When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Musab Sıkıntıyla salonun içinde öylece volta atarken saatler gelip geçmişti. Gün batımı yaklaşırken,hafif yansıyan kızıl ışık evi kırmızı bir kuşak gibi sarmıştı.salonun büyük cam duvarlarının olduğu kısım bahçeye bakıyordu. Marin elinde bir bardak meyve suyu ile bahçede ki ahşap koltuklara doğru yürümeye başladığında dikkatle onu izliyordum. Üzgün gibiydi,belkide annesini özlemiştir. İlk aklıma gelen ihtimal buydu,bunca zamandır aramızda bir inatlaşma evresinede girmemiştik,yani benim ihtimalim sıfırdı. Cam kapıyı açıp o'na doğru yürümeye başladığımda geldiğimi hissetmiş gibi başını kaldırıp baktı. Gözleri çakmak,çakmak olmuş göz pınarları yaşlıydı. Tek kaşımı kaldırarak baktım,ağlaması benimde canımı sıkmıştı,sebebini bilmiyorum ama nedensiz takılmıştım. Yanına ilerleyip"Marin"d