[Küçük]

915 Words
Marin Eroğlu.. Sevdiğini kaybedince, insanın yüreğinde kırk mum yanarmış. Sonra her geçen günde mumlardan biri sönermiş. En sonunda geriye bir mum kalırmış. Ve o tek mum, yaşam boyu sönmezmiş insan ölünceye dek içinde yanarmış... İnsan sevdiklerini yitire yitire yaşar yıllar geçtikçe, yanan ve sönen mumlar birbirine karışırmış. Öyle ki gönlünde hangi mum kimin için yanıyor bilemezmişsin mumun alevinde sevdiğinin kimliğini göremezsin, yalnız belli belirsiz bir acının dumanı titreşirmiş. Zaman geçtikçe acı uslanır, akıllanır, bilgeleşir,hüzne dönüşür,yara kapanırmış ama, inceden inceye sızlarmış.. Benim içimde yanan yangında böyleydi yakıyordu lakin hiç bir zaman sönmüyordu,ilk günkü gibiydi. Bu koskoca Mardin'in dar sokaklarını her dolaştığımda içime ucu sonu olmayan bir kıymık gibi batardı her defasında. Babamı bu sokaklarda kaybetmiştim ben o küçücük yaşımda ölümün ilk soğukluğunu tatmıştım,canımdan çok sevdiğim adamın geri dönülmez bir bilinmezliğe gittiğini bu sokaklarda görmüş, öğrenmiştim. Dolaştığım dar sokaklar içimi daraltıyordu yine, yürüyüp geldiğim sokağa bakıp tekrar eve adımladım. Evin kapısından içeriye adımımı attığım anda annemin beni elleri belinde beklediğini gördüm. Sinirliydi.. "Marin... Ne edersin sen hala dışarılarda?" Çatık kaşlarının altından bana bakıp yönelttiği soruyla derin bir nefes verip"Geldim işte anne"dedim. Adımlarım atımın olduğu ahıra doğru yöneldiğinde annem koşup önüme geçti. "Dur bakalım küçük hanım, hiç bir yere gitmeyeceksin" "Neden anne?"diye sordum. "Abilerin görürse bacaklarını kırarda o yüzden"dedi. "Anne lütfen!Hiç bir şey yapmama izin vermiyorsunuz...Buna karışmayın bari"dedim benden habersiz kırgın çıkan sesimle.Gözlerim yanmaya başlamıştı. Dolan gözlerime bakıp"Olmaz kızım abilerin görürse kıyameti kopartır bilmezmisin onların huyunu" "Lütfen anne bak fazla geç kalmam...Söz veriyorum"dedim. Bıkkınlıkla derin bir nefes verip benimle baş edemeyeceğini anladığında"Peki...Ama çabuk döneceksin tamammı?"dedi. Atıma olan zaafımı ve sevgimi görüyordu,o ne derse desin kararımdan dönmeyeceğimide biliyordu. İnattım,ne kadar ezilmiş hor görülmüş olsamda inattım inadımdan asla vazgeçmezdim. Başımı eğip hafifçe salladım sonra yanımdan uzaklaşıp eve girmesini arkasından izledim. Her zaman otoriter bir kadın olsada bazen dayanamayıp,izin veriyordu kıyamıyordu. Ama abilerimin şerrinden de korumuyordu. Ben abilerimden dayak yerken sadece evin köşesinde oturup izlerdi. Babandan sonra bu evin direği ağabeylerin,onlar ne derse o derdi.. Yaptıkları herşey başım gözüm üstüne der susardı. Keske bu otoriterliğini abimlere beni ezmeye çalıştıklarındada gösterebilseydi annem. Bu topraklarda her kadın şanslı doğmuyordu malesef,bazıları el bebek gül bebek büyürken bazıları yılanın başı küçüklükten ezilir diyerek büyütülüyordu. Abilerim Şiyar ve Aram babam öldükten sonra bütün hükümlerini benim üzerimde kullanmışlardı,sanki babamın ölümünü bekliyorlarmış gibi. 'Okumana gerek yok yarın öbürgün eveleneceksin kocanın dizinin dibinde otur'diğerek liseyide okumama asla izin vermemişlerdi,ama ben bir çaresini bulup açıktan okuyup bitirmiştim üniversite sınavlarına gireceğim zaman hayin arkadaşım Bihar abim Aram'a yaranmak için sınava gireceğimi ona söylediğinde Aram beni eve kapatıp sınava gitmeme mani olmuştu. Babam öldükten sonra yaşadıklarım kabus gibi üzerime çökerdi,bu asiliğimi,dik baslılığımı da susturmuşlardı. Doğru düzgün konuşmaz el içinede karışmazdım, soyutlandırmışlardı herşeyden beni. Bahçedeki ahıra doğru adımlayıp ahırın kapısını açtım,içeriye ilk adımımı attığım anda benim güzel kızım asil beni gördüğünde her zamanki yaptığı gibi kişnemeye ve olduğu yerde kıpırdanmaya başlamıştı. Çok seviyordum onu,sanki beni anlıyordu anlattıklarımı dinliyor,acımla hüzünleniyordu,öyle büyük bir bağ vardı aramızda. Bembeyaz tüyleri,beyaz yeleleri olan safkan asil bir at'tı.Öyle güzeldi ki.Babamın atının yavrusuydu babamdan bana kalan son ve en değerli şeydi. Yanına gelip bağlı olduğu ipleri çözmeye başladım beyaz yelelerini okşadıkça daha çok heyecanlanıyor sabırsızca hareketler sergiliyordu.O heyecanlandıkça bende heyecanlanıyordum. Asil'in hazır olduğuna kanaat getirdikten sonra ahırın kapısından kafamı uzatıp dışarı baktım,olası bir şey olduğunda çıkmayacaktım abimlere yakalanmak en son istediğim şeydi. O zalimlerin bana bir şey yapmasından korkmazdım,Asile birşey yapacaklarından korkardım. Her zaman ki gibi mani olurlardı,ya da başka bir şey yaparlardı o kadar içleri kötülükle dolmuşlardı. Evimizin arka tarafına doğru uzanan bahçeye yürüdük asille birlikte,bahçenin arka kapısını açıp asilide peşimden dışarıya çıkarttım. "Özgürlüğümüze koşmaya hazırmısın benim güzel kızım"dedim. Beni anlıyormuş gibi daha da çok heyecanlanarak kişnedi,asilin üzerinde olduğumda onunla birlikte dağ,bayır tanımadan koştuğumuzda herşeyden uzaklaşıyordum,elimden alınan özgürlümü buluyordum sanki. Atımın üzerine atlayıp yularından tutup dört nala koşmaya başladım,koştukça etraftaki meraklı ve ayıplayan insanların bakışlarını üzerimde hissediyordum ama umrumda değildi. Herşeyimi,bütün hayallerimi elimden alsalarda bu hislerimi elimden alamazlardı. Bunada izin veremezdim. Dağ,bayır koştuk sonra tarlaların olduğu toprak yola girdiğinde biraz tedirgin olsamda Asili geri döndürmedim. Büyük ağaçların gölgelediği dönemeçli toprak yolda hızla koşmaya devam ederken birden bire karşıdan çıkan arabanın hızıyla asil'in dizginlerini tutamadım.Ürktüğü için korkudan şaha kalkan asil olduğu yerde dönmeye başladı. En son yaptığı hareketle atımın üzerinden düştüğümü,başımın sertce yere çarptığını hatırlıyorum. • • Zonklayan başımın ağrısıyla gözlerimi açtığımda bir arabanın arka koltuğunda uzanıyordum.Ağların ve zengin köklü ailelerin kullandığı cinsten bir şeye benziyordu lakin benim ne işim vardı bu halde elin arabalarında.Ağabeylerim beni böyle tanımadığım yabancı birinin arabasında yatarken görseler kırılmadık kemiğimi bırakmazlardı.Anlamak veyahut dinlemek onların kanunlarında yoktu,gördükleri şeye odaklanırlar ve cezamı keserlerdi. Aceleyle toparlanmaya çalıştım ama başıma saplanan ağrıyla bu çok zor olmuştu. Arabanın kapısının açıldığını bile bana bakan adamın garip bakışlarından çok sonra fark etmiştim. "Bacım iyimisin,çok kötü düştün atın üzerinden"diye sordu bütün dikkatini bana vermiş,vereceğim cevabımı bekliyordu. "İyiyim,Asil nerde?" "Hı!Af buyur anlamadım kim?"şaşkınca sorduğu soruya derince soluyarak"Atım nerde"dedim. "Haa,sen düştükten sonra koştu gitti,tutmaya çalıştım ama olmadı"sessizce başımı aşagı yukarı salladım anladığımı belirterek. Arabanın kapısını açtım dönen başımla nereye nasıl gideceğimi bilmiyordum ama evime gidecektim. Az önceki adam hızla bana yetişip"Bacım ne edersin Allah aşkına bu halde,nere gidersin geç otur arabaya biz bırakacağız seni evine"dedi. "İstemiyorum kendim gidebilirim ben sağolun"dedim inatla diretip toprak yolda yürüyerek. "Bak ayağın aksıyor,akşam olmaya yakın hadi inat etme geç arabaya"dedi tekrar peşimden koşup bana yetişmeye çalışarak. "Lütfen ısrar etmeyin ben kendi-"duyduğumuz tok ve sinirli ses ile karşımdaki adamla ile birlikte bakışlarımızda o tarafa dönmüştü. "Mustafaa!Git getir arabayı geç kalacağız küçüğüde evine yakın bir yerlerde bırakırız,sonra nereye gitmek isterse gider"bu sözleri söyleyen,sözlerin sahibi adama baktığımda,kısarak baktığı zümrüt yeşili gözlerinin soğukluğunu ta içimin en derinlerinde hissetmiştim sanki,öyle ki ister istemez irkilip titremiştim..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD