8

1674 Words
Otobüsten inip hızla okula ilerlerken homurdanan arkadaşlarıma göz devirdim. Salaklar yüzünden geç kalmıştık. Nasıl alarmı kapatıp tekrar uyurlardı ya? Benimde alarmımı Balın ertelediği için otobüsü kaçırmıştık. Teorik olarak ilk dersin yarısına da öyle... "Zaten bir ders gitti. Koça gidip izin kağıdı alırım ben." Baha spor salonuna inerken okulun girişinde beklemeye başladık Balınla. Umutta onun peşinden gitmişti. "Kumru! Balın!" "Umay, sende mi derse geç kaldın?" Gülümseyip yanımıza geldi. Elinde yine bir sürü belge vardı. "Hayır okul gazetesi için fotoğraf çekiyordum. Siz geç mi kaldınız?" Kafamızı salladık. Sabah sabah konuşasım gelmiyordu hiç. "Kızlar aldık hadi!" Umut , Umay'ı görünce gülümseyip kolunu Balının omzuna attı. "Ah ben sizi tutmayayım görüşürüz sonra kaptan." "Tamam canım kolay gelsin." Baha da yanımda yerini alınca merdivenlere yöneldik. "Ne yapıyormuş ki?" "Okul gazetesi için fotoğraf çekiyor Umut okul işleri işte." "Fotoğraf mı e ben çok severim fotoğraf çekmeyi siz durun geliyorum." Anında geri çekilip merdivenlerden inmeye başlayınca Balınla gülüp el çırptık. Bu iş bu kadardı. Çiğköfte yemeye gittiğimizde de aralarında bir muhabbet olmuştu. Şimdi sadece ikisi konuşur bir de Umut öküzlük yapmazsa tamamdı bu iş. "Hadi yürüyün çıkalım sınıfa." O gülerek peşimize düşünce sınıfın kapısını çaldım. Umutta gelmişti sonuçta beklemenin alemi yoktu. Cetvel Nadir burnunun üstündeki gözlüklerden bize bakarken Baha rahat bir tavırla elindeki dört kağıdı hocaya verdi. Genelde yok yazıldığımızda yaptığımız bir şeydi koçtan kağıt almak. Hakan hocada demek ki aynı şekil devam edecekti. "Geçin bir daha olmasın." Yerime geçip çantamdan test kitabımla kalemlerimi çıkardım. Ders geometriydi. Yani test çözebilirdik. "Baha şu soruya bir baksana kardeşim." Arka sıradaki Mahmut Baha'ya elindeki test kitabını uzattığında Umutun sesini duydum. "Adama bak dilci ama fizik sorusunda tek atıyor." Ve cidden öyleydi. "Zeka diyorlar koçum buna. Sen anlamazsın." "Baha bak seni döverim." Arkamı dönüp gözlerimi kıstım. İkisi de anlamıştı hemen zaten. Sessiz olmalarını istiyordum. "Kumru dön önüne bırak şunları." Kolum dürtüklenince Balına bakmadan önüme döndüm. Yaşasın matematik soruları! "Evet çocuklar, bu konunun özeti şu kağıtlarda şimdi arkadaşınız dağıtacak, örnek sorularda arkasında var. Ders bitimine kadar çözün." Konuyu ne ara bitirmiştik de özetine geçmiştik acaba? Elimize ulaşan kağıda göz attım. Doğruda açı mı? Pekala 9. Sınıf konusuydu galiba. "Hocam başlayalım mı?" İpek'in sorusuna cevap vermeyip eliyle işaret yapınca önce sorulara bakmaya karar verdim. Telefonum titreyince sıranın altından çıkardım. Ata: Günaydın güzelim (09.08) Kumru: Günaydın Ata: Okula geç kaldım.. Ata: Sabah seni izleyememenin acısını yaşıyorum Kumru: Bizde geç geldik zaten Ata: Neden diye sorardım ama hakkım yok. Ata: Henüz.. Dudağımı ısırıp bekledim. Sıkılmıştım bu şeyden artık. Kumru: Ata her şeye baştan başlayalım ha? Kumru: Bana biraz kendinden bahset. Mesaj çift tik olurken ekranı kapatıp testi çözmeye başladım. "İyi yaptın." "Sadece ona ümit vermek istemiyorum." Balınla karşı karşıya otururken boşalan sınıfta Atanın kim olduğu hakkında konuşuyorduk. "Baha baktı işte. 12lerde bir tane bile Ata yok. Beni kandırıyor." "İkinci adı falandır belki hani dede isimlerinden." Dudağımı büzdüm. Baha antrenman için spor salonuna inmiş Umutta yemek almaya gitmişti kendine. Bir de Umay'la fotoğraflar hakkında konuşacakmış. "Belki benimde fotoğrafımı çeker." Demişti giderken. Umay iyiydi de üstüne giderse öldürürdü Umutu. "Kaptan!" kapıdan uzatılan dört kafayla gülümseyerek kızlara baktım. Beyza siyah kıvırcık saçları ve güzel gülümsemesiyle sınıfa girdiğinde kafamı salladım hayırdır anlamında. "Maç yapıyoruz. Erkekler ve kızlar. Bizi yönetecek birine ihtiyacımız da var Balın." ah bunu seviyordum işte. "Ya hakemlik en sevdiğim şey zaten." Balın anında kalkarken bana uzatılan eli tutup kalktım yerinden. Umay kısa saçlarını kulağının arkasına sıkıştırmıştı. "Formalarımızı da giyiyor muyuz kaptan?" bilmiyorum dercesine dudağımı büküp telefonumu aldım. Hakan hocayı aradım hemen. Spor salonuna inerken de aldığım cevapla kızlara dönmüştüm. "Maça üç sınıfı getirecekler sadece. Bildiğin maç yapacağız giyelim bence." kafalarını salladılar. Soyunma odasına girdiğimizde takımın geri kalanı da buradaydı. "Hazırlık yapmadık Kumru." "Daha vaktimiz var hem çok gevşemeyin de ciddi bir maç değil bizimkiler olacak." Kırmızı ve siyahlardan oluşan formalarımı dolaptan çıkarırken Balın tamamen siyahtan oluşan formasını giyiyordu. Ah o bütün maçlarımızın hakemliğini yaptığı için Özgür hoca ona bir forma yaptırmıştı. "Saçlarımı topluyorum. Umay dizliksiz çıkma maça." gözlerini devirse de lafımı dinleyeceğini biliyordum. En son takmadığında dizi üç gün sargıda gezmişti. Şimdi öylesine yapacağımız bir maçta sakatlanmasını istemezdim. Daha il maçları başlayacaktı. Takımda eksik olması bizi tamamen sıkıntıya sokardı. "Yeni formalar çok güzel olmuş." İlayda sarı saçlarını tepesinde toplarken üstünü süzüyordu. Forma üstlerimiz kırmızı ve siyah şortlarımız da klasik olarak siyahtı. Spor ayakkabılarımı bağlarken Balın telefonumu uzattı. Ata: Pekala ne öğrenmek istiyorsun? Ata: Aklıma kendimle ilgili bir şey gelmiyor. Kumru: 12lerde bir tane bile Ata yok sana pek güvenmiyorum Ata: Sana adımın okul belgelerinde olmadığını söylemiştim. Ata: Sana şu ana kadar hiç yalan söylemedim Kumru. Kumru: Beni nerede gördün? Ata: 4 yıldır tanıyorum, 2 yıldır kabul etmeye başladım ama 3 yıldır seviyorum. Kumru: O nasıl oluyor? Ata: O zamanlar bende senin gibi kimseyi sevme ihtiyacı hissetmiyordum Kumru. Ata: Ama sonra senin gülüşünü duydum. Ata: Bir şeyler değişti. Ata: Ben değiştim.. Spor salonunun girişinde elimde telefonumla dikilmeye başladığımda içeriden öğrencilerin uğultusu geliyordu. Öf üç beş tane kız görmeye gelen tipler yoktu Allah'tan. Rakip takımlarda çok oluyordu da bu okul genel olarak bu semtin çocuklarıyla doluydu. Babamı dönemimdeki herkes tanırdı vallahi. Kumru: Şu an neredesin? Ata: Ulan be konu değiştirmeni seveyim. Ata: Okula geldim sayılır ne oldu? Kumru: Okuldan olduğuna kanıt istiyorum fotoğraf at. Ata: Hala mı inanmıyorsun anasını satayım Ata: Bekle fotoğrafımı çekecek birini bulayım önce. Dudağımı ısırıp salona göz attım. Kızlar ısınmaya başlamıştı. "Kumru'm." "Baha! Sizin antrenman vardı?" "Sizinle maç yapacakmışız niye burada bekliyorsun?" burnuma vurunca gülümsedim. Terlediği için onu ittirirken gülmüştü. "Gireceğim birazdan. Hadi git duş al sonra gel salona." "Tamam güzelim bu arada kıyafetlerinizi yapan firmanın alacağı kumaşı.. anladın sen." göz kırpıp soyunma odasının kapısını açınca kıkırdadım. Yanımdan hızla geçen kızın sarı saçları yüzüme çarparken elimdeki telefon titredi. "Az dikkat be canım az dikkat." Ata: Hay bin kunduz! Elindeki Starbucks bardağı mıydı? Hem de mat siyah! Kumru: Şaka mı bu? Kumru: Bu hangi okulun forması be? Kumru: Bizimki bu kadar güzel değil yalan söyleme Kumru: Ayrıca o mat siyah bir kahve bardağı mı ben mi yanlış görüyorum? Ata: Bugün kahve içtin mi? Ata: Ayrıca forma kişiden kişiye göre farklı durur. Ata: O kadar kası boşuna yapmadık Kumru: Hayır daha kahve içmeye fırsatım olmadı Kumru: Ve şimdi de gidiyorum Ata: Nereye diye sormayacağım gül güzeli Ata: Bu sefer biliyorum çünkü. Ata: Maçta bol şans ihtiyacınız olacak. Kumru: Seni döverim çocuk! Ata: Ben de seni seviyorum bebeğim! Gözlerimi devirip güldüm. Gevşekti be bu. "Kaptan!" neden ismim yerine şunu söylüyorsunuz hocam salonda 2 tane kaptan var ya. Baha ve ben. Diğer kaptan Aksel'di. O da yoktu burada zaten. "Efendim koç?" "Takımları hazırlayın birazdan başlarız. Balın hazır mısın canım?" "Ben hep hazırım koç." ikisini gülerken bırakıp kenarda fotoğraf makinesiyle dikilen Umut'a doğru yürüdüm. "Ne yapıyorsun sen?" Bizden uzakta duran Umay'a baktı. "Valla sanırım yeni flörtümün fotoğraflarını çekiyorum tabi o takımın fotoğraflarını çektiğimi sanıyor." Gülüp omzuna vurdum. "Kızlarımın güzel güzel fotoğraflarını çek Umut döverim bak." "Hadi ama kaptan! Neyse telefonumdan hallederim onu. Git ve kazan bebek!" kafamı iki yana salladım. Salak çocuk. "Baha..." kolunu omzuma atıp "Maçta hangimizin şansa ihtiyacı olduğunu tartıyorum bir saniye." dedi. "Voleybol benim alanım ama sen güçlüsün sence?" "Kumru'm o servisleri suratımızda patlatmadığınız kalmıştı geçen sefer. Yine aynısı olursa diye biraz korkuyor çocuklar." güldüm. "Ona göre davranın. Beyza'nın eski sevgilisini takıma almak sizin ahmaklığınızdı." Beyza smaçördü ve cidden çocuğun yüzüne yüzüne atmıştı topları. Ama artık o eski nefreti yoktu. Olmuş bitmişti ona göre. En iyisi buydu zaten. Kaç ayını bunun sıkıntısıyla geçirmişti. "Kızlar hazır mısınız?" ellerindeki su şişelerini bırakıp kafalarını sallarken Hakan hocaya takıldı bakışlarım. Baha ile gülerek muhabbet ediyordu. Genç olduğu için yüksek ihtimalle basket ve futbol takımındakilerle çok iyi anlaşıyordu. "Ne bekliyoruz?" "Eksikleri varmış onun gelmesini bekliyoruz. Giray, Balının yanına geç." gördüğüm Giray'a bağırdım. Aylak aylak gezmesindi bana ne. "Ne yapacağız?" "At koşturacağız Giray soruya bak ya." Balını onunla baş başa bırakıp topu sektirmeye başladım. "Aksel! Hadi be oğlum." "Geldim koç geldim." salonun kapısından giren Aksel'e döndüm. O da mı oynayacaktı yani? Tövbe bismillah! Kapıdan son giren Oğuz kafasıyla selam verdiğinde aynı şekilde cevap verdim. Topu parmak uçlarımda karşı tarafa yollarken ısınmaya çok zaman ayırmadığım için kendime kızmakla meşguldüm. Neyse ki hala vaktim vardı. Baha ve Aksel hem bize bakıp hem konuşurken gözlerimi devirip gelen topa uzandım. Erkekler garipti anlamlandıramıyordum. Maç bittiği an yemek yemek şu an tek hayalimdi. Acıkmıştım. Ve kahvede içmemiştim bugün. Balın'ın düdüğü öttürmesiyle karşımızda okulun takım formalarıyla dikilen çocuklara baktık. Umay elini uzattığında kısa bir konuşma yapmak için takımı toplamıştık. "Daha önce başardık yine yapabiliriz ha?" *-*-***-*- Başarmıştık... Kızlar üstünü değiştirip çıkarken topuz yaptığım saçlarımı açıp önüme dökülmesini sağladım. Kazağımı almak için dolabı açtığımda gördüğüm şeyle şaşkınlıkla açıldı ağzım. Cidden bunu yapmış mıydı? Allah'ım bu benim olsa çöpe bile atmazdım bitince, cidden kahve bardağını bana vermişti ve içinde kahve vardı. Sıcak... Bardağın yeni olduğunu fark edince gülümseyerek bir yudum aldım. Oh pekala. Bunu daha önce denememiştim ama tek kelimeyle efsaneydi. İsmini öğrensem iyi olacaktı. Bardağı sandalyeye bırakıp kazağımı giydim hemen. Formaları da dolaba tepince elimde bardağım ve telefonumla çıktım soyunma odasından. Kapının önünde muhabbet eden Baha ve Aksel'in yanına yaklaştığımda gülümsediler. "Kumru'm tebrik ederim." kolunu belime sarınca gülümseyerek kahvemden içtim yine. "Teşekkür ederim iyiydiniz sizde ama daha çok çalışmalısınız." "Sizin için antrenman oldu işte." Aksel'e ve ona ufak bir gülümseme gönderirken "Yemek yiyeceğim ben çok acıktım. Geliyor musun?" dedim Baha'ya. Aksel gelmezdi zaten sormaya gerek duymamıştım bile. "Bizimkiler kantinde Umut sana yemek aldı bende gelirim birazdan hadi bekleme aç aç." saçlarımı öpünce kafamı sallayıp onayladım onu. Valla hiç bekleyemezdim. Kantine girip bizimkilerin yanına doğru yürürken mesaj kutuma girdim. Kumru: Kahve ve bardak için teşekkür ederim. Kumru: Çok iyi geldi. Kumru: Bu arada kahvenin ismini söyler misin? Ata: Bir gün karşılıklı içtiğimizde öğrenirsin güzelim. Ata: Şimdi ufak bir işim var yazacağım sana. Omzumu silkip Umut'un uzattığı dürümü aldım. Gazozumu elindeki çakmakla açtığında çatık kaşlarla baktım ona. "Onu nereden buldun?" "Oğuz verdi ya kazağımdan ip çıkmış onu yaktım sonra da bende kaldı." "Hee anladım. Balın neyin var senin?" dalgın bir şekilde bana döndü. "Giray benden hoşlanıyormuş Kumru." Gözlerim hafifçe açılırken gülümsedim. Sonunda yahu sonunda!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD