Yakup Bey, Seymen'e "Hadi geç sende arabaya, senle de konuşacağız! "dedi. Leyla Seymen abisinin haline acıdı. O'na ne olmuştu böyle? Çocukluğu Emirhan'la, Seymen'in peşinde geçmişti. Leyla yere çöküp hüngür hüngür ağlamak istiyordu.Yakup Bey'in ite kaka götürdüğü Seymen'in ardından Alparslan, Elif'e döndü. "Gidin Leyla'nın eşyalarını toplayın yarın benimle gelecek. Göreve gidersem yanına babaannemi göndereceksiniz. "dedi. Alparslan, Leylayı peşinden götürecekti. Hem de öyle bir götürecekti ki, bir daha tozunu bile zor görürdü bu it herifler. Madem o kadar düşünüp kollayabiliyorlardı da, çarşının ortasında Halit nasıl elini kolunu sallayarak kıza saldıra bilmişti? Bir de alıp gideceklermiş. Plan yapmışlarmış. Ulan onların o plan yapan beyinlerini tövbe Allah'ım durduk yere günaha sokuyorlardı adamı. Bide anlamadan dinlemeden kapıya dayanmış. Hadi birinin derdi belliydi. Kızın abisine hak veriyordu da ya digeri. Emirhan'a daha da sinirlendi. Daha yanındakinin niyetinden haberi yok bide kızı alacakmış. Yoksa haberi var mıydı? Öylesi daha da kötüydü. Ya Leyla acaba onunda Seymen'den haberi varmıydı? Leyla'nın bilen bir hali yoktu. Başı agrıdan patlamak üzereydi. Alparslan'ın öfkesi geçmiyordu. Yatmak için bir hışım çıktıgı odayı, damatlıgıyla bir öteye bir beriye talan etmişti resmen. Şimdi Leyla'yı da mı götürecekti yanında? 0 zaman Allah sonlarını hayır etsindi. Artık yapacak birşey yoktu. Belli olmuştu bu itler kızı burda rahat bırakmazdı. Kızı da korkutmuştu hayvan herifler. Baktı siniri geçecek gibi degil yüzünü ovuşturdu. Kalktı banyoya girmeye karar verdi. Su zihnini rahatlatırdı. Hiç birşey planladığı gibi gitmiyordu. Her adımda Leyla'ya daha da çekiliyordu. Normalde beyni zehir gibi çalışan Yüzbaşı'nın aklına ziyan bir ceylan hayatına girmişti. Alparslan'ın ölümden korkmaması gerekiyordu. Yaşamayı sevmemesi lazımdı. Ama elinde degildi. Leyla'ya gönlü kayıyordu. Leyla ise taze hayat gibiydi. Alparslan için ölümün tam zıttına baglanmakta hiç kolay degildi. Belki bundan sonra deliligi biraz durulurdu. Aşagıdaysa Selma Hanım mutluluktan kahve yapmış, saatin kaç oldugunu bile umursamadan eşiyle, kayınvalidesine ikram etmişti. Kadının içine soguk sular serpilmişti be! Nikahta keramet vardı. Alın işte ilk kerametinide göstermişti. Gidip Emirhan'la, Seymen'in alnından öpesi vardı. Tam da vaktinde gelmişlerdi. Ayarlasa öyle tutturamazdı. Selma Hanım kendi kendine düşünürken kıkırdayarak gülünce bakışlar ona döndü. Baktı ona bakıyorlar "Ben size nikahta keramet vardır demedim miydi? Ahan da işte yüce mevlam güzel kuzumu o höt höt oglanın peşine nasıl da taktı? " dedi. Mustafa Bey güldü." Ben desem elli tane bahane bulurdu. İsteyince bak nasil çözümü buldu. Göreve giderse babaannesi gidermiş kızın yanına. Buraya da göndermiyor. Siz kalın yanında diyor. Ulan bu adam daha bizi bir kere evine yatıya çağırmış adam degil " İyiki de bu akşam imamı getirmisti. Bir kere daha hanım sözü dinleyip bahtiyar olmanın tadını çıkarıyordu. Hanife Hanım ise düşünceliydi. Doğru yapıp yapmadıklarından emin değildi.Tek bildiği varsa Leyla'yı ancak Alparslan koruyabilirdi. Alparslan'a da olsa olsa Leyla'dan yuva olurdu. Biliyordu bu ikisi birbirine sahip çıkacaktı. Bunun için onlara her türlü desteği verecekti. Yeter ki Şükran'ın eli bir daha ailesine değmesindi. Ama Hanife Hanım'ın hiç aklına gelmeyen başına gelecek Şükran Hanım'ın bir kere daha düşmanlığını kazanacaktı. Leyla giden abilerinin arkasından kendini toparlaya bilmiş değildi. Alparslan'la böyle tanışmalarını istemezdi. Acaba zamanında Emirhan abisini arasaydı ona yardım edebilir miydi? Hayır edemezdi. Abisi babaannesinin başına ördüğü çoraplardan henüz haberi yoktu. Emirhan'a öyle bir kız seçmişti ki Şükran Hanım. Kızı gören küçük dağları o yaratmış sanırdı. Tam abisinin zıttıydı. İnsana bakışı aynı babaannesine benziyordu. Üstten üstten bakıyordu. Bir kere soğuktu kız. Tek mahareti sosyete ortamlarını iyi bilmesiydi. Giyimi kuşamıyla kendine baktıran cinstendi. Kızın ailesinin soylu olması da cabasıydı. Kız Şükran Hanım'ı mest ediyordu. Üstelik ötede beride coktan kızla Emirhan'ın adını anmaya, işi duyurmaya başlamıştı bile. Amcasıyla yengesi ne kadar engel olamaya çalışsa bile Şükran hanım işini çok iyi biliyor. Yapacağını yapıyordu. Emirhan'ın stajını bitirip gelmesine ne kalmıştı? Gelir gelmez Şükran Hanım'ın ağına düşecekti işte. Leyla gelinliğini çıkardı. Yıkanıp paklanmak iyi gelmişti. Aklı da azıcık durulsaydı ya düşünceler kafasında dört dönüyordu. Ya peki Seymen abisinin hali neydi? Sanki Leyla'ya yalvarır gibi bakıyordu. O Seymen abisini tanımışsa eğer Leyla'ya bir şey söylemek istiyordu. Canlı cenaze gibi duran adamın halini anlamakta zorluk çekti. Tamam oldum olası Leyla'yı çok severdi de Leyla'nın gidişi onu niye bu kadar yıkmıştı? Keşke arayıp bir konuşma şansı olsaydı. İyi olduğunu söylese rahatlar mıydı ki abileri? Onları arasa Alparslan kızarmıydı ki? Önce bir gitsinler Alparslan'a sorup ondan sonra aramaya karar verdi. İlk defa bir tarafa sürüklenmeden birine sığınmayı kendi seçmişti. Alparslan'ın kokusu bile Leyla'ya huzur veriyordu. Bu bencillik miydi? Bilmiyordu ama Alparslan'ın peşinden gidecekti. Gene ona yük olmamak için elinden geleni yapardı. Ama en azından görebileceği kadar yakınında olmak istiyordu. Başka türlüsünü istemek elinde değildi. O Alparslan'ı artık evi bellemişti. Odaya giren Elif "Oh Leyloşum yıkanmışsın. Ben de yıkandım sonunda bir rahatladım ki. Bak sana çanta getirdim eşyalarını buna toplarız. " dedi. Leyla kıkırdadı. Bu kız hayat doluydu. Nefes almadan nasıl bu kadar uzun cümleler kurabiliyordu. Ama maharet isterdi böyle konuşmak. Elif, Leyla'yı gülerken görünce " Gül gül abimle aynı evde sıkıntıdan kanın çekilecek yakında fırsatın varken gül Leyloşum " dedi kahkaha attı. Sonra tekrar Leyla'ya " Gerçi seninleyken somurtmuyor. "dedi. Eşyaları toplamaya başladıklarında Leyla'nın düşünceli halini görünce " O gelen Suna'nın abisiydi öyle mi? "dedi. Leyla kafasını sallayınca " Ben de bir benim abim deli sanırdım. Allah için o neydi öyle Leyla? Hiç kapıya öyle dayanılır mı? Birbirlerini vuracaklar zannettim. Suna'da her şeyi anlatmış abisine kızı nasıl korkuttuysa artık. Nerede taş gibi oğlan varsa hepside deli mi oluyor? Anlamadım ki! " Deyince Leyla burukça gülümsedi. "Ondan değil biz abime hiç yalan söylemezdik. Sorunca söylemek zorunda kalmıştır. " Leyla'nın gözleri doldu. Agabey'inin giderken bağıra bağıra Leyla'ya seslenmesi kulağından gitmiyordu. Bir de o Alparslan'a ne demişti? " Seni o kapıya damat olarak sokmam! " mı demişti? Sanki Alparslan da damat olmaya bayılıyordu? Resmen Leyla adamın hayatına zorla girmişti... Sabah'ın beşinde bütün ev halkı Alparslan'la , Leyla'yı yolculamaya kalkmışlardı. Selma Hanım hem uğurluyor hem de bir yandan nazar duaları okuyordu. Bu günleri görmüştü ya gözleri daha ne isterdi. Alparslan onun ilk evladıydı. Çocukken de ketumdu da, ama daha sonra seçtigi meslek onu hepten kilitli sandıga çevirmişti. Leyla desen Zeynep'ten kalma bir mücevherdi. Alparslan'ın kilitli sandıgını açsa açsa Leyla açardı. O sandıktan kendine yuva yapardı. Alparslan annesi ve babaannesi'nin hazırladıgı erzakları görünce bezgince oflayıp " Ana burdan uçakla Diyarbakır'a erzak mı götürecez? Gittigimiz yerde kıtlık mı çıktı Allasen? Bunları ne etmeye hazırladınız? "diye homurdanmaya başlayınca Selma Hanım Alparslan'a göz devirdi "Başladın gene höt höt konuşmaya! Söylenme de işin ne taşı? Leyla'nın sevdigi şeyleri koyduk heralde." deyince Alparslan usulca Leyla'ya baktı. Uykulu Ceylan daha tam açılamamış şaşkınca gözlerle Selma Hanım'a bakıyordu. Alparslan'la göz göze gelince hemen " Hayır hayır götürmene hiç gerek yok. Ben birşey istemiyorum. " diye açıklama yapınca Alparslan daha uzatmadan ne var ne yoksa arabaya koydu. Leyla içinse taşıyacaktı başka işi neydi? Selma Hanım ogluna kınayan gözlerle baktı. Allah için ensesine bir tane vurası gelmişti şimdi. Anasına gelince homur homur homurdanan oglan kıza gelince kedi oluyordu. Neyse bunada şükürdü kıza bari homurdanmıyordu da, yoksa büyümüş adam demeden dövecekti en sonunda bu höt hötü. Kime çekmiş belli degildi. Acemiligine denk gelmişti Selma Hanım'ın yoksa mümkünatı yoktu böyle olmazdı. Evdekiler Leyla'yla sarıldılar vedalaştılar. Elif'in çok hayalleri vardı hepsi suya düşmüştü. "Ay Leyloşum bende burda kalacaksın diye bir sürü plan yapmıştım. Seni daha sınıf arkadaşlarımla tanıştırıp beraber gezecektik. " deyince Alparslan, Elif'e baktı ne diyordu bu kız? Bunun sınıfı zibidi doluydu. Elif'e kızarken bide Leyla'yı tanıştıracakmış. "Lâ havleee! " dedi Elif'i Leyla'nın yanından çekti "Yol ver abim yol ver! " dedi. Elif homurdanmaya başlayan abisini görünce gider ayakta onu fitil etmenin tadını çıkartıyordu. Kıkır kıkır gülünce Alparslan "Elif yürü abim git yat! Sabah'a daha çok var hadi Allah'a emanet olun. " dedi. Alparslan taze karısını da alıp evden çıktı. Alparslan için bu bir ilkti. Tek kişi geldiği memleketinden iki kişi olarak geriye dönecekti. Leyla içinse bu durum daha da vahimdi. Korkuyordu, aslında deli gibi korkuyordu hem de. Bilmediği yerlerden, tanımadığı insanlardan en çokta alışamamaktan korkuyordu. Ama gel gör ki Alparslan'ın bir bakışı bütün korkularını bastırmaya yetiyordu. Diyarbakır Hava Limanına inen Uçakla, Alparslan yol boyunca uyuyan Leyla'ya baktı. Uyuması sorun değildi de başını Alparslan'ın omzuna yaslaması iyi olmamıştı. Omzu Leyla'ya Bir ömür feda olsundu. Ama şaçından gelen çiçek kokusu Alparslan'ı mest etmiş, gözüne uyku girmemişti. Kaçarı yoktu artık varlığına alışacaktı. Yapacak bişey yoktu da kokusuna alışmasaydı bari. Usulca uyandırdığı Zümrüt Gözlü Ceylan'ı sessizce peşine takılmış, onu takip ediyordu. Onları karşılayıp almak için gelen Laz Ali komutanının arkasından sessizce yürüyen Leyla'yı görünce yüzü ışıldadı. "Anaa Yenge de gelmiş! İki güne özlemişim seni. Bugün dinlen yarın hamur işlerine başlarsın dimi? " deyince Leyla sesli güldü. Kafasını sallayıp " tamam " dedi. Bu kız da herşeye tamam diyordu. Yani desin desindi de sadece Alparslan'a tamam desindi. Alparslan, Laz Ali'ye baktı hamur işi yapacaktı ondan haberi yoktu " Yürü lan sıktırma ayağına! Gelir gelmez başladın zevzekliğe. " deyince Laz Ali ciddileşir gibi yapıp Leyla'ya Göz kırptı. Leyla artık onlarındı. Homurdanan Komutanını görmezden gelen Laz Ali kıs kıs güldü eğlence daha yeni başlıyordu..