10. Bölüm: Kaynaşma

1817 Words
#Maya Mert'le sohbet etmeye devam ederken telefonuma gelen bildirim sesiyle bakışlarımı telefona yönlendirdim. Telefonumun şifresini girip bildirim panelini aşağıya indirdiğimde gördüğüm Felatun Bey ibaresiyle duygularıma hakim olamayarak "Yaşasın sonunda!" diye sevinç nidasında bulundum. "Ne oldu Maya?" Mert'in merak barındıran sorusuyla Mert'e bir dakika işareti yapıp i********:’ın mesaj bölümüne girip mesajı okumaya başladım. O, hanımefendi eleştirdiğimiz konunun eseri olmuşuz. Gördüğüm mesajla kafamı kaldırıp sinirli gözlerle Mert'e baktım. Mert hâlen bana ne oluyor bakışı atarken sinirle "Hepsi senin yüzünden!" dedim. "Haydi bismillah, ben ne yaptım ya!" diye gayriihtiyari kendisini savundu. "Daha ne yapacaksın Mert, senin yüzünden eleştirdiğim konunun eseri oldum." "Anlayamadım?" diye şaşkın şaşkın sordu. "Tabii anlamazsın ama şimdi ikinci defa aynı hataya düşmemek için önce şu mesaja bir cevap vereyim, sonra ben sana anlatacağım." Mert'in şaşkın bakışlarına aldırış etmeden mesajımı yazmaya başladım. Mesajı gönderdikten sonra Mert'e de kötü bakışlarımı yolladım. "Kızım çatlatma adamı da söyle bakalım ben ne yaptım da şu an beni öldürecekmişsin gibi bakmana neden oldu?" "Daha ne yapacaksın Mert!?" diye kızarak konuştum. "Lan bir bilsem ne yaptığımı söz bir daha yapamayacağım." diye sona doğru sevimli bir ifadeye büründü. Derin bir nefes alıp Mert'e baktım. Söyleyip söylememek arasında gidip gelirken sözcükler ağızımdan dökülmeye başlamıştı bile. "Sevdiğim birinin aramasına senin yüzünden geri dönüş yapamadım." Mert ilk başta duyduklarını anlamlandırmaya çalışan bir havayla bana bakıp daha sonra sandalyesine yaslandı. Tek kaşını kaldırarak "Sevdiğin biri derken?" diye sordu. Mert'in imasını anlasam da umursamadım. "Sevdiğim biri Mert, neyini anlamadın?" "Orasını anladık güzellik ama bu sevdiğin biri için hangi sevgiden bahsediyoruz?" diye merakla sorgulamaya devam etti. "Hoşlandığım kişi!" "Vay vay, ne yere bakan yürek yakan biriymişsin. Boşuna dememişler sessizden korkacaksın. E, enişteyle ne zaman tanışıyoruz ama ondan öncesi nasıl benim yüzümden aramasını cevapsız bıraktın?" Mert'in ilk sorusunu kendi isteğiyle es geçip ikinci sorusunu cevaplandırmayı uygun buldum. "Hani sınıfta masama -Şak!- diye bir ses düştü ya, o sırada ben hoşlandığım çocuğa mesaj atmak için telefonumu şarja koyuyordum. Daha sonra seninle girdiğimiz laf dalaşından dolayı mesaj atma aşaması tamamıyla aklımdan çıktı." "Bunda ne var ki? Sonuç itibarıyla her zaman gördüğümüz aramalara, mesajlara cevap veremiyoruz. Doğal bir şey." "Bilerek yapılan bir şey olmadığını ben de biliyorum ama zamanında ben bu konuyu baya eleştirdim. Şimdi aynı hatayı ne kadar bilerek değil dış faktörler etkeninde yapmış olsam da otomatikman insan kötü hissediyor." "Seni seviyorsa anlayış gösterir." diye tahminde bulunca burukça gülümsedim. "Sevmiyor ki!" "Ne!" "Sev-mi-yor!" diye beni anlaması için hece hece konuştum. "Kızım sevmeyen insan niye arasın?" diye haklı bir isyanda bulundu. "Tanımıyor ki!" "Hı!” Verdiği tepkiye cevap vermezken başını sağa sola sallayıp kendine gelmeye çalıştı. Sonra bana bakıp “Ben hiçbir şey anlamadım. Konuyu baştan anlatır mısın?" diye sakince sordu. Derince soluyup başımı yukarıya kaldırdım. Biraz kendimi toparladıktan sonra bakışlarımı Mert'in gözlerine diktim. "Bak Mert şimdi anlatacağımı çocukça bulabilirsin ama başka bir seçeneğim olduğunu düşünmüyorum." Mert sabırsız bir tınıyla "Konuya girsen Maya." dedi. "Sevdiğim çocuğu yakından tanımak için i********:'da sahte bir hesap açıp onunla oradan konuşmaya başladım." Duyduklarıyla yüzüme ifadesiz bakmaya başlayan Mert'le "Tepki ver!" dedim. Söylediğim son cümle üzerine alt dudağını ısırarak "Şu an lise dönemlerime geçiş yaptım. E sonra ne oldu?" diye gülerek sordu. Mert'in alayını es geçtim ve konuyu anlatmak istediğim için anlatmaya devam ettim. "Hiçbir şey olmadı. Zaten daha yeni yaptım." “Hım!” diye belli belirsiz bir tepki verip elini çenesinin altına koydu. Pipetten kolasını yudumlandıktan sonra "Seni tanıyor mu?" diye merakla sordu. Beni dikkatli dinlemediğini düşünerek sinirle "Mert sahte hesap dedim!" diye hatırlatmada bulundum. "Kızım ondan bahsetmiyorum. Günlük hayatta seni tanıyor mu?" diye sorusunu daha açık ifade edince yorgunlukla "Ne yazık ki evet!" dedim. "Neden ne yazık ki dedin ki?" "Çünkü o kişinin ben olduğumu duyarsa engeli basar." diye üzgünce konuştum. "Senden nefret mi ediyor?" diye ciddiyetle soran Mert'le başımı üzgün bir şekilde hayır anlamında salladım. "O zaman niye engellesin!?" "Sence?" Mert bana cevap bekler bir bakış atınca başımı öne eğip konuşmaya başladım. "Onun kriterine uyacak bir güzelliğim yok!" #Mert Maya'nın bana bakmadan söylediğiyle aklıma Onur gevşeği geldi. Salak! Masadaki elini kavrayıp yüzüme bakmasını sağladım. Başını masadan kaldırıp bakışlarını bana dikti. Usulca elini elimden ayırdı. Dolan ela gözlere gülümseyerek "Bence sen çok güzel bir kızsın." dedim. "Benim yanımda da ayna var!" Sert sesiyle bu konuda kesin doğruları olduğunu anladım. "Aynaya nasıl baktığın önemli." diye sakinlikle gülümseyerek konuştum. Şaşkın elâları kocaman açılıp "Nasıl yani?" diye umut kırıntısı barındıran sesine gülümseyip masadaki geometrik siyah saksıdaki kırmızı Kalanşo’yi önüne ittim. "Bu Kalanşo gözüne nasıl geliyor?" Şaşırsa da Kalanşo'ye bakıp gülümsedi. "Güzel." "Nasıl bakıyorsun?" diye dikkatle sordum. "Anlayamadım?" diye şaşırarak tepki verdi. Gülerek "Çiçeğe hangi gözle bakıyorsun?" diye sordum. "Gözümle." diye gülerek söyleyince kısılan elâlarıyla gözüme küçük bir kız çocuğu gibi gözüktü. "Hadi cevap ver." diye heyecanla konuştum. "Olumlu, güzel bakıyorum." Söyledikleriyle gülümseyip "İşte sen aynada kendine hep olumsuz ve çirkin gözüyle bakmaya alışık olduğundan kendi güzelliğini göremiyorsun." dedim. Eliyle yüzünü işaret edip "Mert yüzümdeki sivilceleri görmüyor musun?" diye hafif titrek ama tok bir sesle sordu. "Görüyorum." dememle gözlerine sert bir ifade bürünüp "O zaman neden boşa konuşuyorsun?" diye kızdı. "Boşa konuşmuyorum Maya sadece kendine çiçeğe baktığın gibi güzel bakmanı istiyorum." #Maya Mert'in olumlu bakan tarafıyla gülümsedim ama doğruyu söylemekte gecikmedim. "Bu hayattan bir dileğimde ne biliyor musun?" Mert şen şakrak bir sesle "Hayır bilmiyorum ama söylersen öğrenmiş olurum." dedi ve kolasını yudumlamaya başladı. Bense enerji barındıran sesine karşılık gözlerimi ellerime dikerek konuşmaya devam ettim. "Benim bir dileğim sevdiğim adamla bir gece geçirmek." Mert boğazını tutup öksürmeye başlarken kafamı kaldırıp Mert'e baktım. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Hızlıca yerimden kalkıp yanına gittim. "Mert iyi misin?" diye korkuyla sorup etrafıma bakındım. Elini havaya kaldırıp iyiyim manasında el hareketi yapsa da onu orada bırakıp koşarak kafe işletmecisinin yanına gittim. "Bir bardak su alabilir miyim? Arkadaşım boğuluyor. Hızlı olur musunuz?" Aceleyle söylediklerime kafasını sallayıp birisinden su isteyerek bana işaret verip hızlıca benimle beraber masaya geldi. Geldiğimde Mert'in öksürüğü geçmiş ve su içiyordu. Yanında bizlere arkası dönük bir kız vardı. Hemen dibine girip "Mert, iyi misin?" diye telaşla sordu. Mert beni görünce "Nereye gittin Maya!?" diye hafif sert bir sesle sordu. Tepkisine şaşırarak "Şey, sana su istemeye gittim." diye açıklama yaptım. Mert bana bakarken yanımıza bir kişi daha geldi. "Müdür Bey, sağlık görevlisi geldi." Duyduğum kelimelerle yanımdaki adamın kafenin asıl işletmecisi olduğunu anladım. Adama dönüp "Teşekkür ederim. Şu an sizin de gördüğünüz üzere arkadaşım iyi durumda." dedim. "Önemli değil hanımefendi." Sonra Mert'e dönüp "Beyefendi iyi misiniz?" diye emin olmak için sordu. "Teşekkür ederim, şu an daha iyiyim." Mert’in cevabıyla müdür rahatlamış bir şekilde kafasını olumlu anlamda sallayıp yanındaki adamla birlikte yanımızdan ayrıldı. "Tekrardan geçmiş olsun!" Yardım eden kızın konuşmasıyla Mert'le beraber gözlerimiz kızın üzerine odaklandı. "Sağ olun hanımefendi. Her şey için teşekkür ederim." "Önemli değil." Kız bana dönüp kısa bir bakış atarak yanımızdan ayrıldı. Bu kızı bir yerde gördüğümü hatırladım ama nerede olduğu aklıma bir türlü gelmiyordu. Bunu daha sonra düşünmeye karar verip Mert'in karşısına geçip oturdum. "Şu an daha iyisin değil mi?" diye tekrar sorma ihtiyacı hissettim. "Evet Maya, gayet iyiyim." Başımı anladım manasında sallayıp tam bir şey söyleyecekken Mert sözü aldı. "Kızım az kalsın senin yüzünden tahtalı köyü boyluyordum." Şaşkın şaşkın ona bakarken o sözüne devam etti. "Tamam insan tutkularını yaşamak ister ama bu kadar açık söyleyince birden içtiğim kola boğazımda düğümlendi." Şaşkın bir sesle "Tutku derken?" diye sordum. Mert anlamsız bakışlar atıp "Kızım sen az önce... demedin mi? Ben de şak diye gelen bu itiraf karşısında az kalsın şak diye tahtalı köye bilet alıyordum." dedi. Mert konuştukça yüzüm kıpkırmızı olmaya başlamıştı. #Mert Maya'nın kıpkırmızı olan yüzüyle durumu yanlış anladığımı anladım. "Mert sen beni yanlış anladın." dedi utangaç bir tavırla. Evet fark ettim. "Nasıl yani?" diye merakıma da engel olamayarak sordum. "Benim kast ettiğim gece o manadaki gece değil." "O zaman hangi manadaki geceden bahsediyorsun?" diye daha büyük bir ilgiyle sordum. "Ben normal iki sevgili gibi gezip, dolaşmak, eğlence mekanına gidip takılmaktan bahsediyordum." Söyledikleriyle gülümsesem de bunların gündüzde yapılabileceği aklıma denk etti. "Neden gece?" diye merakla sordum. Acıyla gülümseyip "Çünkü karanlık çirkinliğimi örteceği için." dedim. Maya'nın kendisine olan ön yargısı bu sözünden sonra çok büyük olduğunu net anladım. ♡♡♡♡♡ #Maya Saat 22.00'a gelmesiyle Mert'e bakıp "Mert benim kalkmam gerekiyor çünkü yurda son giriş 23.00'da." dedim. "Tamam o zaman kalkalım." Masadan kalkmadan önce adisyonu elime alıp incelemeye başladım. Resmen tüm öğünleri burada yemişiz. Mert'e listeyi gösterip "Hesap kabarık başkan." dedim. Serserice gülümseyerek "Hallederiz güzellik." deyip göz kırptı. Kafamı sallamakla yetinerek masadan kesin kalkış yaptım. Mert'le hesabı ödeyeceğimiz bölüme giderken kavgaya tutuşmuştuk. "Herkes kendi payını ödeyecek Mert!" dedim kararlılıkla. "Ama bu benden arkadaşlığımızın başlangıcı için küçük bir hediye." "Hayır, zamanla birbirimizin yerine hesap öderiz veya birbirimize bir şeyler ısmarlarız ama şu an bunun için çok erken..." Biz böyle konuşa konuşa hesap ödeyeceğimiz bölüme gelmiştik. Adisyonda yazan masa numarasını söyleyip beklemeye koyulduk. Görevli başını kaldırıp "Müessesemizin hediyesi olarak hesap ödemenize gerek yok." dedi. "Neden?" diye şaşkınlıkla sordum. "Oley, bak güzellik hesap bedavaya geldi." Mert'i boş verip karşımdaki görevliye odaklandım. "Nedenini öğrenebilir miyim?" Görevli başını sallayıp "Bugün kafede evlenme kararı almışsınız. Bu da bizim size küçük bir hediyemiz olsun." dedi. Mert'e en kötü bakışlarımı yollarken o sırıtmakla meşguldü. Daha sonra görevliye tekrardan döndüm. "Anladım ama yanlış bir anlaşılma olmuş. Biz evlenme kararı almadık." Görevli şaşkınlıkla "Anlayamadım?" diye sordu. İçimden ben de anlamadım desem de "Arkadaşımın esprili bir yapısı var, insanlar öyle anlayınca o da onları bozmamak için şakasına devam etti." dedim. Görevli dediklerime şaşırdığı her hâlinden belli olurken "Anladım hanımefendi." dedi. "Teşekkürler, o zaman hesabı alabilir miyim?" "Bir dakika bekleyiniz müdürle görüşeyim." "Tamam bekliyoruz." Görevli telefona uzanınca Mert'e döndüm. Sırtını duvara yaslamış beni izliyordu. "Bak Mert, sayende insanlar tarafından yanlış anlaşıldık." "Ya kızım niye söyledin! Ne güzel hesabı bedavaya kitleyecektik." diye açıkça konuşmasıyla görevlinin bizi duyduğunu anlayıp onu boğmak istedim. "Mert saçma sapan konuşma. Bile bile birinin hakkını yiyemeyiz." "Çok hakkaniyetliyiz." Aklıma gelen sözle gülümseyerek "Huyum kuramasın inşallah çok hakkaniyetliyimdir maşallah." dediğimde Mert yanıma gelip kolunu omzuma attı. "Bu özelliğini çok beğendim. Hep böyle kal ve ayrıca güzellik beni taklit ettiğini fark etmediğimi zannetme." deyip gülmeye başladı. Görevlinin seslenmesiyle Mert'in kolunu omzumdan indirip görevliye baktım. "Hanımefendi hesabınız... tuttu." "Şey biz hesabı bireysel ödeyeceğiz. Ben kendime ait olanları söyleyeyim siz ona göre bir miktar söyleyin." "Tamamdır..." Mert'le hesabı ödeyip kafeden çıktık. Otobüs durağına doğru gidecekken Mert'in konuşmasıyla duraksadım. "Maya istersen seni bırakayım." Vücudumu Mert'e döndüğümde gülümseyerek yüzüme bakıyordu. Gerçekten de arkadaşım olmuş! "Teşekkür ederim Mert ama zahmet etme." Güldü. "Kızım ne zahmeti hadi gel." diye her zamanki şen sesiyle konuştu. Etrafıma baktığımda arabaya dair bir şey göremedim. Merakla "Neyle gideceğiz?" diye sordum. "Motosikletle." Şaşkınlıkla "Motosiklet mi?" diye sordum. "Evet." deyip elimden tutarak kenarda park edilen motosiklete götürdü. "Hızı sever misin?" diye hevesle sordu. Motosikleti incelerken "Hayatımda hiç motosiklete binmediğim için bu soruyu cevapsız bırakacağım." dedim. Mert elindeki kaskı bana uzatıp "O zaman al şu kaskı ve kendini rüzgâra değil bana bırak." Verdiği kaskı kafama koyup bağladıktan sonra Mert'in arkasına bindim. Ellerimi kenarlara koyarak tutundum. "Eğer belime sarılmaktan rahatsızlık duyacaksan ellerini omzuma koyabilirsin." diye öneride bulundu. "Hayır böyle iyi." diye önerisini kibarca reddettim. "O zaman hız yapamayacağım." El mahkumu kafamı sallamakla yetindim. Mert motosikleti çalıştırmaya başlamasıyla kulağıma dolan ses başta rahatsız etse de motosikleti sürdükçe durum keyif alıcı bir hâl almaya başladı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD