8. SEVDA ATEŞİ...

946 Words
Barış'tan... Hayatta herkesin sınavı vardır. Benim sınavımda sevdiğim kadına kavuşamamaktı. Sare'yi kardeş gibi bilirdim. Anam hep yanıma gelir, o kızı bana alacağını söylerdi ama kardeşim yaşımdaki kıza o gözle bakmayacağımı söyledim. Ne zaman ki bu sözler içime işledi, işte o günden sonra Sare'ye karşı bakış açım değişti. Gözlerinin güzelliğini o hep başka tarafa bakarken görmüştüm. Firaz'la yakın dosttuk, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi ama kardeşine o gözle baktığımı öğrense bunun ahlaksızlık olduğunu düşünürdüm. O yüzden Sare'den uzak durabildiğim kadar uzak durdum ama bu ferman dinlemeyen gönlüm için çok zordu. Onu böylesine severken, evlenemeyeceğimizi bilmek ağrıma gidiyor, günden güne başka kadınlara yöneliyordum. Her gün farklı mekan ve farklı kadınlarla sabahlıyordum ama yine de Sare'nin bir çift yeşil gözünün güzelliği kadar doyurucu değildi hiçbirisi... En son Buse ile tanıştık ve bunun evliliğe gitmesini ikimizde istedik. Belki Sare'yi unuturum, belki Buse bana iyi gelir dedim fakat aşkım sönmek yerine alevleniyordu. Sare'nin günden güne büyümesi, köyden varlıklı ağa çocuklarının onu beğenip kendilerine istemesi... Her birini geri çevirmek benim için çok zordu. O kapıya giderlerse babasının hiç düşünmeden vereceğini bildiğimden birisini dahi eşikten geçirtmedim. Kimseye bunu yapabilecekleri fırsatı tanımadım. Biri işleri bozulduğu için yurtdışına çıktı öteki de pislikleri ortaya çıktığından apar topar başka ağanın kızıyla evlenmek zorunda kaldı... Ben buydum! Kavuşamıyorsam bile koruma altına almıştım ama ya bir gün o severse diye ödüm kopuyordu. Hele okumak için İstanbul'a gittiğini duyduğumda delirmiştim. İstanbul'un insanlarını görme imkânım çok olmuştu. Sık sık gelip gittiğim bir şehir olduğundan her yerini avucumun içi gibi bilirdim. Sare oraya gidince ben de işleri bahane ederek tam 6 ay boyunca orda kaldım. Okula gidişini, dönüşünü, kaldığı yurdu... Hepsini teker teker kontrol ediyordum çünkü kız evladı, biri yan gözle bakarsa ümüğünü sıkacaktım ta ki o güne kadar... Hava daha yeni kararmıştı, yine hafif içerek kapısında bekliyordum. Evinde tek odasının ışığı yanıyordu ama o da söndü ve yayıldığım şoför koltuğundan doğruldum. Bu saatte uyumazdı. Yaklaşık 5 dakika sonra yurdun kapısı açıldı ve güvenlikle konuştuktan sonra dışarı çıktı. Kalp atışlarım ağzımda atıyordu çünkü nereye gidiyor diye korkuyordum. O yürürken, arabayla yavaştan takibe almıştım. Göremeyeceği mesafedeydim ama o benim gözümün önünde gibiydi. Üç sokak yukarı çıkıp bir binaya yöneldi. Bina 5 katlıydı ve her bir katında çamaşır asılıydı. Sare binaya girdi, ben ise dışarıda sinir küpüne döndüm. Ne yapıyordu, kimin evine gitmişti? Hatta bir ara basmak için haraketlenmiştim ki, Sare kendi yaşlarında genç bir çocukla dışarı çıktı. Ağzı kulaklarında, usul usul gülüyordu. Yüzüm kıpkırmızı olmuştu öfkemden. Bir erkeğin evinde ne yapıyordu bu? Ne yapmışlardı evde? Belki de... Daha fazla duramadım, arabadan indim ama cesarette edemedim. Sana ne Barış! Kız senin sevgilin mi? Hayır! Karın mı? Hayır! O zaman hangi hakla karışacaksın? Öfkem ikimizi de yakmadan en iyisi uzaklaşmam diye düşündüm ve bir daha da İstanbul'a ayak basmadım. Buse ile ilişkime şans verdim, çocuğumuz olması için her gece iki kere denedik ama olmuyordu işte! Doktora gittik, ikimizde baktırdık ama ne yazık ki Buse'nin yumurtalıkları tembel çıktı. Aylardır tedavi oluyoruz yine de tık yoktu. Annem, Sare ile çocuğum olacağını söyleyerek onunla birlikte olmamı söyledi ama ona dokunmak dahi midemi bulandırırdı. Ben de bu kadar şerefsizdim işte! Kendim dokunurken sorun yok, Sare dokununca sorundu! Emin değildim yaptığından ama görmüştüm de... O saatte genç bir adamın evinde başka ne yapılabilirdi ki? Olan olmuş, çok istediğim evlilik geçte olsa yerine gelmişti ama hevesim kalmamıştı. Birlikte olursam ve o yatakta leke olmazsa bunu kaldıramazdım. Bir ihtimalle yaşamak, doğruyu bilmekten daha iyi geliyordu bana. Şimdi ise gözlerinin içine bakıyordum kabul etsin diye. Ferman Ağa 'Boşanacaksın!' dediyse boşardı bizi ama benim boşanmak gibi niyetim yoktu. Çaresizce karımın gözlerine bakarken "Gelmeyeceğim seninle Barış!" demesiyle öfke üstüme giysi niyetine yapıştı. Bu ne demekti? Resmen bana meydan okuyordu küçük! "Saçmala-..." "Kes!" dedi Ferman Ağa elini kaldırarak. "Yeğenimin üstüne laf söyleme Barış! Kim bilir ne yaptın ki evinden, kocasından kaçtı!" demesiyle gözlerim doldu. 'Bu dünyada son dokunacağım kişi bile değilsin! Boş hayallerle hayatına yön verme! Benden ne sana koca olur ne de senden benim çocuklarıma ana!' Sare'yi benden koparan cümleler beynimde döndü durdu. Çok ağır konuşmuştum. Belki suçu yoktu ama yine de erkeklik gururum buna izin vermiyordu. Onu kırıp dökmekten başka hiçbir şey yapamıyordum. Aşkım öylesine büyüktü ki, bazen bunları at kenara, sana ait olan bedene hükmet diyordu fakat diğer tarafım asla diyordu! "Berdel oldu, gelmezse sonucunu bilirsin Ferman Ağa!" "Babanla konuşup halledeceğim! Eğer adamlarını evimin önünden çekmezsen hepsinin leşini önüne sererim!" dediğinde son kez Sare'nin gözlerine baktım. O istemeden götüremeyeceğim aşikârdı... Yüzündeki kararlılıkla çaresizce geriye döndüğümde adamları çekerek eve geçtim. *** Aradan 1 hafta geçmişti... Sare'nin varlığına öylesine alışmıştım ki, varsın burda olsun, yüzüme baksama da razıydım... Ailem amcasının hasta kızına bakıyor biliyordu. Aslında pek inanmamışlardı ama başka çareleri de yoktu. Ferman Ağa ise hâlâ babamla bu konuyu konuşmamıştı. Gelmesini bekledim, geri dönmesini gözledim fakat Sare'de tık yoktu. Sonunda dayanamayarak içerideki adamımdan yardım istedim. Boşuna demezler 'Her yerde bir adamın olmalı.' diye. Herkesin konaktan çekildiği zaman diliminde korumaları hallederek içeri girmemi sağladı. Zor bir seçimdi çünkü yakalandığım an kafama sıkılırdı. İçeri girdiğimde Harun'un beni saklamasıyla gizli gizli yukarı kadar çıktım. Anlatmasına göre adamların hepsini yemeğe yollayıp, eve kendi bakacağını söylemiş. Aslında bu onun için de riskliydi. İkimizde hayatımızla oynuyorduk ama umurumda bile değildi. "Abi, yengenin odası burası." diyip saatine bakarak "Yaklaşık 10 dakikan kaldı, gözünü seveyim çabuk ol." diyerek geri gitti. Kapıyı yavaşça açıp içeri girdiğimde yatağın üstünde oturan Sare beni görünce ayağa dikildi. Geri çekilerek "Senin ne işin burda?" dedi. "Sen gelmedin, ben almaya geldim." dememle hızla yanına gidip eterle bayılttım. Zayıftı ve fazla güçlü değildi bu yüzden çok kolay olmuştu. Ne olursa olsun! Onun yeri benim yanımdı! Kucağımda Sare ile kapıya kadar gelmiştim ki, "Nereye Barış Ağa?" sesiyle durdum. S.ktir! Yakalanacak yer miydi burası? "Karışmayın işime! Karımı alıp gideceğim." dememle ilk önce silahın ateşlenme sesi ardından da bacağımda hissettiğim sıcaklık ile yere çöktüm...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD