Devran odadan içeriye sersem bir halde girmişti. Hüzün’ün giderken kendine bahşettiği tebessüm vardı gözlerinin önünde. Ayaklarının bağı çözülmüş, midesine kramplar girmişti gördüğü eşsiz tebessümle. Hüzün gerçekten mutlu görünüyordu. O mutluyken kendisinin mutsuz olma ihtimali yoktu zaten. Hasan Bey ile yüzleşeceği gerçeği bile ikinci plana düşmüştü. Hüzün tebessüm etsin yeterdi, her yüzleşmeye razıydı. Suratında oluşan gülümsemeden bir haber düşünceler eşliğinde girmişti odaya. Kendisine soru dolu gözlerle bakan adamın farkında bile değildi. Aklı, kalbi hatta ruhu Hüzün’le birlikte gitmişti. “Gel bakalım, otur şöyle evlat,” diyen Hasan Beyin sesiyle neye uğradığını şaşırdı. Sırtını yatağa vermiş, sorgulayıcı bakışlarla göz göze gelince, Hüzün’ü aklının bir köşesine itti. Bu odadan zafer