When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Eve dönüş yoluna Eylem’in kafası hepten gitmişti. Ara sıra “Kocacım!” deyip ayılır gibi oluyor, adamın neresi denk gelirse dişliyor, öpüyor, uyumaya devam ediyordu. Emir Ali, dayanma sınırını çoktan geçmiş, eve bir an önce varabilmek için gazı kökledikçe köklüyordu. “Eylem,” dedi koluna sımsıkı sarılmış kıza rağmen vitesi atarken. Onun da uykusu vardı. Ama uykudan daha acil ihtiyaçları da vardı. “Uyuma yavrum, neredeyse eve geldik!” Eylem, mırıldanıp yeniden koluna bir öpücük kondurduktan sonra daha sıkı sarıldı. Yanağını koluna sürtüp uyumaya devam etti. “Odaya kadar uyanmazsan sike sike uyandırırım haberin olsun!” diye son uyarıyı da yapıp aracı durdurdu. Kolunu kızdan güç bela kurtarıp diğer tarafa geçti. Kızı kaldırıp omzuna attıktan sonra söve söve yürümeye başladı. Kapıyı çalmas