[Evleneceksin]

1123 Words
Musab.. Konağın avlusunda yaşanan küçük atışmadan sonra annemin kaldığı odaya gelmiştim, kocaman yatakta küçücük kalmıştı. Onun bu haline bakmaya içim dayanmamıştı üzerindeki ızdırabın tamamını bana yüklemişti sanki. Berivan'ın ölümünden sonra iyice dağılımıştık hepimiz. Baş ucuna oturunca geldiğimi gördüğünde soğuk küçücük kalmış ellerini yanağıma koydu "Neredeydin oğul! Yıllardır Berivan'ımın acısı beni eritip bitirirken bir de senin hasretin dağladı yüreğimi. Hiçmi merak etmedin anam nasıl, kardeşim nasıldır diye" dedi isyan dolu sesiyle. "Beni bu hale getiren siz oldunuz ana. Neden bütün herşeyin suçlusu ben mişim gibi konuşuyorsun" dedim feri sönmüş yeşil gözlerinin içine bakarak. "Sırf sen katil olma gencecik yaşında mapus damların da çürüme diye yaptık biz bu hatayı bilmezmisin sanki Musab'ım" dedi gözlerinden yaşlarını akıtırken. "Yapacağınızı yaptınız zaten ana. Bana biçilen hayatı yaşıyorum sayenizde. O kadını istemediğimi bile bile eş diye getirdiniz koydunuz konağa" Annem söylediklerimin farkına varıp yaptıkları hatayı anlamış gibi başını salladı. "Bu kadından sana eş olmaz bilirim istemez, sevmezsin, lakin baban torun ister. Etrafta senin kısır olduğunun söylentisi dolanır" dedi. Şaşırarak yüzüne baktım. Kim nereden biliyordu amına koyayım benim kısır olup olmadığımı "Ben o kadından değil çocuk yapmak bir daha asla dokunmam! Ana babama söyle vazgeçsin bu torun sevdasından" dedim sesimi sakin tutmaya sinirimi bastırmaya çalışarak. "Git babanla konuş... Bir hal çaresine bakar o" dedi ve susmuştu. Derin bir sessizliğe hapsetmişti yine kendisini. Biraz daha yanında durup dışarıya çıktım. Avluda ki sedirin üzerinde oturmuş düşünürken Berfu yanıma gelip "Abim babam seni bekliyor, konuşacaklarınız varmış" dedi başıyla konağın yukarı katındaki odanın penceresin de durmuş bizi izleyen babamı göstererek. Başımı sallayıp oturduğum sedirden kalkıp merdivenlere yöneldiğim de koşup kolumdan tuttu "Abim... Babamla... Tartışma olur mu? Osenin iyiliğin için, itibarın için uğraşıyor" dedi. Yüzüne eğilip "Ne itibarı Berfu, ne saçmalıyorsun sen? Ne karıştırıyorsunuz siz?" diye sorunca da gözlerini kaçırarak cevap vermeden yanımdan uzaklaştı. Merdivenleri ikişer üçer basamaklarla hızlıca adımladığım da babamın olduğu odanın kapısının önüne gelince derin bir nefes alıp kapı kolunu çevirip odaya girdim. Buu oda genelde ağalarla ya da aşiretin ileri gelenleriyle babamın bazı gizli mevzularını konuştuğu odaydı. Saatlerce kapanırlardı üstelik. Sanki devlet kurtarıyorlar. Babam beni buraya çağırttığına göre ondan gelecek olan her ne ise iyi bir şey olmadığı kesindi. "Baba... Beni çağırtmışsın" dedim. "Geç otur karşıma, konuşacaklarımız var" dedi sesindeki otoriter baskıyla. Karşısındaki sedire oturdum. Gözlerini üzerime dikip dik dik bakmaya başladığında dayanamayıp "Baba konuşacakmısın artık" dedim gerilmeye başlamıştım. "Kurşunoğlu aşiretinin geçmişini bilirsin değil mi? diye sorunca başımı salladım "Biz çok köklü eski bir aşiretiz evlat. Senin okulundan arda kalan zamanlarda eskiden neler yaptığını nasıl uğraştığını herkes bilir. Senide çok severler, aşiretin ileri gelenleri senin ağa olmanı başa geçmeni ister. Lakin bunun içinde bir şart koşarlar" dedi vereceğim tepkiyi merak eden bakışlarını yüzümde sabitleyerek. "Baba ben ağalık, mağalık istemiyorum" dedim. Kesin kararlıydım iste istemiyordum. "İsteyeceksin! Sen bir Kurşunoğlu'sun ağalığı da isteyeceksin paşalığı da!" diye hiddetle kükredi. Pekala uzaktan da yapabilirdim ağalığımı, yoksa babamın dilinden kurtulamazdım. Ama önce bu şart neymiş onu öğrenecektik. "Neymiş istedikleri?" diye sordum. "Çocuk... Seni kısır diye konuşmaya başlamışlar etrafta, torba değil ki milletin ağzını büzesin" dedi. "Nerden biliyorlarmış benim kısır olduğumu? Konuşanların hepsi altımamı yatmışlarda bu kadar garanti vererek kısır diyorlar" diye sinirle konuştuğumda,babamın karşısında söylememem gereken şeylerin utancıyla başımı eğdim. Her ne kadar bir birimize zıt olsakta büyüğümdü atamdı. "Bilmiyorum... Bir hal çaresine bakacağız yoksa ağalığı Haşim amcanın o işe yaramaz oğlu Abdül Asaf'a verecekler" dedi ağzından köpükler çıkartarak konusuyordu sinirinden dolayı. "İyi. Hiç durmasın versinler o zaman ben o kadından çocuk yapmam! Umrumda da değil zaten ağalık felan" dedim babamdan farksız bir durumda değildim şuan. "Tek çaresi var" Ellerimi başıma atıp saçlarımı çekiştirerek "Neymiş baba çare" dedim sıkıntıyla içim daralıyor du artık. "Evleneceksin" dedi. Hiç düşünmeden. "Ne! Ne evlenmesi baba... Ben Başımdakin den kurtulamamışım sen gelmiş evleneceksin diyorsun! Dalgamı geçiyorsunuz BENİMLE!" Sesim sonlara doğru yükselmişti ama umrumda değildi bir evlilik saçmalığını daha kaldıramazdım. "Ne dalgası Musab! Ben sana mecbur olduğun şeyleri söylüyorum... Annen de benim ikinci eşim bilmez misin sen bunu.. Er ya da geç olacak bu iş bunu kabullensen iyi olur Yoksa seni herşeyden men ederim mahrum ederim, bir lokma ekmeğe muhtaç bırakırım seni. Avluda hasretle sarıldığın kız kardeşinin yüzünü dahi göstermem. Karar ver Ya Gül ile ol ya da kuma ya razı gel" deyip oturduğu sedirden kalkıp odadan çıkıp gitti. Sinirden heryeri yakıp yıkıp dağıtmak istiyordum. Babamın tek kuruşuna ihtiycım yoktu lakin kız kardeşim.. Ayağa kalkıp odanın içinde volta attıkça sinirlerim daha fazla katlandı. Pencereye doğru yaklaştığım anda yumruğumu cama geçirdim, karşımdaki cam tuzla, buz olduğunda babam avlunun ortasında durmuş başını sağa sola sallayarak bana yaptığımı onaylamaz bakışlar atıyordu. "Abimm! Naptın sen böyle kendine" Berfu bağırarak, kapıyı çarparak içeriye girdiğinde ona bakmak için başımı çevirip baktım, ardından Gül'de gelmişti. Umursamadım onunla uğraşacak halim bile yoktu. "İyiyim bir şeyim yok" "Nasıl birşeyin yok abii! Elin kesilmiş... Off çok kötü görünüyor" dedi yüzünü buruşturarak midesi bulanmıştı. Gül elimi avucuna alıp elime bakarak "Berfu istersen sen git ilk yardım malzemelerini getir ben temizlerim" dediğinde hızla elimi avucunun içinden çektim. "Gerek yok ikiniz de gidin... Berfu sen malzemeleri getir ben hallederim" dedim. Berfu ilk yardım malzemelerini alıp gelmek için odadan gittiğinde Gül yanıma biraz daha sokulup dibime oturmuştu. "Beni ne zaman göreceksin artık Musab ağa... Senin olmak için yanıp tutuşan kadını ne zaman göreceksin" dediğinde yüzüne bakarak soğukça gülümsedim bu kız akıllanmazdı. "Gül senin hırsların ve ailen için burda kaldığını sen de ben de çok iyi biliyoruz sen beni sevmiyorsun" dedim. "Nerden biliyorsun seni sevmediğimi! Bir kere sordun mu bir kere olsun yaklaştınmı bana! Şimdi gelip sevmiyorsun diyorsun" gözleri dolu dolu bunları söylediğinde anladığım gerçeklerle göğsümün ortasına düşen yangın beni bitirmeye ant içmeye başlamıştı sanki. Gül'ün beni sevme ihtimali yok diye düşünüyordum,lakin karşımdaki kadının gözleri ap açık duygularını bangır,bangır bağırıyordu. Olamazdı böyle bir şey. Böyle bir çıkmazın içinden nasıl çıkacaktım ben? İçimdeki kini bitiremezdim, o kardeşimin ölümüne sebep olan adamın kız kardeşiydi. Hiç birşey söylemeden yanımdan kalkıp gittiğinde Berfu'da malzemeleri getirmişti "Sen git ben hallederim" deyip Berfu'yu göndermiştim, kendim temizleyip sarmıştım elimi her zaman kendi yaralarımı kendim sardığım gibi bunu da kendim sarmıştım. Akşam yemeğinden sonra konağın teras katına tek başıma kafa dinlemeye çıkmıştım. Daha ilk günden dertleriyle,sorunlarıyla boğacaklardı beni. Üzerime yükledikleri ağırlığın farkında bile değillerdi. Akılları fikirleri ağalıktı. İstedikleri olsun, Musab sevmediği bir kadına çocuk doğurtsun, tek dertleri buydu. Konağın avlusundan gelen bağrışma seslerini duyunca hızlıca yerimden kalkıp merdivenlere yöneldim. Avlunun ortasında babam ve arkası bana doğru dönük olan adamın hararetli konuşmalarının sesleri geliyordu. Taş merdivenleri biraz daha inip o adamla babamı dinlemeye başladığım da, benim orda olduğumu anlamış gibi adam yüzünü bana dönüp baktığında, olduğum yerde sinirimden gözüm seğirmeye başlamıştı. Aram buraya gelmişti, ne şerefsizlik peşindeydi bu yine Allah bilir. Benim de duymamı ister gibi "Oğlun Musab ağa kız kardeşimi bütün Mardin'in diline düşürdü Cabbar ağa. Namusunuzu temizleyin. Yoksa bu mevzu Bahoz ağanın kulağına giderse olacakları biliyorsunuz değil mi?" diyerek pis gülümsemesini bana sunup tekrar babama döndüğünde aralarında olan sessiz konuşmadan sonra konaktan çıkıp gitmişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD