibi aracın içine tıktı.
"Napıyorsun yaa! Bırrak beni. Adam kaçırıyorlar diye bağırırım.”
Yusuf bir yandan kızın kemerini bağlarken öbür yandan ağzının içine kadar girip konuştu.
“Bağırsana hadi.”
Kız adamın gözlerindeki şeyi gördüğünde utançla gözlerini kaçırdı.
“Çok pisliksin.”
Öyleydi evet. Yusuf bunu inkar edecek değildi ama aynı zamanda deli gibi aşık bir pislikti kendisi.
“Gönül işte, ne yaparsın Gökçem. Seninki de bana kondu.”
Kız kollarını bağlayıp burnundan nefes verdiğinde Yusuf direksiyon başına geçmişti çoktan.
“Ders saatine daha var, önce kahvaltı yapalım mı?”
Gökçe adam uzaylıymış gibi baktı yüzüne.
“Ya sen bizim ayrıldığımızın farkında mısın? Ne münasebetle kahvaltı edecekmişim senle?”
Yusuf kızı hiç duymuyor gibiydi.
“Ben öyle bir şey hatırlamıyorum. Kapı gibi evlilik cüzdanım var, hem de gittiğimiz camideki dayılar şahit. Her türlü kocanım senin. Ayrılmayı falan da düşünmüyorum.”
**
Üvey baba yanında şiddet ve sefalet içinde büyüyen Gökçe, ailesinden gizlice aşık olduğu adamla evlenir fakat talihsizliği onu terk etmemekte ısrarcıdır.