When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Emir Ali, sabahın erken saatinde çalan telefonla tek gözünü açıp “Bu kim amına koyim!” diye söylenerek üzerine uzanmış karısı uyanmadan önce telefonu susturmak için uzandı. Arayanı görünce “Canım?” diye mırıldandı uykulu sesiyle. Ömer beklemeden “Abi o kadar dedim bu kız kaçacak diye, niye ayık olmuyorsunuz!” diye söylenince ikinci gözünü de açtı. “Kim kaçmış, hangi kız?” dedi esnerken. Karısı, üzerinde sadece iç çamaşırı olmasına rağmen ona sıkı sıkıya sarılmış, uykusunda mırıldanarak yine boynuna dudağını bastırmıştı. Gece boyunca da böyleydi. Neredeyse hiç uyumadan onun öpücüklerine, okşamalarına dayanabilmek için epeyce efor sarf etmişti. “Aylin! Bacın! Gitmiş. Soluğu Fransa’da almış! Senin arabayla gitmiş havaalanına, yolda bırakınca polisler de mecburen çekmişler Yedi Emin’e! Or