BÖLÜM 7

1224 Words
Leyla ağlayınca, Yakup Bey neredeyse bu evlilik işinden vazgeçecekti. Gülcan Hanım baktı, kocasının yüzü renkten renge giriyor. Ağladı, ağlayacak hemen müdahale etti. "Hepden ağlattık guzumu gel çıkalım misafirler gelmeye başlar. " dedi. Kocasını odadan çıkardı. Suna Leyla'nın makyajını tekrar toparlamıştı. Dışarıdan derli toplu olunurdu. O kolaydı da insanın ruhu darmadağınsa o nasıl toplanırdı? Biri de onu da öğretseydi ya keşke. Pusatlı Ailesi iki dirhem bir çekirdek olmuş hazır kıta evin salonunda oturmuş, Selma Hanım'ın son kontrollerinin bitmesini bekliyordu. Sena'da tam zamanında yetisebilmişti. Elif'le hazırlanmışlar, ikisi de şıkır şıkır olmuştu. Elif Sena'ya olayları kısa özetiyle anlattı ki pot kırıp mahcup olsun istemedi. Kerem koltukta başını tutmuş, gözleri kapalı oturan abisine "Dügünden sonra ne yapmayı düşünüyorsun abi? " diye sorunca Alparslan gözlerini açmadan "Ne gibi? " dedi. Kerem abisinin ne demek istedigini anladıgını biliyordu da neden anlamamazlıktan geliyordu onu anlamamıştı. " Leyla ile ilgili durum diyorum. Mesela nerede kalacak? Burada kalması tehlikeliymiş. Baba'sının hasımları varmış." Alparslan'ın çok kısa süreli dudağının kenarı kıvrıldı, hafiften güldü. "O işi hallettik biz. Bizim Yunus adamın şirketini hackledi. Devletten gizli ne yapmışsa dosyaladık, yakında godese ziyarete gider babası. Leyla'yı da bizim Orhan koruma altına alacak kuş uçurtmazlar yanından. " deyince Kerem kahkaha atıp "Vay beee! " dedi. Tam o sırada salona giren Selma Hanım " Olsun gene de ne olur? Ne olmaz? Sen kimseye güvenme oğlum. Ya adamlar daha çok kinlenir de kıza bir şey yaparlarsa? " dedi. Selma Hanım'ın derdi Alparslan yalnız gitmesindi. O şimdi bir gidince aylarca geriye dönmezdi. Alparslan anasına baktı sanki derdini bilmiyordu. " Ana benimle gelip dağ başında ki lojmanda ne yapacak? Ben göreve gidince tek başına nasıl dursun? Bir tabur asker yetmiyor, bir de çocuk bakıcılığı mı yapacağım? " deyince Selma Hanım " Kıza iki de bir çocuk deyip durma! O senden benden daha olgun. " dedi. Ayağındaki terliğe uzandı ki "Dua et bugün düğünün var. Kime çekmişsin böyle höt hötsün. Allah su gibi kızı sana nasip etmiş daha ne istiyorsun? " deyince Alparslan burnundan gülüp "Ana sen bunun sahte düğün olduğunu unutma kurban olayım. Fazla kaptırıyorsun olaylara kendini" dedi. Demesiyle de terliği koluna yedi. Ev halkı özellikle Elif kahkaha atmaya başladı. Alparslan baktı Elif'in çok hoşuna gitti susacağı da yok. " Gülme kız! Kalk anamın terliğini geri ver! " dedi. Elif'i susturdu. Sena, Kerem'e döndü. Heyecanla ellerini çırptı "Eee o zaman Leyla bizimle gelsin olmaz mı? Ben ona derste çalıştırırım. Bizim yanımız da hazırlanır sınava işte. Hem birbirimize arkadaşlık ederiz. Ayy ne güzel olur! " dedi. Alparslan baktı ne diyordu bu kız? Sena hastaneden bir hemşireyle ev arkadaşıydı. Tamam ama Kerem'le ortak bir sürü kız erkek karışık arkadaşlarını evin de misafir ediyordu. Kerem desen evine giren çıkan erkeğin haddi hesabı yoktu. Ne işi vardı zümrüt gözün orda? "Olmaz!" dedi. Sena " Niye olmasın Alparslan abi? " deyince Alparslan koltuktan kalktı Sena'ya bakmadan cevap verdi. " Burada anamla, babamın yanında duracak konuyu kapatın. Hadi kalkın arabalara geçin. " dedi. Odadan çıktı. Arabalara yerleşeceklerdi ki kornalara basa basa gelen araba konvoyunu görünce şaşırdılar. Bunlar kimdi? Fırtına estirir gibi gelmişlerdi. Alparslan daha gelişlerinden kim olduklarını anlamıştı. Arabadan inenleri görünce ellerini pantolonun cebine soktu dudağının kenarı hafiften kıvrıldı. Siyah takımı üstüne jilet gibi oturmuş komutanını gören Konyalı Mehmet "Düğüne yetiştik mi Komutanım? " dedi. Alparslan "Yetistiniz de siz nerden bildiniz? " deyince Bekir Yüzbaşı "Nerden bilecekler lan Ali'yle ben dedik. Sessiz sedasız evlenir mi adam? " deyince Laz "He Komutanım kırk yılda bir düğün oluyor. Düğün de horon oynayacagız. O'nu da saklı yapıyorlar. " Urfaĺı Hamza'da ceketinin cebinden çıkardığı mendili salladı "Benim halay mendilim de hazır. Gerisini sizin buranın kızları düşünsün Komutanım. " deyince Alparslan'ın dudagının kenarı kıvrıldı. Arkadaşları olmadan dügün olmazdı tabi "Hoş gelmişsiniz, hadi geçin de arabalara gidelim. " dedi. İşte şimdi cümbüş başlamıştı... Alparslan'ın arkadaşlarından şu an da görevde olmayan kim varsa toplanıp gelmişti. Hepsi de üzerine siyah takımları çekmişler, jilet gibi giyinmiş bir tabur adam Alparslan'ın arkasından dügün alanına girdiler. Damat tarafını kapıda Yakup Bey ve Gülcan Hanım gülen yüzlerle karşıladılar. Hanife Hanım daha avludan içeri adım atarken zorlanmaya başlamıştı bile. Bu işin sonunda Leyla'yı bu evden alacak olması olmasaydı, kızının acı çeke çeke can verdigi yere ayagının ucunu degdirir miydi acaba? Zeynep'ini en son ölmek üzereyken yetişip görmüş. O bitik haline şahit olmuştu. Esasında kızı bu konakta degil, Şükran Hanım'ın Kocasından kalma evinde vefat etmişti. Şükran Hanım, Zeynep'in annesiyle görüştügünden haberi yoktu. Zeynep'in son zamanları oldugunu anlamıştı aslında ama Gülcan Hanım'ı, Zeynep'in yanına gelmesi için çagırıp kendisi kızkardeşinin cemiyetine gitti. Gülcan Hanım gelene kadar Zeynep agırlaşmaya başlayınca son bir umut Leyla'ya dayısını arattırmış, annesiyle abisini ölmeden görebilmişti. Şayet Hanife Hanımın eve gelip kızını görecegini bilse Şükran Hanım gider miydi? Asla gitmezdi! Anca Zeynep'in ölüsünü görürlerdi. Kızının ölümü Ahmet Bey'in yıkılışı olmuştu. Hanife Hanım ise büyük bir depresyona girmiş, çok zaman uyku problemleri çekmişti. Kocasının ailesi variyetli insanlardı. Ahmet Bey'de çalışkanlıgıyla bilinirdi. Malının üstüne mal eklemiş arttırmasını bilmişti. Şükran'ı delirten de zaten aşktan çok mal mülk degilmiydi? O malın mülkün hepsi keşke Şükran Hanım'ın eline düşseydi de Zeynep'i düşmeseydi. Hanife Hanım iyice bunalıma girdigi dönemlerde uzun süre yataktan kalkamadı. Oglu Mustafa'nın hali hazırda bir ailesi vardı.Hanife Hanım olmasa da yaşar giderdi de, Zeynep'in bıraktıgı öksüz Leyla'sı ne olacaktı? Leyla annaannesinin tekrar ayaga kalkma sebebi olmuştu. Ağlamak kaçmak kolaydı. Damadı Ümit'te zaten öyle yapmamış mıydı? Kol kanat germesi gereken yerde kendi içine gömülüp, Leyla'ya sırt çevirmişti. Hanife Hanım torununu Şükra'nın elinden elbet alacaktı. Ama en büyük korkusu alana kadar Leyla'dan geriye ne kalacaktı? Bir gün Zeynep gibi Leyla'nın da can çekişir haline mi yetişecekti? Yorum 1: Allah vere Yakup Bey ve Gülcan Hanım sayesinde habire haber alıyordu da, kafasındaki sesler biraz durup uyuyabiliyordu. Seneleri hep böyle geçmişti. Ama sonunda şimdi Leyla'sının kafesini kırabilmişti. Selma Hanım kayınvalidesine baktı. Beti benzi atmaya başlamıştı bile kadının hemen koluna girdi. Gülcan Hanım'ın yönlendirdigi masaya geçtiler. Alparslan'ın timi de Yakup Bey'in gösterdigi tarafa geçip hemen üç masayı birleştirip oturdular. Adil etrafına baktı "Gelin damat masasını iyi gören tarafa kuraydık la keşke masaları burdan biraz kör kalıyor." dedi. Poraz Adile anlamaz gözlerle bakıp "Napacan oglum gelin masasını?" diye sordu "Ula ben okadar yolu babamın hayrına mı geldim? Bizim komutanı hangi gariban almış, çıplak gözlerimle görmeye geldim." deyince hepsi gür şekilde kahkaha atmaya başladı. Osman oturdugu yerden masaya dogru hafif egildi "Abi geçen sefer ilk defa Alparslan komutanımla göreve çıktım. Bir adam hep mi ifadesiz durur? İki muhabbet edeyim canımız sıkılıyor dedim. Ne desem mala bakar gibi baktı. Acaba bende mi bir sorun var diye düşünmeden edemedim." deyince bu sefer Osman'ın haline güldüler. Laz Ali, Osman'ın omzuna vurdu "Sen yeni geldigin için tanımadıgından olmuş. Görevdeyken dikkatini başka yere vermez ama onunla göreve gittiysen kolun bile çizilmeden geri dönersin. O kadar çok kollar askerlerini." dedi hepsi de onayladılar laz Ali'yi. Alparslan onlar için çok degerliydi. Komutanları onlar için kendini kaç defa öne atmıştı? Kaç defa abilik yapmıştı? Hesabı yapılmazdı. Musa başını kaşıdı "Gene de kıza yazık la!" dedi. Aklına iki hafta önce iştimada yedigi ceza gelmişti. Merhameti yoktu işte komutanının. Kıza bir kızsa lojmanın camından ceza diye sallandırırdı Allah muhafaza. Poyraz sırıttı "Siz öyle diyonuzda Diyarbakır'da nam salmış la adam. Kızlar adama hep hasta." dedi "Yeni gelen hemşire Gülay numarasını soruyordu Fatma ablaya." Musa bu sefer ofladı. "Bu kızlarda da hiç akıl yok ha! Pasta güzel ama içi tuzluysa genede yer misin? Aha bizim komutan da tuzlu pasta. Ama bana bakın bende vitrinin kenarındaki şekli kayık kara pastayım. Ama içim şeker dolu kimse farketmiyor."dedi. Onların kahkahaları ve neşesi dügün yerini sarmıştı haberleri yoktu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD