BÖLÜM 4

1216 Words
Leyla'nın küçük dudakları karşısında gülen adama birşey söylemek için, açıldı kapandı en sonunda birşey demekten vazgeçti. İçinden " Hah Çocukmuş! Çocuk gibi mi duruyorum yoksa ben? " diye söylenirken burnunu havaya dikti. Ama suç kendisindeydi. Alyansları begenip geçseydi keşke. Adamı ne karıştırıyordu ki? Çocuk kimmiş bellettirdi ona ama ortam müsait degildi işte. Alparslan'dan bir kaç adım öteye gitti. Araya mesafe koyduktan sonra alyanslara döndü. Ne gıcık adamdı bu yahu? Hani hiç gülmezdi? Dalga bile geçiyordu. Bir şey degil çokta güzel gülüyordu bu mendebur. Alparslan kendisine şok içinde bakan annesiyle Elif'i farkedince o da alyanslara döndü. Böyle bakmakta sonuna kadar haklıydılar. Alparslan bile kendi kendisine şaşırmıştı. Ama napsın Leyla'ya bakınca gülesi geliyordu. Döndü bir daha baktı. Küçük burnunu havaya dikmiş hiç kendinden tarafa bile bakmıyordu. Gene gülesi geldi. Anlaşılan zümrüt gözlü bu ceylan hem ürkek hemde nazlıydı. Alyansları seçince Elif'in ısrarı üzerine içlerine isimleride yazıldı. Alparslan ve Leyla'nın aklındaki soru şuydu; acaba dügünden sonra da alyansları takmaya devam edeceklermiydi ki? Alparslan zaten nikahtan sonra görev yerine Diyarbakır'a dönmesi gerekliydi. Daha öncesi kafasında olan planı Leyla'yı ailesinin yanında bırakmaktı. Leyla'yı arkasında bırakma fikri içine sıkıntı veriyordu. Ama elinden ne gelirdi ki? Kimbilir bidaha ne zaman ya görür ya göremezdi. Sonra kendine kızdı. Görse ne olurdu? Görmese ne olurdu? Bu gerçek bir evlilik degildi ki. Zaten Yüzbaşı Alparslan Pusatlı kefeni cebinde dolaşan adamdı. Ne zaman şehit olurdu orasını Allah bilirdi. Bu yüzden Leyla'yı peşinde süründürmeyecekti. Leyla okuyacaktı, sonra kendi seçtigi biriyle evlenmeliydi. Öylede düşününce keyfi kaçtı. Leyla'yı başka birinin yanında görme ihtimali bile hiç hoşuna gitmedi. Alınan herşeyi arabaya yerleştirdiler. Kimsenin yorgunluktan ayakta duracak hali bile kalmamıştı. Bu gün hem yorulmuş hem fazlasıyla korkmuştular. Arabaya yerkeşirken Leyla arkaya yengesinin yanına oturdu. Elif Leyla'yı görünce "Öne otursaydın ya Leyla. Neden buraya oturdun? " deyince Leyla müzipce hafiften gülümser gibi yapıp, gözlerini arabaya bindiginden beri dikiz aynasından kendisine bakan Alparslan'ın gözlerine çevirdi. Yüzünü şirince şekle sokup "Olmaaaz! Sen Bilmiyor musun? Çocukların öne oturması yasak. Arabada Asker var mazallah çocuguz diye bizi arabadan felan atmasın. " deyince Elif'le Suna kahkahayı bastı. Alparslan hayretle baktı. Bu zümrüt göz açık açık ona laf mı çarpmıştı? Gene gülecek gibi oldu ama kendini tuttu. Elif eglendigini gizlemeden "Abim 0 - Leyla 1" Deyince kızlar tekrar gülüşmeye başladı. Alparslan Elif'e döndü "Elif eve gidene kadar gülmeye devam et güzel bacım. Evde üstündekinin hesabını vereceksin. Sabah sana degiş demedim mi?" Elif anında süt dökmüş kedi gibi yerine sindi. Bu sefer Gülcan Hanım ile Selma Hanım gülmeye başladılar. Kim ne derse desin kız evladı bir başkaydı. Kız çocukları daha bir sevimli oluyorlardı. Alparslan Leyla'ların evinin önünde arabayı durdurup bagajdaki eşyaları indirmeye yardım etti. Kadınlar vedalaşırken Leyla'nın babası da arabayla gelmişti. Arabadan inen Ümit kibirli suratıyla insanlara baktı. Gözünü en son Alparslan'a çevirip onu baştan aşaya bir süzdü inceledi. Sonra Leyla'ya baktı. Leyla'ya bakışları buz gibiydi. Zaten Leyla'nın yüregindeki ayaz bu bakışlar yüzünden değil miydi? Ümit kızı Leyla'yı görünce kendisini bir türlü sevemeyen rahmetli karısı Zeynep'i hatırlıyordu. Leyla'nın gözleri annesinin gözleri ile bire bir aynı olması Ümit için çıldırtıcı bir kaçma istegine sebebiyet veriyordu. Ümit işin esasında Zeynep'i çok sevmiş ama sevgisini göstermesine annesi Şükran Hanım asla izin vermemişti. Ümit zaten annesinin izinden giden, sözünden çıkmadan büyümüş bir çocuk olarak annesini fazla sorgulamadan izinden gidiyordu. Annesi Zeynep'i istediginde ilkten Zeynep'in babasının malları için yaklaştıgı dogruydu. Ama gel gelelim ki sonrası Zeynep'e çok aşık olmuştu. Zeynep'e ne zaman iyi yaklaşsa Şükran Hanım çıldırıyordu. Zeynep zaten Ümit'e ailesinden ayırdıgı için çok kızgındı. Kocasını sevmek şöyle dursun yüzüne bile bakmak istemiyordu. Zeynep, Ümit'ten köşe bucak hep kaçtı. Herkez Zeynep için kısır bu gelin demeye başlamış ama Zeynep'in umrunda bile degildi. Zeynep'in derdi ben yandım evladım da yanmasındı. Kendine yapılan bir şey degildi de, ama bebegi olursa ona da böyle davranırlarsa işte o zaman dayanamazdı. Zeynep Şükran Hanım'ın ona karşı bu bitmeyen kinini de anlamış degildi. Şükran Hanım iyi bir insan degildi. Bir kere çok kibirliydi, her şeyde de kusur bulmakta ustaydı. Dilinde ki zehrini akıtmadan kesinlikle durmazdı. Gene de hiç degilse evdekilere karşı biraz merhametliyse de, Zeynep'e karşı hiç merhameti yoktu. Zeynep kocası Ümit'in zorlamasıyla on üç sene üstüne Leyla'ya hamile kaldı.Ümit'in bütün derdi bir çocukları olursa belki annesi sakinleşir, torunu hatrına Zeynep'i biraz benimserdi. Hem bu çocuk çok sevdigi Zeynep'le arasında bir bag oluşturacaktı. Çocuk içinde olsa Zeynep kendisiyle iki kelam etsin istiyordu. Alınlarına yedikleri kısır damgasıda cabasıydı ondanda kurtulmuş olacaktılar. 0 başkasıyla degil sadece Zeynep'le aile olmak istiyordu. Ama hiç düşündügü gibi olmadi. Dogan çocuk kiz olunca şükran Hanım torununun yüzüne bile bakmadı. Zeynep'in korktuğu başına gelmişti. Kendisi gibi çocuguda sevilmeyecekti bu evde. Ümit ise Şükran Hanım tarafından kızına yaklaştırılmadı. Zaten Zeynep kendisine vermedigi sevgiyi Leylaya veriyordu. Eskiden Ümitl'e tartışmak içinde olsa muhatap olan Zeynep bebegi dogduktan sonra tartışmak için bile konuşmayı bırakmıştı. Ümit Zeynep'i anlamıyordu zatende hiç anlamamıştı. Halbuki Zeynep'in derdi kızınada kötü konuşurlar diye korkudan kimseyle muhatap olmuyordu. Şükran Hanım kötülüğü Zeynep'e yaptıgını düşünüyordu halbuki en büyük kötülügü ogluna yapıyordu. Ümit zamanla ipe sapa uymaz oldu. Eve barka ugramadı. Şükran Hanım oglunu her ay bir başka kadının evinden toplamaya başlamıştı. İş güç desen zaten umursamayı bıraktı. Har vurup harman savurmaya başlamıştı. Kendisi pavyonların daimi üyesiydi artık. Sonuç olarak Şükran Hanım intikam uğruna kendi oglunu bile harcamış oldu. Ümit'in gidişatı hiç iyi degildi. En son Zeynep'in hasta oldugunu duyunca ara sıra eve ugramaya başladı. Ama Zeynep, eski Zeynep degildi bitmişti. Ümit senelerdir baba kapısına ayak basmayan Zeynep'i ölmeden önce bir kere de olsa götürmek istedi. Ama Şükran Hanım duyunca deliye döndü. Kesinlikle müsade etmedi. En nihâyetinde Zeynep evine ve babasına hasret gözlerini yummuş oldu. Geriye de bir garip Öksüz Leyla'sı kaldı... Ümit Bey, Leyla'ya her baktıgında kızı degil de, oglu olsaydı Zeynep'le belki çok başka hayatları olurdu düşüncesinden kendini kurtaramıyordu. Bilmedigi şey ise eger Zeynep kız degil erkek çocuk dogursaydı Şükran Hanım bebegi zaten Zeynep'ten alıp ayrı büyütecekti. Zeynep'in doğumuna yakın süt anne bile ayarlanmıştı. Şayet bebek erkek olsaydı Zeynep emziremeden süt anneye verilecekti. Ümit Bey, Zeynep'in gülüşüne aşıktı. Ama gel gelelim ki onu güldürmeyi hiç becerememişti. Zeynep'in, Leyla'ya güldügü zamanlar hariç güldügünü de görmek nasip olmamıştı. Zeynep'in kızına verdigi sevgiyi deli gibi kıskanmıştı. Kendisi ne annesi tarafından ne de karısı tarafından böyle içten sevgi nedir hiç bilememişti. Kıskandı hem de çok kıskandı. Zeynep tarafından dışlanılmayı asla kabullenemedi. Şimdi ise Leyla'nın gözleri Ümit'e Zeynep'i unutturmuyor, yarasının üstünde tuz dövüyordu. Ümit'in Leyla'ya olan bakışları Alparslan'ı ayar etti. Bu adam kimdi? Leyla'ya düşmanına bakar gibi bakıyordu. Leyla adamın bakışlarıyla yerinde küçüldükçe küçülüyordu. Elinde olsa görünmezligi icat edecek hale gelmişti. Alparslan iyice gerildi. Zaten böylesi insanlara fazla sabrı yoktu da işte kendini toplum içinde biraz daha medeni olmaya zorluyordu. Leyla'yı adamın soguk bakışlarından kaçırmak için nerdeyse önüne geçmemek için kendini zor tuttu. Ümit yaklaşınca Alparslan'a öpmesi için elini uzatıp " Hoş geldin damat. " deyince Alparslan o zaman bu çapsızın halasını zorla kaçırıp evlenen kanı bozuk oldugunu anlamıştı. Ümit'in öpmesi için önüne uzattıgı eline baktı. Acaba kırmaya ilk parmaklarından mı başlasaydı? Yoksa omzuyla beraber kolunu birden mi koparsaydı? Göz ucuyla Leyla'ya baktı. Bu ürkek Ceylan'ın yanında sakin kalmalıydı. "Ya sabır! " dedi. Çaresiz dereyi geçene kadar ayıya dayı diyecekti. Dügünden sonra ilk hatasında ümüğününe binecekti bu Ümit'in. Ümit'in elini tuttu ama öpmedi. Elini sert sıktı. Sıkışını biraz daha sertleştirdi. Ümit'in eli agrımaya başlayınca hiç bozuntuya vermeden elini çekti. Gülcan hanıma döndü "Neden bu kadar geç geldiniz? " diye sorunca Gülcan Hanım, fırsatı yakalamışken çok şey söylerdi de naparsın ki edebi müsade etmiyordu işte.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD