When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Eylem, telefonu kapattır kapatmaz “Defne, elbiseleri iyi ki aldık!” dedi neşeyle. “Yoksa kalacaktı.” Defne, ifadesini korumaya çalışarak kıza başını salladı. Babasının işinin ona önerilmiş olduğunu duyduğundan beri içini bir korku kaplamıştı. Eylem, kocasını hala çok iyi tanımış değildi ama Defne, Emir Ali’nin sinirlendiğinde ne kadar hızlı ve umarsız davranabileceğini çok iyi bilirdi. Eylem, hevesle gaza bastıkça basarken kendini sakin kalmaya zorladı. Yüzündeki tebessümü korurken “Hayırlı olsun,” dedi. Tüm çabasına rağmen Eylem, bir terslik olduğunun farkındaydı. Kızın sesinden, bakışlarından anlıyordu. “Babanın bilinçli olarak bir şey yapmış olabileceğini mi düşünüyorsun?” diye sordu hiç ihtimal vermek istemese de. Emekli kelimesini duyduğunu hatırlamıştı. Bir iş için, işe yaramak