When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Eylem, odaya girer girmez “Emir bir şeyin yok değil mi?” diye sorarken korkulu gözlerle kocasını süzmeye başladı. Emir Ali, eve gelirken kendini yiyip durmuştu, kızın eğlendiğini, tek derdinin kendisi olduğunu fark ettiğinden beri bozulan asabı düzelmeye başlamıştı. Eylem, kendine endişeyle baktığı için bir yandan rahatlarken bir yandan da onu korkuttuğu için rahatsız hissediyordu. İzlemişti. İzlediklerinden sonra beyni öyle farklı şekillerde düşünerek kendine eziyet etmişti ki… Susmuyordu. Okan’ın eve gelip yüzsüz yüzsüz konuşmuştu. Dediği her şeyi lanet olsun ki kelime kelime hatırlıyordu. “Bana geldi aşığım diye ağladı, yakardı, baktım evdekiler de kızı eziyor, acıdım evlenmeyi kabul ettim, nişanlandık. Birkaç ay sonra bin bir cilveyle koynuma girdi, çok geçmeden de hamileyim diye