TEŞEKKÜR EDERİM

2317 Words
Şaşkınlığımdan kurtulmak zaman almıştı. Tüm bedenim gözlerimin önünde gerçekleşen bu kavganın görüntüleri ile şoka girmişti. Adamın burnunu, kafasını bir an bile düşünmeden resmen kırmıştı. Üstelik, ondan yardım istememiş ve onu ilgilendirmeyen gereksiz bir durum sonucu kırmıştı. Kadir, kesinlikle öfke sorunu olan biriydi. Acilen tedavi edilmez ise fazlaca kişi zararını görecekti. Fakat adamın karşısındaki sakin duruşu ve tepkisi birbiri ile çelişiyordu. Adamın karşısında neredeyse yüzünde mimik oynamamıştı. Kesinlikle bağırma çağırma veya saldırma gibi kontrolsüzlük yoktu. Üstelik beni korumak veya olaya karışmak gibi bir zorunluluğu da yoktu. Sanki bilerek ona borçlu kalmamı istiyor gibiydi. Bunun nedenini bilmiyorum ama ona teşekkür etmem veya özür dilemem ile ilgili bir takıntısı var gibiydi. Derin bir nefes aldım, kendimi toparlayıp etrafa saçılan sandalyelere baktım. Hande kapının girişinden bir bana bir de Kadir’e şaşkınlık dolu bakışlarla bakıyordu. Sanki oda ne olduğunu anlamaya çabalıyor ama içinden çıkamıyor gibiydi. Kadir’in gereksiz yere adamın burnunu kırmasına mı? Yoksa beni korumasına mı bu kadar şaşırmıştı? Ayakta donuk duran halime ve aptal şaşkınlığıma bir son verip hızla sandalyelerden birine uzandım. Yerden kaldırdığımda bacaklarından birinin kırılmış olduğunu gördüm ve sinirlendim. Bu sandalyeleri konsepte uysun diye Hande ile birlikte boyamıştık. Neredeyse bir günümüzü ayırmıştık. Çok yorulmuş ve sonunda bitirdiğimiz için ise çok sevinmiştik. Kavga etmeye ne gerek vardı? Kolundan tutup dışarı atabilir ya da çıkmasını isteyebilirdi. Olmadı polis çağırırdık. Diye içimden öfkeyle söyledim ve yerden diğer sandalyeyi de alıp kaldırdım. Ardından masanın üzerindeki tabakları, bardakları alıp mutfağa götüreceğim esnada Hande’nin ortadan kaybolduğunu fark ettim. Gerçi nerede olduğunu sesinin geldiği yönden anlayabiliyordum ki Kadir ile kavga ediyor olması da gülümsememe neden olmuştu. Oda benim ile aynı fikirdeydi. Kesinlikle kafesini bu hale getirdiği için ondan hesap soracaktı. “Neden her şeyi kaba kuvvet ile halletmeye çabalıyorsun? Burada tutunmak yıllarımı aldı. Her şeyi mahvetmek için bu kadar uğraşmanın bir amacı var mı?” diye sorduğunda Kadir yine sinir bozucu bir sakinlikte çıkan sesi ile “Kızın kolunu tutmuştu ve oda bundan pek memnun değildi.” Dedi. Kavga bahanesi olarak bana uygulanan saygısız davranışı bahane etmesine Hande dişlerini sıktığını belli eden bir sesle “Adamı sadece dışarıya atmak ile yetinebilirdin. Çıkmasını isteyebilirdin. Burnunu kırmak zorunda değildin” dediğinde ise Kadir bu sefer biraz yükselen sesi ile “Denedim ama adam burnunu kırmam için pek hevesliydi. Bende içinde kalmasın diye kırdım” dediğinde artık dayanamayarak içeriye girdim ve Kadir ile göz göze gelerek, “Senden yardım istemedim. Tek başıma da halledebilirdim. Hande’ye katılıyorum, dışarıya çıkartabilirdin burnunu kırmak zorunda değildin” dediğimde gözlerime öyle bir bakış attı ki konuşmamın devamını getirecek olan kelimeler boğazımdan çıkmadı. Hatta o kelimeleri unuttuğumu sesimi bulamadığımı bile söyleyebilirdim. Birkaç saniyelik sert bakışının ardından birkaç adıma bana yaklaştı ve “Teşekkür borcun var dedim, akıl borcun değil” dediğinde gözlerim kocaman oldu. Söylediği kelimeler ve bakışları o kadar sertti ki susmuş kalmıştım. Birkaç saniyenin ardından, yeterince susmuş olduğumu fark ettiğim ve “Senden yardım istemedim. Olaya kendi kendine dahil olduğun için sana teşekkür borcum yok!” Dedim ve elimdekileri tezgâhın üzerine bırakıp mutfaktan çıktım. Gerçekten sinir bozucu bir durumdu. Gerçekten canım sıkılmıştı. Kendini ne zannediyordu? Süpermen falan mı? Yardıma ihtiyacı olan biri vardır ve bir anda ortaya çıkıp yardıma ihtiyacın var mı diye sormadan seni kurtarıyordu. Birde seni yapmak istemediğin bir şeye mecbur bırakıyordu. Ben Kadir Ertürk’e teşekkür etmek istiyor muyum bakalım? Hem ben Süpermen hayranı falan değildim. ……………….. Gün bitmiş, yorgunluğumu derin bir uyku ile ödüllendirmiştim. Her yanım ağrıyordu ki duş almaya bir dayanamamış alamadan yatmıştım. Sabahın 9.00’da ise uyanmıştım. Özenle ve keyifle hazırladığım güzel bir kahvaltının ardından Kafe’yi açmıştım. Bugün saat 11.00’a kadar servis yoktu. Zaten müşterilerde henüz gelmeye başlamamıştı. Öğlen müşterilerinin gelmesine neredeyse 2 saat vardı. Buda yapmam gereken rutin işler için yeteriydi. Masaların üzerini silmiş, çiçekleri yerleştirmiş ve son olarak menüleri düzenlerken Hande ve Kadir kapıdan içeriye girdi. Hande neşeli bir ses tonunda “Günaydın “derken ona gülümseyerek aynı tepkiyle “Günaydın şef” diyerek karşılık verdim. Kendisine şef denmesi Hande’yi her zaman mutlu ederdi. Hayatındaki en büyük hayallerinden birisi dünyaca ünlü bir şef olmaktı. Fakat şimdilik bulunduğumuz semtin ünlü şefiydi… Hande’nin ardından yüzüme bile bakmadan soyunma odasına doğru gecen Kadir, her zamanki soğukluğunda negatiflik yayıyordu. Her gün burada bize yardım mı edecekti? Eğer öyleyse gerçekten beni zor günler bekliyordu. Bu düşünce ile elimdeki menüleri masaya bırakıp, Hande’nin yanına gittim ve Hande’ye “Kadir her gün gelecek mi?” diye sordum. Hande sorduğum soruya karşılık kahkaha atarak bana baktı ve elindeki çantayı tezgâhın altına bırakırken, “Kadir’in asıl mesleği mühendislik ama 17 yaşından beridir barmenlik yapıyor. Fransa’da Demir dayım var. Anneannemin abisinin oğlu, onun yanına gitmişti. Üniversiteyi orada okudu. Gündüzleri okula gider, geceleri barda barmenlik yapardı.” Dediğinde gözlerim kocaman oldu. Çalışmaya ihtiyacı olan birine benzemiyordu. Bu kadar imkânın içinde neden Fransa’ya gitmişti? Burada okumayı neden tercih etmemişti? Süper bir mesleği varken neden barmenlik yapardı ki insan? Diye deli sorular geçti aklımdan ve sanki bu soruları beynimin içinden okuduğunu ifade bakışları eşliğinde Hande, “Hiçbir sorunun cevabını bizde bilmiyoruz. Kadir birinden kaçtı. Muhtemelen bir kızdı. İlk seçenekle de Fransa’ya gitti. Düşünme gibi bir zamanı olmadı. Bir anda karar verdi ve tercih yapıp gitti. Kızın kim olduğunu bilmiyoruz. Neden savaşmak yerine gitti onu da bilmiyoruz. Kadir işte sırlarla dolu kapalı kutu gibi kendi izin vermediği sürece hiçbir şeyi bilemiyoruz.” Dediğinde içimdeki meraka engel olarak, “Sırları ve kara kutusu onun olsun. Yeter ki.” Dedim ve kulaklarıma dolan, “Yeter ki?” diye tekrarlanan kelimeler ile duraksadım. Her an her yerden çıkmak zorunda mıydı? Gerçekten sanki kendisinden konuşulduğunu anlıyor ve hızla arkanda bitiyordu. Yavaşça ona doğru döndüm ve gözlerimi sert bir şekilde gözlerine sabitlemeye çabalayarak “Yeter ki müşterileri yemeklerinin ardından hastanelik etme” dedim ve kapıdan çıkmak istediğim de önümde durmasından dolayı geçemedim. O kadar kaslıydı ki neredeyse kapıyı kaplıyordu. Geçeceğimi anlamış olmasına rağmen öylece duruyor olmasına sinirim bozulurcasına, “Çekilsen de işimin başına geçsem” dediğimde hala bana bakmaya devam ediyordu. Gözlerimin içine öyle bakması beni rahatsız ederken kıpkırmızı olmayı da ihmal etmiyordum. Kapının önünde ben çekilmesini beklerken o ellerini göğsünde birleştirdi ve “Rica etme adetin mevcut değil sanırım. Bu gibi kurallara genelde kız çocukları daha bir önem verir.” Dediğinde dişlerimi sıktım. Kız çocuğu mu? Ben mi? 1,70 boyunda 24 yaşında bir kızım. Benim nerem kız çocuğu? Sinirime hâkim olamayarak, “Ben kız çocuğu değilim!” dedim. İşte tamda o anda dudakları kıvrıldı. Gözlerinin kenarı kırıştı, o inci gibi bembeyaz dişleri özgürlüğünü ilan etti. O gülümseme kalbime çarptı. Resmen kalbimin içimde titrediğini hissettim. Bu nasıl bir gülüştü? Bir insanım bu kadar güzel ve kalp krizine neden olacak bir gülüşü varsa neden suratını asar, suratını öfkeye teslim ederdi ki? Diye düşünmeden edemezken Kadir, “Ben buradan bakınca bir kız çocuğu görüyorum” dedi ve benim bir anda hayal dünyasından çıkmamı sağladı. Onunla uğraşmaya gücüm yetmeyecekti ve hızla “Çekilir misin?” diyerek çekilmesini bekledim. Gözlerime birkaç saniye önceki sırıtmasından eser kalmamış bir şekilde baktı ve bir adım yana kaydığında açılan alandan çıktım. Her gün buraya gelecekse kendimi kontrol etmem gerekiyordu. Onunla fazla konuşmasam, ilgilenmesem sanırım zaman daha kolay geçerdi. Umarım tamamıyla burada çalışmaya niyetli değildir. Kısa bir süre içinde kendi yoluna gider ve beni rahat bırakırdı. ……….. Günün yoğun tempolu saatleri başlamıştı. Müşteriler tüm masaları doldururken gelen kızları görünce şoka uğradım. Dün akşam partide olan kızların nerdeyse tamamı bugün yine buradaydı. Neden burada olduklarını tahmin etmek ise zor değildi. Gözlerini takip ettiğimde sipariş alan Kadir’i ağızları sulanmış bir şekilde izlediklerini görebiliyordum. Tamam adam gerçekten yakışıklı ve etkileyiciydi. Fakat kimse ile ilgilenmeyen itici bir yanında vardı. Neredeyse kızların suratına bile bakmaması, söyledikleri ile ilgilenmemesi, istenilen telefon numarası ricalarına “Telefon kullanmıyorum” diyerek terslemesi hiçbir işe yaramıyordu. Kızlar için her tepkisi daha bir büyüleyici oluyordu. Nihayetinde kızlar pes etmiş ve 3 saat oturdukları masadan hesabı ödeyerek kalkmışlardı. Hesabı alırken bana “Sen arkadaşın telefon numarasını biliyor musun?” diye sormuş ve ben “Arkadaş taş devrinde kalmış. Genelde kafası ile iletişim kuruyor” dediğimde kızlar deliymişim gibi bana baktı. Benden de bir şey alamayacaklarını öğrendiklerinde ise kesinlikle gitmişlerdi. Saat 16.00’a yaklaşırken gözlerinden, surat ifadesinden’ ben sorunlu bir tipim’ diye haykıran müşteri 8 numaralı masaya oturdu. Oturduğu anda benimle göz göze geldi ve “Menü!” diye bağırdı. Etraftaki masalarda oturan müşteriler bir anda adama bakarken adam, durumdan rahatsız olmak yerine itici bir şekilde bana bakmaya devam etti. İnsanlardaki bu egoist tavrı yıllardır anlamış değildim. Herkesi ayıpladığı bir davranışı böylesine Birkaç saniye içinde menüyü önüne bıraktığım müşteri, menünün sayfalarını memnuniyetsiz bir şekilde çevirerek “Yiyecek doğru dürüst bir şeyiniz yok sanırım” dediğinde ‘merhaba güzel insan hangi hastaneye gitmek istersin?’ diye içimden sordum. Ardından derin bir nefes alarak, “Birçok lezzetli yemeğimiz var. Eminim beğeneceksinizdir” dediğimde gözleri gözlerimle buluşan adam beni baştan aşağıya süzüp, “Sende eşlik edersen sorun yok. Beğenmesem de yerim” dediğinde boynumu sağa sola esnettiğim esnada hemen çaprazımda duran Kadir ile göz göze geldim. Ellerini göğsünde birleştirmiş, keyifli bir şekilde bizi izliyordu. Bu durum karşısında şaşırsam da hızla adama dönmüş, “Menüden bir şey seçerseniz servisinizi yapayım” dediğimde adam tekrar gözlerime bakarak, “Sende eşlik edecek misin?” diye sordu. Bu soru sinirlerimin gerilmesine neden olurken sert çıkan sesimle “Hayır!” karşılığını verdim. Bu insanlardaki terbiyesizliği anlayamıyordum. Kafede garsonluk yapıyorsak, onların gözünde zengin koca avcısı falan oluyorduk her halde… Onlar masasına davet ettiğinde yerimizde duramaz havalara uçarız diye bekliyor olmaları ise içler acısıydı. Adam menüden bir yemek seçti ve yanında bira alacağını söylediğinde ise derin bir nefes aldım. Önündeki menüde içki servisi olmadığını gösteren bir yazı ardı ve bunu gördüğü halde istemesi fazlasıyla sinir bozucuydu. Buna rağmen sıkılmış bir ses tonunda, “İçki servisimiz yok” karşılığını vererek içeceğini değiştirmesini istedim. Bu tepkime adam gayet itici bir şekilde sırıttı ve “Ben bira istiyorum. Temin edin” dediğinde ise artık dayanamayarak, “Bende burada adam gibi sipariş vermenizi bekliyorum. Fakat siz pislik gibi davranmakta ısrar ediyorsunuz. Demek ki her istenilen olmuyor” karşılığını verdiğimde ise adamın kaşları çatıldı. Önce duyduklarını algılamaya çalıştı ve sonrasında sert bir sesle “Sana beraber yemek yeme teklifinde bulununca pislik mi oluyorum?” diye sorduğunda artık dişlerimi sıkmaya başlamıştım. Sanki kendisini yıllardır tanıyorum da bana yemek teklifinde bulunuyordu. Bu hakkı kendinde nasıl oluyor da görüyordu bilmiyorum ama çileden çıkmış bir şekilde sinirlerimi kontrol etmeye çabalayarak, “Gittiğiniz her kafede garsonlardan size eşlik etmesini mi istiyorsunuz?” diye sordum sorum karşısında sırıtan adam, “Genellikle” karşılığını verince şaşırmıştım. Bu tipten başka bir cevap beklemek aptallık olurdu. Onun için “Her defasında hayır cevabını almakta hoşunuza gidiyor anlaşılan” diye karşılık verince adam sinir bozucu bir kahkaha atarak, “Genellikle evet cevabını alıyorum” dedi. Geriye doğru yaslandı, sandalyesinde yayılarak ne istediğini belli eden o iğrenç bakışlarla bedenimi süzmeye devam ederken, sinirimi kontrol etmeye çabalayarak derin bir nefes aldım. İnsanların, özellikle kendine erkek diyen bu gereksiz yaratıkların, bu davranışı kendilerinde hak görmesinden nefret ediyordum. Gücüm kesinlikle yetmeyecekti fakat eğer yetseydi evire çevire bu adamı dövmek isterdim. Fakat sıktığım dişlerimin arasından “Siparişinizi verin ve diğer müşteriler gibi yiyip gidin lütfen” dedim ve siparişini vermesini bekledim. Adam söylediğimde zerre etkilenmeden daha rahat, daha kaba bir pozisyonda sandalyeye yayıldı ve “İşletme prensiplerine aykırıysa dışarıda bir yerde de yiyebiliriz” diye söylenince gözlerim kocaman oldu. Bu söylediğini duyan biri olup olmadığını anlamak için etrafıma bakınırken gözlerim Kadir’i buldu. İleride ayakta durmaktan sıkılmış olacak ki adamın hemen arkasındaki sandalyeye rahat bir şekilde oturmuş, ellerini göğsünde birleştirmiş, keyifli bir şekilde bizi izliyordu. Çoktan gelip adamı dışarıya atması gerekiyordu. Yâda kafa falan atması ki bu sefer gerçekten teşekkür edecektim ama hiçbir şey yapmayışı beni bile germiş olmasına rağmen onun keyif alması sinir bozucuydu. Gözlerime kaşlarını kaldırarak gülümseyen Kadir’e sert bir bakış atıp adama döndüm ve “Pislik gibi davranmaya bir son verip, siparişinizi verin veya defolup gidin” dediğimde adam sanki ona iltifat etmişim gibi güldü ve “Tamam, gecenin sonunda ödülünde olur” dediğinde gözlerim bu sefer şaşkınlıkla kocaman oldu. Bu kadarı yeterdi. Elimdeki defteri adamın suratına fırlatıp “Seni parçalarım adi herif! Çık lan dışarı! Bir genel eve git pislik herif!” diye bağırdığımda sinirlenen adam ayağa kalkarken gözlerim Kadir’i buldu ve ona da öfkeyle “Film güzel mi?” diye bağırdım. Kadir başparmağını havaya kaldırıp, ok işareti yapınca çıldırarak ellerimi belime yerleştirdim ve “Kavga sahnesinde baş rol teklif ediyorum” dediğimde söylediğime inanamayarak kaşları kalktı ve “Yardıma mı ihtiyacınız var küçük hanım?” diye sorunca da dişlerimi sıktım. Resmen eğleniyordu adi herif… Fakat karşımdaki adam kolumu kavrayıp beni kendine doğru çekip iğrenç bir ses tonunda “Senin gibileri iyi bilirim. Zor kadını oynayıp, av peşinde gezersiniz. Hepinizin istediği zengin koca bana iyi kız rolü kesme” dediğinde gözlerim daha da kocaman oldu ve Kadir ile göz göze gelerek, “Sahne senin” dediğimde gülümseyen Kadir yerinden kalktı ve “Ne o korumanda mı var?” diye soran adamın yanına kadar gelip, tek kelime etmeden suratına yumruğunu savurup adamı iki masa ileriye ittiğinde “Evet” dedi ve adamın aldığı darbe ile sendelemesini düzeltmesine fırsat vermeden yumruklarını tekmelerini tekrar tekrar savurdu. Kadir, artık durduğunda adam yerden kalkmaya çalışmıyordu bile… Adamı kolundan tuttuğu gibi ayağa kaldırıp, kapının dışına fırlattığında adamın ardına bile bakmadan hızla gitmesi sırıtmama neden olmuştu. Fakat Kadir anında arkasına dönüp benimle göz göze geldiğinde ise sırıtmam solmuştu. Adım adım gözlerini gözlerimden ayırmadan yanıma kadar yaklaştı ve benimle arasında milimlik boşluk bırakarak durdu ve “Evet” dediğinde yutkundum. Teşekkür etmem gerekiyordu. Bunu biliyordum ama gerçekten ona bu fırsatı verdiğim için kendimi kötü hissediyordum. Gözlerimi kaçırdım. Yutkundum ve hızlı bir şekilde “Teşekkürler” dediğimde söylediğimi kendim bile duymakta zorlanmıştım. Kadir kulağını bana doğru uzatıp, “Efendim?” diye sorunca oflayıp “Tamam, teşekkür ederim” dediğimde Kadir “Ve” diye ekledi. Bu sefer sesimi yükselterek, “Özür dilemeyeceğim, kafeye hırsız gibi girmeseydin” dediğimde gözleri gözlerimle buluşan Kadir “Onu da dileyeceksin” dedi ve yine bana karşılık verme fırsatı vermeden yanımdan gitmişti. Onun arkasından bakarken kalbimin atışını fark ettim. Göğüs kafesimin içinde deli gibi çırpınıyordu. Ciğerlerime yüklenen temiz oksijen patlaması ile neredeyse başım dönmek üzereydi. Bu durum hiç ama hiç iyi değildi. Kesinlikle iyi olacağım, bana iyilikler getirecek bir durum değildi…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD