9

1025 Words
"Yani ne yapmayı düşünüyorsun?" Bilmem kaçıncı kez Balına bunu sorduğumda yine omuz silkti. "Valla beklemiyordum yani şok oldum Kumru. Çocuğu azarlamak için ağzımı açtım birden ulan çok güzelsin be demez mi? Bak vallahi hala şoktayım." Belliydi zaten. Ağzını balık gibi açıp kapatıyor telefondan sürekli kontrol altında tutuyordu Giray'ı. Giray başına büyük bela aldın dostum. Telefonum titreyince gözlerimi devirdim. Annem: Kumru gelirken iki ekmek al. Yahu bu evin tek çocuğu ben miydim acaba? Nehir ne işe yarıyordu hiç anlamıyordum. Telefonum tekrar titreyince nefesimi üfleyip mesaj kutusuna girdim tekrar. Ata: Selamın aleyküm Yani şimdi düşününce çocuk tarzdı. Baya giyim tarzıyla beni benden alabilirdi. Ve cidden şu an önümde duran kahve bardağı için bile ona cevap verebilirdim. Starbucks'ın rahat koltuklarına biraz daha yayılıp kahvemden bir yudum alırken cevap yazdım. Kumru: Aleyküm selam mümin kardeşim Ata: Neredesin güzelim? E bu da doyumsuzdu. Cevap veriyorum diye fazlasını istiyordu hep ama he. Kumru: Starbucks? Ata: Onu tahmin edebiliyorum zaten hangisinde Nereden tahmin ediyordu acaba? O kadar belli ediyor olamazdım. Kumru: Özdilek hayırdır ne oldu? Ata: Hiç merak ettim. Kumru: Sen neredesin fotoğrafta bir şey de belli olmuyor.. Ata: Ufak bir işim var onu halletmeye geldim Kumru: Maşallah bu işlerin de hiç bitmiyor.. Ekranı kapatıp kenara koydum. "Bu anonimi bulmamız lazım." Umut yanaklarımızı öperek aramıza katıldığında Balın girdiği şoktan sıyrılmış ve bunu demişti. "Açıkçası çokta önemli değil." "Kumru sana şunu verecek kadar seviyor şahsen bende olsa ölsem vermem." Elimdeki bardağa baktım. Cidden çok güzeldi. Kahvemi direk buna koydurmuştum. Karton olmadığı için şanslıydım sanırım. Adam resmen bana dünya kadar para verdiği kahve termosunu vermişti. Canım Ata.. Kafamı iki yana sallayıp test kitabıma yöneldim tekrar. O kadar sayısal dersten sonra Türkçe dil bilgisi çözmek öyle iyi gelmişti ki anlatamazdım. "Umay'la nasıl gidiyor?" "Valla onun haberi olmadığı sürece gayet güzel bir ilişkimiz var bana göre." Gülümsedim. "Umay, Selenle olan ilişkini biliyordu  bir süre dur sonra konuş. Hemen dersen inanmaz zaten." "Biliyorum Kumru'm dikkatliyim merak etme." Hiç inanmasam da kafamı salladım onaylar şekilde. "Baha nerede?" "Akselle birlikte Hakan hoca çağırmış. Seni neden çağırmadılar?" "Biz konuştuk Hakan hocayla. Onlar yoktu büyük ihtimal aynı konuyu konuşur." Hepimiz sınava hazırlanıyorduk zorlamak istemediği için istersek kaptanlığı devredebileceğimi söylemişti. Fakat tabi ki kabul etmemiştim. İşime gelirse bu alanda ilerleyebilirdim bile. Voleybol ve kahve benim için vazgeçilmezdi. Tıpkı arkadaşım gibi. "Yemek yediniz mi açım ben." Umut kafasını omzumdan kaldırdığında iki yana salladım başımı. "Aç değilim ama yemek varsa ben hep varım." Balına gülerken ayağa kalktım. Bardağı sırt çantamda uygun bir yere yerleştirirken çıkışa ilerliyorduk. Her zaman gittiğimiz kafelerden birine girip yemeklerimizi söylediğimizde telefondan saati kontrol ettim. "Sizi neden hep yemekte buluyorum?" Baha'nın kendinden önce sesi gelirken elimdeki çıtır tavuğu ketçapa buluyordum. Baha ve yanındaki Aksel ortama bodoslama daldığında Umut ağzındaki tahminen patatesi çiğneyip "Kanka yemek yemek bir yaşam tarzı." Dedi. "Onu anladım zaten. Güzellerim sizi de kendine benzetti bu." Başımızın üstüne öpücük bırakırken Akselde gülümseyerek karşımdaki koltuğa oturdu. "Aslında onu biz teşvik ettik Baha. Ama aç olduğunu söyleyen oydu vallahi." Omzumu silktim. Onlarda kendine yemek söylerken dudaklarımı silip telefonuyla uğraşan Umuta döndüm. Gözlerimi kısıp ekrana eğilirken Umay'la mesajlaştığını fark edip ensesine vurdum. "Benden habersiz mi? Bu aşkın en büyük emekçisi benim be hain." "Lan dur ne vuruyorsun? Valla senden habersiz yapmam aşkım öyle şeyler beni biliyorsun üstüne gül koklamam." Kollarını etrafıma sarınca güldüm. "Seni tanımasam bile inanmam şu dediğine Umut." "O kadar mı?" "Ne yazık ki.." gözlerini devirip geri çekildiğinde gülerek saçlarımı düzelttim. "Kumru annen kaça kadar izin verdi?" Saatime bakarken mırıldandım. "Çocuklarla olacağım dedim sorun etmez de ekmek istedi geç kalmayalım yine de." "Birazdan kalkarız. Aksel kahve?" "Olur içelim. Aceleniz varsa sonra da yapabiliriz ama." Peki ya bu çocuğun her hareketinin havalı olması? Anasının karnından böyle doğmuştu herhalde. Havalı... Kolunu oturduğu koltuğun arkasına yaslarken üstündeki gömleğin duruşuna gözüm çarptı. Yapılıydı. O kadar spor yapıyorlardı bu çok normaldi gerçi. Anonim yüzünden ister istemez etrafımdaki erkekleri inceliyordum. Elini bileğine koyup ovuşturunca dikkatimi Balına çevirdim.. Yakalanacaksın aptal Kumru. Bu arada Akseli eledim. Bugün attığı fotoğrafta bileklik vardı bileğinde. Akselde de saat bileklik vardı ama siyahtı. Yani eledim. Seçenekte yokki arkadaş. Kimi kime göre şey edeyim ben yani. Kafeden ve alışveriş merkezinden çıktığımız gibi metroyla eve geçtik. Fırından iki ekmek alıp yolumuza devam ederken Aksel ve çocuklar  bizden ayrılmıştı. Evi buraya yakındı onunda. İki sokak arkası demişti. Yeni öğreniyordum da bundan sonra birlikte gidecekmişiz gibi bir izlenim aldım. Hoş çocuk ama vallahi aramıza giremeyecek kadar soğuk. Yoksa gülümsemesi çok hoş mesela. Neyse neyse bir anonimim vardı benim. Benim anonimim mi öğk. Balını eve bırakıp bizim apartmana ilerlerken gördüğüm Mustafa'yı da kolundan tuttuğum gibi binaya çektim. "Mıstık bu soğukta ne geziyorsun dışarıda yavrucum annenin haberi var mı?" "Ya Kumru abla bıktım senden ha." Ayağını yere vursa da kulağından tutup onu Arzu ablaya teslim ettim. Evden kaçıyordu bacaksız. Hemde daha 10 yaşındaydı. O ne özgüven o? "Ben geldim!" "Abla sonunda." Nehir elimdeki ekmekleri alıp arkasına bakmadan giderken gözlerimi devirdim. Zaten üşümüştüm. Formalarımı çıkarıp taytımla ince yeşil kazağımı giydim. Saçlarımı toplayıp yemeğe katıldığımda babamda telefonunu kapatıp aramıza katılmıştı. "Narin annem geliyormuş." Gözlerim büyürken Nehir elindeki kaşığı bırakıp babama baktı. O babaannemi severdi en az benim kadar. Ama annem ah Karadeniz'in bütün inadını üstünde toplamış babaannemle pek anlaşamazdı. Birbirlerini de çok severlerdi ama dediğim gibi. "E Halis biz bu yaz gidecektik zaten." "Hastane için geliyor hatun. Rahatsızlanmış biraz. Ekremde kalacak hastane ona daha yakın diye bizde alırız birkaç gün." Annem onu onaylarken ben bu yaz gidilecek Rize gezisini düşünüyordum. Evet evet Rizeliydim. Aslında babamlar zamanında oraya göçmüşler. Ama artık tamamen yerlisi olduklarından bende öyle diyordum. Sofrayı kaldırıp bulaşıkları makineye dizdikten sonra tepsiye iki çay bardağı çıkardım. Telefonum titreyince gruptaki mesajlara göz attım kısaca. Umut saçmalıyordu gene. Anonimse çok meşguldü sanırım. Hiç yazmamıştı. HİÇ. Şaşırtıcı değil miydi? Bence öyleydi. Çayları babamlara servis edip odama geçtiğimde Rıfkı yatağından kalkıp yatağa zıpladı. "Ee Rıfkı ne yapsak bu gece?" Miyavlayıp başını avucumun içine itince güldüm. "Bencede ders çalışmalıyız." Konu özetli soru bankamı aldım yatağın üstüne. Kucağımda Rıfkıyla birlikte birkaç soru çözdükten sonra titreyen telefonumu aldım elime. Şey bir saniye kesin yanlış görüyorum. Ata: Doğum günün kutlu olsun Gül güzeli. Ata: Beni seveceğin seni sarıp sarmalayacağım bir yıl dileğiyle Ata: Hep mutlu ol, olalım. Ata: Seni seviyorum(00.00) Kapım bir anda açılınca telefonu yatağa düşürüp kocaman gözlerle kapıdaki arkadaşlarıma baktım. Bugün benim doğum günümdü.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD